Moliere (1622-1673)

Bu konu SOLAK tarafından 13 sene önce açıldı, 424 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
SOLAK
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 388
Yanıt Sayısı: 2290
13 sene önce

Fransız usta tiyatrocunun tüm detayları ile hayatı yaşamı tiyatro sevgisi ..Keyifli okumalar :thumbsup[1]: Fransız oyun yazarı ve oyuncu. Moliere, sarayın döşemelerini yapan bir mobilyacının oğluydu. Paris’in en iyi okullarından College de Clermont’da öğrenim gördü. 1643’te Illustre- Theatre adlı bir tiyatro topluluğu kurdu, sahne adı olarak Moliere’i seçti. Moliere’in bilinen ilk yapıtları, 1655’te Lyon’da sahnelenen L’Etourdi ou contretemps (oynanışı Savruk, 1876; yayımlanışı Şaşkın yahut Beklenmedik Engeller, 1944). Moliere ve topluluğunun ilk başarılı temsili ise 1658’de Louvre Sarayı’nda Kral XIV. Louis önünde oynanan Corneille’in Nicomede’iydi. Moliere, ertesi yıl ilk önemli komedisi sayılan ve Paris’te sahnelenen ilk oyunu olan Les Precieuses’ü (oynanışı Dudukuşları, 1876; yayımlanışı Gülünç Kibarlar, 1943) yazdı. Sosyetenin kibar davranışlarına özenen iki taşralı genç kızı konu alan bu oyun, Moliere’in bütün yapıtlarında öne çıkan bir temanın ilk işlenişiydi: Moliere burada, toplumsal kuralların gerektirdiği yüzeysel kibarlıkla altta yatan içgüdüsel davranış arasındaki uyumsuzluğun yarattığı gülünçlüğü ele alıyordu. Moliere’in topluluğu 1661’de, Kardinal Richelieu’nün bir tiyatro binası olarak yaptırdığı Palais Royal’deki (Kraliyet Sarayı) bir salona taşındı. Moliere’in bütün “Paris” oyunları burada sahnelenecekti. 1662’de sahneye konan ünlü oyunu L’Ecole des femmes (oynanışı Kadınlar Mektebi, 1876; yayımlanışı Kadınlar Mektebi, 1941) daha ilk gecesinde skandal yarattı. Seyirciler ve yetkililer, artık hiçbir değere saygısı kalmamış bir komedyenle karşı karşıya olduklarını düşünüyorlardı. Oyun, kadınlardan çekinen ve bu yüzden de saf, gözü açılmamış bir genç kızla evlenerek onu kendi ilkeleri doğrultusunda yönetmek isteyen bir erkeği konu alıyordu. Oyunun sonunda adam genç eşine aşık oluyor, ama aşkı dile getirmesini ve kadınlara bir sevgili gibi yaklaşmasını bilmediği için gülünç durumlara düşüyordu. Moliere oyuna gelen eleştirilere 1663’te La Critique de L’Ecole des femmes (Kadınlar Mektebinin Tenkidi, 1944) ve L’Impromptu de Versailles (Versailles Tulûatı, 1944) adlı tek perdelik oyunlarıyla karşılık verdi. Bunlardan ilkinde komedi anlayışını yansıtıyor, ikincisinde ise oyuncuların dinlenme odasını ve prova sırasında sahne arkasındaki konuşmaları çok gerçekçi bir bakışla anlatıyordu. Moliere 1662’de Armande Bejart’la evlendi. Üç çocuğu oldu, ama bunlardan yalnızca biri yaşadı. 