gezinti

Bu konu tutrakan tarafından 10 sene önce açıldı, 511 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
tutrakan
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 148
Yanıt Sayısı: 589
10 sene önce

Bir daha anlatmamaya yeminim var ancak bu yıllar evvel gördüğüm bir rüya olduğu için paylaşıcağım.Kendimi bir tünel içinde buluyorum,tavanı kubbe ve duvarlarıyla birlikte eski dönemdeki ufak kare taşlarla örülü,kubbemsi tünelin sol tarafında aynı taştan döşeli geniş araba yolu var ve sağında aynı taştan döşeli yayalar için dar kaldırım taşı yolu var ve bu yolun üzerinde insan boyunda sıralı camlıkyanlı bitişik dükkanlar var,üzerlerinden tünelin kubbesi gelir.Havada nem ve rutubet kokusu hakim.İzinsiz gelmişiz(yanımda teyzemin küçük görümcesi var,benden 2 yaş küçüktür)ve kaygıyla diyorum ki ona:tamam,dediğin gibi olsun,gelmişken gezelim görelim ancak fazla gecikmeden geri dönmeliyiz,yoksa merak ederler ve polislere haber verirler bizleri aramaları için ve onlara bunu izah edemeyiz.Kaldırımda yürürken vitrindekilere bakıyorum:ilki kıyafet dükkanıydı,sonraki mutfak gereçleri,sıradaki altın kuyumcusu,onu takib eden gümüşçü dükkanı..ve önünde takıla kaldım,gümüşe zaafım var.Yemin ederim ki orada gördüğüm ürünler yer yüzünde yok,öyle ince,zarif,pahabiçilmez eser gibi işlenmişler ki..tarif edilemez ve her daldaki ürünler de öyle,ama asıl tutkum gümüşlerdi.Teyzemin görümcesi-Semoş girmek istemedi,ben yavaş yavaş yol boyu yürürüm sen bana yetişirsin dedi.Tünelin içinde loş ışık var,dükkanların içini aydınlatan ise mumlardır.Yaşlı aksakallı beyefendi tezgahın başındaydı ve tezgah da camdandı.İçindekileri tarif etmek mümkün değil,hayranlıkla seyrediyordum ve şaşkınlıkla.Bana gülümsedi(yüz ifadem onu gülümsetmiş olmalı)ve ne almak istediğimi sordu-sadece bakıyor olduğumu ve hepsi muhteşem olduğunu söyledim(zaten bir tercih yapamıyacağım gibi üzerimde ne bir çantam var ne de param).Çıkacakken bana eşsiz takılardan birini uzattı-yüzük(en çok yüzükleri sevdiğimi biliyormuş gibi…)bunu al,senin olsun dedi(alacak param olmadığını biliyormuş gibi..)çok teşekkür ederek inşallah başka bir zaman alırım,söz,diyerek geri çevirdim,o da en azından bir dene,parmağına tak,sana çok yakışacaktır dedi.Kalbi kırılmasın die-o nadide yüzüğü narince aldım ve parmağıma taktım,ihtişamlığını dile getirerek parmağımdan çıkardım ve kendisine teslim etmeden önce Semoşa gösterebilirmiyim die sordum ve izniyle göstermek için kapıya vardığımda…Semoşu göremedim ve çok çok teşekkür ederek yüzüğü teslim edip dükkandan çıktım ve Semoşu aramaya koyuldum,yolu takip ediyordum,zira yol boyu devam edecekti.Kaldırımın ve dükkanların sırası bittiği yerde yukarıya doğru toprak yol çıkıyordu ve orada kiremit çatılı beyaz evler vardı,bahçeli,çit avlulu ve ağıçlı bahçeler,evler de bir birine yakın sıralanmıştı ve gök yüzü vardı.Ancak Semoş sapmıyacağı için oraya çıkmadım ve ileriye devam etmeye karar vererek karşıdaki kaldırıma çıktım ve durdum,çünki ilerisi zifi karanlık ve hiç bir şey görülmüyordu,sadece tünelin kubbesinin ilerde aşağa doğru(yerin altına)indiği görülüyordu.Durmuş olduğum kaldırımın başında ise bembeyaz mermerden kubbeye kadar dayanan bina vardı.Kaldırımdan araba yoluna inip binaya baktım.Ortasında kapısız diktörtgen giriş kapısı var,önü veranda ve verandaya çıkan bina boyunca uzunlukta 3 merdiven vardı,basamakların üzerinde 2 sütun ve önlerinde 2 adam-biri sağında dieri solunda,beyaz tenli,heybetli,saçsız,üstleri çıplak ve belden aşağa beyaz peştemalı,ellerinde (girişi engellemek için)demirden uzun mızrakları vardı ve bana hiç bakmıyorlardı,heykel gibi duruyorlardı ama etten ve kemiktendiler.Binanın tümü ve tüm detayları da bembeyaz mermerdendi veya beyaz granittendi,parlaktı.Kapı girişinden mum ışığı yansıyordu.Semoş buraya girmiş olamaz diyordum ve soluma baktım…zifi karanlık ve kubbenin eğilimi olduğu yerden aralıklı ateş yalım parlamaları geliyordu ve….aaaaa,orası cehennem,die aklımdan geçirdiğim an ahirette olduğumu anladım ve o esnada o zifi karanlıktan sesler yükseldi(erkek,kadın,çocuk sesleri haykırıyordu):Yakın onları,onlar bizden değil-ve o vakit zifi karanlığın içinde insanları gördüm-önde çocuklar,arkalarında kadınlar ve onların arkasında da erkekler,yaşlısı genci ordaydı-gölgeler halinde.Ürktüm,bu haykırış dinmiyordu ve en iyisi mi binaya girmektir dedim ve üstüme baktım:üzerimde uzun kollu siyah blüz ve altımda mavi şort ve ayaklarım ise yalın ayak-kıyafetim uygun değildi,girmeme izin vermezlerdi ama artık Semoşun içerde olabileceğine de emindim ve şansımı denemeye karar vererek basamaklara yöneldim muhafızların yüzlerine bakarak.Tepki göstermediler ve ben de çıkabildim ve içeriye girdim.

