Basiret Ve İlmi Seyr

Bu konu özlem35. tarafından 11 sene önce açıldı, 408 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
özlem35.
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 234
Yanıt Sayısı: 445
11 sene önce

BASİRET (KALP GÖZÜ) “Kalb gözü” denildiği zaman gaye, “şuur” gözüdür.Bedende nasıl bir “şuur” mevcut ise,aynı şekilde ruh bedende de bir şuur mevcuttur ki;işte bu “şuur”dan,bu şuurdaki idrâk özelliğinden “kalb gözü” veya “basîret” isimleriyle bahsedilmiştir!.“Basiret”, ilmi değerlendiren bilinçtir!Onun için ‘’basar’’la değil, ’basiret’’le bakmak lâzım.“BASAR””Basar”, gözbebeğidir. “BASAR” İLE “BASİRET”ARASINDAKİ FARK NEDİR? Bilinç, basireti Allah’ın “İlim Sıfatı”ndan alır! Basar da Allah’ın “Zâhir” esmâsından aldığı şekilde hükmünü icra eder. “Bakmak” ayrı şeydir; “görmek” ayrı şeydir!.Herkes”bakar”,ama bazıları”görür”!. “Basar”, bakar; “basiret” görür!. Yani “görmek”ten murad gördüğünün anlamını çözüp onu değerlendirmektir. Bir şeyi dinleyebilirsiniz, ama o dinlediğiniz şeyi anlayıp değerlendirebilmek güçlü bir akıl, mantık ve muhakeme kuvveti ister.. Bunun gibi, baktığını görmek de ayrı bir özelliktir!. İşte “okumak” da bir anlamıyla baktığın yazılı metini deşifre etmek, çözmek anlamına geldiği gibi; bir diğer anlamıyla da baktığını görmek; güçlü bir mantık, muhakeme ile ondan yeni anlamlar çıkartmak suretiyle o şeyi değerlendirmek anlamını taşır. BASİRETİMİZDEKİ ZULMET PERDELERİNE ZAMAN KALKMAYA BAŞLAR? İşte beş duyunun verdiği madde kabulünü bir yana bırakıp, boyutsal idrâklara yönelirsek; zulmet perdeleri yavaş yavaş basiretimizden kalkmaya başlar. “Allah’ım, bana eşyanın hakikatını göster”şeklindeki Rasûlullah Aleyhisselâm’ın ettiği dua,hakikatta bize bir gerçeği vurgulamak gayesine mâtûf İşte bu kişi dünyada yaşarken Cehennem’den çıkmış, Cennet’in huzurunu ve güzelliğini yaşamağa başlamıştır. BASÎRET NİÇİN ÖNEMLİDİR?…Basiret, ilimdir!… Allah’ın Vechi, Basiretle (ilimle) görülür! Basiretinle baktığın zaman, Varlık Tek bir bütündür; ve bu tek bir varlık olanı basiretinle gördüğün zaman, Allah`ı görmüş olursun! Esmâsı yönünden Allah`ın vechini görmüş olursun!Demek ki, Allah`ın vechini “basiretle” görmek mümkündür!Bu “basiret”in diğer bir adı da “İlim”dir. Ama burada “ilim” tâbirini kullanmıyoruz. Çünkü “ilim” dediğimiz zaman, herkesin aklına fizik, kimya ilminden çerçöp yapma ilmine kadar çeşitli şeyler geliyor! Zîrâ biz her şey için “ilim” tâbirini kullanmışız. Oysa hakiki mânâda ilim, bunlar değildir. Din ıstılâhında ve burada geçen ilim; Allah`ı bilme, yaşama, görme, idrâk etme ilmidir. Bu da ‘’basiret’’ denilen özellikle olur. Kendini önce beden olarak tanırsın… Sonra idrâk edersin veya taklîden kabul edersin ki bir de ruhun varmış… Bu, derinliğine giden bir görüş keskinliğine yol açar; ki bu, “basiret”tir! “Tanrı” kavramından kurtulmak irfan