Kendini Blmenin Temelleri

Bu konu Haydar tarafından 12 sene önce açıldı, 420 kere okundu ve 4 Cevap verildi.
Haydar
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 215
Yanıt Sayısı: 1140
12 sene önce

Kişilik ve ÖzHerry BenjaminYaşamda başarısız olmuş birçok kişi, bu başarısızlıklarından kaçmak için düşünce ve yaşayışlarında daha idealist düzeyler ararlar. Yaşamdaki zorluklar onlara çok fazla geldiği için materyalist olmayan yaşam kaynaklarına bağlanarak daha kolay yollar bulmayı umarlar. Fakat bir kaçış olarak çok başarılı görünse de bu metot, gerçek içsel gelişme yönünden hiç başarılı olmaz. Çünkü kaçış ve ezoterizm tamamen ayrı kutuplardır ve çalışmanın aracılıyla kendini kavramaya çalışan herkes bunu görebilir. Burada gereken şey, kişinin kendisiyle ilgili en katı gerçekleri kabullenmesidir ve kaçışlara hiç yer yoktur.Bu bölümde ezoterik psikolojinin en önemli öğretilerinden birine geliyoruz. Kendimiz olarak gördüğümüz birey yalnızca kişilikten ibaret olduğunu ve gerçek olmadığını, gerçek benliğin ise yaşam boyu bilinmez olarak kaldığını ve ancak ezoterik çalışmalar ve eğitim sonucu ortaya çıktığını açıklamıştık. Kişilik kendi içinde iki bölüme ayrılabilir: sahte kişilik ve doğru kişilik. gurdjieff’in sistemine gör kişiliğimizin çok büyük bir bölümünü sahte kişilik oluşturur. Gurur, gösteriş, kendini beğenme, hayal kurma gibi egomuzu beslemeye yönelik bürün elemanlar bu bölümde yer alır. Doğru kişilik ise yaşam boyunca alınan eğitim, yapılan işer ve her çeşit çalışma sonucu oluşan bölümdür. Kısacası doğru kişilik yaşamımızı kazanmamız ve var oluşun kurallarını tanımamız yönünden büyük değer taşır. Yaşam boyu elde edip geliştirmeye çalıştığımız bütün eğilimler, yetenekler güçler bu bölümdedir. Bu yüzden benin bir parçası olmamsına rağmen kişi için gerekli bir değer taşır. Öte yandan çoğu zaman bize egemen olan sahte kişiliğin bizim için hiçbir gerçek değeri yoktur. Eğe gerçek insanlar yolunda ilerlemek istiyorsak sahte kişilik denen bu bölümün etkilerini ezoterik çalışmalarla azaltmamız gerekir. Bir başka deyişle sahte kişilik bizim en büyük düşmanımızdır bizi yıkmak ve yiyip bitirmek için her zaman hazır durumda içimizde gizlenir.Şimdi öz varlığa gelelim. Bizler gerçek doğamızın bir ifadesi olarak kabul edilebilen ve çalışmanın öz diye adlandırdığı şeyle doğarız. Hemen ardından eğitim büyüklerin taklit edilmesi gibi birikimlerin sonucu kişilik gelişmeye başlar fakat bun karşı özde hiçbir değişiklik olmaz. Bu çocuksu yapısını yaşam boyunca korur. Kişi büyüse de öz daha çocuksu kalır. Hatta bu kişi herhangi bir alanda çok ünlü bile olsa öz aynı kalır. Kısacası kişilikle öz varlıklar arasında paralel olarak bir gelişme görülmez. Özellikle sahte kişilik özün gelişmesini engeller. Böylece gerçek doğamız sahte kişilin altında kalır. Modern dünyamızın çok büyük bir çoğunluğu bu şekilde özünden uzaklaşmıştır.Sahte kişiliğin fazla gelişmemiş olduğu daha ilkel insanların özünde belli ölçüde gelişme olabilir. Doğaya yakın yaşayan elleriyle yaratıcı çalışmalar yapan insanlarda bu görülebilir. Böyle insanlar öz varlık belli ölçüde gelişmeye sahiptir fakat b çok sınırlıdır. Ezoterik çalışmalar sonucunda kişiliğe özellikle de sahte kişiliğe harcanan emeği ve gösterilen ilgiyi öz varlığı geliştirmek doğrultusunda değiştirebilirsek bu olanaklar genişler. Başka bir deyişle kişiliği