Kisisel Gelisim Örnek

Bu konu Hun tarafından 11 sene önce açıldı, 433 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
Hun
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 1116
Yanıt Sayısı: 5482
11 sene önce

İş yerinde oturmuş, önünüzdeki dosyayı inceliyorsunuz. Bir anda sayfaları çeviren parmaklarınız bir sayfada takılıp kalırken, gözleriniz çevirdiğiniz sayfanın dışında bir yerlere kayıyor, donuklaşıyor, görüntüler netliğini kaybediyor ve zihninizin derinliklerinde tam olarak farkında olmadığınız bir anıya gidiyor, bazı görüntüler görüyor, konuşmalar duyuyorsunuz.Kelimeleri anlamasanız bile bu bir tartışma, bir iç hesaplaşma ve bedeniniz o tanıdık ağırlık, baskı ve soğukluk duygusuyla doluyor yeniden. Ter içinde, bir anda zamandan ve mekândan koptuğunuzu fark ediyorsunuz ve hızla geri geliyorsunuz.Beklide bu sayfaları okurken defalarca bunu yaşadınız. Tam olarak nereye gittiğinizin farkında değildiniz ve neden oraya gittiğinizi de bilmiyordunuz. Bekli de farkındaydınız ama hangi kelime, hangi cümle sizi oraya götürdü, onu bilmiyordunuz. Bu ve buna benzer tabloları zaman zaman yaşarız. Çevremizde birilerinin söylediği bir söz, gördüğümüz bir şey; bizi farkında dahi olmadan, sayısını bilmediğimiz irili, ufaklı birçok anıya götürür. Araba sürerken, televizyon izlerken, yemek yerken, tuvaletteyken, banyo yaparken, dişlerinizi fırçalarken, biriyle konuşurken, yürürken, balık tutarken, spor yaparken hatta bir kitap okurken sık sık geçmişe gidersiniz.Oysa geçmiş öyle güllük gülistanlık bir yer değildir. Geçmiş, aksine fırtınaların koptuğu, başarısızlıkların yaşandığı, ezilmişliklerin, dışlanmaların, küçük düşürülmüşlüğün, hayal kırıklıklarının ve acıların olduğu, çatışmaların geldiği bir yerdir.“ O gün bunu yapmasaydım, şimdi kim bilir nerelerdeydim.”“ Hayatımda yaptığım en büyük hataydı o.”“ Keşke farklı davranabilmiş olsaydım.”“ Kim bilir şimdi her şey ne kadar farklı olurdu.”“ Bana bunu nasıl yaptı?”“ Bunu hiç hak etmemiştim.”“ Eğer yaşıyor olsaydı…”Bu cümlelerdeki üzüntüyü, sıkıntıyı fark edin lütfen.Hepimizin sık sık içine düştüğü bu ruh hallerinin hiç biri şimdiye ait değildir. Şimdide suskunluk, pişmanlık, keşkeler, kayıplar yoktur. Bu duyguların hepsi geçmişe aittir.Bu duygu ve düşünceler bizi boğar, esir alır. Hatalarımızı ve uğradığımız haksızlıkları düşünür ve bu düşüncelerin pençesinde kıvranıp dururuz, sanki onlardan hiç kurtulamayacakmışız gibi.Bir çift konuşmaya başladığında, söz dönüp dolaşıp geçmişte bir birlerine yaptıkları yanlışlara, birinin söylediği ve diğerinin rahatsız olduğu bir cümleye, karşılanmayan bir beklentiye gelir. Söz konusu olan hep geçmiştir ve geçmişe gidildiğinde ilk akla gelen şeyler hep olumsuzluklardır. İlk önce geçmişteki felaketleri, acıları anımsarız. Düşmanlık duygularımız, öfkemiz, öç duygularımız da geçmişte barınmaktadır.Bunların hangisinden bu güne kadar fayda sağladık acaba? Mutsuzluğun temel nedenlerinden biri de; içinde bulunduğumuz anın dışına çıkarak, geçmişe yaptığımız huzursuzluk ve tedirginlik dolu