ile olur, basiret ile olur; bunu da tefekkür ve muhakeme ve ilim getirir. BASİRET”İN (ALGILAMA VE DEÐERLENDİRME KAPASİTESİNİN)YETERSİZLİÐİ (MÂNEVİ KÖRLÜK) Eğer biz, bu dünya yaşamında bilincimizi genişletip, hafsalamızı genişletip, hattâ bunların ötesinde Zât boyutunda kendimizi tanımak sûretiyle, bu yüce varlıklarla iletişim kurup evrensel gerçeklere vukûf elde edemezsek, “ölüm” dediğimiz olayla birlikte yeni bir takım özelliklere kavuşarak o boyutu değerlendirebilmemiz asla mümkün olamayacaktır!. İşte bu yüzdendir ki, şu dünya hayatını yaşarken, yarın zâten zorunlu olarak bırakıp gideceğimiz şeylerin kavgasıyla, derdiyle, sıkıntısıyla, üzüntüsüyle günümüzü boşa harcamayalım!. Malımızı, mülkümüzü, çocuğumuzu, her şeyimizi burada bırakıp gideceğiz başka bir âleme… Üstelik o âlemin değer yargıları buradakilerden son derece farklı, apayrı!. Senin yapına göre bir hücre ne ifade ediyorsa; o galaktik varlığa göre güneş sistemi ne ifade ediyorsa; gittiğin ortamda da, şu dünya ve dünyanın içinde olan her şey onu ifade ediyor!. Tıpkı, uykudan uyanan bir insana, rüyada gördüklerinin bir şey ifade etmemesi gibi… Öyleyse, bunları anlamaya çalışalım, idrâk etmeye çalışalım… Aksi takdirde, “Bu dünyada kör olan, öbür dünyada da kör olacaktır.” (17-72) Hükmü, bizim için geçerli duruma gelecektir. Elbette burada bahsi geçen “körlük” gözlerin değil, “basiretlerin” yani algılama ve değerlendirme kapasitelerinin yetersizliği anlamına gelen “mânevî” körlüktür.*.”Kör”lükten kurtulmanın da yegâne yolu, önce bilincimizi, gereksiz ve yanlış bilgilerden arındırmaktır.* Bu gereksiz ve yanlış bilgilerden bilincimizi arındırıp, o gerçekleri idrâk edemezsek; o gerçeklerin gerektirdiği biçimdeki yaşam düzenine giremezsek, bilincimizi yarın bizim için hiç bir şey ifade etmeyecek şeylerle harcarsak, doldurursak, bloke ederek perdelersek, ölümden sonra bu perdelerden asla ve asla kurtulamayacağız… Onun için de, Hazreti Muhammed Aleyhisselâm diyor ki; “Kişi ne hâl ile yaşarsa o hâl ile ölür.Ne hâl ile boyut değiştirirse,o hâl ile yaşamına devam eder.” Dünyada yaşarken, bu gerçek değerleri, bu gerçek âlemleri anlayıp kavrayalım; veya hiç olmazsa o âlemleri kavrayabilecek hâle gelelim ki orada bu nimetten ebediyyen mahrum kalmayalım…Bunu yapamazsak çok yazık olacak!. KÖRLÜÐÜN SEBEBİ “Çok”tan “TEK”e bakanlar, asla gerçeği farkedemeyecekler!. Körlüğün sebebi de bu bakıştır!. ..Kör değilsen anla ki; sen kendi kaderini yaşamak üzere bu fıtratla FÂTIR tarafından yaratılmışsın!. GÖZÜNÜN AÇILMASINI İSTİYORSAN… Yaratılış sırrına ermek istiyorsan, “TEK”ten “çok”u seyrettirecek olanı bul; ki gözün açılsın!.İnsanlığın yolu, gerçekleri görebilmek, kabullenebilmek ve hazmedebilmekten geçer!. EBEDİ KÖRLÜK Kendini aldatmanın bedeli, ebedî körlüktür!. ANLAYIŞIN KÖRELMESİ “Anlayışın körelmesi”, genel olarak, basiretin gerçekleri değerlendirememesinin adıdır!.BAKARSINIZ Kİ, KENDİ KAFASINDAKİNİ ANLATTIÐINIZA ETİKETLEMİŞ! Anlatırsınız…. “Anladım”; der, yola çıkar!