pasif hale getirmenin ve öz varlığı aktif biçimde harekete geçirmenin yollarını bulmalıyız. Kısacası öz varlığı besleyerek kişiliğin önüne geçmesini ve değerince büyümesini sağlamalıyız. Böylece gerçek ben yaşamımızda daha fazla öne çıkacaktır. Kendi üzerimizde yaptığımız çalışmalarla kişiliği giderek pasif hale getirirsek öz varlığımızın dolayısıyla da gerçek benin gelişmesi hızlanacaktır. U çalışmalarla kişilik yavaş yavaş daha zayıf hale getirilmelidir. Kişiliğimizin bu bölümü hiç de hoş değildir ve kökünden sökülüp yok edilmesi gerekir. Ama gerçek kişiliğin en iyi özellikleri öz varlık tarafından kendi gelişimi ve büyümesi için kullanılabilir. Bunlar öz varlığın kendisini ifade ederek yararlanabileceği yetenek ve becerilerdir.Örneğin bir yumurtayı ele alalım. Sarısı, beyazı, ve kabuğu vardır. Eğer sahte kişiliği yumurtanın set dış kabuğu olarak düşünürsek, kişilik yumurtanın beyazı öz de sarısı olacaktır. Beyaz kısmı sarı kısmı beslerse, sonunda bu kısım gelişerek kuş haline gelecektir. Ve canlı bir varlık olarak gün ışığına çıkması için sert kabuğu kırması gerekecektir. İşte bizim yapmamız gereken de budur. Aksi halde dünyanın ve kendi kendimizin gözünde ne kadar önemli ve başarılı olursak olalım gerçek bir kadın ya da erkek olamayız, yalnızca birer taklit olmakla kalırız. Gurdjieff’in sisteminde özü geliştirip gerçek beni ifade eden bir araç haline getirmek için kişiliğin hangi yollarla zayıflatılabileceği gayet net bir şekilde açıklanmaktadır. Nicoll’ün yorumlarını inceleyerek de bu konuda çok doyurucu bilgiler elde edebiliriz. Burada biz yalnızca okuyucuya yol gösterebiliyoruz. Bu bölümde kısaca anlattığımız kişilik ve öz ilişkisinde okuyucunun kendi kendisine tavır koymasında ve buna gereksinme duymasında ön ayak oluyoruz. Çünkü gerçek benin gelişebilmesi için şimdiki benin zayıflatılması gerekmektedir. Eğer okuyucu bu anahtar cümleden hareket ederse ve bunun önemini kavrarsa, konuya hangi açıdan yaklaşacağını görebilir ve daha ayrıntılı ve ciddi çalışmalar yapmaya hazır olur.Söz konusu kişilik olunca Gurdjieff’in sisteminde ağırlık verilen bir başka nokta daha vardır. Çalışmanın gereklerini yerine getirebilmek için kişinin önce iyi bir aile reisi olması gerekir. Bu, kişinin bulunduğu pozisyonda yaşamını kendi iradesi ile kazanması, böylece günlük yaşantının problemleriyle başa çıkmakta başarılı olduğunu ve sorumluluklarını tümüyle yerine getirdiğini göstermesidir. Sıradan yaşamda başarılı oylana bir kişi çalışma için hazır değildir çünkü dış koşullar üzerinde egemen olmayan bir kimse kendisi ve içsel yaşantıları üzerinde de etkin olamaz. Bu görüş bir çok ezoterik sistemin bu konudaki görülerinden kesin bir biçimde ayrılır. Diğerlerinde kişi sıradan yaşama ayak uydurmadığını içsel gelişme şansı da artar. Bunlarla sonradan yaşamlar ezoterik gelişme birbirinden kesin çizgilerle ayrılır. Bizim ele aldığımız sistem ise bu görüşle bağdaşmaz. İzi bir aile reisi olma özelliğini ezoterik gelişme için kesin bir ön koşul olarak görür ve bize göre haklıdır da. Çalışmadaki iyi bir aile reisi ola öğretisiyle bağlantılı bir baka öğreti de manyetik merkezin varlığından söz etmesidir. Bu konuya da yoğun bir biçimde daha sonra değineceğiz.Yaşamda başarısız olmuş birçok kişi, bu başarısızlıklarından kaçmak için düşünce ve yaşayışlarında daha idealist düzeyler ararlar. Yaşamdaki zorluklar