Cennet ve Cennetliklerin Özellikleri

Bu konu kurabiyem tarafından 11 sene önce açıldı, 814 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
kurabiyem
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 133
Yanıt Sayısı: 230
11 sene önce

Cennet, dünya hayatında yaratılış gayesine uygun davranan, iman edip salih ameller işleyen kulları için Yüce Allah’ın ahiret hayatında hazırlamış olduğu ebedî huzur ve mutluluk yurdudur.

Sözlükte “bitki ve ağaçlarla örtülü yer ve bahçe” anlamına gelen cennetin, dinî anlamı ise; iman edip salih amel işleyenlere, ahirette vaad edilen nimet ve mükafât yurdu demektir. Kur’an-ı Kerim’de cennet için çeşitli isimler kullanılmıştır: adn cenneti, firdevs cenneti, naim cenneti, dâru’l-huld (ebedilik yurdu), dâru’s-selâm (esenlik yurdu), dâru’l-mukame (ebedî durulacak yer) ve makâm-ı emîn (güvenilir makam).[DİB. Dini Kavramlar Sözlüğü, sh. 96] Cennet kelimesinin çoğulu “cinân” veya “cennât”tır. Kur’an’da “cennât” kelimesi çok sık kullanılmıştır.

Allahu Teâlâ, yeryüzündeki bütün nimetleri dünyaya imtihan için gönderdiği insanın hizmetine vermiştir. Rahman sıfatının tecellisi olarak dünyada, inanan-inanmayan, iyi-kötü ayırımı yapmadan bütün kullarını nimetlerinden yararlandırmaktadır. Ancak Rahîm sıfatının gereği olarak ahiret hayatında sadece mü’min kullarına merhametiyle muamele edecek ve onları cennet nimetiyle mükâfatlandıracaktır. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır: “İman edip salih amel işleyenleri de ebedî olarak kalacakları, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, gerçek bir vaadde bulunmuştur. Kimdir sözü Allah’tan daha doğru olan?” (Nisâ, 4/122)

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) de bir hadis-i şeriflerinde mü’minlerin cennetteki durumlarını haber vermiştir: “Cennetlikler cennete girince bir münadi (çağırıcı) şöyle seslenir: ‘Siz cennette ebedi yaşayacak ve hiç ölmeyeceksiniz. Hiç hastalanmayacak ve daima hep sağlıklı olacak; hiç ihtiyarlamayacak, ebedi genç kalacaksınız; sonsuz nimetlere kavuşacak ve hiçbir üzüntü ve keder görmeyeceksiniz’ diye seslenir.” (Müslim, Cennet, 8)

Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cennet nimetlerinden bahseden pek çok ayet-i kerime bulunmaktadır. Onlardan bazıları şöyledir: “İşte onlar için içlerinden ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada tahtlar üzerine kurularak altın bileziklerle süslenecekler, ince ve kalın ipekten yeşil giysiler giyeceklerdir. O ne güzel karşılıktır! Cennet de ne güzel bir yaslanacak yerdir!” (Kehf, 18/31)

“Onlar, Naîm cennetlerindedirler. Onları çoğu öncekilerden, azı da sonrakilerdendir. Onlar, karşılıklı yaslanmış vaziyette mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerindedirler. Çevrelerinde (hizmet için) dolaşan ölümsüz gençler; içmekle başlarının dönmeyeceği ve sarhoş olmayacakları, cennet pınarından doldurulmuş, sürahileri, ibrikleri ve kadehleri, beğendikleri meyveleri ve arzu ettikleri kuş etlerini dolaştırırlar. Onlar için saklı inciler gibi, iri gözlü huriler de vardır. (Bütün bunlar) işledikleri amellere karşılık bir mükâfat olarak (verilir). Orada ne boş bir söz, ne de günaha sokan bir şey işitirler. Sadece “selâm!”, “selâm!” sözünü işitirler. Ahiret mutluluğuna erenler, ne mutlu kimselerdir! (Onlar), dikensiz sidir ağaçları ve meyveleri küme küme dizili muz ağaçları altında, yayılmış sürekli bir gölgede, çağlayan bir su başında, tükenmeyen ve yasaklanmayan çok çeşitli meyveler içinde ve yüksek döşekler üzerindedirler.” (Vâkı’a, 56/12-34)

“Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren meşrubat ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?”(Muhammed, 47/15)