… “Anladım”; der, bambaşka bir yola çıkar!!! “Anladım”; der; ve tamamen ayrı bir yorum ve değerlendirmede bulunur!… “Anlayamadım”; der, tekrar açıklama ister… Tekrar açıklarsınız, gene “anlamadığını” görürsünüz… Sonra tekrar, “Haaaaa anladım”, der sonunda; bakarsınız, kendi kafasındakini anlattığınıza etiketlemiş!… Ve anlarsınız ki, dağdaki kulübeye çekilmeniz gerekli!… Yollara düşersiniz!…KÖRLÜKTEN KURTULMANIN YEGÂNE YOLU,BİLİNCİMİZİ GEREKSİZ VE YANLIŞ BİLGİLERDEN ARINDIRMAKTIR! ŞİRK’in kökeninde, şuura yerleşmiş olan isimlere varlık vermek yatar! Denizin her bir dalgasına ayrı isim vermek… Her dalgayı şekline göre ayrı özelliklerle tanımlayıp çeşitli isimlerle bunların üzerinde durmak…Neticede, bilinci, global görmekten perdeler ve “a’mâ” eder! “A’mâ”lıktan kurtulmanın da yolu; dalgaların, “her an yeni şanda yeni dalgalarla görünen” görüntüsünden; Global tek deniz değerlendirmesine sıçramaktır. Şirkten, “a’mâ”lıktan kurtulmak istiyorsak; ona göre yaşamak ve değerlendirmeler yapmak zorundayız, kesinlikle! “Kör”lükten kurtulmanın da yegâne yolu, önce bilincimizi, gereksiz ve yanlış bilgilerden arındırmaktır. Bu gereksiz ve yanlış bilgilerden bilincimizi arındırıp, o gerçekleri idrâk edemezsek; o gerçeklerin gerektirdiği biçimdeki yaşam düzenine giremezsek, bilincimizi yarın bizim için hiç bir şey ifade etmeyecek şeylerle harcarsak, doldurursak, bloke ederek perdelersek, ölümden sonra bu perdelerden asla ve asla kurtulamayacağız… Akan çeşmeyi bırakıp gidenin, susuzluktan yakınması kendini aldatmakta olduğunun açık göstergesidir! Ya da o sudan nasipsizliğinin açığa çıkışı! Öyle ise sürekli ilim alıp, sürekli o ilim üzerinde düşünmek ve yaşamımıza o ilim doğrultusunda yön vermek mecburiyetindeyiz; “a’mâ”lıktan kurtulmuş olarak sonsuzluk boyutuna geçmek istiyorsak… Öyleyse, şu dünyayı boşa geçirmeyelim! İlme sarılalım! Bilincimizi, ilim ile, şartlanmalardan, değer yargılarından ve bu değer yargılarının getirdiği duygulardan arındırıp; blokajdan ve sınırlarından kurtulup; “sınırsız bilinçli” varlık olmaya çalışalım! Umarım ki, bu, bize kolaylaştırılmıştır… “SINIRSIZ BİLİNÇLİ VARLIK” OLDUÐUMUZU FARKETMEK İÇİN TEK ŞANSIMIZ, BU DÜNYA YAŞAMIDIR! Biz, sanki bir ara boyutta yaşıyoruz!. Enerjiden, bulunduğumuz madde boyutuna kadar olan boyut katmanları ve bizim bulunduğumuz noktadan evrensel büyüklüklere kadar uzanan boyutsal katmanları… Her boyutun kendine has birimleri, o birimleri değerlendiren algılama sistemleri; ve bu algılama sistemlerinin değerlendirmesine göre var olan kendi madde boyutları… Hücre boyutu, hücrenin kendine göre var olan madde boyutu… Atomun kendi şuuruna göre var olan madde boyutu… Bedenin ve beynin algılama sistemlerine göre var