onlara çok fazla geldiği için materyalist olmayan yaşam kaynaklarına bağlanarak daha kolay yollar bulmayı umarlar. Fakat bir kaçış olarak çok başarılı görünse de bu metot, gerçek içsel gelişme yönünden hiç başarılı olmaz. Çünkü kaçış ve ezoterizm tamamen ayrı kutuplardır ve çalışmanın aracılıyla kendini kavramaya çalışan herkes bunu görebilir. Burada gereken şey, kişinin kendisiyle ilgili en katı gerçekleri kabullenmesidir ve kaçışlara hiç yer yoktur.Gurdjieff sitemine hazır olabilmek içn kişinin önce iyi bir aile reisi olma koşulu dikkate alındığında çok genç olanlar saf dışı kalacaktır. Kesinlikle olması gereken de budur. Kişinin kişilik üzerinde çalışmaya başlamasından önce kişisel özelliklerinin gelişmesi uzun yıllar geçmesi gerekir. Çok genç olanların ise bu gelişmeyi saplamak için fazla zamanları olmamıştır. Kişilik gelişmesi yönünde onlar hala embriyo düzeyindedirler. Daha önce söz ettiğimiz gibi kişinin daha iyi olan kısmı bir değer taşısa da burada kişilik gelişmesinin iyi bir şey olduğunu savunmuyoruz. Ama öz ancak, kişiliğin harcanmasıyla gelişebilir. Ve kişilik yoksa özün gelişme alanı d pek yoktur. Bu çok önemli noktayı hep aklımızda tutmalıyız.Bir başka önemli nokta şudur: çalışmanın çekiciliğine kapılan birçok kişi bunu kişiliklerine ekleyebilecek bir şey olarak görürler. Kendilerini şu an oldukları gibi ele alıp kendileri üzerinde çalışarak ezoterik yönden geleceklerini zannederler. Bu hemen hemen olanaksızdır. Ezoterizmin özü kendimizi değiştirmeye, farklı varlıklar haline gelemeye dayanır. Şu anki kişiliklerimize tutunarak başka varlıklar haine gelemeyiz. Öyleyse gelişip daha başka varlıklar haline gelebilmemiz için kişilin üzerinde çalışmamız şarttır. Buda ele aldığımız sistemi diğerlerinden ayıran bir başka noktadır. Diğer sistemlerde kişilik zayıflatılacağına üzerine eklemeler yapılır. Gururun üstüne birde manevi gurur ve kendini beğenme eklenir ki bunlar zaten sahte kişiliğin büyük bir bölümünü oluşturur.Bu nedenle okuyucunun bütün bu noktalara dikkat etmesi gerekir. Bunlar gerçek ezoterizmle yanlış olanları geceyle gündüz kadar kesin çizgilerle ayırır. ezoterizmin hatırı için yaşamlarımızda her zaman bir kurban gerekir. Buda kişiliğin içindedir. Şuan ki durumumuzun değişip daha başka varlıklar haline gelebilmemiz için kişiliğin köreltilmesi gerekir. Eğer gereçten yaradılışımıza uygun yaşarsak bu gerekleşecektir.Doğundaki dinsel kökenli felsefeleri çalışan birçok öğrenci gerçek içsel gelişme için verilen mücadelede alt ben ve üst benin çatışmasından söz edildiğini duymuştur.Onlar bu mücadelenin kişiliğin içinde sürdürüldüğünü kötü özeliklerin tuzağına düşen iyi özeliklerin yavaş yavaş gelişerek bunları tümüyle yeneceğini ve böylece ruhsal kurtuluşa ulaşılacağını düşünürler. Ancak çalışmayı anlamaya başladığımızda bu görüşün tamamen yanlış olduğunu görürüz ve gerçek içsek kavrayışla ruhsal gelişmenin peşinde olan araştırmacıların niçin bunu başaramadıklarını anlarız. Kişiliğin içinde mücadele edilmesi gereken hiçbir çalışma yoktur. Bu hatalı bir görüştür. Sanıldığı gibi ruhsal ilerleme için savaşması gereken biz değiliz. Bütün yapacağımız kendimiz üzerinde çalışarak kişiliği gitgide daha pasif hale getirmek ve özün daha aktif hale gelip gelişmesini sağlamaktır. Böylece gerçek ben bize kendini hissettirmeye başlayacaktır. Bu sorunda tek ipucu gerçek bendir ve