1664’te sahnelenen Le Tartuffe, ou I’imposteur (oynanışı Tartüf, 1876 ve Riyanın Encamı, 1881; yayımlanışı Tartuffe, 1944) adlı oyunun Kadınlar Mektebi’nden de daha büyük bir gürültünün kopmasına yol açtı. Oyun kilisenin baskısıyla yasaklandı ve ancak 1669’da yeniden oynanma olanağı buldu. Tartuffe, bir tür danışmanlık ve eğitmenlik rolüyle bir burjuvanın evine kapağı atmış, dindar görünüşlü bir sahtekarın serüvenleri üzerine kuruluydu. Moliere Tartuffe’ün yasaklanmasına karşın, daha da kışkırtıcı bir oyun olan Dom Juan, ou le festin de Pierre’i (oynanışı Don Civani, 1876; yayımlanışı Don Juan, 1943) sahneye koydu. Don Juan, aristokratik bağımsızlık ilkesini hiçbir borç ya da yükümlülük tanımamak ve Tanrı’yı da hiçe saymak noktasına kadar vardıran, ama herkesin kendisine karşı yükümlülüklerini yerine getirmesini de istemekten geri kalmayan tipik bir Moliere kahramanıydı. Uşağı Sganarelle ise gerçekliği, dindarlığı ve ürkekliğiyle her bakımdan efendisinin tersiydi. Bu iki kahraman, Cervantes’in Don Quijote ile Sancho Panza’sının Fransız edebiyatındaki karşılığı olarak da görülebilir. Ama Don Quijote’nin saf hayalciliğinin yerini, Don Juan’da edepsizlik almıştır. Sonunda Don Juan, tanrıtanımazlığından ötürü cehenneme gönderilir; ama bu arada seyirciyi eğlendirmeyi ve onların ikiyüzlülüklerini de açığa çıkarmayı başarmıştır. Moliere, 1666’da da en başarılı oyunlarından sayılan Le Misanthrope’u (oynanışı Adamcıl, 1876; yayımlanışı İnsandan Kaçan, 1976) sahneye koydu. Komedinin kahramanı Alceste, ilkelerine sımsıkı bağlı, hiç kimseyi beğenmeyen, ama bu arada kendi kusurlarının hiç farkına varamayan yeni tip bir budalaydı. Moliere’in en ünlü oyunlarından biri olan L’Avare (Cimri, 1938, 1991) ilk kez 1668’de sahnelendi. Yapıt, şiiri andıran bir düzyazıyla yazılmıştı. Geleneksel komedinin bütün kalıplarının dönüşüme uğratılarak kullanıldığı bu oyun, kahramanının çelişkisini fazla sert ve çıplak bir tarzda göz önüne serdiği için önceleri pek tutulmamıştı. Cimrinin para tutkusu, oyunun bazı sahnelerinde gaddarlık, patolojik bir yalnızlık, hatta açıkça çılgınlık noktasına varıyordu. Sonradan Goethe Cimri’nin bir komedi değil, bir trajedi olduğunu öne sürmüşse de bu yorum abartılı sayılabilir. Çünkü komediye özgü olan temel çelişki, insanca olmayan amaçlarla insani içgüdüler arasındaki karşıtlık, burada da ortaya çıkar; ama Moliere seyirciye neşeli bir gülünçlüğü değil, saçmalık ve sakinliği hissetirir. Moliere’in 1668’de sahnelenen öteki oyunu George Dandin (oynanışı Kıskanç Herif, 1873; yayımlanışı George Dandin, 1943) uzun süre bir fars olarak değerlendirilmiştir. Günümüzdeki bazı eleştirmenlere göreyse, Moliere’in belki de en özgün, en gözüpek yapıtıdır. Komedinin kahramanı Dandin, kendi budalalığını kabul eden, ama her şeyin ters gittiği bu dünyada akıllı olmanın da işe yaramadığını öne süren ironik bir tiptir. Haklı olduğu sezilmekte, ama kendisi haklı olduğunu bir türlü açıkça kanıtlayamamaktadır. Moliere’in sağlığı 1669’dan sonra giderek bozuldu. Gene de 1670’te başyapıt sayılan Le Bourgeois gentilhomme’u (oynanışı Köylü Asilzade ve Burjuva Jantilom, 1927; yayımlanışı Kibarlık Budalası, 1937) sahnelemeyi başardı. Bu, Moliere’in en sevinçli, en mutlu komedilerinden biriydi. Orta sınıf içindeki yükselme ve sınıf atlama çabalarını konu alan oyunun kahramanı Jourdain, boş ve anlamsız sözleriyle sözlerin gerçekten boş olduğunu ister istemez hissettiren, cömert yaradılışlı ama bundan da utanç duyan, sevimli bir tipti. Hastalığına karşın, ömrünün son yıllarında Moliere üç önemli oyun daha sahneledi. 