Kur’an a Bakış Açımızda ki Yanlışlıklar.

Bu konu halukgta tarafından 9 sene önce açıldı, 593 kere okundu ve 9 Cevap verildi.
halukgta
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 197
Yanıt Sayısı: 12
9 sene önce

Bizler dinimizi öyle yanlış kaynaklardan öğreniyoruz ki, doğruları Kur’an da gördüğümüzde şüpheyle bakıyoruz. Bugünkü yazımın konusu, yine bir kardeşimizin bana verdiği cevap üzerine olacak. Bu yanlışı hepimiz yapıyoruz, lütfen vereceğim örnek üzerinde düşünürken akıl ve Kur’an ı referans alınız. Bu soru çok fazla karşımıza çıktığı için, tekrar gündeme getirme gereği duydum. Din kardeşimiz bakın ne demiş.

( Kur’an da namazın nasıl kılınacağı, kaç rekât olduğu, orucun nasıl tutulacağı, abdestin nasıl alınacağı, hac görevimizi nasıl yapacağımızın gerekli açıklaması yoktur. Bunu peygamberimizin hadislerinden öğreniyoruz. Eğer hadisler olmasaydı, Kur’an kapalı kalırdı anlayamazdık.)

Önce her zaman yazdığım ayeti, tekrar hatırlatmak istiyorum. Rabbimiz Zuhruf suresi 44. ayetinde, SİZLERİ KUR’ANDAN HESABA ÇEKECEÐİM, KUR’AN DAN SORUMLUSUNUZ, diye bizleri uyarmıştı. Eğer bu ayete iman ediyorsak, yukarıda söylenenleri asla söyleyemeyiz, önce onu belirtmeliyim. Çünkü Allah bu ibadetleri emrediyorsa ve bizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorsa, mutlaka bu ibadetlerin gereken izahını da, Kur’an da yapmıştır. Hadisler olmasaydı Kur’an kapalı kalırdı, anlaşılmazdı demek, Allah a ve kitabına en büyük saygısızlıktır, onu hatırlatmak isterim.

Allah bizleri Kur’an da, nereye yönlendiriyordu hatırlayalım.

Nisa 174: Ey insanlar! Rabbinizden size güçlü bir delil geldi ve SİZE AYDINLATICI BİR NUR İNDİRDİK. 175. Allah’a iman edenlere ve O’NA SIMSIKI SARILANLARA GELİNCE; Allah onları kendinden bir rahmet ve lütuf içine daldıracak ve onları dosdoğru bir yol ile kendine yöneltecektir.

Allah ayetinde bakın ne diyor. Size Allah dan güçlü bir delil geldi. İyide bizler bu güçlü delil için, ibadetlerimizi nasıl yapacağımızın, gereken detayı yok diyoruz. Hâlbuki devamında, size aydınlatıcı bir NUR indirdik diye de, özellikle söylüyor. Ayetin devamında yine, çok net bir hüküm veriyor ve diyor ki; KUR’AN A SIMSIKI SARILANI ALLAH, DOSDOÐRU YOLA İLETECEKTİR.

Peki, bizler ne diyoruz tüm bu ayetlere iman ettiğimizi söylediğimiz halde; Kur’an da ibadetlerimizi nasıl yapacağımızın gereken detayı yoktur. Bunları nasıl söyleriz dostlar, bunları söylemekle bu ve buna benzer ayetlere ters düştüğümüzü fark edemiyor muyuz? Emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin diyen Yaradan, acaba bizleri, ibadetlerimizi yaşamamız için, rivayet ve sanı bilgilere muhtaç eder mi? Bakın Allah elçisine ne diyor.

Ahzap 2: RABBİNDEN SANA VAH YEDİLENE UY! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.

Allah elçisine, sana indirdiğimiz kitaba uy diyor ama bizler elçisinin bile uyması gereken Kur’an da ibadetlerimizin detayının olmadığını, bunları peygamberimizin detaylandırdığını söyleyebiliyoruz. Yine Maide suresinde bakın peygamberimize hitaben ne diyor Rabbimiz.

Maide 67: Ey Peygamber! RABBİNDEN SANA İNDİRİLENİ TEBLİÐ ET. Eğer bunu yapmazsan, O’nun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah, seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir.

