Günlük Okunan Dilek Duası

Bu konu camuro tarafından 11 sene önce açıldı, 487 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
camuro
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 455
Yanıt Sayısı: 571
11 sene önce

بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِBismillâhir rahmânir rahîm.Rahmân ve Rahim Allâh’ın adıyla(١-٢)اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَEl hamdu lillâhi rabbil âlemîn.Âlemlerin Rabbi (sâhibi, yetiştiricisi) Allah’a hamdolsun.(١-٣)اَلرَّحْمٰنِ الرَّحٖيمِEr rahmânir rahîm.(O) Rahmân’dır, Rahim’dir.(١-٤)مَالِكِ يَوْمِ الدّٖينِMâliki yevmid dîn.Din (cezâ ve mükâfât) gününün sâhibidir.(١-٥)اِيَّاكَ نَعْبُدُ وَاِيَّاكَ نَسْتَعٖينُİyyake nağbudu ve iyyake nesteîn.(Ya Rabbi) Ancak sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz!(١-٦)اِھْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقٖيمَİhdinas sırâtal mustegîm. Bizi doğru yola ilet!(١-٧)صِرَاطَ الَّذٖينَ اَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالّٖينَSırâtallezîne enamte aleyhim, ğayril mağdûbi aleyhim ve leddâllîn.Nimet verdiğin kimselerin yoluna. Kendilerine gazabedilmiş olanların ve sapmışların yoluna değil. (ya Rabbi)!المElif lâm mîm. Elif lâm mim.ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَZâlikel kitâbu lâ raybe fîh, hudel lilmuttegîn. İşte o Kitap; kendisinde hiç şüphe yoktur; müttakiler için yol göstericidir.اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ وَيُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ يُنْفِقُونَEllezîne yué’minûne bil ğaybi ve yugîmûnes salâte ve mimmâ razagnâhum yunfigûn. Onlar ki gaybde (gizlide, içtenlikle) inanıp namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan (Allâh rızâsı için) harcarlar.وَالَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَبِالْاٰخِرَةِ هُمْ يُوقِنُونَVellezîne yué’minûne bimâ unzile ileyke ve mâ unzile min gablik, ve bil âhırati hum yûginûn. Sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar; âhirete de kesinlikle iman ederler.اُولٰئِكَ عَلٰى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَUlâike alâ hudem mir rabbihim ve ulâike humul muflihûn. İşte onlar, Rablerinden bir hidâyet üzeredirler ve umduklarına erenler, işte onlardır!وَاِلٰهُكُمْ اِلٰهٌ وَاحِدٌ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُVe ilâhukum ilâhuv vâhıd, lâ ilâhe illâ huver rahmânur rahîm. Tanrınız bir tek Tanrı’dır, O’ndan başka tanrı yoktur, O Rahmân’dır, Rahim’dir.اِنِ الْحُكْمُ اِلَّا لِلّٰهِ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَعَلَيْهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُتَوَكِّلُونَİnil hukmu illâ lillâh, aleyhi tevekkelt, ve aleyhi felyetevekkelil mutevekkilûn. Hüküm, yalnız Allâh’ındır. (O size ne takdir etmişse muhakkak olacaktır.) Ben O’na tevekkül ettim, tevekkül edenler de O’na tevekkül etsinler!”قُلْ مَنْ رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ قُلِ اللّٰهُ قُلْ اَفَاتَّخَذْتُمْ مِنْ دُونِهٖ اَوْلِيَاءَ لَا يَمْلِكُونَ لِاَنْفُسِهِمْ نَفْعًا وَلَا ضَرًّا قُلْ هَلْ يَسْتَوِى الْاَعْمٰى وَالْبَصٖيرُ اَمْ هَلْ تَسْتَوِى الظُّلُمَاتُ وَالنُّورُ اَمْ جَعَلُوا لِلّٰهِ شُرَكَاءَ خَلَقُوا كَخَلْقِهٖ فَتَشَابَهَ الْخَلْقُ عَلَيْهِمْ قُلِ اللّٰهُ خَالِقُ كُلِّ شَیْءٍ وَهُوَ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُGul mer rabbus semâvâti vel ard, gulillâh, gul efettehaztum min dûnihi evliyâe lâ yemlikûne lienfusihim nef’av ve lâ darrâ, gul hel yestevil ağmâ vel basîru em hel testeviz zulumatu ven nûr, em cealû lillâhi şurakâe halegû kehalgıhî feteşâbehel halgu aleyhim, gulillâhu hâligu kulli şey’iv ve huvel vâhıdul gahhâr. De ki: “Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?” De ki: “Allâh!”, “O halde, de, O’ndan başka kendilerine dahi bir fayda ve zarar veremeyen veliler mi edindiniz?” De ki: “Körle gören, yahut karanlıklarla aydınlık bir olur mu?” Yoksa Allah’a, O’nun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı buldular da, (ikisinin) yaratma(sı) onlara, benzer mi göründü? De ki: “Her şeyin yaratıcısı Allah’tır. O, tektir, kahreden(herşeye üstün gelen)dir.”