1671’de sahnelenen Les Fourberies de Scapin (Scapin’in Dolapları, 1944), 1672’de sahnelenen Les Femmes savantes (oynanışı Okumuş Kadınlar, 1876; yayımlanışı Bilgiç Kadınlar, 1944) ve 1673’teki sahnelenen Le Malade imaginaire (Hastalık Hastası, 1940, 1982). Bu son oyun, ölümünden ve doktorlarından korkan bir hastalık hastasının kuruntularıyla birlikte tıp mesleğini ve doktorların bilgiçliğini de alaya alıyordu. Oyunun üçüncü gecesinde Moliere sahnede fenalık geçirdi ve evine götürüldükten hemen sonra öldü. Moliere’in ayna zamanda bir oyuncu olması yazdıklarını da etkilemiştir. Oyunlarının karakterleri, kendi tiyatro topluluğunun oyuncularını andırır. Kendisi de genellikle, çabuk kızan adam, uşak, aldatılmış koca, dar kafalı burjuva ve “Moliere denen herife” söven yobaz ihtiyar gibi rollere çıkmıştır. Gerçek yaşamda, hatta provalarda yaşadığı durumları kolayca bir oyun malzemesi haline getirmekte ustadır. Bu yüzden çoğu oyunlarında bir doğaçlama havası görülür; modeli önceden belirlenmiş bir oyun yazmaz, o anda bulduğu, eline geçen konuyu ya da insan tipini oyunlaştırır. Oyunlarının konuları ve olay örgüleri, belli bir tartışmayı başlatmak için çoğu zaman yalnızca bir araç işlevi görür. Bu konuşmalar içinde, oyun kişileri, birbirlerinin görüş ve sözlerindeki yanlışlık, anlamsızlık ya da çelişkiyi ortaya çıkarırlar. Roller sık sık değişir, akıllı adam aptal duruma düşer, budalanın da derinde yatan bir mantığın sözcüsü düzeyine yükseldiği olur. Bu nedenle, Moliere’in oyunlarını bir akılcılık savunusu olarak görmek yanlış olur: Moliere de akılla akılsızlık birbirine çok yakındır; bu yakınlık, Moliere komedisinin çağı için çok yeni bir kavramı, saçmalık kavramını öne çıkarmasını sağlar. Eğer bir söz ya da olay, her türlü akılcılık sınırını aştığı halde bizi güldürüyorsa, Moliere’e göre burada akılla budalalık sürekli yer değiştiriyor demektir. Moliere, klasik çağın ve günümüzün ölçülerine göre, profesyonel bir yazar ya da edebiyatçı değildi. Oyunlarının tümünü, yayımlamak amacıyla değil, oynanmak amacıyla yazmıştır.Bazı sözleri:Bilgisiz bir aptaldan daha budalası, bilgili bir aptaldır.Aşk genellikle bir evlilik meyvesidir.Yalnız yaptıklarımızdan değil, yapamadıklarımızdan da sorumluyuz.İnsan, güldüğü kadar insandır.Beni isterseniz öldürün ama bırakın dilediğim kadar güleyim.Erdem soyluluğun ilk limanıdır.Saadete kavuşunca her şeyi kullanma.Bizi anlamışlarsa bu iyi konuştuğumuzun kanıtıdır.Bir kadın intikam almak için daima hazırdır.Biz dostlarımızı ne kadar çok seversek, onları o kadar az pohpohlarız. Özür dilemekle gerçek sevgi kendini göstermez.