biz farkında olsak da olmasak da o zaten vardır. Orada kendi düzeyinde bulunmaktadır. Onun farkına vardığımızda ise yapmamız gereken şey kişilik üzerinde çalışarak onun harekete geçmesine izin vermektir.Kişiliğin gerçekte ne olduğunu ve içsel gelişmeye giden yolu bütünüyle nasıl tıkamış olduğunu anlamaya çalışmalıyız. Kendimizi kusursuz bir hale getiremeyiz. Oysa gerçek ben zaten böyledir ve bizi mükemmelliğe balar. Yaşamımıza girmek için fırsat bekler. Kişilik üzerinde çalışarak bu mucizeyi gerçekleştirebiliriz. Bunun oluşumu kendi kanunlarına balıdır. Hiçbir hareket ya da mücadele bu kanunları etkileyemez. Tek yapabileceğimiz öğretilerde açıklandığı gibi kişiliği daha pasif hale getirmeye çalışarak bu kanunlarla işbirliği yapmaktır. Böylece her şeyi doğudaki dinsel felsefelere dayanan öğrencilerin anlayışlarından tamamıyla farklı olduğunu ve bunların gerçek anahtara sahip olmadıklarını görüyoruz.Dünyadaki çeşitli tutucu topluluklara mensup birçok kişide değişik şekillerde aynı hataya düşmektedir. Onla da kurtuluş için çabalamak gerektiğini düşünürler. Fakat yukarda açıkça gösterdiğimiz gibi çabalamaya gerek yoktur. Bütün mesele gerçek benin yaşamımızda egemen olmasına izin vermektir. Gerçek benin kusursuz ve tam bir biçimde zaten orada olduğunu ve uygun koşullar sağlandığında hemen işi devralacağını bilmek harika bir şey. Kişi bunu gün boyunca birçok kez yüzeye çıkardığında fazlasıyla ödüllendirilecektir. Burada daha önceki bölümde değindiğimiz gibi çalışmanın bir diğer öğretisi olan kendini anımsamayla ilgili bağlantı kurabiliriz. Çünkü yaşamın çalışma stresleri arsında gün boyunca sık sık anımsanması önerilen aslında gerçek ben yani kişilin esiri olmadığımız zamanlarda varlığını fark ettiğimiz benlimizdir.Bu bölümü yine kişilik ve öz konusuyla tamamlamak için Gurdjieff sisteminin iki öğretisinde daha değinmek gerekir. Bunlardan biri merkezlerle ilgilidir. Diğeri de insanın 1,2, ya d 3 numaralı oluşuyla. Gurdjieff’e göre hepimizin bir zihinsel merkezi bir duygusal merkezi ve bir de içgüdüsel hareket bedeni vardır. Bu merkezlerin her biri üç bölüme ayrılır: dış, orta ve iç. Zihinsel merkezler düşüncelerle, duygusal merkezler duygularla ve içgüdüsel hareketli merkezler bedensel hareketler ve fiziksel bedenin korunmasıyla ilgilenir. Bir de ayrıca seks merkezi vardır ki, bu merkezin çok az insan tarafından uygun bir şekilde kullanıldığı bilinmektedir.Zihinsel ve duygusal merkezler daha yüksek ve daha alçak kürelere ayrılmışlardır. Sıradan ve fazla gelişmemiş insanın daha yüksek zihinsel ve Duygusal merkezlere ulaması çok güçtür. Bu merkezler aslında kendi düzeylerinde işler durumdadır ama biz onların söylediklerini hiç işitmeyiz. Kişilik içinde yaşıyor olmamız bunu engeller. Ezoterik eğitimin temel amaçlarında biri bizim daha yüksek zihinsel ve duygusal merkezlerle temasa geçmemizi sağlamak ve böylece düşünce ve duygularımızda bunarlın rehberliğine kontrolüne izin vermektir. Ezoterik yönden gelişmemiş insanda zihinsel ve duygusal bedenler ilkel durumdadır. Kendi üzerimizde çalışarak bu bedenleri geliştirebilir böylece içimizdeki daha yüksek zihinsel ve duygusal merkezlerle temasa geçebiliriz.