Dursun Ali Erzincanlı Şiirleri

Bu konu ask tarafından 11 sene önce açıldı, 774 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
ask
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 6
Yanıt Sayısı: 62
11 sene önce

Forumda göremedim gerçekten şaşırdım 🙂 Elimden geldiğince şiirlerini ekliyeceğim sizlerde ekliyebilirsiniz 🙂 40 Yaşındasın Rahmetini umarakGünahkar bir dille;Allah Azze ve Celle Ya Rasulallah,Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,Kalbimizden seyrediyoruz seni. İşteBir yaşındasın,Beni Sa’d yurdundasınSana süt anne olmadı kadınlarBu yüzden dargın bulutlarBir damla yağmur indirmiyorKıtlık hüküm sürüyor Beni Sa’d yurdundaMinicik bir bulut var gökyüzündeSana aşık…Ayrılmıyor başucundanVe insanlar yağmur duasında…Hz.Halime kucağına alıyor seniYüzünde bir gölgelik…Seni güneşten korumak içinOysa minicik bulut gökyüzündeSana meftun, sana kilitli…Ve dua eden rahibin kucağındasınDünyalar güzeli gözlerine bakıyor rahipKıtlığı da unutuyor, yağmuru da, duayı daAma sen unutmuyorsunUğruna canlarımız feda o gözlerinle gökyüzüne bakıyorsunO minicik bulut ilişiyor bakışlarınaBüyüyor, büyüyor…Sonra nazlı, nazlı yağmur damlaları iniyor buluttanFakat çoğusu bilmiyor yağmurun geliş sebebiniÇoğusu bilmiyor seni… Altı yaşındasınMedine-i Münevvere yolundasınYanında aziz annen ve Ümmü EymenYetimliğini hissediyorsun baba kabristanındaSonra yolda, Ebva’da öksüzlük karşılıyor seniMekke’ye annesiz giriyorsunAbdulmuttalip bir başka seviyor seniEbu Talip bir başka seviyor Ya RasulallahMekke çocukları annelerine seslenirler miydi senin yanındaOnlar anne deyince sen yere mi bakardınMekke rüzgarları kaç gece gözyaşlarını taşıdı Ebva’yaKaç gece anne diye hıçkırdınEfendim!Senin yerine de anne dedik annemizeSenin yerine de baba dedik Yirmi beş yaşındasınVe bambaşkasınKimse sana denk değilŞefkat yayıyor kokunGüven veriyor sesinSen Muhammed-ül Emin’ sin Otuz üç yaşındasınDalga dalga rahmet var Otuz beş yaşındasınHadi gel bekletme yarİniltiler çalıyor kapısını göklerinHadi gel bekletme yarSinesi çatlayacak Rasul bekleyenlerin…Hadi gel ey Yâr!Nurdağına davet var İşteKırk yaşındasınHira Nur dağındasınCibril iniyor göklerdenVe nokta nokta her yerden salat, selam yükseliyorSen kâinatın yüreğinden hasretle kopan ‘ Ah! ‘ sınKaranlık gecelerimize sabahsınSen NebiyullahsınSen HabibullahsınSen Rasulullahsın Niye incittilerki seni sultanımNiye işkence yaptılarki sanaEbu Talip öldü diye mi bu pervasızca saldırılarHimayesiz kaldın diye miKabe’deki ağlayışın geliyor gözümüzün önüne‘ Amca yokluğunu ne çabuk hissettirdin ‘ diyişinHaremde namaz kılışın geliyor aklımızaBaşına pislikler saçılıyorBaşlar feda o mübarek başınaNasipsizler sana bakıp nasıl da gülüyorlarBiri koşuyor Mekke