Çok kez şüphe içinde bırakılmak, gerçeği işitmekten daha zalimcedir.Okumuş bir çılgın cahil, bir deliden çok daha delidir.Eğer insanların senden iyi düşünmelerini istiyorsan, kendinden överek bahsetme.İnsanın durumu; istikrarsızlık, can sıkıntısı, kaygı.Benim buluşuma göre bütün insani kötülükler, insanların bir arada sessizce oturamamalarından ileri gelmektedir.İnsan ne bir melek, ne de bir şeytandır. Talihsizlik şuradadır ki, onun melek rolü oynayacağı zaman şeytan rolü aynamasıdır.TARTUFFE’ÜN MOLYER’İN HAYATINDAKİ YERİMoliere’in hayatını üçe ayırırlar: Birinci devre, gençlik devresi. Paris’te geçer (1622-1645). Fikri terbiyesi bakımından en mühim mesele budur. İlk klasik tahsilini Clermont kolejinde (bugünkü Lycee Louis-le Grand), Cizvit papazlarının yanında yapan genç Poquelin sonradan Gassendi’den felsefe dersleri alır. Bu iki zıt tesir, bir taraftan Cizvit papazlarının mistik terbiyesi, öbür taraftan Gassendi’nin maddeci, epikürcü filozofisi Moliere’in kafasında birtakım muvazenesizlikler, birtakım şüpheler uyandırır. Bunlar bir adamın hayatından bahsederken söylenen beylik sözlerden değildir. Onu bir nevi imansızlığa götürecek olan o şüpheyi Fransız edebiyatı tarihiyle uğraşanlar, Tartuffe piyesinin Moliere’in ruhundaki ilk tohumları sayıyorlar. Bu devrenin Moliere’in yetişmesinde hissesi olan öteki tesirlerini -belki de bunlar daha esaslarıdır- Tartuffe bahsiyle alakalı görmediğim için geçiyorum.İkinci devrede Moliere’in hayatı taşrada geçer (1645-1658). Bunu sönük bir devre sayıyorlar. Kralın huzurunda bir temsil verip, ondan heyeti ile beraber, Petit-Bourbon salonunda yerleşme müsaadesini alır. Çabuk göze giren kumpanyasına az zaman sonra Troupe de Monsieur ismini verirler. Ama Moliere’in ilk büyük muvaffakiyeti 1659 senesinde Gülünç Kibarlar komedyasını oynamak suretiyle kazandığı muvaffakiyetidir. Burada sanatkar hakiki şahsiyetini, hakiki yolunu bulmuş, dehasının ilk alametlerini burada göstermiştir.Bunu takip eden senelerdeki birkaç muvaffakiyeti ona da, Racine’le Corneille gibi, birçok düşman kazandırır. Bununla beraber kralın himayesine mazhar olmuştur. Kral onu 1661’de sarayda kurulan tiyatronun başına geçirir, 1622’de Madeleine’in kızı Armande Bejart’la evlendirir, çocuğunu manevi evlatlığa kabul eder, emrine bir daire ayırır, Versailles’da Chambord’da, Saint-Germain’de verilecek temsillerin idaresi işini ona bırakır. Moliere sanatının en yüksek merhalesine bu senelerde yükselmiştir. Bu sıralarda yazdığı Tartuffe (1664), komedinin hiçbir zaman erişemediği bir mükemmeliyet derecesindedir. Buna rağmen büyük gürültülere sebep olur. Onu dine hücum etmekle suçlandırırlar. Kral, Moliere hakkındaki bütün iyi düşüncelerine rağmen, bu piyesin temsilinin yasak edilmesine karşı duramaz. Yasak beş sene sürer. Mücadele ile geçen bu beş sene içinde Moliere beş mükemmel eser daha yaratır:Don Juan (1665), Adamcıl, Zoraki Hekim (1666), Amphitryon (1668), Cimri (1668).Büyük müsaadeden sonra Moliere sadece eğlenceli piyesler, farslar, pastoraller, baleler