Sut Tuketimine Dikkat

Bu konu Haydar tarafından 12 sene önce açıldı, 545 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
Haydar
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 215
Yanıt Sayısı: 1140
12 sene önce

Sütü neden tüketmemeliyiz… Son yıllarda beyin ile ilgili hastalıklarda muazzam bir artış var; hem de bir yığın nöropsikiatrik ilaçlara rağmen. Birçok nöroloji uzmanı ve psikiatr maalesef beslenme ve nöropsikiatrik hastalıklar arasındaki ilişkiyi bilmemekte, bilenlerin çoğu ise bu ilişkiyi yeteri kadar önemsememektedirler. Uz. Dr. Güçlü Ildız bu bağlamda diğerleriniden çok farklı bir nörolog. Bültenimizin bu sayısını Ildız’ın sitesinde yayınlanan önemli bir yazıya ayırdık.Organik Beynin TedavisiBeyin organik yönden iyi durumda olması için doğal beslenmeli, düzenli spor yapmalı, toksik olan maddeler uzaklaştırılmalıdır.Beslenmeİnsanlar tarafından bozulmamış doğal ortamlarında yaşayan hayvanlar insanlar kadar kronik hastalıklara yakalanmıyorlar ise sağlığımızı korumak için öncelikli hedef doğal beslenmek olmalıdır. Yemek istediğiniz besin maddesi doğada olduğu halde, işlenmemiş ise sorun yoktur. Bu amaçla meyve ve saf meyve ile hazırlanan ürünler dışında şekerli tüm besinler ile unlu ürünler diyetten çıkartılmalıdır.Çocukluk döneminde edinilen beslenme alışkanlıkları, beyinde yer alan kazanç sisteminin gelişiminde ve bağımlılıkların oluşumunda önemli etkiye sahiptir. Örneğin şeker, beyin kazanç sistemi üzerine olan “artırıcı” etkisiyle beyin ön bölge duyarlılıklarını geçici olarak düzelterek rahatlatıcı etki verir. Bu özelliğiyle bağımlılığa neden olur. Diğer taraftan şeker, allostaz (Vücudun normal çalışma durumun bozulması) sistemini güçlendirici özelliğiyle de zararlı olur.Tatlı ihtiyacınızı doğal olan besinlerden karşılayın. Tüm yaş ve kuru meyveler doğaldır.Doğal beslenme yöntemi; bitkisel ağırlıklı, hayvansal yağ ve protein katkılı olmalıdır. Et ürünleri yanında mutlaka sebze ve yeşillikler bulunmalıdır. Et tüketimi sınırlı olmalı, buharlı pişirme yön-temleri tercih edilmeli, pişirirken yakılmamalıdır.Doğada yağlar et ve sebze ile birlikte bulunur. Doğallık referans alındığında yağlar sebze ve et ile alındığında faydalı, unlu mamüller ve şeker ile alındığında zararlıdır.Etin beyni uyarıcı, yağın rahatlatıcı etkisi vardır. Bu nedenle dengeli alınmalıdır. Her et yemeği yanında mutlaka sebze olmalıdır. Kuzu eti tercih edilmelidir.Başta karabiber olmak üzere baharatların birçoğu beyin ön bölgesini uyararak doğal “doping” etkisi yapar.Üzüntü, kızgınlık, yorgunluk gibi stresli durumlarda canınız ne yeyip içmek istiyor ise biliniz ki beyninizin düşmanı o’dur. Sıklıkla şeker, kahve ve sigara isteklerin başında gelir.SütHer canlının sütü bebeğine özeldir. Bu özellik, türünün farklı olmasından kaynaklanır. İnsan için bu farklılık, üstün olan beyin özellikleriyle ilgilidir.Doğduğumuz andan itibaren gıda olarak aldığımız ilk besin, süttür. Doğal olan budur. İnsan yav-rusu en az 1 yıl anne sütü almalıdır. İlk 6 ay su almadan sadece anne sütü yeterlidir. Anne sütü içe-riğinde bulunan maddeler, bebeklerin beyin gelişimi için gereklidir. Hayvanların sütleri bu ihtiyacı karşılayamaz.