Bir daha anlatmamaya yeminim var ancak bu yıllar evvel gördüğüm bir rüya olduğu için paylaşıcağım.Kendimi bir tünel içinde buluyorum,tavanı kubbe ve duvarlarıyla birlikte eski dönemdeki ufak kare taşlarla örülü,kubbemsi tünelin sol tarafında aynı taştan döşeli geniş araba yolu var ve sağında aynı taştan döşeli yayalar için dar kaldırım taşı yolu var ve bu yolun üzerinde insan boyunda sıralı camlıkyanlı bitişik dükkanlar var,üzerlerinden tünelin kubbesi gelir.Havada nem ve rutubet kokusu hakim.İzinsiz gelmişiz(yanımda teyzemin küçük görümcesi var,benden 2 yaş küçüktür)ve kaygıyla diyorum ki ona:tamam,dediğin gibi olsun,gelmişken gezelim görelim ancak fazla gecikmeden geri dönmeliyiz,yoksa merak ederler ve polislere haber verirler bizleri aramaları için ve onlara bunu izah edemeyiz.Kaldırımda yürürken vitrindekilere bakıyorum:ilki kıyafet dükkanıydı,sonraki mutfak gereçleri,sıradaki altın kuyumcusu,onu takib eden gümüşçü dükkanı..ve önünde takıla kaldım,gümüşe zaafım var.Yemin ederim ki orada gördüğüm ürünler yer yüzünde yok,öyle ince,zarif,pahabiçilmez eser gibi işlenmişler ki..tarif edilemez ve her daldaki ürünler de öyle,ama asıl tutkum gümüşlerdi.Teyzemin görümcesi-Semoş girmek istemedi,ben yavaş yavaş yol boyu yürürüm sen bana yetişirsin dedi.Tünelin içinde loş ışık var,dükkanların içini aydınlatan ise mumlardır.Yaşlı aksakallı beyefendi tezgahın başındaydı ve tezgah da camdandı.İçindekileri tarif etmek mümkün değil,hayranlıkla seyrediyordum ve şaşkınlıkla.Bana gülümsedi(yüz ifadem onu gülümsetmiş olmalı)ve ne almak istediğimi sordu-sadece bakıyor olduğumu ve hepsi muhteşem olduğunu söyledim(zaten bir tercih yapamıyacağım gibi üzerimde ne bir çantam var ne de param).Çıkacakken bana eşsiz takılardan birini uzattı-yüzük(en çok yüzükleri sevdiğimi biliyormuş gibi…)bunu al,senin olsun dedi(alacak param olmadığını biliyormuş gibi..)çok teşekkür ederek inşallah başka bir zaman alırım,söz,diyerek geri çevirdim,o da en azından bir dene,parmağına tak,sana çok yakışacaktır dedi.Kalbi kırılmasın die-o nadide yüzüğü narince aldım ve parmağıma taktım,ihtişamlığını dile getirerek parmağımdan çıkardım ve kendisine teslim etmeden önce Semoşa gösterebilirmiyim die sordum ve izniyle göstermek için kapıya vardığımda…Semoşu göremedim ve çok çok teşekkür ederek yüzüğü teslim edip dükkandan çıktım ve Semoşu aramaya koyuldum,yolu takip ediyordum,zira yol boyu devam edecekti.Kaldırımın ve dükkanların sırası bittiği yerde yukarıya doğru toprak yol çıkıyordu ve orada kiremit çatılı beyaz evler vardı,bahçeli,çit avlulu ve ağıçlı bahçeler,evler de bir birine yakın sıralanmıştı ve gök yüzü vardı.Ancak Semoş sapmıyacağı için oraya çıkmadım ve ileriye devam etmeye karar vererek karşıdaki kaldırıma çıktım ve durdum,çünki ilerisi zifi karanlık ve hiç bir şey görülmüyordu,sadece tünelin kubbesinin ilerde aşağa doğru(yerin altına)indiği görülüyordu.Durmuş olduğum kaldırımın başında ise bembeyaz mermerden kubbeye kadar dayanan bina vardı.Kaldırımdan araba yoluna inip binaya baktım.Ortasında kapısız diktörtgen giriş kapısı var,önü veranda ve verandaya çıkan bina boyunca uzunlukta 3 merdiven vardı,basamakların üzerinde 2 sütun ve önlerinde 2 adam-biri sağında dieri solunda,beyaz tenli,heybetli,saçsız,üstleri çıplak ve belden aşağa beyaz peştemalı,ellerinde (girişi engellemek için)demirden uzun mızrakları vardı ve bana hiç bakmıyorlardı,heykel gibi duruyorlardı ama etten ve kemiktendiler.Binanın tümü ve tüm detayları da bembeyaz mermerdendi veya beyaz granittendi,parlaktı.Kapı girişinden mum ışığı yansıyordu.Semoş buraya girmiş olamaz diyordum ve soluma baktım…zifi karanlık ve kubbenin eğilimi olduğu yerden aralıklı ateş yalım parlamaları geliyordu ve….aaaaa,orası cehennem,die aklımdan geçirdiğim an ahirette olduğumu anladım ve o esnada o zifi karanlıktan sesler yükseldi(erkek,kadın,çocuk sesleri haykırıyordu):Yakın onları,onlar bizden değil-ve o vakit zifi karanlığın içinde insanları gördüm-önde çocuklar,arkalarında kadınlar ve onların arkasında da erkekler,yaşlısı genci ordaydı-gölgeler halinde.Ürktüm,bu haykırış dinmiyordu ve en iyisi mi binaya girmektir dedim ve üstüme baktım:üzerimde uzun kollu siyah blüz ve altımda mavi şort ve ayaklarım ise yalın ayak-kıyafetim uygun değildi,girmeme izin vermezlerdi ama artık Semoşun içerde olabileceğine de emindim ve şansımı denemeye karar vererek basamaklara yöneldim muhafızların yüzlerine bakarak.Tepki göstermediler ve ben de çıkabildim ve içeriye girdim.