yazar. Ömrünün sonuna doğru meydana getirdiği iki büyük eser, Bilgiç Kadınlar (1672) ile Hastalık Hastası (1673) müstesna, bütün komedileri bu müsaadenin verdiği sevinçle meydana getirilmiş hafif eserlerdir.TARTUFFE MÜCADELESİ: Tartuffe’ün ayrı bir eser kadar güzel olan mukaddemesinde Moliere şöyle der: “İşte hakkında çok dedikodu edilmiş bir komedi. Uzun zaman takibata uğradı. Bu eserde oynattığım şahsiyetler pekala gösterdiler ki kendilerini Fransa’nın en kuvvetli insanlarıdırlar. Şimdiye kadar bütün musallat olduklarımdan ziyade. Markiler olsun, precieuse’lerle boynuzlular olsun, tefe konmaya az çok tahammül ettiler; herkesle beraber, onlar da işin alayındaymış gibi göründüler, ama yobazlar, asla. İlkin bir korktular, nasıl olurmuş da cesaret edip onlarla alay edermişim, pek akılları almadı, bunca namuslu insanın mensup olduğu bir yolu nasıl kepaze edermişim. Öyle bir cinayetmiş ki yaptığım, dünyada affedemezlermiş. Hepsi bir olup ayaklandılar.Piyesi dostlarımın reylerine arz ettim. Ötekinin berikinin tenkitlerini topladım. Yapabildiğim bütün tashihler, kralla kraliçenin hükümleri, piyesime huzurlarıyla şeref veren sayın prenslerin, muhterem nazırların takdirleri, eserimi faydalı bulan birçokları kamil adamın şahadeti, hiçbiri, hiçbiri kar etmedi.”İlk üç perde birinci defa olarak, 12 Mayıs 1664’de, Versailles’da, Ondördüncü Louis’nin Matmazel de La Valliere şerefine verdiği büyük müsamerede oynanmıştı. O kadar göze battı, bir takım insanları o kadar kuşkulandırdı ki kral eserin halka gösterilmesini yasak etmek zorunda kaldı. Bu hadise üzerine Moliere’in düşmanları ayaklandılar. Saint-Barthelemy rahibi Pierre Roulle, Ondördüncü Louis için bir methiye neşretti. Orada kraldan ‘Ondördüncü Louis, krallar kralı’ diye bahsediyor, Moliere’e de şiddetle saldırıyordu. Onu ‘insan kılığına girmiş şeytan’ diye anlattıktan sonra diri diri yakılmasını istiyordu. İşte o zaman Moliere krala bir arıza gönderdi. Aynı üç perde, ikinci defa olarak, 25 Eylül 1664’de Villers-Cotteret’de saray erkanına tekrar edildi. Netice yine menfi idi.. Moliere, bu sefer, sağda solda, kendisini koruyacak başka adamlar aradı. Cardinal Chigi’nin müsaadesiyle 29 ikinciteşrin 1664 ve 8 ikinciteşrin 1665 tarihlerinde eseri tamam, yani beş perde olarak, Paris civarındaki Raincy şatosunda, hamisi Prince de Conde’nin huzurunda oynadı. TARTUFFE SAHNEDE: Tartuffe, meşhur müsaadeden sonra, sarayda ve ekabirin huzurunda, üstüste yirmi sekiz defa oynandı. Müellifinin sağlığındaki temsil adedi yetmiş yedidir. Moliere’e en çok para kazandıran piyeslerinden biri de budur. 