اِنَّ فٖى خَلْقِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَاخْتِلَافِ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ وَالْفُلْكِ الَّتٖى تَجْرٖى فِى الْبَحْرِ بِمَا يَنْفَعُ النَّاسَ وَمَا اَنْزَلَ اللّٰهُ مِنَ السَّمَاءِ مِنْ مَاءٍ فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَبَثَّ فٖيهَا مِنْ كُلِّ دَابَّةٍ وَتَصْرٖيفِ الرِّياَحِ وَالسَّحَابِ الْمُسَخَّرِ بَيْنَ السَّمَاءِ وَالْاَرْضِ لَاٰيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَİnne fî halgıs semâvâti vel ardı vahtilâfil leyli ven nehâri vel fulkilletî tecrî fil bahri bimâ yenfeun nâse ve mâ enzelallâhu mines semâi mim mâin feahyâ bihil arda bağde mevtihâ ve besse fîhâ min kulli dâbbeh, ve tasrîfir riyâhı ves sehâbil musahhari beynes semâi vel ardı leâyâtil ligavmiy yağgılûn. Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün değişmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allâh’ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için (Allâh’ın varlığına ve birliğine) deliller vardır.اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْحَیُّ الْقَيُّومُ لَا تَاْخُذُهُ سِنَةٌ وَلَا نَوْمٌ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ مَنْ ذَا الَّذٖى يَشْفَعُ عِنْدَهُ اِلَّا بِاِذْنِهٖ يَعْلَمُ مَا بَيْنَ اَيْدٖيهِمْ وَمَا خَلْفَهُمْ وَلَا يُحٖيطُونَ بِشَیْءٍ مِنْ عِلْمِهٖ اِلَّا بِمَا شَاءَ وَسِعَ كُرْسِيُّهُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَا يَؤُدُهُ حِفْظُهُمَا وَهُوَ الْعَلِىُّ الْعَظٖيمُAllâhu lâ ilâhe illâ hû, elhayyul gayyûm, lâ teé’huzuhû sinetuv velâ nevm, lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ard, men zellezî yeşfeu ındehû illâ biiznih, yağlemu mâ beyne eydîhim ve mâ halfehum, ve lâ yuhîtûne bişey’im min ılmihî illâ bimâ şâé’, vesia kursiyyuhus semâvâti vel ard, ve lâ yeûduhû hıfzuhuma, ve huvel aliyyul azîm. Allâh, ki O’ndan başka tanrı yoktur, dâimâ diri ve yaratıklarını koruyup yöneticidir. Kendisini ne bir uyuklama, ne de uyku tutmaz. Göklerde ve yerde olanların hepsi O’nundur. O’nun izni olmadan kendisinin katında kim şefâat edebilir? Onların önlerinde ve arkalarında olanı bilir. O’nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar. O’nun Kürsüsü, gökleri ve yeri kaplamıştır (O yüce padişah, göklere, yere, bütün kâinâta hükmetmektedir). Onları koru(yup gözet)mek, kendisine ağır gelmez. O yücedir, büyüktür.اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذٖينَ اٰمَنُوا يُخْرِجُهُمْ مِنَ الظُّلُمَاتِ اِلَى النُّورِ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا اَوْلِيَاؤُهُمُ الطَّاغُوتُ يُخْرِجُونَهُمْ مِنَ النُّورِ اِلَى الظُّلُمَاتِ اُولٰئِكَ اَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فٖيهَا خَالِدُونَAllâhu veliyyullezîne âmenû yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr, vellezîne keferû evliyâuhumut tâğûtu yuhricûnehum minen nûri ilez zulumât, ulâike ashâbun nâr, hum fîhâ hâlidûn. Allâh, inananların dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. kâfirlerin dostları da tâğûttur. (O da) onları aydınlıktan karanlıklara çıkarır. Onlar ateş halkıdır, orada ebedi kalacaklardır.