Bişr-i Hafi

Bu konu zeinarda tarafından 11 sene önce açıldı, 485 kere okundu ve 2 Cevap verildi.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce

Bişr-i Hafi. Evliyanın büyüklerinden. Genç. Günah çukuruna düşmüş yuvarlanıyor yuvarlandıkça batıyor… Bir gün gecesini içki masalarında sabahladığı bir gecenin günü. Sarhoş. Evinin yolunu tutturmuş, gidiyor, gitmeye çalışıyor. Yürüyor. O da ne? Bir kağıt, üstünde Besmele yazılı bir kağıt. İçi cız ediyor. Eğiliyor. Çamurların içinden Besmele yazılı kağıdı alıyor. Hiç Allah’ın ismi yerde olur mu, çamurlar içinde olur mu, bin bir düşünce bin bir ah ediş. Kağıdı öpüyor, çamurlarını siliyor, temizliyor, evine götürüyor, güzel kokular sürüyor ve evinin en güzel yerine asıyor. O gece alim bir zat bir rüya görür. Rüyada,” Git, Bişr’e söyle! İsmimi temizlediği gibi onu temizlerim. İsmimi büyük tuttuğu gibi büyültürüm. İsmimi güzel kokulu yaptığı gibi, onu güzel ederim. İzzetime yemin ederim ki, onun ismini dünyada ve ahirette temiz ve güzel eylerim” denildi. Bu rüya, üç defa tekrar etti. Rüyâ gören kimse, sabah olunca, Bişr-i Hafi’yi arayıp meyhanede buldu. Mühim haberim var, diye içeriden çağırdı. Bişr geldiğinde, gelen zata dedi ki: -Kimden haber vereceksin? -Sana Allahü Teala’dan haber vereceğim. Bunu duyan Bişr, ağlamaya başladı ve sordu: -Bana kızıyor mu, şiddetli azap mı yapacak? Rüyayı sonuna kadar dinleyince arkadaşlarına dönüp şöyle söyledi: -Ey arkadaşlarım! Beni çağırdılar, bundan sonra bir daha beni buralarda göremeyeceksiniz. O zatın yanında hemen tövbe etti. Bu anda ayağında ayakkabı bulunmadığı için, hiç ayakkabı giymedi. Sebebini soranlara,”Söz verdiğim zaman yalınayaktım, şimdi giymeğe haya ederim” derdi. Ayakkabı giymediği için kendisine ”Hafi” (yalınayak) denilmiştir.