sokaklarından sana doğruBiri koşuyor ama sanki yere inmiş Arş-ı Âla‘ Bu koşan kimdir ‘ diye bir soru dolaşıyor boşluktaBu koşan kim?Ve cevap veriyor biri:Muhammed’ in kızı Fatımatüz-ZehraVelilerin anası…Yüzünü gözünü siliyor biricik kızınSana yeryüzünde en çok benzeyenGülmesi sen, ağlaması sen‘ Ağlama kızım ‘ diyişin geliyor aklımızaNiye çıkardılar ki yurdundan seniHimayesiz kaldın diye miOnlar bilmiyorlar mıydı seni himaye edeniSeni yetim bulup barındıranıSeni alemlere rahmet kılanıOnlar deli diyorlardı sana, sen susuyordunMecnun diyorlardı, şair diyorlardı, sen susuyordun‘Seni bizim elimizden kim kurtaracak’ diyorlardıSen,Sen ‘ Allah! ‘ diyordunAllah Azze ve CelleSemayı haşyet kaplıyorduSen ‘ Allah! ‘ diyordunArş-ı Âla titriyorduBedir’ de ‘ Allah! ‘ diyordunÜç bin melek iniyordu alaca atlardaYüz yirmi beş bin sahabi:‘ Anam babam sana feda olsun ‘ diyordu Ya RasulallahMedine-i Münevvere sokaklarında yürüyordunNeccar Oğulları’nın küçük kızları seni görünceSevinçten ne yapacaklarını bilememişlerdi‘ Beni seviyor musunuz ‘ diye sormuştun onlara‘ Seni çok seviyoruz Ya Habiballah ‘ demişlerdiSen de:‘ Allah biliyor ki ben de sizi çok seviyorum’ demiştinBu gün yaşayan gençler varNeccar Oğulları’nın kızları diğil belkiAma seni onlar da çok seviyorGözyaşlarından belli ki seni canlarından çok seviyorlarSenden başka kimseleri yokAllah biliyor ki sen onları da çok seviyorsun Altmış üç yaşındasınRefik-i Âla duasındasınSenin için siyah yünden çizgili bir cüppe dokunmuştuKenarları beyazdıOnu giyerek ashabının yanına çıkmıştınVe mübarek ellerini dizine vurarak:‘ Görüyor musunuz ne kadar güzel ‘ demiştinMeclisinde bulunan biri sana seslenmişti:‘ Anam babam sana feda olsun ya Rasulallah, onu bana ver ‘Niye istemişti ki senden sevdiğini bile bileİstendiğinde katiyyen ‘ hayır ‘ demediğini bile bile‘ Peki ‘ dedin o zataVe sen yine yamalı, eski cübbeni giydinDostuna kavuşmana bir hafta kalmıştıAynı cübbeden yine yine diktirdilerAma giyinmek nasip olmadıHaberler uçurmuştun Ebu Hureyre’ nin diliyle:‘ Benden sonra öyle kimseler gelecek ki, keşke peygamberi görseydik de ne malımız ne de evladımız olsaydı diyecekler ‘Ve Hz. Enes ile paylaşmıştın özlemini‘ Beni görmedikleri halde bana iman eden kardeşlerimi görmeyi çok isterdim’ Sultanım!Ey Medine minberinde ‘ ümmeti, ümmeti ‘ diye hüznü giyen sevgiliEy Mekke mihrabında alemler hesabına ‘ Allah! ‘ diyen sevgiliBize lütfu ilahi bahşedilen kapına diz çöktük, bey’ at ettikRabbinden bize ne getirdi isen amennaDuyduk, itaat ettik Ya RasulallahSen hâlâ kırk yaşındasınVe hâlâ ümmetinin başındasın… :: Uhud::..Günlerden cuma…Uhut’a gelenler var.Medine yolu toz duman…Uhut’a gelenler var.Bir dağılsa da şu hava,Görsek Medine-i Münevvere’den Uhut’a gelenleri.Bir görsek Allah Rasulü’nüVe eroğlu erleri…Bakın göründüler işte;Atının üzerinde evrenin efendisi!Cihanın gözbebeği!Uhut’un sevgilisi!Sağında ve solunda ashab-ı güzinÖnündeyse iki üveyk yürüyor;Biri Sad bin Muaz,Diğeri Sad bin Übade.Allah’ım bu ne edepAtlarının bile başı yerde…Bakın şu iki gence!