1680’den 1932’ye kadar yalnız Comedie-Française sahnesinde 2256 defa oynanmıştır. Bütün dünyada en çok temsil edilmiş piyeslerin ön safında gelir. İsimlerini tarihe sadece Tartuffe oynayarak geçirmiş sanatkarlar vardır. Tartuffe’ün, zamanında bu kadar gürültüye sebebiyet veren bir piyes olmasının sebebi, Moliere’in ondan evvelki komedilerindeki alayları, hicivleri yüzünden başına bela kesilen düşmanlarıdır. Bu düşmalar kralın mütemadi lütuflarına mütemadi şefaatlerine mazhar olan Moliere’e pek el uzatamıyorlardı. Böyle bir piyesi fırsat bildiler. Menfaatleri din dalaverelerine bağlı bir takım insanı, Moliere aleyhine ayaklandırdılar. ‘Din tehlikede’ diyorlardı. Allahın büyüklüğünü ve kilisenin şerefini muhafazaya memur ‘Compagnie du Saint-Sacremnet’ adlı gizli cemiyet Tartuffe’den bir tek satır bile okumamış binlerce insanı Tartuffe aleyhtarı yaptı. İşin kötüsü, bunların içinde Bossuet gibi Bourdaloue gibi aklı başında sanılan adamlar da vardı. Bourdaloue, ‘Sermon sur I’hypocrisie – Riyakarlık üstüne vaiz’ adlı eserinde Moliere’i insanları hak yolundan ayırmak cürmiyle suçlandırıyordu; diyordu ki: ‘Moliere, dinsizliği değil, onu bahane ederek dini kötülüyor’. Oysaki, Moliere, büsbütün tersine, insanların kötü niyetlerinin en temiz hisleri bile nasıl berbat ettiğini göstermek istemişti. Zaten Moliere’in kastı şu bu insana değildi. Şahsiyetlerde tecelli eden adetlere, daha doğrusu kusurlara idi.MoliereKocalar OkuluAtmışlık Ariste ile kırkında Sganarelle kardeştirler.Keyfince giyinmekten yana olan Sganarelle modaya karşıdır. “Herkesin uyduğundan inatla kaçınmak deliliktir bence.İnsan tek başına akıllı olmaktansa, herkesle birlikte deli olsun daha iyi” diyen Ariste ise, ölçülü bir moda taraftarıdır.Leonore ile Isabelle adında iki kız kardeş vardır.Babaları ölmeden önce, Ariste ile Sganarelle’e emanet etmiştir kızlarını, “Büyüdüklerinde, ya kendiniz evlenirsiniz onlarla, ya da evlenmek istemezseniz, onlara her bakımdan babalık edersiniz” demiştir.Ariste, yetiştirmesinden sorumlu olduğu Leonore’a istediği gibi davranma özgürlüğü tanırken, Sganarelle göz açtırmaz öbür kıza, yani Isabelle’e. Bu yüzden çıkan tartışmada Ariste “Ne kilit ne ****s, ne de güvensizlik karılarımızın, kızlarımızın namuslu kalmalarını sağlamaz; onları doğru yoldan ayırmayan şeref duygusu olmalıdır, şiddet değil” der. Ona göre, gençlerin kusurları tatlılıkla düzeltilmeli, erdemli korkunç bir kılığa sokarak yıldırmamalı onları.Sganarelle ise saçma bulur bugörüşü. Isabelle’e uzaktan gönül veren Valére adında bir genç, kıza yaklaşmanın yollarını aramaktadırlar.Bir ara Sganarelle’e sokulmak ister ama başaramaz.Delikanlının kıza ilgisini öğrenen Sganarelle, onunla görüşmeye gider.Kızı sevdiğini ve sevildiğini, ileride evleneceklerini söyler.Kızın, delikanlının ilgisinden rahatsız olduğunu, bunu kendisine bildirmek için kız tarafından gönderildiğini bildirir.Önce şaşırır Valére, fakat uşağı Ergeste’ın uyarması üzerine, kuşkulanmaya başlar.Kuşkulanmakta haklıdır da, çünkü Isabelle de Valére’i sevmektedir.Ve kız, baskıya karşı kurnazlığını silah olarak kullanmaya başlar; Valére’in altın bir kutu içinde odasına bir mektup attığını, ama onu okumadığını söyler ve delikanlıya geri götürmesini ister Sganarelle’den. Zorbalıktan aptallaşan Sganarelle kızın dediğini yapar.Valére kutudaki mektubu okuduğunda, Isabelle’in