Bâtın ilmi

Bu konu Haydar tarafından 12 sene önce açıldı, 558 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
Haydar
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 215
Yanıt Sayısı: 1140
12 sene önce

Ledün ilmi, Allahü teâlânın ihsanı ile kalbe ilham edilen, İlahi sırlara ait bilgilerdir. Görünüşte, akla ve nakle zıt gelebilir. İlm-i ledün sahibi olanlar, olaylardaki gizli sırları ve hikmetleri bilir… İlmin bir zahiri, bir de bâtını vardır. Zahiri, bildiğimiz ilimlerdir. Bunu herkes öğrenebilir. Ama bâtın ilmini, mürşid denilen zatlar bilir. Hem zahir, hem bâtın ilmini bilenlere mürşid-i kâmil denir. Resulullah’ın vârisi bunlardır…

Haydar
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 215
Yanıt Sayısı: 1140
12 sene önce
Musa aleyhisselam, kavmine, (İnsanların en âlimi benim) dedi. Allahü teâlâ, onu ikaz edip (Denizlerin birleştiği yerdeki kulum senden âlimdir) buyurdu. Musa onu nasıl bulacağını sordu. (Bir sepet içine balık koy, balık nerede kaybolursa oradadır) buyurdu. Musa, sepete bir balık koyarak Yuşa ile birlikte yola çıktılar. Bir kayanın dibinde uyudular. O sırada sepetteki ölü balık canlanıp denize yüzerek gitti. Denizde izi belli oluyordu. Yuşa buna hayret etti. Bir müddet daha yol aldıktan sonra Musa, gence, (Yorulduk, gıdamızı getir) dedi. Halbuki Musa emredilen yere kadar yorulmamıştı. Genç: (Biz uyurken balığın denize gittiğini söylemeyi unuttum) dedi. Geri dönüp oraya geldiklerinde, orada elbisesini üstüne örtmüş birisini gördüler. Bu Hızır idi. Musa ona selam verdi. Hızır, (Sen kimsin?) dedi. (Ben Musa’yım) dedi. Hızır, (Beni İsrail’in peygamberi Musa mı?) diye sordu. (Evet. Bildiğin ilimlerden bana öğretmen için seninle gelebilir miyim?) dedi. Hızır, (Benimle arkadaşlığa sabredemezsin. Çünkü Allahü teâlânın bana bildirdiği ilmi sen bilmezsin, sana bildirdiği ilmi de ben bilmem) dedi. Musa, (İnşallah beni sabredenlerden bulursun) dedi. Hızır da, (O halde, yaptığım işlerin hikmetini sorma) dedi. Deniz kenarına gittiler, az sonra gemi geldi. Hızır’ı tanıdıkları için gemiye bunları ücretsiz aldılar. O sırada bir serçe gemiye kondu ve denizden bir iki damla su aldı. Hızır, (Ya Musa, benim ilmimle senin ilmin, şu serçenin denizden aldığı su kadar değildir) dedi. Sonra geminin bir tahtasını söküp attı. [Açılan delikten gemi su almaya başladı.] Musa, dayanamayıp, (Adamlar bizi ücretsiz gemiye bindirdiler. Sen gemiyi mi batıracaksın?) dedi. (Ya Musa, sen benimle yoldaşlığa dayanamazsın demedim mi?) dedi.Musa, (Mazur gör, unuttum) dedi. Gemiden indikten sonra, oynayan çocuklara rastladılar. Hızır, çocuğun birini tutup öldürdü. Musa yine dayanamayıp, (Ortada bir şey yokken, suçsuz yere bir cana nasıl kıyarsın? Ne kötü şey bu) dedi. Hızır, (Ya Musa, sen benimle arkadaşlık yapamazsın demedim mi sana?) dedi.Musa, (Bunu da mazur gör. Bir daha işine karışırsam, arkadaşlığı bırakırsın. Çünkü artık yüzüm kalmaz) dedi. Nihayet bir köye geldiler. Köylüler onları misafir etmedi, yemek istediler, köylüler vermedi. Orada yıkık bir duvar var idi. Hızır eli ile [kerametle] duvarı kaldırıp doğrulttu. Musa, bu işe de hayret edip (İsteseydin ücretle yapardın) dedi. Hızır, (Ya Musa, artık ayrılma zamanımız geldi) dedi. Musa aleyhisselam eğer sabretseydi, çok ibretli olaylarla karşılaşacaktı. (Buhari) Daha sonra Hızır aleyhisselam, yaptığı işlerin hikmetini şöyle anlattı: Gemiciler on kardeşti. Geminin kazancı ile geçiniyorlardı. Bir derebeyi, sağlam gemileri zorla alıyordu. Bu geminin arızalı olduğunu duyunca, içine su alıp yolcular canını zorla kurtardığını öğrenince, almaktan vazgeçti. Biz de böylece iyiliğe iyilik etmiş olduk. Günahsız çocuğa gelince, bunun ana babası salihti. Çocuk büyüyünce onları küfre zorlayacak, zulüm ve işkence edecekti. Kendisi de kâfir olarak ölecekti. Onu bundan kurtardık. Bunun yerine hayırlı bir evlat vermesi için Allahü teâlâya dua ettim. [Yeni doğan hayırlı evlattan, yetmiş peygamber meydana geldi.] Doğrulttuğum duvar, öksüz çocuklara aitti. Babaları duvarın altına bir hazine saklamıştı. Duvarı düzeltmeseydim, yıkılıp hazine meydana çıkacak, başkalarının eline geçecekti. Onun için biz öksüzlere iyilik etmiş olduk. Bahsedilen hazine, üzeri yazılı bir altın levha idi. Levhada da şöyle yazılı idi: Ölümü bildiği halde gülüp neşelenen, kadere iman ettiği halde üzülen, rızka Allahü teâlânın kefil olduğunu bildiği halde lüzumsuz zahmetlere giren, kıyamette sorgu suale inandığı halde gaflete dalan, fani olduğunu bildiği halde, dünyaya bel bağlayan kimseye hayret etmemek imkansızdır.” Musa aleyhisselam gibi büyük bir peygamber bile, Allah’ın emri ile, nebi veya veli olduğu söylenen bir zattan bâtın ilmini öğrenmek için gidiyor. Gayba ait böyle ilimleri Allahü teâlâ herkese bildirmiyor, dilediklerine bildiriyor. Hazret-i Hızır’ın bu ilmi bildiği anlaşılmaktadır. Bu ilmi bilenler evliya veya peygamberdir. Kıyamet yaklaştıkça, insanlar dinden uzaklaşmaya başlamaktadır. Eskiden kerameti görülen evliya çoktu. Fakat dinden uzaklaştıkça evliya azaldı, kerametler görülmez oldu. Ledün ilmi unutuldu. Sapıklar çoğaldı, keramet inkâr edilmeye başlandı. ...ALINTI...
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)