Kur’an-ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde cennet, insanların bildikleri kelimelerle, tanıdıkları özelliklerle anlatılıyor, ama cennette bulunanlar hiç bir şekilde dünyadakiler gibi değildir. Bundan dolayıdır ki, ne cennet ve cennet nimetlerinin dünya ölçülerine göre tarif edilmesi mümkün değildir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Allah (c.c.) şöyle dedi: ‘Ben, salih kullarım için cennette hiç bir gözün görmediği, hiç bir kulağın işitmediği ve hiç bir insanın hatırına gelmeyen nimetler hazırladım.’ Sonra da Secde suresi 17. ayeti hatırlattı: “Hiç kimse, yapmakta olduklarına karşılık olarak, onlar için saklanan göz aydınlıklarını bilemez.” (Tirmizî, Tefsir, 33)

Cenâb-ı Hakk, büyük lütuf ve ihsanı olan cennete girmek için belli bir emek ve çaba gerektiğini bildirmektedir: “Yoksa siz; Allah içinizden cihad edenleri (sınayıp) belli etmeden ve yine sabredenleri (sınayıp) ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?” (Âl-i İmrân, 3/142)

Kur’an-ı Kerim’de, Allah’ın mü’minlere cennet vaad ettiği bildirilmiştir: “Allah, mü’min erkeklere ve mü’min kadınlara, ebedî olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel köşkler va’detti.” (Tevbe, 9/72) Allah’ın kendilerine cennetini vaad ettiği mü’minlerin belli başlı özellikleri de ayet-i kerimelerde şöyle belirtilmiştir:

Onlar, iman edip, salih amellerde bulunanlardır:

“İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!” diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır.” (Bakara, 2/25)

Cennet ehli takva sahibidirler:

“Şüphesiz Allah’a karşı gelmekten sakınanlar Rablerinin, kendilerine verdiği şeylerle zevk ve mutluluk duyarak cennetlerde ve nimetler içinde bulunurlar. Rableri onları cehennem azabından korumuştur.” (Tûr, 52/17-18)

Onlar Allah’a ve Resûlüne itaat edenlerdir:

“İşte bu (hükümler) Allah’ın koyduğu sınırlarıdır. Kim Allah’a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetlere koyar. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Nisâ, 4/13)

Cennetlik kulların diğer özellikleri de şu ayet-i kerimelerde açıklanmıştır:

“Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtı öderler. Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarla ilişkilerinden dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır. Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler. İşte bunlar varis olanların ta kendileridir. Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Mü’minûn, 23/1-11)

“Onlar, Allah’a verdikleri sözü yerine getiren ve sözleşmeyi bozmayanlardır. Onlar, Allah’ın riâyet edilmesini emrettiği haklara riayet eden, Rablerine saygı besleyen ve kötü hesaptan korkanlardır. Onlar, Rablerinin rızasına ermek için sabreden, namazı dosdoğru kılan, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli olarak ve açıktan Allah için harcayan ve kötülüğü iyilikle ortadan kaldıranlardır. İşte bunlar için dünya yurdunun iyi sonucu vardır. Bu sonuç da Adn cennetleridir. Atalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi olanlarla beraber oraya girerler. Melekler de her bir kapıdan yanlarına girerler (ve şöyle derler): Sabretmenize karşılık selam sizlere. Dünya yurdunun sonucu (olan cennet) ne güzeldir!” (Ra’d, 13/20-24)

Cennette mü’minlere verilecek nimetlerin en büyüğü hiç şüphe yok ki, Allah’ın hoşnutluğu ve O’nun görülmesidir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:“…Allah’ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu, büyük kurtuluştur.” (Tevbe, 9/72), “Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır. Rablerine bakacaklardır. (O’nu göreceklerdir.)” (Kıyâme, 75/22-23) Peygamberimiz (s.a.s.) de şöyle buyurmuştur: “Muhakkak ki siz, ayı gördüğünüz gibi Rabbinizi de göreceksiniz ve o sırada izdihamdan dolayı birbirinize zarar da vermeyeceksiniz.” (Tirmizî, Cennet, 15)

Yüce Mevlâmız, kendisinden hakkıyla sakınıp, ibadet eden kullarını cennetine davet ediyor: “(Allah şöyle der “Ey huzur içinde olan nefis! Sen O’ndan razı, O da senden razı olarak Rabbine dön! (İyi) kullarımın arasına gir. Cennetime gir.” (Fecr, 89/27-30) “Rabbinizin bağışına ve takvâ sahipleri için hazırlanmış olup genişliği gökler ve yer kadar olan cennete koşun!” (Al-i İmran, 3/133)

Öyleyse; imtihan için gönderildiğimiz şu geçici dünya hayatını çok iyi değerlendirelim, Yüce Rabbimizin bizlere vadettiği cennete koşanlardan ve ona kavuşanlardan olalım.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)