Kim onları ezberlerse(uygularsa) cennete girer

Bu konu elbet bir gün tarafından 10 sene önce açıldı, 696 kere okundu ve 2 Cevap verildi.
elbet bir gün
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 45
Yanıt Sayısı: 245
10 sene önce

Hz. Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:Allah’ın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever.”Bir rivâyette: “Kim o isimleri sayarsa cenntete girer” buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim’de “tek” kelimesi yoktur.Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî, Daavât 87, (3502).Tirmizî’nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Allah’ın isimlerini şöyle yazdı: O Allah ki O’nda başka ilâh yoktur. Rahman’dır. Rahim’dir. E1-Meliku’l-Kuddûsu, es-Selâmu, el-Mü’minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru, el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu, er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu, er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru, eş-Şekûru, el-Aliyyu, eI-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu, el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu, el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu, el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu, el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu, el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli, el-Müte’âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu, Mâliku’l-Mülki, Zü’l-Celâli ve’l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu, el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni’, ed-Dârru, en-Nâfiu,en-Nûru, el-Hâdî, el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu es-Sâbüru.”İsimleri bu şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır.El – Kuddûs: Ayıplardan temiz demektir.es-Selâm: Selam sahibi‚ yani herçeşit ayıptan selamette‚her türlü afetten beri demektir.el-Mü’min: Kullarına va’dinde sadık olan demektir. Tasdik manasına olan imandan gelir. Yahut‚ kıyamet günü kullarına‚ azabına karşı garanti veren‚ güven veren demektir‚ bu mana eman’dan gelir.el-Muheymin: Şahid olan (görüp güzeten) demektir. Emin manasına geldiği de söylenmiştir. Aslı‚ müeymin’dir‚ ancak hemze‚ ha’ya kalbolmuştur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasına geldiği de söylenmiştir.el-Azîzu: Kahreden‚ galebe çalan demektir. “İzzet”‚galebe çalmak manasına gelir.el Cebbâr: Mahlukatı mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin‚ bütün mahlukatının fevkinde yücedir manasına geldiği de söylenmiştir.el-Mütekebbir: Mahlukata ait sıfatlardan yüce‚ uzak manasına gelir. Ayrıca “Mahlukatından büyüklük taslayarak kendisiyle azamet yarışına kalkanlara büyüklüyünü gösteren ve onlara haddini bildiren manasına geldiği de söylenmiştir.Keza şu manaya geldiği de belirtilmiştir: “Mütekebbir” Allah’ın azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir‚ tezyifi bir mana taşıyan kibir kelimesinden gelmez.el-Bâriu: Mahlukatı‚ mevcut bir misale bakmaksızın‚ yoktan‚ örneksiz olarak yaratan manasına gelir. Bu kelime‚ öncelikle hayvanlar için kullanılır‚ diğer mahluklar için pek kullanılmaz. Hayvanlar dışındaki mahlukat hakkında nadiren kullanılır.el-Müsavvir: Mahlukatı farklı sûretlerde yaratan” demektir. Tsvir lügat olarak hat ve şekil çizmek manasına gelir.el-Gaffâr: Kulların günahlarını tekrar tekrar affeden‚ manasına gelir. Gafr kelimesi‚ aslında setr (örtmek) ve kapatmak manalarına gelir. Allah Teala kullarının günahlarını affedici‚ onlar için cezayı terketmek sûretiyle (günahları) örtücüdür.el-Fettâh: Kulları arasında hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmın (davalı-davacı) arasındaki ihtilafı çözdüğü zaman: “Hakim iki hasmın arasını fethetti” derler. Hükmetti, çözüme kavuşturdu manasında, hakime fatih dendiği de olmuştur. Mamafih “Kullarına rızk ve