İnek sütü, pastörize-homojenize edilerek mikroplardan arındırılması amaçlanır. Bu işlem sırasın-da, sütün sindirimi için gerekli olan kimi maddeler kaybolur ve yararlı bakterilerde ölür. Her gıda ürünü gibi süt de doğal yapısıyla, bir bütün halinde alınmalıdır. Pastörize edilmiş ve yağ içeriği azaltılmış süt, doğal değildir.Pastörizasyon işlemi tüm bakterileri öldüremiyor. Örneğin; Paratifo B, büyük ve küçükbaş hayvanlarda %40 oranında bulunan bir mikroptur (basil). Hayvanlar bu mikrobu taşıyor ve insanlara bulaştırıyor. Önemli bulaştırma yolu ise pastörize olan sütler. ABD’nde her 100 süt kutusunun 3’ünde bu mikroba rastlanmış1. Bu oran ülke gelişme düzeyi azaldıkça artıyor. ABD Tarım Bakanlığı verilerinde, bu mikrop ile hayvanlarda %22-40 oranında bir çeşit barsak iltihabı geliştiği, aynı tür iltihabın insanlarda görülen Kron (Chron) hastalığına eşdeğer olduğunu belirtiliyor. Diğer bir yayın, paratifo B enfeksiyonun Crohn hastalığı ile yakın ilgisi olduğunu belirtiyor.2Çocuklarımızın içerek büyüdüğü, temel besin maddelerinden biri olarak kabul edilen ve pastörize edildiği halde hastalık bulaştırabilen sütün; ömür boyunca sürebilen barsak enfeksiyonuna ve beyin hastalığına yol açma olasılığı bulunuyor. Nöroloji bilim dergisinde, paratifo B enfeksiyonunun beyinde hastalıklara yol açabileceği konusunda bir makale yayınlanmıştı.3Doğal ortamında inekler, yeşil bitkiler yiyerek beslenirler. Ancak besi çiftliklerinde yedikleri besinler çoğunlukla ot değil, hububatlardır. Yenen tek tip besin maddeleri; süt içeriğini değiştirir, doğallığını bozar.Süt üretiminin mekanik hale gelmesi, hayvan sağlığı için kullanılan ilaçlar, süt üretimini arttıran hormonlar, hayvanların beslenme tarzı, dar alanlarda beslenmeleri sonucu bulaşıcı hastalıklara kolay yakalanmaları ve bunu süte bulaştırmaları, pastörizasyon işlemi ve diğer işlemler, doğal ol-ması gereken süt üretim zincirini bozan halkalardır.İnek sütü ile ilgili yapılmış bilimsel çalışma sonuçlarını gözden geçirelim:Sütün, alerji, astım, uyku bozuklukları ve migren hastalıklarının gelişmesinde önemli rolü olabilir.4,5Sütün; kan kaybı, çocuklarda şeker hastalığı, kalp hastalıkları, damar hastalıkları, artrit, böbrek taşı, depresyon, sinirlilik hali oluşmasında katkıları vardır.6Süt; çocukların en az %50’sinde gıda alerjisine neden olur. Çocuklarda görülen alerjik durumlarda sadece süt alımının kesilmesi ile belirgin fayda sağlanır.7Hazır mama ile beslenen bebeklerde 3 ay içinde, vücudun süte karşı antikor ürettiği görülmüş.8,9 (Vücut; süt ürünleri içeren mamanın içeriğinde bulunan kimi maddeleri, zararlı olarak görüyor ve onlara karşı antikor üretiyor)Yukarıda yer alan örnekler alerji kökenli hastalıklar için verilmiştir. Sütün zararlarını konu eden bilimsel yayınlar, bir kitap oluşturacak kadar çoktur.Tablo’da, tüketilen kalsiyumdan zengin süt proteinleri ile 55-64 yaş arası ölüm oranları karşılaştırılıyor. Kalsiyumdan zengin süt proteinleri tüketim oranı arttıkça, ölüm hızı da artıyor (peynir hariç tutulmuş).