Lütfen bu ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Allah elçisine sana indirdiğim Kur’an ı tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan, peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun diyor. Siz bu uyarıdan ne anladınız? Bu sözleri söyleyen Rabbimiz, Kur’an da birçok kez geçen namaz konusunda, gereken detayı vermemiş olabilir mi?

Bizler ibadetlerimiz konusunda, geleneklerimizin ve mezheplerin öğretisini, Kur’an da göremediğimizde, adeta Kur’an ı yeterli görmeyip, neredeyse peygamberimizi dinin eksik tamamlayıcısı konumuna düşürmemiz, Rabbimize çok büyük saygısızlık değil midir?

Allah bakın elçileri ne maksatla gönderdiğini söylüyor.

Enam 48: Biz peygamberleri, SADECE MÜJDELEYİCİ VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kimler inanır ve uslanırsa, onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

Allah birçok ayetinde gönderdiği elçilerini, asla dinde Allah ın ortağı olmadığını ve yalnız tebliğ edici, öğüt verici olduğunu söyler. Kehf 56. ayetinde, Biz peygamberleri, SADECE MÜJDELEYİCİ VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ der. Gaşiye 21. ayetinde, Artık sen öğüt ver! SEN ANCAK BİR ÖÐÜT VERİCİSİN diye açıklama yapar. Rad 40. ayetinde de, yine de SANA DÜŞEN SADECE TEBLİÐ ETMEK, bize düşen de hesaba çekmektir diye bizleri uyarır.

Yaradan Kehf 26. ayetinde, ALLAH KENDİ HÜKMÜNE HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEZ diye hüküm verdikten sonra, sizce Kur’an da emrettiği ibadetleri özet olarak geçip, detayları konusunda hükmü peygamberimize bırakmış olabilir mi? Bunu söylemek ve düşünmek, Kur’an ın neredeyse tüm ayetlerine ters düşer. Şunu da düşünün lütfen. Kur’an ın ipine sarılın, emin olmadığınız bilginin ardına düşmeyin diyen Yaradan, emrettiği ibadetlerin detayını bizlerin rivayet ve sanı bilgiler yoluyla öğrenmemizi ister mi? Bunu aklımızdan bile geçirmek, Kur’an a saygısızlık olur diye düşünüyorum.

Allah elçisine, deki onlara diye bakın ne söylemesini istiyor.

Ahkaf 9: Ey Muhammed! De ki: “Ben Peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. BEN ANCAK BANA VAH YEDİLENE TABİ OLUYORUM. Ben ancak apaçık bir uyarıcıyım.

Bakın peygamberimiz ayeti tebliğ ederken, ben ancak bana vah yedilene tabi oluyorum diyor, ama bizler hiç düşünmeden peygamberimizi, Allah ın vahiylerine ilaveler yapan, adeta detaylandıran, neredeyse HÂŞÂ dinde Allah ın ortağı konumuna getiriyoruz. Hâlbuki bir ayette Allah, biz söylemediğimiz halde, bize nispet ederek, din ve iman adına bir söz söylemiş olsaydı, onun şah damarını keserdik demiyor muydu?

Allah kamer suresinde birçok kez, bu kitabı yemin ederek kolaylaştırdığını söyler. Bizler bu ayetleri görmezden gelip, bu kadar da kolay olmaz diyenlere uyar ve dine ilaveler yapanların, en doğru inanç olduğuna inanırız. Elbette Kur’an a ters düşmeyen ilaveler yapanlara sözüm yok. Ama bu ilaveler olmadığında, dinimizi yaşayamayız dememiz büyük yanlıştır, günahtır.

Allah Ali İmran suresinde, bakın nasıl uyarıyor bizleri.

Ali İmran 105: Kendilerine APAÇIK DELİLLER GELDİKTEN SONRA, PARÇALANIP AYRILIÐA DÜŞENLER GİBİ OLMAYIN. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.

Yaradan ın uyarısını lütfen doğru anlayalım. Allah Kur’an da bizleri apaçık delillerle bilgilendirdikten sonra, bazı toplumların yanlış itikatları sonucu, ayrılığa düştüğünü ve parçalandığından bahsediyor. Dinde sakın bölünmeyin diyen Yaradan ı dinlemeyen bizler, sizlere indirdiğimiz Kur’an yetmiyor mu ikazlarını aldığımız halde, Allah ın kitabını yeterli görmüyoruz. Bu yetmiyormuş gibi dinde bölündük, birbirimize düşman olduk ve her bölünen kendi rivayet ve sanı bilgileri ile övünür oldu.