rahmet kapılarını açan”, rızıklarından kapanmış olanları açan manasına da gelir.el-Kâbız: Kullarının rızkını lütfu ve hikmetiyle tutan manasına gelir.el-Bâsıt: Kullarına rızkı açıp cûd ve rahmetiyle genişleten demektir. Böylece Cenab-ı Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadır.el-Hafîd: Cebbarları ve firavunları alçaltan demektir. Yani onları horlar ve değersiz kılar demektir.er-Rafî’: Velilerini, dostlarını yüeltir. Aziz kılar demektir. Böylece Allah, hem zelil hem de aziz kılıcı olmaktadır.el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikatı hükmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gönderilen demek olur.el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hükümde doğruluktan ayrılmayan cevre yer vermeyen manasına gelir. Aslında masdardır. Ancak adil makamında kullanılmıştır. Adil’den daha beliğdir, çünkü müsemma, fiilin kendisiyle isimlenmiştir.el-Lâtîfu: Arzunu sana rıfkla ulaştıran demektir. “Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif” manasına geldiği de söylenmiştir.el-Habîru: Olanı ve olacağı bilen kimseye denir.el-Gafûru: Bağışlamada mübalağa eden, çok bağışlayan demektir.eş-Şekûru: Kullarını, salih fiilleri sebebiyle mükafatlandıran ve sevap veren demektir. Allah’ın kullarına şükrü, onlara mağfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir.el-Kebîru: Cela1 (büyüklük) ve şanının yüceliği sıfatlarını taşıyan kimsedir.el-Mukîtu: Muktedir demektir. Ayrıca, mahlukata gıdalarını veren manasına geldiği de söylenmiştir.el-Hasîbu: el-Kafi demektir. Muf’il manasında faildir, tıpkı mü’lim manasında elim gibi, hasib’in muhasib manasında kullanıldığı da söylenmiştir.er-Rakîbu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan hafiz (muhafız) demektir.el-Mucîbu: Kullarının duasını kabul edip, icabet eden zat demektir.el-Vâsiu: Zenginliği, bütün fakrlar bürüyen; rahmeti herşeyi kuşatan demektir.el-Vedûdu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef’û1 manasında feûl’dür. Allah Teala Mevdûd’dur. Çok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasında feûldür. Yani Allah Teala salih kullarını sever, bu da “onlardan razı olur” demektir.el-Mecîdu: Keremi geniş olan demektir. Şerif manasını taşıdığı da söylenmiştir.el-Baîsu: Mahlukatı, ölümden sonra kıyamet günü yeniden diriltir demektir.eş-Şehîdu: Kendisinden hiçbir şey gaib olmayan kimse demektir. Şahid ve şehid aynı manada kullanılır, tıpkı alim ve alim kelimeleri gibi. Mana şöyledir: Allah, (her yerde) hazırdır. Eşyayı müşahede edip her an görür.el-Hakku: Varlığı ve vücudu gerçek olan demektir.el-Vekîlu: Kulların rızıklarına kefil demektir. Hakikat şudur: Kendisine tevkil edilmiş olanı işinde müstakil söz sahibi olmaktır. Bu hususta şu ayet hatırlanabilir: “(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne güzel vekildir” (A1-i İmran 173).el-Kaviyyu: el-Kadir (güçlü) demektir. Ayrıca: “Kudreti ve kuvveti tam, O’nu hiçbir şey aciz kılamaz” manasına da gelir.el-Metînu: Şedid ve kavi olup, hiçbir fiilinde meşakkatle karşılaşmayan demektir.el-Veliyyu: Nasır (yardımcı) demektir. Ayrıca: “İşlerin kendisiyle yürüdüğü mütevelli, yetimin velisi gibi” diye de açıklanmıştır.el-Hamîdu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmûd kimsedir. Bu kelime mef’ûl manasında faildir.el-Muhsi: İlmiyle herşeyi sayan, nazarından büyük veya küçük hiçbir şey kaçmayan kimse demektir.el-Mübdiu: Eşyayı yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir.el-Muîdu: Mahlukatı hayattan sonra tekrar ölüme, öldükten sonra da tekrar hayata iade eden kimse demektir.el-Vâcidu: Fakirliğe düşmeyen zengin demektir. Bu kelime, gına demek olan cide kökünden gelir.el-Vâhidu: Tek başına devam eden, yanında bir başkası olmayan ferd’dir. Ayrıca, şerik ve arkadaşı olmayan kimse manas da