tutrakan
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 148
Yanıt Sayısı: 589
10 sene önce
İçeriye girdiğimde:dörtgen oda,tek odaydı,geniş kare şeklinde.Her 4 köşesinde çok büyük birer ayaklı şamdan vardı ve üzerlerinde kalın mumlar yanmaktaydı.Solumda duvarda tavana yakın ince uzun pencere vardı ve oradan gök yüzü görünüyordu.Odanın ortasında tahta oturma bankı ve orada Semoş oturuyordu ve tam karşısında,benim sağa tarafımda duvarın önünde bir taht vardı ve üzerinde beyaz tenli,heybetli,göbekli,saçsız ve üstü çıplak,belden aşağa beyaz peştemalı bir zat oturuyordu ve bana dönüp bakmadı hiç.Tahtın üzerinde bağdaç kurmuş şekilde oturuyordu ve 2 kolunu tahtın kenarlarına koymuş oturuyordu,Semoşa bakıyordu.Tahtın 2 kenarında 2 zenci adam vardı,onlar da saçsız,vücutları tüysüz,belden aşağa beyaz peştemalı,heybetli,iri yapılı ve ellerinde büyük birer kuş tüyü yelpazelerle o zatı yelliyorlardı.Odanın 4 köşesinde de bu adamlardan birer tane vardı ama ellerinde mızrak vardı,heykel gibi duruyorlardı ve inanılmaz sessizlik vardı.Ortamı inceledikten sonra Semoşun yanına oturmadan önce gidip o tahttakinin elini öpmem gerektiğine karar vermiştim,e haliyle yaşı benden büyüktü ve ona saygı ve hürmet göstermem gerekirdi ve ben de öyle yaptım-tam sağa elimi sağa eline uzatmıştım ki(elini öpmek için)..birden o elinde çok ince bir dal belirdi ve onunla ayağıma vurarak:geç otur,dedi.Neye uğradığımı şaşırmış şekilde-ben sadece elinizi öpmek istedim saygıdan-dediğimde:geç otur,dedi(tok bir sesle)-bu arada,çubuk ayağımı acıttıydı.Oturdum Semoşun yanına ve refleks olarak ayak üstüne ayak atarak oturmuştum ki yanlış yaptığımı iştrag ederek ayağımı indirdim ve ellerimi dizlerimin üstüne koydum,çünki şortluydum(ayaklarımın çıplaklığını örtmek için).Ve Semoşa dönüp-hani yavaş yürüyecektin,neden beni beklemedin,neden buraya gelmişin..die peş peşe sorular sormaya başladım ve o sadece-sus-die beni ikaz ediyordu,sonunda sustum-ama karşımızdaki de susuyordu ve sıkılmaya başlamıştım,yine etrafa göz gezdirirken..gözüm zatın solunda olan duvardaki tavana yakın asılı olan yuvarlak saate takıldı-süratle oklar dönüyordu,ilk baktığımda saat öğlen vakti 3-ü gösteriyordu ve dakikada 4-4.30-5_5.30...olup gidiyordu süratle,ne kadar geç kalmışız die düşüğndüm,artık bizi aramaya kalkışırlar ve o zata dedim ki:biz artık gidelim,aya kalkıp Semoşa hadi kalk dedimde-o zat:otur yerine dedi(tok sesle)ve yerime oturduğum anda onda farklı bir şey hissetmiştim,sanki bana şuracıkta-öl-dese,ölecekmişim gibi ve kavradım ki izni olmadan buradan çıkamıyacağımızı ve gözüm yine saate takılmıştı.Bir müddet sessizliğin ardından ne hayet sessizliği bozmuştu:siz farklı giyiniyorsunuz farklı konuşuyorsunuz,dedi-ben de:evet ama ben insan ayrımı yapmam,ırk,renk,din,kültür..yeter ki insan olsun dedim-o sustu.Sonrasında:Tanrıya da inancınız yok dedi-ve bu sözün üzerine ayağa fırladım(bu lafına sinirlenmiştim)ve sözlerimi destekleyen el hareketleriyle de:olur mu,tabii ki (o Tanrı demişse de)Allah var,bir yaradan var,hiç bir şey kendi kendine olmadı ya,evren,insanlar,canlılar,gezegenler..herşey,tabi ki bir yaradan var-ettiği söze sert tepki gösterdiğimde,bana-otur-dedi,ama