Yaradan Bakara 42. ayetinde, hakkı batıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin dediği halde, bizler Rabbimizden gelen hidayetin ne yazık ki yolunda olamadık. Bakın bu konuda da nasıl uyarıyor Yaradan bizleri.

Bakara 5. İşte onlar, RABLERİNDEN GELEN BİR HİDAYET ÜZEREDİRLER ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

Allah kurtuluşa erecek olanların, Allah katından gelen hidayet yani, doğru bilgiler üzerinde olanlar olacağını söylüyor. Size sormak isterim, tüm bu bilgiler ışığında, bugün bizlere öğretildiği gibi, ibadetlerimizin detayı Kur’an da yazmayıp, bizlerin bu bilgileri dilden dile dolaşarak, günümüze gelen rivayet yoluyla inançlarımızı yaşamamızı Allah ister mi?

Allah ın emrettiği ibadetlerin, Kur’an da Allah ın istediği ölçüde kolaylaştırılmış olarak var olduğunu, Kur’an bizzat söylüyor. Biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen, Rabbimize kulak verelim. Bu uyarıları göz ardı ederek, Allah ın kolaylaştırdığı dini, ELLERİMİZLE ZORLAŞTIRMAYALIM.

Mezheplere baktığınızda ise ibadetlerdeki ilaveler, genel çoğunlukla farklılık arz eder. Sizce hangi mezhebin Kur’an da olmayan dine ilaveleri, peygamberimizin bizzat uygulamasıdır? Bu soruya kesin ve net bir cevap verebilecek var mı aramızda? Eğer yok diyorsak, Allah ın bizleri sorumlu tutacağını söylediği Kur’an a sarılalım ve onu anlayarak, düşünerek okuyalım ki, Allah ın apaydınlık nurunu, HİDAYET yolunu bizler kendimiz bulalım. İMTİHAN OLMANIN DA ÖZÜNDE, BU YATMIYOR MU ZATEN.

Şunu da unutmayalım, peygamberimizin kendi döneminde, ibadetlerimizi yaşamamız adına kayda geçirilmiş, Kur’an dışından tek bir bilgi yoktur. Sizce Allah ın emrettiği ibadetleri yaşamamız için, bizlere Kur’an yetmiyor olsaydı, peygamberimiz bu durumda ne yapardı? Yorum ve karar sizlerin.

Hadislerin toplanmaya başlandığı dönemin, dört halife devrinin bittiği ve İslam ın mezheplere ayrıldığı dönemde toplanmaya başlandığı gerçeğini, göz ardı etmeden bu konu üzerinde lütfen çok daha dikkatli, akıl ve Kur’an merkezli düşünmenizi rica ediyorum.