Hun
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 1116
Yanıt Sayısı: 5482
11 sene önce
cok güzel emegne saglik zeinarda iste ne oldum degil ne olacam demeli
ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
Allah dostu olan bu büyük zât buyurdular ki: "İnsanlar arasında tanınmak istiyen, âhıretin tadını alamaz." "İlme çalışanın işareti dünyâdan kaçmaktır, dünyâyı sevip onda kalmak değil." "Dün öldü, bugün can veriyor, Yarın ise henüz doğmadı. Zamanınızı bu açıdan görün ve yarar iş yapmaya bakın." "En zor işler üçtür Darlıkta cömert olmak, kimsenin görmediği yerlerde de harâm ve şüphelileri yapmamak, korktuğunuzun yanında doğru söylemekten çekinmemek." "Makamların en yükseği, ölünceye kadar fakîrliğe sabır etmektir." "Konuşmak hoşuna giderse sus, susmak hoşuna gidince konuş." "Kötü insanlarla arkadaşlık yapmak, hayırlı insanlara sû-i zanda (kötü düşünmek) bulunmaya sebep olur." "Cimrinin yüzüne bakmak, insanın kalbini karartır." "Bir kimse bize, hadîs anlat dediği zaman anla ki, bize kolaylık göster, demek istiyor." "Sabır güzeldir. Bu ise, insanlara şikâyette bulunmamaktır." "Duâ, günahları terk etmektir." "Melekler, kendisine hayran kaldığı kulun amelini yükseğe çıkarır ve Allahü teâlânın huzuruna götürür." "Emri- mar'ûf ve nehy-i anilmünker yapmak için, eziyetlere sabretmek gerekir." "Şayet insanlar Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünselerdi, O'na isyan etmezlerdi." "Akıllı kimse, hayrı ve şerri bilen kimse değildir. Akıllı kimse hayrı gördüğünde ona tâbi olan, şerri gördüğünde ondan kaçınan kimsedir." "Kendisiyle amel etmediğin şeyi bırakman daha iyidir, ilim, amel etmektir. Allahü teâlâya itâat ettiğin zaman sana öğretir. Allahü teâlâya isyan edersen sana öğretmez, ilim âlimlerin ihtiyaç malzemesidir." "Kâmil olan Allah yolcusu ile sohbet etmek, Kur'ân-ı kerîm okuyan ile sohbet etmekten daha sevimlidir." "Sabır susmaktır. Susmak sabırdandır. Konuşan, susandan daha fazla vera' sahibi olamaz. Şu var ki, âlim kişi bir yerde konuşur bir yerde susar." "Kişinin ameli az olursa, düşünce ve sıkıntıya mübtelâ olur." "Şöhreti seven kimse, Allahtan korkmaz." "Ölümü hatırladığın zaman, dünyânın güzelliği ve şehvetleri senden gider." "Kötülüklerini gizlediğin gibi iyiliklerini de gizle." "Amel etmezsen, âsî olma." "Dünyâyı seven kişi ölümü sevmez." "Ma'rifetten mahrum kalan kimse, ibâdetinin tadını bulamaz." "İki haslet vardır ki, kalbe sıkıntı verir: Çok konuşmak çok yemek." "Kul, kendisiyle nefsin arzuları arasına demirden bir duvar koymadıkça, kulluğun tadını alamaz." "Bir kul Kur'ân-ı kerîmi hatmederse, melekler onun iki gözü arasını öperler." "Kişi gazabını yenmedikçe, takva sahibi olamaz." "Kim Allahü teâlâdan dünyâyı isterse, Allahü teâlâ da onun dünyâda uzun zaman kalmasını ister." "Mü'minin izzeti, insanlardan uzak durmasıdır. Şerefi ise gece namaz kılarak ayakta durmasıdır." "Ana ve babanın evlâtlarına duâları bir peygamberin ümmetine olan duâsı gibidir." "Vera', şüphelilerden temizlenmek ve her an nefsle muhasebe etmektir." "A'zâların içinde sadece dil ile şükreden kimsenin şükrü az olur. Çünkü gözün şükrü, bir hayır gördüğü zaman örtü almak, şer gördüğü zaman örtmektir. Kulağın şükrü, bir hayır işittiği zaman onu ezberlemek, şer işitirse onu unutmaktır. Ellerin şükrü, onlara hak olandan başkasını tutmamaktır. Midenin şükrü, ilim ve hilim ile dolu olmak, ayakların şükrü de, iyilikten başkasına gitmemektir. Kim böyle yaparsa gerçek şükredenlerden olur." "Din kardeşini gıyabında çekiştirir de, yüzüne gelince ona sevgi izhar eden ve hemen onu öven kişinin aklına şaşarım." "Kim insanların şeref ve haysiyetiyle oynadığı halde (Allah'ın kendisini sevdiğini) iddia ederse, şüphesiz o bir yalancıdır. Çünkü o bir şeytandır. Şeytan ise Allahü teâlânın düşmanıdır." "Sizden biri, bir eser yazacak olursa, daha çok ma'nâ bakımından doğruluğuna dikkat etsin." "Âlimin sözü doğru, yediği helâl ve dünyâ malına karşı sevgisi yok ise zühdü çok olur. Ne yazık ki, bugün bu üç hasletten bir tanesini bile onların birinde göremiyoruz. Bu durumlarıyla onlara nasıl gülelim ve nasıl yüz verelim. Bu vasıfları kendinde bulundurmayanlar, ilim sahibi olduklarını, nasıl söylerler. Onlar dünyâya sarılır, dünyâyı birbirinden kıskanırlar. Dünyalık için birbirine hased ederler. Devlet adamlarının yanında birbirlerini çekiştirir ve gıybet ederler. Maksadları, ellerine geçen dünyâlığı, başkalarına kaptırmamak ve fânî şeyleri ellerinden kaçırmamaktır. Yazıklar olsun ey âlimler! Siz peygamberlerin varisleriydiniz, ilim alırken bir çok vazifeler yüklenmiş oldunuz. Şimdi o vazifeleri yapmıyorsunuz, ilminizi şeref vesîlesi yapıp onunla dünyâlık kazanmaya bakıyorsunuz. Âhırette, Cehenneme ilk atılan zümre olmaktan nasıl korkmuyorsunuz, anlamıyorum." "Övülmekten hoşlanmak kadar ahmaklı düşünülemez." "Dünyâ ve âhırette elem ve kederlerden kurtulmak istiyenler, kötü ahlâk sahipleriyle görüşmemeli-dirler." "Tasavvuf nedir? diye sorulunca buyurdu ki: Tasavvuf üç anlama gelir, ilki ma'rifet nuruna arif olmak ve vera' hâlini kaybetmemektir, ikincisi, dış görünüşünü bâtıl olan şeylerden alıkoymaktır. Sonuncusu ise kerâmetlerini gizlemektir." "İnsanlardan biri, Allahü teâlâya tevekkül ettim, diyor. Halbuki Allahü teâlâya karşı yalan söylüyor. Gerçekten Allahü teâlâya tevekkül etseydi, O'nun, hakkındaki muamelesine de râzı olurdu." "Hüzün padişahtır. Bir yere yerleşince oraya başka birşeyin yerleşmesine râzı olmaz." "Ben, Muafa bin İmrân'dan işittim. O da Süfyân-ı Sevrî'den şöyle dediğini işitmiş; insanları memnun etmek, ulaşılamayan gayedir." "Süfyân-ı Sevrî bir adamı ziyâret ettiği zaman, Allah seni ateşten korusun diye duâ ederdi" "El-Evzâî şöyle buyurdu: Bir zaman gelecek ki, ünsiyet sahibi kardeş, helâl bir lokma ve sünnete uygun bir amel o zaman çok az olacak." Süleymân bin Ya'kûb, Bişr-i Hafî'den nasîhat isteyince: "Ekmeğin nereden geldiğine bak! Ateşi taleb etme!" buyurdu. "Kim Allahü teâlâya yaklaşırsa, insanlardan uzak kalır." "İnsanların sırlarını ortaya çıkaracak sorular sorma." "Bugün ilim, onu vasıta yapıp karnını doyuranların eline geçti." "Nefsim, için en güvendiğim amelim, Peygamber efendimizin (s.a.v.) Eshâbına sevgi ve hürme-timdir." "Böbürlenmen, kendi ibâdetini çok, başkasınınkini az gör mendir."
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)