اٰمَنَ الرَّسُولُ بِمَا اُنْزِلَ اِلَيْهِ مِنْ رَبِّهٖ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَمَلٰئِكَتِهٖ وَكُتُبِهٖ وَرُسُلِهٖ لَا نُفَرِّقُ بَيْنَ اَحَدٍ مِنْ رُسُلِهٖ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُÂmener rasûlu bimâ unzile ileyhi mir rabbihî vel mué’minûn, kullun âmene billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulih, lâ nuferrigu beyne ehadim mir rusulih, ve gâlû semiğnâ ve etağnâ ğufrâneke rabbenâ ve ileykel masîr. Elçi, Rabbinden, kendisine indirilene inandı, mü’minler de. Hepsi Allah’a, meleklerine, Kitaplarına ve peygamberlerine inandı. “O’nun elçilerinden hiçbirini diğerinden ayırdetmeyiz” (dediler). Ve dediler ki: “İşittik, itâ’at ettik! Rabbimiz, (bizi) bağışlamanı dileriz. Dönüş(ümüz) sanadır!” لَا يُكَلِّفُ اللّٰهُ نَفْسًا اِلَّا وُسْعَهَا لَهَا مَا كَسَبَتْ وَعَلَيْهَا مَا اكْتَسَبَتْ رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَLâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ, lehâ mâ kesebet ve aleyha mektesebet, rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahtaé’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehû alellezîne min gablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâgate lenâ bih, vağfu annâ, vağfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel gavmil kâfirîn. Allâh, kimseye gücünün üstünde bir şey teklif etmez. Herkesin kazandığı iyilik kendi yararına, kötülük de kendi zararınadır. “Rabbimiz, unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Rabbimiz, bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme! Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim mevlâmız(sâhibimiz, efendimiz)sin! kâfirler toplumuna karşı bize yardım eyle!”شَهِدَ اللّٰهُ اَنَّهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَالْمَلٰئِكَةُ وَاُولُوا الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُŞehidallâhu ennehû lâ ilâhe illâ huve vel melâiketu ve ulul ılmi gâimem bil gıst, lâ ilâhe illâ huvel azîzul hakîm. Allâh, kendisinden başka tanrı olmadığına şâhiddir. Melekler ve ilim sâhipleri de adâletle şâhiddir (ki O’ndan başka tanrı yoktur. O), azizdir, hakimdir.اِنَّ الدّٖينَ عِنْدَ اللّٰهِ الْاِسْلَامُ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذٖينَ اُوتُوا الْكِتَابَ اِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ وَمَنْ يَكْفُرْ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ فَاِنَّ اللّٰهَ سَرٖيعُ الْحِسَابِİnneddîne ındallâhil islâm, ve mahtelefellezîne ûtul kitâbe illâ mim bağdi mâ câehumul ılmu bağyem beynehum, ve mey yekfur biâyâtillâhi feinnallâhe serîul hısâb. Allâh katında din, İslâmdır. Kitap verilmiş olanlar, kendilerine ilim geldikten sonra sırf aralarındaki aşırılık yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allâh’ın âyetlerini inkâr ederse, bilsin ki Allâh, hesabı çabuk görendir.قُلِ اللّٰهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِى الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ بِيَدِكَ الْخَيْرُ اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌGulillâhumme mâlikel mulki tué’til mulke men teşâu ve tenziul mulke mimmen teşâé’, ve tuızzu men teşâu ve tuzillu men teşâé’, biyedikel hayr, inneke alâ kulli şey’in gadîr. De ki: “Allâh’ım, (ey) mülkün sâhibi, sen dilediğine mülkü verirsin, dilediğinden mülkü alırsın; dilediğini yükseltirsin, dilediğini alçaltırsın. Hayır (mal), senin elindedir. Sen her şeye kâdirsin!”