İnsanı 1,2 yada 3 diye numaralandıran öğretide ise her insan ya fiziksel ya duygusal ya da zihinsel temellidir. Yani hepimizin yaşamında ağırlıklı olarak etkin olan bir merkez vardır. Demek ki bazılarımız fiziksel içgüdüsel tip(1 nm) bazılarımız duygusal tip(2) kimimiz de zihinsel tiptir(3). Hepimiz dengesiz olduğumuz ve tek yönlü bir yaşam sürdürmeye eğilimli olduğumuz için bizden farklı tipte olan insanları anlamakta zorluk çekeriz.Çalışmanın amacını “dengeli insan”ı (4 nolu insan) yani tüm merkezleri gelişmiş olan ve uyum içinde çalışan insanı ortaya çıkarmaktır. Böylece bir insanda tabiî ki daha yüksek duygusal ve zihinsel merkezler de tamamıyla çalışır durumda olacak ve ister fiziksel, ister zihinsel ya da duygusal olsun bütün hareketleri düzene sokacaktır.Çalışma sözü geçen bir başka merkez de manyetik merkezdir. Bu öğretiye göre yalnızca manyetik merkeze sahip olan insanlar çalışmanın değerini takdir edip kendilerini bu konuda yoğunlaştırabilirler. Onlar sıradan yaşamın anlamsızlığını ve boşluğunu hissederek daha farklı bir şeyler ararlar ve bunun ne olduğunu bilemezler. Oysa ortamla insanda bu manyetik merkez yoktur ve bu yüzden ona ne adar dikkatle anlatılırsa anlatılsın çalışma onun için hiçbir şey ifade etmez. Elete o da yaşantısından hoşnut değildir ama bunun para mevki güç ve benzeri isteklerini tam olarak gerçekleştirememesiyle ilgili olduğunu düşünür. Yalnızca manyetik merkeze sahip olan insanlar yaşamdaki gerçek doyum açısından bugünkü yaşantımızın değersiz olduğunu anlayabilirler ve ezoterizmin sağlayacağı türden gerçek değerleri olan hedefleri başka yerlerde ararlar.Çalışmanın 1,2 ve 3 numaralı insanla ve çeşitli merkezlerle ilgili öğretileri sıradan yaşantıyı aydınlattığı için ciddi bir çalışmanınn ödülü olacaktır. Bugün insanların çok büyük bir çoğunluğunu sergilediği dengesiz ve rahatsız yaşamın temel nedeni bu merkezlerin yanlış bir biçimde işliyor olmasıdır. Dengeli insan yani 4 numaralı insan olabilmek için çalışmanın terminolojisinde dördüncü yol olarak geçen bir yöntemi benimsememiz gerekir. Hatta bunun çalışmanın kendisiyle eş ananlı olduğunu söyleyebiliriz. Burada dördüncü yol deyiminin kullanılması gereklidir. Çünkü ruhsal gelişme şu ana kadar üç yoldan gerçekleştirilebiliştir. 1.fakirlerin yolu ki, bunlar özellikle fiziksel beden üzerinde çalışırlar, 2. Keşişlerin yolu ki özellikle duygusal beden üzerinde çalışırlar, 3. Yogilerin yolu ki bunlar da özellikle zihinsel beden üzerinde çalışırlar. Bizim tartıştığımız sistemde ise kişi tüm bedenleri üzerinde aynı anda çalışarak dengeli insan 4 numaralı insan pozisyonuna ulaşmaya çalışmalıdır. Dördüncü yol deyimi de bu yüzden kullanılmaktadır.( Kendini Bilmenin Temelleri – Herry Benjamin )

zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
12 sene önce
Güzel bir bilgilendirme olmuş Haydarcığım...Eline emeğine sağlık.....
Kayıtlı Değil
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 4 sene önce
Konu Sayısı: 1156
Yanıt Sayısı: 4566
12 sene önce
çok uzundu ama keyifle ve merakla okudum haydar, teşekkürler.
Haydar
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 215
Yanıt Sayısı: 1140
12 sene önce
begendiginize sevindim zeinarda,yelda...
nesil266
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 145
Yanıt Sayısı: 1360
12 sene önce
uzun olduğu için gözüm korkmuştu ama beğendim haydar teşekkürler ;)
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23542 Kayıtlı Üye
  • 16560 Konu
  • 143811 Cevap
  • Son Üye Seo-Ul-Gog
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)