olan algılama boyutu… Galaktik birimin, algılama sistemine göre var olan madde boyutu… Ve, bunun ötesindeki algılayamadığımız sayısız katmanlar boyutu!. Ama, özü itibariyle, orijini itibariyle hepsinde mevcut olan bilinç, Tek bir “NEFS”ten geliyor!. Tasavvufta, hüviyetine “İnsan-ı Kâmil”; bilincine de “Aklı Evvel” denmiş. İşte biz, bulunduğumuz yeri, yapımızı, makro veya mikro plândaki âlemlerin ve bunlarla olan ilişki şeklimizi çok iyi anlamak zorundayız… Ya bunu yapacak, ya da bunu yapamadan giden milyarlar gibi bu dünyadan geçip gideceğiz… Görenler, bunları göremeyenlere bakacak, “Biri daha gitti!.” diyecekler. Onlar bize bakıp belki de, “vah!.” bile demeyecekler!. Daldan bir yaprağın kopması size göre neyse; o gerçekleri idrâk eden, o âlemleri yaşayanlara göre de bir birimin dünyadan gitmesi odur. Öyleyse, şu dünyayı boşa geçirmeyelim!. İlme sarılalım!. Bilincimizi, ilim ile, şartlanmalardan, değer yargılarından ve bu değer yargılarının getirdiği duygulardan arındırıp, blokajdan ve sınırlarından kurtulup, “sınırsız bilinçli” varlık olmaya çalışalım!.Umarım ki, bu, bize kolaylaştırılmıştır!. YAŞAMIN KÖRLÜK ÜZERE GİTMİŞSE,ÖLÜMÜN DE KÖRLÜK ÜZEREDİR! * “Dünya’da a’mâ olan, âhirette de a’mâ olur” diyor, Âyet.* Şâyet, sen “yok”san elbette ki karşındaki kişi de “yok”tur! Öyle ise, karşındaki gerçek “var” olanı farkedip, O`nu kabullenebilecek ve hazmedebilecek misin?Yoksa, karşındaki O’nu inkâr ederek mi geçip gideceksin bu dünyadan, “a’mâ” olarak geçip giden nice ve niceleri gibi! Dünya yaşamında “nefs”ini tanıyamamışsan; basiretin gereklerini yerine getirememişsen, Hakikata karşı bu dünyada a’mâ oluşun gibi, öldükten sonraki yaşamında da a’mâ olarak kalırsın! İşte bu, zâhiri gören gözlerin körlüğü değil; Hakk’ı görecek basiretinin kör olmasıdır, deniyor ve ilâve ediliyor: “Her ne hâl üzere yaşarsanız, o hâl ile ölürsünüz ve ne hâl ile ölürseniz o hâl ile dirilirsiniz” Yâni, bügün yaşamın bu körlükle geçecek; son anda sana birisi hokkabaz değneği ile dokunacak, bir anda senin gözün açılacak; böyle bir olay yok! Yaşamın körlük üzere gitmişse, ölümün de körlük üzeredir! Ondan sonraki yaşamın da tamamen kör olarak gider… Kör, sağır, şaşkın olarak ortalıkta dolaşırsın. Bu gün dolaşanlar gibi… Eğer bu günden gözün açılıyorsa, basiretin açılıyorsa, o zaman bu günden ayıksındır, uyku hükmü, senin için bitmiştir.. Ve bugünden itibaren de, Hakk’ı ve hakikatı görmeye başlarsın. Ölüm ötesine a’mâ geçmek, Allah’a yakin elde etmeyle ilgilidir! Âhirete geçen herkes ‘’keşfi şak’’ ile tüm ‘’Sistem’’i farkeder ve elde edemediklerinin sonuçlarına katlanmak zorunda olması hasebiyle azâb duyar!Ahmed Hulusi[RIGHT]alıntıdır..[/RIGHT]

Hun
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 1116
Yanıt Sayısı: 5482
10 sene önce
emegine saglik özlem
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)