İşlenen, doğal özelliğini kaybeden; doğal yaşam alanı dışında yaşayan, doğal beslenmeyen ve hormon, ilaç gibi maddelere maruz kalan hayvanlardan elde edilen süt sağlıksızdır.Tablo İlk sütunda ülkeler, 2.sütunda ölüm hızı, 3. sütunda tüketilen süt oranı yer alıyor.Sütün sağlıksız yönü mikroorganizmalar tarafından adeta doğal ilaca dönüştürülüyor. Süt ne kadar sağlıklı ise ürünleri de o oranda sağlıklı. Süt yerine tereyağı, yoğurt, peynir gibi ürünlerini tüketmek daha akılcı olacaktır.Country Mortality RatePer100,000Age 55-64 Consumption of calcium-rich milk protein (excluding cheese)Finland 686 37.8 gramsIreland 692 29.3 gramsDenmark 568 22.8 gramsNorway 560 25.1 gramsUnited States 421 15.8 gramsGermany 366 13.9 gramsItaly 268 8.7 gramsPortugal 208 6.3 gramsJapan 63 4.4 gramsInternational Journal Cardiology 33: 19, 1991Suİçerdiği eser elementler nedeniyle suyun, vücudumuzun dengesini korumada önemli yeri vardır. Hem sağlık hem de hastalıkları önleme açısından sudaki magnezyum içeriği kalsiyuma eşit olmalıdır.10 Ülkemizde satılan hazır suların çoğunda ne yazık ki bu oranı bulmak olası değildir. Vücudumuzdaki magnezyum’un ne kadar olduğu (kandaki düzeyi) değil, kalsiyuma oranının ne olduğu önemlidir. (Magnezyum vücudumuzda kalsiyum ile sürekli yarışma halindedir. Beslenme ya da tıbbi tedavi İle alımı artan kalsiyum, kolesterol ile birleşerek damar tıkanıklığına yol açmakta, beyinde birikerek yapısını bozucu etkileri olmakta, eklemlerde birikerek kireçlenmeye neden olmakta, böbrekte taş oluşumu artmakta, kas gerginliğini arttırıp ağrılara yol açmaktadır)11-16 Yapılan bir araştırmada, günlük alımı kalsiyum lehine olan Kuzey Avrupa ve Yeni Zelanda da kalp krizi görülme oranının, günlük alımı magnezyum lehine olan Portekiz ve Japonya’ya göre çok daha fazla olduğu saptanmıştır.Dışarıdan alınacak magnezyum desteği birçok yakınmanın önlenmesine katkı sağlayacaktır. Ancak bu konuda da bir sıkıntı vardır. Kimi magnezyum ilaçlarının, yapısı nedeniyle mide ve barsak emilimi kısıtlıdır. Bu nedenle alınan magnezyum destekleri yetersiz gelmekte, hekimlerde magnezyuma karşı güvensizlik oluşmaktadır. Magnezyum oksit’in emilimi çok azdır. İdeal destek magnezyum oksit dışında diğer preparatlardan alınabilir.Doğal ilaçlar ve beslenme destekleriAdaptojenler (vücudun çevresel faktörlere adapte olmasını sağlayan durum), diğer bir değişle uyum sağlayıcı doğal maddeler; allostaz (Vücudun normal çalışma durumun bozulması)sistemini durdurmak, homeostaz (Vücudun normal çalışma durumu) sisteminin etkinliğini sağlamak için kullanılır. Her ülkenin kendi kültürel geçmişine bağlı olarak geliştirilen geleneksel tıbbi uygulamalarda, bitkilerin ve diğer doğal maddelerin faydaları yakınmalara göre sınıflandırılmıştır. Günümüzde allostaz tedavilerinde öngörülen bitkiler, kökeni ve biyolojik etkileri (antioksidan, norotropik, nitrik oksit, afrodizyak, fitosterol, oksilipin) yönünden sınıflandırılmaktadır. Uyum sağlayıcı doğal besin maddeleri genellikle birden çok biyolojik etkinlik gösterirler.Örnek olarak verilebilecek kimi adaptojenler; alfa lipoik asit, vitaminler, koenzim Q10, ve kara üzüm çekirdeği; etkinliği kanıtlanmış uyum sağlayıcı özelliği olan doğal maddelerdir.Koenzim Q10Mitokondri, hücresel düzeyde enerji ihtiyacını karşılayan, hücre içi bir organdır. Mitokondri zarında, canlılarda evrensel bir enerji kaynağı olan ATP bulunur. ATP işlevi, vücudun genel çalışmasını düzenleyen nöroendokrin sisteminin çalışmasında ve hücre içi artığı olan serbest radikallerin uzaklaştırılmasında çok önemlidir. Hücresel solunumun yani oksijenin