İkisi de onbeşinde…Şu kısa boylu olanı Rafi’ bin Hadic!Parmaklarının ucuna basıyor kiBoyu uzun görünsün!İyi ok attığı söyleninceİzin veriyor efendimiz.Diğer gençse Semüre bin Cündüp…Ağlayarak peygamberinin yanına gidiyor.Ya rasulallah! diyor,Rafi’ye izin verdiniz. Bana niye izin yok?Ben rafi’yi güreşte yeniyorum.Efendimiz tebessüm buyuruyorlar.Ve bu iki ana kuzusuna güreş tutturuyorlar.Semüre Rafi’yi yenince güreşte,Fahr-i kainat ona da izin veriyor.Günlerden cumartesi…Uhud’a gelenler var.İşte Ayneyn Tepesi-Okçular Tepesi-Başlarında Abdullah bin CübeyrSultanı dinliyorlar.Düşmanı yendiğimzi görsenizdeSize haber vermedikçe, adam göndermedikçeYerlerinizden ASLA ayrılmayın!Kuşların cesetlerimizi kapıştıklarını görseniz dahiBen size adam göndermedikçeYerlerinizden asla ayrılmayın!İki ordu da hazır…İki ordu da harp nizamında…Ve Uhud’un kalp atışları dışında yeryüzü nefes bile almıyor!Sessizliği bozan Kureyş’in Sancaktarı’dır.Söylediği her söz küfür kokulu…Benimle çarpışmaya er meydanına kim çıkar!Bu bir meydan okumadır.Cevapsa bir çift ayak sesi…Gözler Uhud toprağında yürüyen bu ayaklarda…Kime ait bu adımlar ki bastığı toprak ‘ALLAH’ diyor!Ve Esedullah namıyla Hz. Ali(R.A.) yürüyor.Birkaç saniye, bir tek hamle…ALLAH’ın(C.C.) Arslanı dimdik ayaktaKureyş’in sancağı ise yerde…Ardından bir başkası yükseltiyor sancağıAma bilmiyor ki bu defa kim var Uhud meydanındaGökyüzünde yıldırımlarYeryüzünde Hamza var.Asıl şimdi başladı Uhud’un türküsü.Tam üç katı düşmanla Peygamber(A.S.M) ordusuGöz göze ve diş dişe.Uhud’da yiğitler var.İşte: Ebu Lücane…Kılıcın üzerinde bir yazıKorkaklıkta arİlerlemekte şeref var!İşte: Musab bin Umeyr…Zırhını giyininceNasılda Peygamber’e(A.S.M.) benziyor.Ve döne döne savaşan Hz. Hamza…Ben Allah’ın(C.C.) Arslanı’yım diyor!Ebu Katade’ye bakın.Bakın bir ok fırlıyor müşrik yayındanBir havayı yara yara geliyor.Hedefte Rasulullah(A.S.M.) var.İşte: Ebu Katade…Okun Fahr-i Kainat’a(A.S.M) doğru gittiğini görünceALLAH’ı(C.C.) andı önceVe uzattı başını!Ok Katade’nin gözüne saplandı.Uhud’da yiğitler var…Şirk ordusunu bozguna uğratan…Ömer bin Hattab’a bakınGözleri çakmak çakmak…Ama telaş var yüzünde Hz. Ömer’in(R.A.)Bu ne hal ey Ömer…Düşman hüsran yaşarkenZafer kaznılmışkenBu ne hal ey koca Ömer!Niçin okçular tepesine bakıyorsun?Neler oluyor orda?Niye iniyor okçular Ayneyn Tepesi’nden?Allah Rasulü(A.S.M) haber vermeden niye iniyorlar?Ey Abdullah bin Cübeyr!Durdursana