yolculuklardır. Geçmişimizde hep olumsuzluklar mı var? Elbette hayır. Ama insanoğlunun tercihi çoğu zaman olumsuz olana gitmektir. Arkadaşlarınızla ailece gittiğiniz bir piknikte oğlunuz ağaca çıktı ve uzunca bir süre sonra zorlukla aşağı indirdiniz. Boşa geçen saatlerinize ve harcadığınız o istek dışı enerjiye hayıflanmaya vakit bulamadan, çocuğu ağaçta bir böceğin ısırdığını, inerken de üstü başının yırtıldığını ve derisinde hafif çizikler oluştuğunu, halen korkudan titrediğini fark ettiniz.Eğlenmeye gittiğiniz bu yerde daha başınıza ne geleceğinden habersiz, tadınız kaçmış bir şekilde, gece olmadan mangalı yakmayı düşünürken, arkadaşlarınızın çocuklarından haber alamadığını duyuyorsunuz. İki çocukta ormanı keşfe çıkmışlar ve kaybolmuşlar.O günkü pikniği düşündüğünüzde ilk aklınıza gelen bunlardır, değil mi? Bir arkadaşınıza yaşadığınız bu pikniği anlatırken ilk değindiğiniz şey; oğlunuzun nasıl sizden habersiz ağaca çıktığı ve daha sonra saatlerce onu indirmeye çalıştığınız olacaktır. Bir bakın bakalım; bu düşüncelerin hangisinde manzaranın güzelliği, çamların kokusu var? Kuşların ötüşündense hiç söz edilmemiş. Ya bu olaylar başlamadan önce geçirdiğiniz keyifli saatler oraya gelirken duyduğunuz heyecan nerede?Ara sıra eski arkadaşlarınızı hatırlar mısınız, özellikle can ciğer arkadaş olduklarınızı? Onlarla ayrılma nedeninizi de hatırlıyorsunuz, değil mi? Onunla yaşadığınız güzel anlardan önce, kavgalarınız ve yaşadığınız tatsızlıklar hücum ediyor beyninize, değil mi?Zihnimizin, daha doğrusu bilinçaltımızın önemli bir görevi vardır. Bilinçaltımız bizi korumakla görevlidir ve bu sebeple ilk önce olumsuz olanı hatırlatır bize.Bu koruma her zaman amacına uygun gerçekleşmez. Zaman zaman güzel bir olayı gölgeleyen, kara bir sis gibi olabilir. Yaşadığımız çok güzel anlar olmuştur ama olumsuzluk sisleri bu güzelliğin etrafını sarmış ve görünmesine engel oluyordur.Geçmişte yaşadığımız güzellikleri hatırlama eğilimimiz sınırlıdır, çünkü geçmişte yaşanan güzel duygulara yaşanmış ve bitmiş gözüyle bakarız. Fakat geçmişte yaşanan olumsuzluklara karşı tavrımız maalesef aynı değildir. Aynı olumsuzlukları defalarca teraziye koyar, tartar biçeriz. “Keşke şöyle söyleseydim, kahretsin neden bu düşünce o anda aklıma gelmedi”. Aslında olay olup bitmiştir ama zihnimizde halen devam ediyordur.Elbette ki yaşadığımız olaylardan ders çıkarmalıyız ve bugünün sorunlarını bugün çözmeliyiz. Yarın çözmeye kalkarsak, yarın yaşayacağımız güzellikleri ve mutlulukları da sonsuz ve belirsiz bir geleceğe erteleriz. Sorunları yaşadığımız anda çözmemiz, mutluluğumuzu, o mutluluğu yaşadığımız anda tatmamız gerekir. Geleceğinde, geçmişinde kaderi şu anda belirlenir. Burada, şu anda yaptığımız bir olay, davranış, yarının geçmişini oluşturur.