Dilerim Yüce Rabbimizden cümlemiz, Kur’an gerçeklerini, rivayet ve sanı bilgiler ışığında değil, yine Allah ın NURU ışığında anlamaya çalışan, Allah ın halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
haluk gümüştabak !! ayetleri kendine göre yorma. kur'an-ı kerim de 4 halife zamanın da kitap haline getirilip çoğaltıldı.neden mi ? kur'anı ezberleyen hafızlar vefat edince kitap haline geldi ve çoğaltıldı , hadislerin o devirde alınması normal sahabe ve tabiin dönemi içindeydiler ALLAH Rasulunun en çok yanında olup O'ndan kelam duyan insanlar buhari kapı kapı gezip o sahihi buhariyi oluşturmuştur. namazın 5 vakit olduğu miraç olayında sabittir sahabe susup kalsaydı hadisler olmasaydı kim bilecekti miraç olayında 5 vakit namaz olduğunu ? bak kur'an dan delil getiriyorum sana ; وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve resûluhu emren en yekûne lehumul hıyeretu min emrihim, ve men ya’sıllâhe ve resûlehu fe kad dalle dalâlen mubînâ(mubînen). Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah ve O'nun Resûl'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. AZHAB 36 ayeti iyice anladın umarım. ayetleri kendi bakış acından ele alamazsın bu yüzden taa eskiden beri tevsirler var. şimdi tutupta kendi gösterdiğin ayet ile benim gösterdiğim ayet çelişiyo diyen insanlar çıkarsa ? GERÇEK ŞU Kİ MANAYI TAM BİLMİYORSAN YORUM YAPMAYINIZ.!! kitabımız tevsire açıktır. ALLAH Rasulunun söylediği de yine ALLAH kelamıdır.
halukgta
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 197
Yanıt Sayısı: 12
9 sene önce
Peygamberimiz hafızların savaşta ölebileceği tehlikesinden dolayı, daha sağlığında indirilen ayetleri yazıya geçirmiştir. Mushaf yani cilt haline daha sonra getirilmiştir.
ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
Vahiy Katipleri indirilen ayetleri o dönemin yazı malzemesi olan deri, ağaç kabuğu, papirüs kağıdı ve kemik gibi malzemeler üzerine yazıyorlardı Bu belgeler üzerinde ayetlerin ve surelerin yer ve sıralarına ait bilgiler de yer alıyordu Bu malzemelerin düzgün bir şekilde yazılıp kitap haline getirilmesi gerekiyordu İlk Halife Hz Ebubekir, halifeliği döneminde Kur’an sayfalarını toplayarak bir araya getirmeyi kararlaştırdı Bu amaçla Vahiy Katibi ve hafız olan Zeyd bin Sabit başkanlığında bir komisyon oluşturuldu Bu komisyon çok büyük bir titizlikle Kur’an’ı bir araya getirerek kitaplaştırma işine başladı Her ayet, Peygamberin huzurunda yazıldığına dair en az iki şahitle birlikte kabul ediliyordu Bu şekilde iki kapak arasında toplanan Kur’an Mushafı oluşturulmuş tur Bu asıl Mushaf daha sonra Peygamberimizin hanımı Hz Hafsa’ya emanet edilmiştir Üçüncü Halife Hz Osman zamanında ise Kur’an, elde var olan asıl mushaf üzerinden çoğaltılarak Mekke, Basra, Kufe, Bahreyn ve Yemen gibi çeşitli merkezlere gönderilmiştir Böylece lehçe farklılıklarından oluşabilecek kargaşaların da önüne geçilmiş oldu Bu gün de Topkapı Sarayında Hz Osman zamanında çoğaltılan Mushaflar bulunmaktadır Böylece Kur’anı Kerim hem ezberlenmek hem de kitaplaştırılmak suretiyle asırlar boyunca korunarak günümüze kadar gelmiştir.
ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
zaten bende yazıya o zaman geçirildi diye bir cümle kurmamışım. kitap ve çoğaltmadan bahsediyorum. hadislerınden neden sonradan yazılma ihtiyaçı duyduğuna değinmek için.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
9 sene önce
Peygamberimiz zamanında tüm ayetler toplanıp sıraya konmuş ve düzenlenmiş yazılmışltır.zaten Alllah-ü Tealanın da kitabımızın korunacağına dair de beyanı herkesçe bilinir.... Peygamber efendimizin sözleri de asla kuran-ı kerimnle çelişmez,kutsal kitabımız hilafına bir hüküm tesis etmesi de düşünülemez..... peygamber efendimize de defalarca sadece kendisine vahyedileni tebliğ etmekle görevli olduğu söylenmiştir... Hüküm sadece Allahındır,peygamber efendimiz Allahın kulu ve elçisi olarak Allahın hükmü altındadır...Ancak tüm mümin kadınların ve erkeklerin Allahın elçisi olarak peygamber efendimize itaat etmeleri istenmiş, ama peygamber efendimiz kararları ve uygulamalarıyla asla kuran-ı kerime ve Allahın emirlerine karşı olmamıştır... Peygamber efendimize atfedilen hadisler eğer kuran-ı kerimle çelişirse durup düşünmek gerekir...Zira hem peygamber efendimizin bu konuda açık beyanı vardır,söylemediği herhangi bir ifadeyi kendisine atfedeni lanetlemiştir.. Üstelik Kuran-ı kerimde pek çok ayetinde peygamber efendimizin kendisine vahyedileni tebliğ ettiğini kuranda ifadesini bulmayan hiç bir uygulama ve emrin ona ait olmayacağını da açıkça bizlere beyan etmiştir... peygamber efendimizden sonra 4 halide devrinde islamın yorum ve uygulamalarında farklılıkların ortaya çıkması peygamberimize atfedilen hadislerde saptırmaların olması herkesçe bilinen bir gerçektir. Herhangi bir hadis kuranda temelini bulmuyorsa kuşkuyla yaklaşmak gerekir... Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah ve O'nun Resûl'ü, onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. AZHAB 36 Burada yorum hatası var,sanki herhangi bir hükümde allah ve onun peygamberi birlikte karar veriyorlarmış gibi gösterilmiş,bu asla doğru olamaz,peygamber efenimizin de Allahın kulu olması hasebiyle Allah-ü Tealanın hükmüne tabiidir,onun emir ve yasaklarını tebliğ ve uygulamakla yükümlüdür...... Doğrusu şöyle olmalı; Ve mü'min erkek ve mü'min kadının, Allah onlar için bir işin olmasına hükmettiği (karar verdiği) zaman, kendi işlerinde seçim hakkı olamaz. Ve kim, Allah ve O'nun Resûl'üne asi olursa (itaat etmezse), o taktirde apaçık bir dalâlet ile sapmış olur. Hüküm Allahındır.....
ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
sizin dediğiniz ayeti değiştiriyor içinden kelime çıkarmak zorunda kalıyoruz o zaman bakın ayetin arapçasında Ve mâ kâne li mu’minin ve lâ mu’minetin izâ kadallâhu ve RESULUHU EMREN kelimesi mevcuttur burada ki vurgu aslen yahudilerden kaynakların onlar hz musa'ya iman etmeyip indirdiğine biz ALLAH'ı görmedikçe iman etmeyiz demesidir müslümanlarından böyle bir hilafete düşmemesi içindir eğer beraber hüküm söz konusu olsaydı kur'an da zaten bundan bahsederdi kur'an da AÇIKCA YAZMAYAN İŞLER İÇİN ALLAH RASULU NE YAPIYORSA ONA UYMAK İÇİNDİR BU AYET namazdan örnek vermek gerekirse kur'an da namaz kılın diyor fakat kaç vakit olduğu yok ALLAH Rasulune bu konuda uyulması içindir yoksa biri çıkar ben 5 değil 1 vakit kılcam derdi.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
9 sene önce
İşte burada peygamber Allahın hükmünü size tebliğ eder,sizden de onun sözüne uymanız istenir ifadesi var... Yoksa Allah ve peygamberi sizin için bir hüküm tesis etmişse biçiminde ifade edilmesi hata olur..
ERBAUN
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 69
Yanıt Sayısı: 951
9 sene önce
işte bu yüzden kur'an-ı iyi anlamak lazımdır... ALLAH Rasulu bir hüküm veriyorsa zaten o işte ne yapması gerektiği peygamberimize bildirilmiştir.
zeytınn
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 27
Yanıt Sayısı: 645
9 sene önce
Allah razı olsun kardeşim.açtığın konuları okuyorum.bende kuranı Allahın izin verdiği kadar, anlayarak okuyanlardan biriyim.maalesef gerek farkında olarak,gerek farkında olmayarak, peygamberimiz(as) hüküm vermiş konumuna getiriliyor.kuranı isteyerek ve anlayarak okuyunca, bunun böyle olmadığını görüyorum.ve Allah kuranı anlayarak okumama izin verdiği için çok şükrediyorum.kuran gibi bir hazinemiz varken.bu ayrılıklara neden düştüğümüzde kuranda geçiyor.hem peygamberimize hem kurana tuzaklar kurulduğu konusundaki ayetlerde şöyle;(13-14) Şübhesiz ki o (Kur’ân), elbet (hak ile bâtılı) ayıran bir sözdür. Ve o, şaka değildir! 15-16) Gerçekten onlar, (Kur’ân’ı ibtâl etmek için) bir hîle olarak tuzak kuruyorlar.(Ben de) bir hîle ile tuzak ederim! (Ey Habîbim!) O hâlde kâfirlere (azâb edeceğimiz vakte kadar) mühlet ver; onlara azıcık süre tanımakla, biraz (kendi hâllerine) bırak! (tarık13 14 15 16 17)......................Bununla berâber münâfıklar, kendilerine bir şey emrettiğin zaman: 'Baş üstüne!' derler; fakat senin yanından çıktıkları zaman onlardan bir tâife, senin söylediğinden başkasını geceleyin uydurur. Allah ise, geceleri (ne hîleler) kurmakta olduklarını yazıyor (hesâbını sormak üzere, kaydediyor). Artık (sen) onlara aldırma ve Allah’a tevekkül et! (Sana) vekîl olarak da Allah yeter.(Nisa 81)
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23542 Kayıtlı Üye
  • 16560 Konu
  • 143811 Cevap
  • Son Üye Seo-Ul-Gog
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)