kendisini sevdiğini öğrenir.Sganarelle iki sevgilinin arasında gelir gider, hatta bir ara onları karşılaştırırda.Sevgililer ustaca bir konuşmayla birbirlerine sevgilerini açıklarlar ve kaçmaya kararverirler.Sganarelle, Isabelle’in kendisini sevdiğini sanır ve daha fazla beklemeden, ertesi gün evlenmeyi kafasına koyar.Isabelle bu ivedi evlilikten kurtulmak için yeni bir düzen kurar.Valére’i sevenin kız kardeşi Leonore olduğunu, ikisinin gizlice buluşacaklarını söyler Sganarelle’e.Ağabeyi Ariste ile alay edebileceği için buna çok sevinir Sganarelle.İki sevgiliyi bir arada görmesi için ağabeyini getirmeye gider.Bu arada, iki gencin nikahlanması için, komiserle nikah memurunu çağırır.Sganarelle, göz açtırmadığı Isabelle’in sevgilisiyle birleşmesini kendi eliyle hazırlamış olur böylece.Katı, dediği dedik Sganarelle sevgilisini kayberken, hoşgörülü Ariste sevdiği kadını kazanır; çünkü Leonore onunla istediği zaman evlenmeye hazır olduğunu söyler.Ebru GülcüSoytarının KıskançlığıSoytarının başı karısıyla derttedir.Öğüt vermesi için doktora başvurur.Ancak, doktor öylesine konuşkan biridir ki, derdini açma fırsatını bir türlü bulamaz soytarı.”Beni hoşnut ederseniz, ben de istediğinizi veririm; isterseniz para da veririm ” deyince, “Demeksen beni para ile kendine her iş yaptırılır, çıkarına düşkün bir adam sanıyorsun.” diye parlayıverir doktor. Soytarı, karısı Angélique’i aşığı Valére’le birlikte görünce, “vallahi, notere falan gitmeye gerek kalmadı, boynuzları taktığımın belgesi işte” der, karısıyla tartışır.Kayınpederi Gorgibus gelir, “Hadi kızım evinize gidin, kocanızla iyi geçinin” diyerek yatıştırır onları. Angélique, aşığıyla buluşmak üzere geceleyin evden dışarı çıkmıştır.Soytarı ise eve gelip karısını bulamayınca kapıyı kilitler.Angélique içeri giremez, kapıyı açması için yalvarır kocasına.Soytarı açmamakta direnince, kendini vuruyormuş gibi yapar.Soytarı “Bu işi yapacak sersem mi acaba?” diyerek dışarı çıktığında, karısı yerinden kalkıp evden içeri dalar.Kadının fendi erkeği yendi olur böylece.Gürültüye gelenler karı kocayı uzlaştırırlar.Ebru GülcüPsychePsyché’nin güzelliğini kıskanan Venüs, onu korkunç görünüşlü bir canavara aşık etmesi için, oğlu Cupid’i yollar.Fakat Cupid kendisi gönül verir kıza.Onu görkemli bir saraya götürür; orada kıza kur yaparak gönlünü kazanır; ama kız Cupid’in kim olduğunu bilmez, Psyché’yi çekemeyen kız kardeşleri, onun içine kuşku sokarlar; kim olduğunu açıklaması için aşığınızorlamasını öğütlerler.Oysa Cupid, kendisinin kim olduğunu öğrenmeye kalkışmasının kötü sonuçlar doğuracağını söyleyerek uyarmıştır Psyché’yi .Gelgelelim, Psyché kardeşlerine uyarak baskı yapar Cupid’e.Bunun üzerine, saray da , sevgili de kaybolur ve Psyché, öfkeli Venüs’ün düzenlediği güçlüklere uğrar.Fakat Venüs’ün taş yüreği, kızın çektikleri vesadakati karşısında yumuşar sonunda ve sevgililer ölümsüzler arasında yeniden birleşirler.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)