Başımıza gelenlerden ders almak varken, onlara sırtımızı dönmeyi marifet sayıyoruz. Sahiplenmek pahasına, çünkü, işimize gelmiyor.Hayata biraz daha dikkatli bakalım nedersiniz? “Yaşamı bir yerde tekrar etmemize karşın, başımıza gelenler karşısında sanki sonsuza dek kahrolacak veya zevkten dört köşe olup doruklarda taht kuracak bir hale geliyoruz. Oysa bir olay ne derecede korkunç veya keyif verici olursa olsun, bir müddet sonra yerini yeni heyecanlara bırakacaktır. Zira, hiçbir şey tekdüze gitmez. Ayrıca unutulmamalı ki, yaşamımızda çok önemli yer tutan bir şey, evrensel boyutlarda hiç denebilecek ölçülere sığar.Değerli dostlarım!Bir an başımızı kaldırıp kendimize ve çevremize sakin, sağduyulu bir yaklaşımla bakalım. Manzara ne kadar iç burkucu değil mi?Aslında, hayatlarımızı biraz daha iyi seviyeye getirmek elimizde. İçten içe bunu başarabileceğimize inanıyoruz, ama ne hikmetse olmuyor. Mistik uyarılara karşın, toplumsal ilişkilerimizde mutlaka bir hamiye ihtiyaç duymaktayız. Kendi kendimize yetmesini bilemiyoruz. Daracık, tıkış tıkış evlerde yaşamak bize hayli zor geliyor. Akşam eve döndüğümüzde, bir tat vermeyen, zorluklarla dolu, gündelik hayatı seyretmenin ağırlığı alabildiğine üzerimize çullanıyor ve onu taşıyamıyoruz. En önemli seçimlerimizi yapmakta zorlanıyoruz. Değer yargılarımızı, beğeni ölçülerimizi saptayamıyor ve en can alıcı kararlarımızı alırken yaşadıklarımızı aklımıza getirmiyoruz. Soruyoruz, ama verilen yanıtları tatbik etmiyoruz. Çünkü, işimize gelmiyor. Başımıza gelenlerden ders almak varken, onlara sırtımızı dönmeyi marifet sayıyoruz. Sahiplenmek pahasına, gördüğümüz, işittiğimiz, dokunduğumuz, tattığımız ya da kokladığımız şeylerin, ilmin paylaşımını yapmaktan kaçınıyoruz.Gerçekçi olan şu ki, ‘Dönüşü olmayan yolda’ hayatımızı olması gereken şekilde yaşamasını beceremiyoruz.“ a.f.yüksel.