تُولِجُ الَّيْلَ فِى النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِى الَّيْلِ وَتُخْرِجُ الْحَیَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَیِّ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍTûlicul leyle fin nehâri ve tûlicun nehâra fil leyl ve tuhricul hayye minel meyyiti ve tuhricul meyyite minel hayy, ve terzugu men teşâu biğayri hısâb. Geceyi gündüze sokarsın, gündüzü geceye sokarsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın, dilediğini hesapsız rızıklandırırsın!اِنَّ اللّٰهَ لَهُ مُلْكُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ يُحْيٖ وَيُمٖيتُ وَمَا لَكُمْ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مِنْ وَلِىٍّ وَلَا نَصٖيرٍİnnallâhe lehû mulkus semâvâti vel ard, yuhyî ve yumît, ve mâ lekum min dûnillâhi miv veliyyiv ve lâ nasîr. Göklerin ve yerin mülkü Allâh’ındır. Yaşatan, öldüren O’dur. Sizin Allah’tan başka bir dost ve yardımcınız yoktur.قُلْ لَنْ يُصٖيبَنَا اِلَّا مَا كَتَبَ اللّٰهُ لَنَا هُوَ مَوْلٰینَا وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَGul ley yusîbenâ illâ mâ keteballâhu lenâ, huve mevlânâ, ve alallâhi felyetevekkelil mué’minûn. De ki: “Allâh, bizim için ne yazmış (ne takdir etmiş) ise ancak o, bize ulaşır, bizim sâhibimiz O’dur. İnananlar Allah’a dayansınlar.”لَقَدْ جَاءَكُمْ رَسُولٌ مِنْ اَنْفُسِكُمْ عَزٖيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرٖيصٌ عَلَيْكُمْ بِالْمُؤْمِنٖينَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌLegad câekum rasûlum min enfusikum aziz, aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mué’minîne raûfur rahîm. Andolsun, içinizden size öyle bir Elçi geldi ki sıkıntıya uğramanız ona ağır gelir; size düşkün, mü’minlere şefkatli, merhametlidir.وَاِنْ يَمْسَسْكَ اللّٰهُ بِضُرٍّ فَلَا كَاشِفَ لَهُ اِلَّا هُوَ وَاِنْ يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلَا رَادَّ لِفَضْلِهٖ يُصٖيبُ بِهٖ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُVe iy yemseskallâhu bidurrin felâ kâşife lehû illâ hû, ve iy yuridke bihayrin felâ râdde lifadlih, yusîbu bihî mey yeşâu min ıbâdih, ve huvel ğafûrur rahîm. Eğer Allâh sana bir zarar dokundursa onu, yine O’ndan başka kaldıracak yoktur ve eğer sana bir hayır dilese, O’nun keremini de geri çevirecek yoktur. Hayrını, kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.وَمَا مِنْ دَابَّةٍ فِى الْاَرْضِ اِلَّا عَلَى اللّٰهِ رِزْقُهَا وَيَعْلَمُ مُسْتَقَرَّهَا وَمُسْتَوْدَعَهَا كُلٌّ فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍVe mâ min dâbbetin fil ardı illâ alallâhi rizguhâ ve yağlemu mustegarrahâ ve mustevdeahâ, kullun fî kitâbim mubîn. Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah’a âit olmasın. (Allâh) onun durduğu ve emânet bırakıldığı yeri bilir. Bunların hepsi apaçık bir kitaptadır. اِنّٖى تَوَكَّلْتُ عَلَى اللّٰهِ رَبّٖى وَرَبِّكُمْ مَا مِنْ دَابَّةٍ اِلَّا هُوَ اٰخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا اِنَّ رَبّٖى عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍİnnî tevekkeltu alallâhi rabbî ve rabbikum, mâ min dâbbetin illâ huve âhızum binâsıyetihâ, inne rabbî alâ sırâtım mustegîm. Ben, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayandım. Hiçbir canlı yoktur ki O, onun perçeminden tutmuş olmasın (onu dilediği gibi yönetmesin). Gerçekten Rabbim, doğru bir yol üzerindedir (O âdildir, yanında kimse zulme uğramaz).