hücre içi kullanımında gene ATP gerekir. Ayrıca serbest yağ asitlerinin hücresel kullanımında ATP elzemdir.L-karnitin, koenzim Q10, kreatin, karnosin, magnesyum ve vitaminler; ATP etkinliğinde görev alırlar. Bu maddelerin hastalığa (allostaz) ve yaşa bağlı olan azalmaları sonucu hücresel düzeyde bozulmalar meydana gelir.Koenzim Q10; Et ve deniz ürünlerinde az oranda bulunur. ATP’nin % 95 etkinliğinden sorumludur.Sağlıklı hücreler, ihtiyaç duydukları koenzim Q-10’i kendileri üretirler. Bir çok kimyasal madde (ilaçlarda dahil olmak üzere, özellikle kolesterol düşürücü statinler), hastalık durumu ve yaşlanma; koenzim Q10 üretimini azaltır ve hücresel bozulmayı arttırırlar.Son yıllarda dışarıdan beslenme desteği ile alınımı olanaklı olan koenzim Q10, modern yaşamın vazgeçilmez ihtiyacı olma yolundadır. Yüksek dozlarda bile alınımında bir sorun bulunmamaktadır.Koenzim Q 10’un bilinen yararları 17-19 :1-Yaşlanmayı yavaşlatıcı etkisi vardır (Alzheimer ve Parkinson hastalıklarında önerilir)2-Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir,3-Kalp krizlerini ve aritmileri önlemekte etkisi vardır.4-Antioksidasyon etkisi vitamin E’ye göre 50 kat fazladır.5-Hastanede kalış süresini kısaltır.6-Kalp ilaçlarından beta blokerlerin yan etkilerini büyük ölçüde ortadan kaldırır.7-Diyabetli hastaların genel durumunu düzeltir. Komplikasyonları engeller.8-Strese karşı etkilidir.9-Uzun süre kullananlarda inme riskini azaltır.Lipoik asitHücre içindeki kimyasal olayların hızını arttıran organik maddelerdir. Hücre yapı ve işlevlerinin bozulmasıyla ortaya çıkan bozuklukların düzeltilmesinde kullanılır. Özellikle şeker hastalığının sinirlerdeki hasarını önleyici etkisiyle ön plana çıkmıştır. Balık yağı ile birlikte Alzheimer hastalığına faydası olduğu20,21, sinir hücresi koruyucu özelliği nedeniyle beyin çalışma duyarlılığına azaltıcı etkisi olabileceği22,23, hatta kanserli hücre büyümesini durdurucu etkisinin olduğu bildirilmiştir.C vitamini 24-28Kimi hayvanlar, kendi C vitaminlerini vücutlarında yaparlar. İnsanlarda kanda bulunan şekeri karaciğerde C vitaminine dönüştüren enzim sistemi, gen mutasyonu nedeniyle bozulmuştur. Bu nedenle C vitaminini dışarıdan almak zorundayız.Ancak, basit şekerin rafine edilmesiyle başlayan doğa dışı beslenme biçimi, C vitamini ihtiyacını arttırmış; artan ihtiyacı karşılayacak oranda alınamaması sonucu, kimi hastalıkların gelişimini kolaylaştırmıştır. Sigara içilmesi, fazla güneş altında kalma, kullanılan ilaçlar, çocukların büyüme dönemleri, hastalıklar ve nekahat dönemleri, hamilelik, alerji ve virüs enfeksiyonlarında C vitamini ihtiyacı artar.Besinlerde bulunan C vitamini, demirin vücuda girmesini kolaylaştırır. Kanda hemoglobin düzeyi düşük olanlar ve düzenli regl gören kadınların C vitaminine fazladan ihtiyaçları vardır.C vitamini yokluğunda histamin düzeyi tahminen %40 artar ve alerjik olayların gelişmesine yol açar.C vitamini suda eriyen ve vücutta depo edilemeyen bir maddedir. Besinlerle alınan C vitamininin vücutta kalış süresi 1 saattir. Bu nedenle çok sık alınması gerekir. Yetersiz dozda ve ender olarak alındığında faydası olmaz. Çok yüksek dozda alındığında bile bir yan etkisi yoktur.Kimi hayvanlar, kendi C vitaminlerini yapamazlar ama besinlerle ortalama