mevcuttur.El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasındaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir başka adedin zikredilmesini men edecek bir yapıya sahiptir. Kelime hem müzekker, hem de müennestir. “Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadındır.” Vahid’e gelince bu sayıların ilki olarak vazedilmiştir: “Bana halktan biri (vahid) geldi” denir ama, “Bana haktan kimse (ahad) geldi” denmez. Vahid, emsal ve naziri kabûl etmeyen bir mana üzere bina edilmiştir. Ahad ise ifrad ve arkadaşlardan yalnızlık üzere bina edilmiştir. Öyle ise, vahid, zat itibariyle münferiddir, ahad ise mana itibariyle münferiddir.es-Samedu: İhtiyaçlarını temin etmek üzere, halkın kendisine başvurduğu efendidir. Yani halkın kendisine yöneldiği kimsedir.el-Muktediru: Kudret kökünden müfteil babındandır. Kadir’den daha öte bir güçlülük ifade eder.el-Mukaddimu: Eşyayı takdim edip, yerli yerine koyan demektir.el-Muahhiru: Eşyayı yerlerine te’hir eden demektir. Kim takdime hak kazanırsa ona takdim eder, kim de te’hire hak kazanırsa ona da te’hir eder.el-Evvelu: Bütün eşyadan önce var olan demektir.el-Âhiru: Bütün eşyadan sonra baki kalacak olan demektir.ez-Zâhiru: Herşeyin üstünde zahir olan ve onların üstüne çıkan şey demektir.el-Bâtınu: Mahlukatın nazarlarından gizlenen demektir.el-Vâli: Eşyanın maliki ve onlarda tasarruf eden demektir.el-Müteâli: Mahlukatın sıfatlarından münezzeh olan, bu sıfatların biriyle muttasıf olmaktan yüce ve ali olan.el-Berru: Katından gelen bir iyilik ve lütufla, kullarına karşı merhametli, şefkatli demektir.el-Müntakimu: Dilediğine ceza vermede şiddetli davranan demektir. Nekame kökünden müfteil babında bir kelimedir. Nekame, hoşnudsuzluğun öfke ve nefret derecesine ulaşmasıdır.el-Afuvvu: Afv’dan feûl babında bir kelimedir. Bu bab mübalağa ifade eder. Öyle ise mana: “Günahları çokça bağışlayan” dcmek olur.er-Raûfu: Katından gelen bir re’fetle (şefkatle) kullarına merhametli ve şefkatli olan demektir. Re’fetle rahmet arasındaki farka gelince; rahmet bazan maslahat gereği istemeyerek de olabilir. Re’fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.Zü’l-Celal: Celal, celil’in masdarıdır. Celal, celalet, nihayet derecede büyüklük, azamet demektir. Zü’l-Celal büyüklük sahibi olan manasına gelir.el-Muksidu: Hükmünde adil, demektir. Ef’àl babında adaletli oldu manasına olan bu kelime, sülasi aslında zulmetti manasına gelir. Nitekim kasıt; cevreden, zalim demektir.el-Câmiu: Kıyamet günü mahlukatı toplayan demektir.el-Mâniu: Dostlarını, başkalarının eziyetinden koruyan yardımcı demektir.en-Nûru: Körlüğü olanları nuruyla görür kılan, dalalette olanları da hidayetiyle irşad eden demektir.el-Vârisu: Mahlukatın yok olmasından sonra da baki kalan demektir.er-Reşîdu: Mahlukata maslahatların gösteren demektir.es-Sabûru: Asilerden intikam almada acele etmeyen, cezalandırmayı belli bir müddet te’hir eden demektir. Allah’ın sıfatı olarak sabûr’un manası halim’in manasına yakındır. Ancak ikisi arasında şöyle bir fark vardır: Sabûr sıfatında cezanın mutlaka olacağını beklemeyebilirler. Ancak halim sıfatıyla Allah’ın cezasına kesin nazarıyla bakarlar.

zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
10 sene önce
Çokça açılan bir konu,çeşitli başlıklar altında defalarca açılmıştı, ama bu vesileyle bir kez daha hatırlatmakta yarar var,bu isimlerin tek başına ezberlenmesi cennetin garantilendiği anlamına gelmez,dinimizin diğer emir ve yasaklarına da uyulmasıyla birlikte sadece umabiliriz..... O nedenle de umulur ki cennetle müjdelenenlerden olur demek gerekir... Cennete gitmek konusunda kesin ifade kullanmamak en güzelidir.. Çünkü bunu sadece Allah-ü Teala bilir..Bizler sadece umarız ve dileriz.
elbet bir gün
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 45
Yanıt Sayısı: 245
10 sene önce
Evet tazenlenmiş oldu bu vesileyle..
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)