Mevlana kapının önüne bağırarak çıkar :-Kokusu geldi, o geldi.Şems ölmemiş bakın…Dergahımız kokusu ile tütüyor der. İhtiyar adamın elindeki mendili can havli ile kapar koklar.-Bu şemsin mendili.Söyle nerdedir o? Yerini söyle, sana canımı, herşeyimi feda edeyim kutlu haberine.-Baba kendine gel Allah aşkına. Elindeki sadece bir bez parçası.Kulağına fısıldar. Gece defnettik ya şems-i.Mendil getiren ihtiyar:-Efendim bunu size getirmemi daha önce görmediğim yabancılar verdi.Mevlana içeri girer, mendili koklar, eli titreyerek açar. İçinden sarı kağıda yazılmış not çıkar.“Başımı kesip kör kuyuya atsalar…Şah damarımdan oluk oluk kanı akıtsalar…Dokuz yurda tenimi lime lime dağıtsalar…Yedi çakal sürüsü vücuduma saldırsalar…Kırmazdı acılar beni,yorardı belki teni.Özümsün,özümle ararım Mevlana’m seni. Yemin ederim ki ölümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek nedemekmiş.Mevlana olduğu yere düşüp bayılır.