günlük 2000-5000 mg C vitamini alırlar. İnsanlarda görülen çoğu hastalıkların doğal ortamda yaşayan hayvanlarda görülmemesinin bir nedeni de C vitamini eksikliği olabilir.C vitamini, ana karnındaki bebekleri beyin hasarından koruyan folik asidi, aktif ürünü olan folinik aside dönüştürür. Folinik asit, beyin yaşlanmasını arttıran homosisteinin beyne zarar vermesini önler.Günlük ortalama aldığımız C vitamini 100 mg.’dır. Bu miktarın en az 600 mg olması gerekir.Son çalışmalar, C vitamininin damar sertliğini önlediğini, kalp ve beyin damar tedavilerinin C vita-mini ağırlıklı olması gerektiğini bildirilmiştir.Nagoya Üniversitesinde yapılan bir çalışma, 6 ay boyunca günde 600 mg C vitamini alımı ile yüksek tansiyonu olan 67-83 yaş arasındaki insanların tansiyon değerlerinin 16-18 mm hg azaldığı bil-dirilmiştir. Bu sonuçlar tansiyon düşürücü ilaçlardan daha başarılıdır.Vitamin C yeşil sebze ve çoğu meyvelerde bulunmaktadır. Bunları tüketmemize rağmen yetersiz kalabilirler. Çünkü vücudun C vitamini ihtiyacı artmıştır. İhtiyacı arttıran asıl neden, doğal olmayan beslenme biçimi ve yaşam koşullarıdır.Kara üzüm çekirdeğiİçeriğinde bulunan proantosiyanidin maddesinin etkisiyle artmış allostaz etkisini azaltıcı özelliği bulunmaktadır. Kan basıncını düzenlediği, kolesterol düzeylerini normale döndürdüğü, kanı sulandırdığı, damar sertliğini önlediği bilinmektedir29,30. Kara üzüm çekirdeği içinde bulunan diğer bir madde, polyphenol (resveratrol), kanser hücrelerinin gelişimini önlediği bildirilmiştir31.Kara üzüm çekirdeğinin antioksidan özelliği nedeniyle beyin duyarlılıkların düzeltmesi yönünden hücre fonksiyonlarını koruyucu etkisi vardır32-35.Son yıllarda giderek artan oranda beslenme desteği, adaptojen ya da herb adı altındaki ürünler piyasaya çıkmaktadır. Doğal ürünlerin en büyük sorunu dayanıklılıktır. İlaçlar gibi sabit yapıda olmadıklarından etkinlikleri kolayca azalabilir. Harvard Üniversitesi tarafından yapılan bir araştırmada Amerikan piyasasında yer alan ürünlerin etkinliklerinde önemli azalmalar saptanmıştır. Beslenme desteği ürünlerinin etkinlikleri, Sağlık Bakanlığı laboratuarlarında sadece ruhsat aşamasında değil, piyasadan rastgele alınacak örneklerin sürekli araştırılması gerekir.Adaptojen maddelerin etkinlikleri ilaçlarla karşılaştırılamaz. Çünkü ilaçlar saflaştırılmış, doğal olmayan maddelerdir. Adaptojenlerin etkisi yavaş, uzun süreli ve kalıcıdır. Allostaz etkisiyle hastalığın bazen yıllar içinde geliştiği düşünülürse, adaptojen maddelerin etkilerini ilaçlar kadar hızlı beklememek gerekir.Fosfatidil serin36-38Beyin hücrelerinde şekerin kullanılmasını kolaylaştırıcı etkisi ve öğrenme, bellek işlevleri gibi önemli beyin işlevlerini düzenleyici özelliği olması nedeniyle önemi son yıllarda ortaya çıkan ve besin desteği olarak kullanılabilen doğal bir maddedir. Beyin anormal çalışma özelliklerini düzeltmek için kullanılan çeşitli hastalıklara (dikkat eksikliği, öğrenme güçlüğü, unutkanlıkla giden klinik durumlar vb.) etkili oluğu gösterilmiştir.ALINTI…

BAHOZ
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 120
Yanıt Sayısı: 380
12 sene önce
Süt yerine yoğurt Yoğurt yerine ayran içiniz hatta içine z.yağı koyup tüketiniz
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)