Şimdiyi yaşarken; geçmişi düşündüğünüzde, yarınınnasıl olacağını belirler, şekillendirirsiniz. Geçmişi ve Geleceği “Şimdi” Belirler İşlerinde mutlu olmayan insanlar İşi karın tokluğuna yapan insanlarTesadüfen o işte bulunan kişiler Ailenin açık veya gizli zoruyla iş yapanlar Ders çalışmak istemeyen öğrencilerKısaca yaptığı işten zevk almayan herkes, çalışırken sık sık saatine bakar. O insanlar için zaman bir türlü bitmek bilmez. Oysa bu insanlar, yaptıkları işe odaklanarak geçirseler, bir saat sonra evde yaşayacakları, barda yaşayacakları ya da dışarıda yaşayacakları zevki o anda alacaklardır. Anı yaşayan insan özgür ve rahat hisseder, mutlu ve huzurlu olur, anı yaşamak başarı ve güç getirir, anı yaşamak çözüm üretir.Yaptığınız iş, bulunduğunuz mevki, içinde bulunduğunuz durum, şartlarınız iyi ya da kötü, ne olursa olsun; şimdiyi yaşamanın tadına vardığınız zaman, hayatın ne kadar güzel, ne kadar olağanüstü olduğunu hissetmeye başlarsınız.Kısacası; geçmişi de, geleceği de şimdiki an belirlemektedir. Şimdiyi yaşamayı başaran, kontrol edebilen kişi her ikisini de kontrol ediyor demektir.Bir zamanlar, tahta oymacılığıyla uğraşan, hayatın sadece yüzeyinde kalmayıp, hakikatlerini de hissetmeyi beceren yaşlı bir usta yaşardı. Bu ustanın, her şeyden şikayet eden bir çırağı vardı. Çırak başına gelen en küçük sıkıntıdan bile şikayet ediyordu. Hayat onun için sanki sırf kötülüklerden, sıkıntılardan ve mutsuzluklardan ibaretti.Ustası bir gün çırağı tuz almaya gönderdi. Adeti olduğu üzere, çırak söylene söylene denilen şeyi yaptı. Döndüğünde ‘Şimdi tuzun ne gereği vardı?’ gibisinden bir edayla tuzu ustasının önüne koydu.Usta ona, şimdi bir avuç tuzu bir bardak suya döküp karıştırmasını söyledi. Çırak yine suratı asık bir şekilde söyleneni yaptı. Usta ‘Şimdi de o suyu iç’ diye emretti. Çırak, önce kaşlarını çattı. Bir bardak tuzlu suyu içmesini nasıl isterdi ki ustası? Ama ona olan saygısından, zorlanarak da olsa bardaktan bir yudum aldı, almasıyla da tükürmesi bir oldu.‘Tadı nasıldı?’ diye sordu usta.‘Acı!’ diye kızgınlıkla cevap verdi çırak.Usta anlamlı anlamlı gülümseyerek çırağı bu defa köyün kenarındaki tatlı su gölünün kıyısına götürdü. Çırağına aynı şeyi burada yapmasını, bir avuç suyu göle atmasını ve gölden su içmesini söyledi.Çırak söyleneni yaptı, tuzu göle atıp, gölün tatlı suyundan kana kana içti. O ağzının kenarlarından akan suyu eliyle silerken ustası sordu:‘Tadı nasıldı?’‘Bal gibi tatlı!’ diye karşılık verdi çırak.‘Tuzun tadını alabildin mi?’‘Hayır’Bunun üzerine, bilge usta, suyun yanında diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve ona ömrü boyunca unutamayacağı şu dersi verdi:‘Evladım! Hayatımızdaki sıkıntılar tuz gibidir, ne azdır ne de çok. Sıkıntıların miktarı hep aynıdır. Ancak, bu sıkıntıların kişiye ne kadar ıstırap vereceği onun neyin içine konulacağına bağlıdır. Bir sıkıntının, ıstırabın olduğunda yapman gereken şey duygularını genişletmektir. Bardak olmayı bırakıp, göl olmaya çalışmaktır.’Alinti

zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
geçmişi de, geleceği de şimdiki an belirlemektedir. Şimdiyi yaşamayı başaran, kontrol edebilen kişi her ikisini de kontrol ediyor demektir. Bardak olmayı bırakıp, göl olmaya çalışmaktır.’ Teşekkürler Hun...
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)