ben ıtrazımı sürdürünce yeniden-otur-diyerek ikaz etti,ve oturdum yerime,Semoşa baktım,ondan tık çıkmıyor ve ona da içimden kızdım,dilini yutmuş emir kulu gibi oturuyordu orda.Ve yine saate baktığımda gece 12 olmasına 2-3 saati kalmıştı ve endişem artmıştı ki endişem ikiye katlandı-dışardaki haykırışlar yeniden başlamış ve sesler kulağımıza kadar geliyordu,ya bu zat onları dinler de bizi ateşe attırırsa...ve sanki tam 12 olduğunda karar bağılanacakmış gibi gelmişti bana ve o zata yüzümü çevirip dedim ki:biz artık gidelim-otur-dedi,tekrar ettim sözümü-o da:ben izin verdiğimde gidersin,dedi(yine tok bir sesle).Oda sessizliğe büründü,sadece haykırışlar sessizliği bozuyordu ve son olarak o zata dedim ki:ama bizim burada olduğumuzu bilen yok,söylemedik ve şimdi bizi arıyorlardır emniyet güçleriyle kayıp olduk die,ve burayı bulurlarsa nasıl açıklıyacaksınız ki buranın neresi olduğunu ve burayı bulmaları hiç iyi olmaz dedim ve sustum,Semoş ise konuşmam boyunca-sus,sus artık-deyip durdu.Yine bir sessizlik oldu ve öylece oturmak beni sıkıyordu,sıkılmıştım artık,saatlerce boş boş oturmak bana göre değildi,ve gözüm yine saatteydi.Ne hayet-gidebilirsiniz-dedi ve moralim yerine gelmişti.Kalktık ve kapıya doğru giderken duvarın sol köşesinde gözüm bir tartıya benzer birşeye takıldı ve ona doğru yönelirken(ne olduğuna yakından bakmak istedim)Semoş beni kolumdan çekiştirip durdu-bırak,hemen buradan gitmeliyiz,çabuk gidelim-die sinirli şekilde beni çekiyordu,ama ben ona direnerek-buna bakmadan hiç bir yere gitmem dedim ve o nesneye varıp elime alıp baktım..anlam veremedim,yere koyup sağa ayağımla üzerine basmamla..yazıcıymış meerse,yazıcıdan çıkar gibi kağıt çıktı,elime aldığımda defter şeklindeymiş oysa ki ve sayfaladım,göz attım içeriliğine...ve ilk sayfa kendi dilimde yazılı doğumumdan tutun okul hayatıma kadar ve sonrası bilgi,ler yer alıyordu,çok şaşırmış şekilde-ben bunu alacağım dediğimde-Semoş hala ısrarını sürdürüyordu:hemen gidelim,onu alamazsın,bırak diyorum sana...ve beni kapıya doğru çekiştiriyordu-ben ise bunu almadan hiç bir yere gitmem diyordum ve bu esnada sağa omuzumun üzerinden zenci bir adam yüzüme doğru eğilerek sol elini boynumda hissettim,2 parmakla boynumun yanlarından,omirliğe yakın yere bastırdıkça bastırdı-2 topak nokta üzerine 2 parmağı ile çöktü öyle ki sonunda acı duydum ve -aaaa die acıyla ses çıkartırken uyandım.Yatmış olduğum pozisiyonda uyandım,hiç kıpırdamamışım ve boynumda o ağrıyla uyandım ki saniyeler sonra geçti ağırısı ve saate baktım-saat öğlen 3_tü ve ben öğlen 3-te yatmıştım ve anlam verememiştim.Bu rüyayı görmemi tetikleyen sebebi sonrasında bulmuştum evin içinde(kurban bayramından kurban bayramına kadar müddetli bir şeydi ve kurbana 1 ay kalmıştı).Ancak o sorgu sözlerine anlam verebilmiş değilim hala,uyarı olduğu aşikar ama neden -sen-demiyor da çoğunluk kelimesini kullanıyor-siz,sizler-ifadesini kullanıyor,neyi dikkate almam gerekiyor...Yapılanla-orada yaşamış olduklarımı ayrı tuttuğum için,yapılan orada olanı değiştirmez die düşünüyorum ve bu yüzden yorumlayabilecek arkadaşlar olursa sevinirim.Saygılarımla
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)