Hz. Peygamber (sav), buyurmuştur ki, yerle gök arasında, bir atlının, atıyla kırk yıl gitse ulaşamayacağı kadar kanatları geniş ve kıyamete kadar açık kalacak olan “Dua Kapısı” diye bir kapı vardır. İşte bu kapı bizim için açılmıştır. Allah tarafından bir müracaat ve bir kabul kapısı olarak… Bize düşen işte bu kapının önüne gelip hatta açık olduğuna göre oradan içeri girip istek ve ihtiyaçlarımızı arz etmektir.Peki ama nasıl?Mutlaka her ilaç her derde deva olmaz. Bunun gibi her dua, her dileğin yerine gelmesi için yeterli değildir ve isteğin yerine gelmesini de sağlamaz. Duada rakamlar ve tekrarla, hangi duanın, hangi derde derman olduğunu bilmek de çok önemlidir. Nasıl ki, Ankara’ya gitmek isteyen biri Edirne’ye giden araca binerse hiçbir zaman Ankara’ya varamaz. Bunun gibi bir yere yoluyla gidilmezse varılamayacağı gibi istek ve ihtiyaçlarımızı da usulüne göre istemezsek istenilen sonuca ulaşamayız. O halde istek ve ihtiyaçlarımıza uygun duayı bulmak ve istenilen, bilinen, tecrübe edilen şekliyle tavsiye edildiği dua etmek gerekiyor.Büyük ve önemli bir mevkide bulunan, önemli bir kimsenin yanına giderken bile onun nelerden hoşlandığını araştırıp ona göre bir hediye alınarak gidilir. Gitmeden önce neler söyleyeceği düşünülür ve nasıl söyleneceğinin provaları yapılır. Durum böyleyken, huzur-u İlâhiye giderken neden bunlardan hariç bir ortam düşünülsün…Üstelik derdimizi anlatıp derman isterken, neden ona da uygun bir hediye takdim edilmesin ve neden uygun bir müracaat usulü bulup ona göre davranılmasın…Bütün bunları yapıp, dileğimizi ve isteğimizi ilettiğimiz takdirde, o yüce makamın bize gönlümüzü hoş edecek bir cevap vermemesi mümkün değil gibi görünüyor. Üstelik o kendisi çağırıyor “gelin, isteyin istediğinizi vereyim, derdinizi bildirin gereğini yapayım, problemlerinizi anlatın çözüme kavuşturayım” diyor…Bizim bu konudaki ilk müracaat kaynağımız hiç şüphesiz ki, kabul edilmiş onlarca dua örneği veren Kur’an-ı Kerîm’dir. Sonra nebiler nebisi Hz. Muhammed (sav) ve duaları kabul edilmiş diğer peygamberlerdir.Daha sonra büyük şahsiyetler, velilerle “gizli ilimler” olarak bilinen (Havas İlmi) ile ilgilenen alimlerdir. -A.Arslan-