اَللّٰهُ الَّذٖى خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَاَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَاَخْرَجَ بِهٖ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِىَ فِى الْبَحْرِ بِاَمْرِهٖ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْاَنْهَارَAllâhullezî halegas semâvâti vel arda ve enzele mines semâi mâen feahrace bihî mines semerâti rizgal lekum, ve sehhara lekumul fulke litecriye fil bahri biemrih, ve sehhara lekumul enhâr. Allâh O’dur ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten su indirdi ve onunla size rızık olarak çeşitli meyvalar çıkardı. Buyruğuyla denizde akıp gitmesi için gemileri emrinize verdi, ırmakları emrinize verdi. فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْكَرٖيمِFeteâlallâhul melikul hagg, lâ ilâhe illâ hû, rabbul arşil kerîm. Hak pâdişah olan Allâh, pek yücedir. O’ndan başka tanrı yoktur. O, Kerim Arş’ın sâhibidir. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذٖى لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَمَا فِى الْاَرْضِ وَلَهُ الْحَمْدُ فِى الْاٰخِرَةِ وَهُوَ الْحَكٖيمُ الْخَبٖيرُElhamdu lillâhillezî lehû mâ fis semâvâti ve mâ fil ardı ve lehul hamdu fil âhırah, ve huvel hakîmul habîr. Hamd, göklerde ve yerde bulunanların hepsi kendisinin olan Allah’a mahsustur. Âhirette de hamd O’na mahsustur. O, hüküm ve hikmet sâhibidir; (her şeyi) haber alandır.وَكَاَيِّنْ مِنْ دَابَّةٍ لَا تَحْمِلُ رِزْقَهَا اَللّٰهُ يَرْزُقُهَا وَاِيَّاكُمْ وَهُوَ السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُVe keeyyim min dâbbetil lâ tahmilu rizgahâ, allâhu yerzuguhâ ve iyyâkum, ve huves semîul alîm. Nice canlı var ki rızkını taşıyamaz, onları da sizi de Allâh besler. O, işitendir, bilendir.مَا يَفْتَحِ اللّٰهُ لِلنَّاسِ مِنْ رَحْمَةٍ فَلَا مُمْسِكَ لَهَا وَمَا يُمْسِكْ فَلَا مُرْسِلَ لَهُ مِنْ بَعْدِهٖ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُMâ yeftehıllâhu linnâsi mir rahmetin felâ mumsike lehâ, ve mâ yumsik felâ mursile lehû mim bağdih, ve huvel azîzul hakîm. Allâh, insanlara bir rahmet açtı mı onu tutan olamaz, O’nun tuttuğunu da O’ndan sonra salacak yoktur. O, üstündür, hüküm ve hikmet sâhibidir. وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِىَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهٖ اَوْ اَرَادَنٖى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهٖ قُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَVe lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda leyegûlunnallâh, gul eferaeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bidurrin hel hunne kâşifâtu durrihî ev erâdenî birahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih, gul hasbiyallâh, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn. Andolsun onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allâh” derler. De ki: “O halde Allah’tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allâh, bana bir zarar vermek istese, onlar O’nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allâh) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O’nun rahmetini durdurabilirler mi?” De ki: “Allâh bana yeter. Tevekkül edenler O’na dayanırlar.”اِنَّ الَّذٖينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنْفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرًّا وَعَلَانِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لَنْ تَبُورَİnnellezîne yetlûne kitâballâhi ve egâmus sâlâte ve enfegû mimmâ razagnâhum sirrav ve alâniyetey yercûne ticâratel len tebûr. Allâh’ın Kitabını okuyanlar, salatı ikame edenler(Allah’ın hoşnutluğu için hayırda yarışanlar) ve kendilerine verdiğimiz rızıktan hayır için gizli ve açık harcayanlar, asla batmayacak bir ticaret umarlar.لِيُوَفِّيَهُمْ اُجُورَهُمْ وَيَزٖيدَهُمْ مِنْ فَضْلِهٖ اِنَّهُ غَفُورٌ شَكُورٌLiyuveffiyehum ucûrahum ve yezîdehum min fadlih, innehû ğafûrun şekûr. Ki (Allâh), onlara ücretlerini tam ödesin ve lutfundan onlara fazlasını da versin. Çünkü O, çok bağışlayan, çok karşılık verendir.وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُ قُلْ اَفَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اِنْ اَرَادَنِىَ اللّٰهُ بِضُرٍّ هَلْ هُنَّ كَاشِفَاتُ ضُرِّهٖ اَوْ اَرَادَنٖى بِرَحْمَةٍ هَلْ هُنَّ مُمْسِكَاتُ رَحْمَتِهٖ قُلْ حَسْبِىَ اللّٰهُ عَلَيْهِ يَتَوَكَّلُ الْمُتَوَكِّلُونَVe lein seeltehum men halegas semâvâti vel arda leyegûlunnallâh, gul eferaeytum mâ ted’ûne min dûnillâhi in erâdeniyallâhu bidurrin hel hunne kâşifâtu durrihî ev erâdenî birahmetin hel hunne mumsikâtu rahmetih, gul hasbiyallâh, aleyhi yetevekkelul mutevekkilûn. Andolsun onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorsan, elbette “Allâh” derler. De ki: “O halde Allah’tan başka yalvardıklarınızı gördünüz mü, şimdi Allâh, bana bir zarar vermek istese, onlar O’nun vereceği zararı kaldırabilirler mi? Yahut (Allâh) bana bir rahmet (fayda) vermek dilese onlar O’nun rahmetini durdurabilirler mi?” De ki: “Allâh bana yeter. Tevekkül edenler O’na dayanırlar.”حمHâ mîm. Hâ mim.تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْعَلٖيمِTenzîlul kitâbi minallâhil azîzil alîm. Bu Kitabın indirilişi, aziz (dâimâ gâlib) ve alim (herşeyi en iyi bilen) Allâh tarafındandır;غَافِرِ الذَّنْبِ وَقَابِلِ التَّوْبِ شَدٖيدِ الْعِقَابِ ذِى الطَّوْلِ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اِلَيْهِ الْمَصٖيرُÐâfiriz zembi ve gâbilit tevbi şedîdil ıgâbi zit tavl, lâ ilâhe illâ hû, ileyhil masîr. Günâhı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, azâbı çetin olan, lutuf sâhibi (Allâh tarafından). O’ndan başka tanrı yoktur, dönüş O’nadır. (٥٥-٧٨)تَبَارَكَ اسْمُ رَبِّكَ ذِى الْجَلَالِ وَالْاِكْرَامِTebârakesmu rabbike zil celâli vel ikrâm. Büyüklük ve ikrâm sâhibi Rabbinin adı ne yücedir!ذٰلِكَ بِاَنَّ اللّٰهَ مَوْلَى الَّذٖينَ اٰمَنُوا وَاَنَّ الْكَافِرٖينَ لَا مَوْلٰى لَهُمْZâlike biennallâhe mevlellezîne âmenû ve ennel kâfirîne lâ mevlâ lehum. Bu böyledir, çünkü Allâh inananların koruyucusudur. Kâfirlerin ise koruyucuları yoktur.مَا اَصَابَ مِنْ مُصٖيبَةٍ اِلَّا بِاِذْنِ اللّٰهِ وَمَنْ يُؤْمِنْ بِاللّٰهِ يَهْدِ قَلْبَهُ وَاللّٰهُ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌMâ esâbe mim musîbetin illâ biiznillâh, ve mey yué’mim billâhi yehdi galbeh, vallâhu bikulli şey’in alîm. Başa gelen her musibet Allâh’ın izniyledir. Kim Allah’a inanırsa (Allâh) onun kalbini doğru (düşünce)ye iletir. Allâh, herşeyi bilendir.اَللّٰهُ لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَAllâhu lâ ilâhe illâ hû, ve alallâhi felyetevekkelil mué’minûn. Allâh ki O’ndan başka tanrı yoktur. Mü’minler Allah’a dayansınlar.وَاَقٖيمُوا الشَّهَادَةَ لِلّٰهِ ذٰلِكُمْ يُوعَظُ بِهٖ مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَمَنْ يَتَّقِ اللّٰهَ يَجْعَلْ لَهُ مَخْرَجًاVe egîmuş şehâdete lillâh, zâlikum yûazu bihî men kâne yué’minu billâhi vel yevmil âhır, ve mey yettegıllâhe yec’al lehû mahracâ. Siz de ey şahidler), şahidliği Allah için doğru ifa edin. Bu, size söylenen var ya, onunla Allah’a ve ahiret gününe iman etmekte olan kimselere öğüt verilir. Kim de Allah’dan korkarsa, ona (darlıktan genişliğe) bir çıkış yolu ihsan eder. وَيَرْزُقْهُ مِنْ حَيْثُ لَا يَحْتَسِبُ وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ فَهُوَ حَسْبُهُ اِنَّ اللّٰهَ بَالِغُ اَمْرِهٖ قَدْ جَعَلَ اللّٰهُ لِكُلِّ شَیْءٍ قَدْرًاVe yerzughu min haysu lâ yahtesib, ve mey yetevekkel alallâhi fehuve hasbuh, innallâhe bâliğu emrih, gad cealallâhu likulli şey’in gadrâ. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah’a dayanırsa O, ona yeter. Allâh, buyruğunu yerine getirendir. Allâh herşey için bir ölçü koymuştur.اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُElâ yağlemu men halag, ve huvel latîful habîr. Yaratan bilmez mi? O latiftir (bilgisi herşeyin içine geçen, her şeyi) haber alandır.لَا تُدْرِكُهُ الْاَبْصَارُ وَهُوَ يُدْرِكُ الْاَبْصَارَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُLâ tudrikuhul ebsâru ve huve yudrikul ebsâr, ve huvel lâtîful habîr. Gözler O’nu görmez, O gözleri görür; O latif (gözle görülmez veya lutuf sâhibi), herşeyi haber alandır.اَللّٰهُ لَطٖيفٌ بِعِبَادِهٖ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ وَهُوَ الْقَوِىُّ الْعَزٖيزُAllâhu latîfum biıbâdihî yerzugu mey yeşâé’, ve huvel gaviyyul azîz. Allâh kullarına lutufkârdır, dilediğini rızıklandırır. O kuvvetlidir, gâliptir.اِنَّ رَبّٖى لَطٖيفٌ لِمَا يَشَاءُ اِنَّهُ هُوَ الْعَلٖيمُ الْحَكٖيمُinne rabbî letîful limâ yeşâé’, innehû huvel alîmul hakîm. Gerçekten Rabbim dilediği şeyi çok ince düzenler. O, (her tedbiri) bilen, her şeyi yerli yerince yapandır.”ذٰلِكَ فَضْلُ اللّٰهِ يُؤْتٖيهِ مَنْ يَشَاءُ وَاللّٰهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظٖيمِZâlike fadlullâhi yué’tîhi mey yeşâé’, vallâhu zul fadlil azîm. Bu, Allâh’ın, dilediğine vereceği lutfudur. Allâh, büyük lutuf sâhibidir.هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ هُوَ الرَّحْمٰنُ الرَّحٖيمُHuvallahullezî lâ ilâhe illâ hû, âlimul ğaybi veş şehâdeh, huver rahmânur rahîm. O, öyle Allah’tır ki O’ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilir. O çok esirgeyen, çok acıyandır.هُوَ اللّٰهُ الَّذٖى لَا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ اَلْمَلِكُ الْقُدُّوسُ السَّلَامُ الْمُؤْمِنُ الْمُهَيْمِنُ الْعَزٖيزُ الْجَبَّارُ الْمُتَكَبِّرُ سُبْحَانَ اللّٰهِ عَمَّا يُشْرِكُونَHuvallahullezî lâ ilâhe illâ hû, elmelikul guddûsus selâmul mué’minul muheyminul azîzul cebbârul mutekebbir, subhânallâhi ammâ yuşrikûn. O, öyle Allah’tır ki O’ndan başka tanrı yoktur. Pâdişâhtır, mukaddestir, selâm (esenlik veren) mü’min (güvenlik veren), müheymin (kollayıp koruyan), aziz (üstün, gâlib), cebbâr (istediğini zorla yaptıran), mütekebbir (çok ulu)dur! Allâh (puta tapanların) ortak koşmalarından yücedir.هُوَ اللّٰهُ الْخَالِقُ الْبَارِئُ الْمُصَوِّرُ لَهُ الْاَسْمَاءُ الْحُسْنٰى يُسَبِّحُ لَهُ مَا فِى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَهُوَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُHuvallâhul hâligul bâriul musavviru lehul esmâul husnâ, yusebbihu lehû mâ fis semâvâti vel ard, ve huvel azîzul hakîm. O, yaratan, var eden, (varlığa getirdiklerine) biçim veren Allah’tır. En güzel isimler O’nundur. Göklerde ve yerde bulunanların hepsi O’nun ululuğunu anarlar. O, aziz (mutlak gâlip), hakim (hükümdar, herşeyi hikmetle yapan)dır.لِاٖيلَافِ قُرَيْشٍLi îlâfi gurayş. Kureyşi alıştırdığı için,اٖيلَافِهِمْ رِحْلَةَ الشِّتَاءِ وَالصَّيْفِÎlâfihim rıhleteş şitâi ves sayf. Onları kış ve yaz yolculuğuna alıştırdığı için,فَلْيَعْبُدُوا رَبَّ هٰذَا الْبَيْتِFelyağbudû rabbe hâzel beyt. Bu Ev (Ka’be’n)in Rabbine kulluk etsinler.اَلَّذٖى اَطْعَمَهُمْ مِنْ جُوعٍ وَاٰمَنَهُمْ مِنْ خَوْفٍEllezî at’amehum min cûıv ve âmenehum min havf. O ki onları yedirip açlıktan kurtardı ve onları korkudan güvene kavuşturdu.قُلْ يَا اَيُّهَا الْكَافِرُونَGul yâ eyyuhel kâfirûn. De ki: Ey nânkörler,لَا اَعْبُدُ مَا تَعْبُدُونَLâ ağbudu mâ tağbudûn. Ben sizin yaptığınız ibâdeti yapmam;وَلَا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا اَعْبُدُVe lâ entum âbidûne mâ ağbud. Siz de benim yaptığım ibâdeti yapmazsınız.وَلَا اَنَا عَابِدٌ مَا عَبَدْتُمْVe lâ ene âbidum mâ abedtum. Ben asla sizin yapmakta olduğunuz ibâdeti yapıcı değilim.وَلَا اَنْتُمْ عَابِدُونَ مَا اَعْبُدُVe lâ entum âbidûne mâ ağbud. Siz de benim yapmakta olduğum ibâdeti yapıcı değilsiniz.لَكُمْ دٖينُكُمْ وَلِىَ دٖينِLekum dînukum ve liye dîn. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.(١١٢-١)قُلْ هُوَ اللّٰهُ اَحَدٌGul huvallâhu ehad. De ki: “O, Allah’tır, bir tektir.”(١١٢-٢)اَللّٰهُ الصَّمَدُAllâhus samed. “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)”(١١٢-٣)لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْLem yelid ve lem yûled.O’ndan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”(١١٢-٤)وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا اَحَدVe lem yekul lehû kufuven ehad.“Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir.”قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ الْفَلَقِGul eûzu birabbil felag. (1-5) De ki: “Yarattığı şeylerin kötülüğünden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin kötülüğünden, düğümlere üfleyenlerin kötülüğünden, haset ettiği zaman hasetçinin kötülüğünden, sabah aydınlığının Rabbine sığınırım.”مِنْ شَرِّ مَا خَلَقَMin şerri mâ halag. (١١٣-٣)وَمِنْ شَرِّ غَاسِقٍ اِذَا وَقَبَVe min şerri ğâsigın izâ vegab. (١١٣-٤)وَمِنْ شَرِّ النَّفَّاثَاتِ فِى الْعُقَدِVe min şerrin neffâsâti fil ugad.(١١٣-٥)وَمِنْ شَرِّ حَاسِدٍ اِذَا حَسَدَVe min şerri hâsidin izâ hased. (١١٤-١)قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِGul eûzu birabbin nâs. 114.1 – Diyanet Meali :(1-6) De ki: “Cinlerden ve insanlardan; insanların kalplerine vesvese veren sinsi vesvesecinin kötülüğünden, insanların Rabbine, insanların Melik’ine, insanların İlâh’ına sığınırım.”(١١٤-٢)مَلِكِ النَّاسِMelikin nâs. (١١٤-٣)اِلٰهِ النَّاسِ İlâhin nâs. مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِMin şerril vesvâsil hannâs. (١١٤-٥)اَلَّذٖى يُوَسْوِسُ فٖى صُدُورِ النَّاسِEllezî yuvesvisu fî sudûrin nâs. مِنَ الْجِنَّةِ وَ النَّاسِMinel cinneti ven nâs.“Allahu halûku külli şeyin ve hüve ala külli şeyin vekil. (zümer 62) Vallâhu veliyyul mu’minîn(mu’minîne)(ali-imran 68) Ve kefâ billahi vekilan(ahzab 48-nisa 171), kefa billahi hasiban(ahzab 39) Ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîrân.(nisa 45) Hasbiyallahu lâ ilâhe illâ Hû, aleyhi tevekkeltu ve Huve rabbül arşıl azîm (tevbe 129) Hasbünallahü Ve Ni’mel-Vekil Ve Nimel Mevla Ve Nimen-Nasir Gufrâneke Rabbenâ Ve İleykel-Masîr. Selamün kavlen min rabbin rahim.(Yasin 58)”“Allah her şeyin yaratıcısı ve yarattıklarının vekilidir. Ve Allah Müminlerin velisidir. “Bana; vekil, veli, hesap gören ve yardım eden olarak Allah yeter (kâfidir), O’ndan başka ilâh yoktur. Ben, Allah’a tevekkül ettim (güvendim). Ve O, azîm arşın Rabbidir. Benim vekilim, mevlam, her güçlükte yardım edenim(YEGANE DOSTUM) Allah bunlarda ne güzel ve eşsizdir. Rabbimiz affına, eşsiz bağışlamana sığındık. Sonunda dönüş sanadır. O gün cennetlikler için rabbimin selam sözü vardır. “Allahumme innî eselüke bismike’l-azam ve rıdvaneke’l-ekber.”(Kenzu’l-ummal, h. No: 3837).Meali: “Allah’ım, Senin en büyük ismini ve en yüce rıdvanını=rızanı, hoşnutluğunu şefaatçi yaparak senden istiyorum.” (bundan sonra istediğini dile getirir)Günlük sabah namazdan sonra veya yatsıdan sonra bir defa okuyun ve sonunda hacetinizi söyleyin.

Hun
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 1116
Yanıt Sayısı: 5482
11 sene önce
Allah razi olsun camuro
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23542 Kayıtlı Üye
  • 16560 Konu
  • 143811 Cevap
  • Son Üye Seo-Ul-Gog
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)