okçuları!Durun, Allah(C.C.) aşkına durun!Arkanızdan düşman geliyor, inmeyin yerinizden.Sahabe sendeliyor inmeyin yerinizden.Kainat yalvarıyor inmeyin!Sultanlar Sultanı’nı(A.S.M) incitecekler, inmeyin! Peygamber(A.S.M) ordusu iki ateş arasında…Efendimizin(A.S.M) etrafında on beş sahabe…Bakın, mübarek elleri Rasulullah’ın(A.S.M.)Yüzüne kapanıyor!Kainatın affı için semaya kalkan ellerŞimdi kan içinde!Yetiş Ey Ebu Ubeyde!Nur saçan yüz kan içinde! Zaman donuyor sanki,Ve dudaklarının arasından birşey düşüyor.Kıpkırmızı bir yakut gibiPeygamberin(A.S.M.) mübarek dişi!Uhud Dağı’nı bir titreme alıyor.Zaman donuyor sanki,Ve gökler yırtılıyor!Uhud Dağı’nı bir titreme alıyor!Kimse Uhud’a ilişmesin.Çünkü bir ses geliyor altı yerden!Muhammed’in(A.S.M.) dişi yere düşmesin!Ve Cibril-i Emin yaratıldığı günden beri,En hızlı inişiyle iniyor!Çünkü altı yönden bir ses geliyor!Yere düşmesin Muhammed’in(A.S.M.) dişi! Kara bulutlar çöktü Uhud’a!Bir ses ortalığı velveleye verdi:Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!Muhammed(A.S.M.) öldürüldü!‘Eğer O(A.S.M.) öldürüldüyse ben niye yaşıyorum! ‘Diyen Enes bin Nad atıdı küfrün alevleri arasına!Artık yaşlı gözler Sevgili’yi(A.S.M.) arıyor.Kab bin Malik Hz. sesi duyuldu:‘Rasuluh(A.S.M) yaşıyor,Allah(C.C.) ‘ın Rasulü(A.S.M.) yaşıyor,Onu(A.S.M.) miğferinin arasından ışıl ışıl parlayan gözlerinden tanıdım.Habibullah(A.S.M.) yaşıyor.Onu(A.S.M.) şefkat dolu gözlerinden tanıdım.’ Ashab-ı Güzin’in sevincine bir bakın!Uhud’un sevincine bir bakın!Hz.Hamza duydu ya bu yeter!Rasulullah(A.S.M.) yaşıyor ya bu yeter!Yine daldı Hamza Kureyş’in dalgalarına!Ama savaşırken bir ara sendeledi Hamza.Ve boşlukta bir mızrak belirdi.Ey Hamza! Uhud’u her anışımızda kaç mü’min girmek ister mızrakla senin arana?Kaç mü’min keşke ben öleydim, keşke mızrak benim sineme saplansaydı der?Ama Şehidlerin Seyyidi sensin!Şehidlerin Efendisi sensin!Uhud’da şehidler var…Şehidlerin Seyyidi Hamza var Uhud’da!Rasul-i Zişan’ın(A.S.M.) gözlerinden boşalan yaş,Hamza’yı yıkar gibiydi!Fahr-i Kainat(A.S.M.) hiç bu kadar elem duymamıştı!Hiç bu kadar üzülmemişti!Ve amcasına hiç böyle seslenmemişti:‘Ey Rasulullah’ın(A.S.M) amcası Hamza;Ey Allah(C.C.) ‘ın ve Rasulü’nün(A.S.M) Arslanı Hamza;Ey hayırlar işleyen Hamza;Ey Rasulullah’a(A.S.M) koruyucu olan Hamza;Allah(C.C.) sana rahmet etsin!Eğer senden sonra yas tutmak gerekseydi;Sevinmeyi bırakıp sana yas tutardım! ‘Ve bir ayet yankılanıyor Ahzab dağında:(Bismillahirrahmanirrahim-Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla!)‘Mü’minlerden öyle yiğitler vardır ki,Onlar Allah(C.C.) ‘a verdikleri sözde sadakat gösterdiler.Onlardan bazıları şehid oluncaya kadarçarpışacağına dair yaptığı adağını yerine getirdi.Kimisi de şehid olmayı bekliyor.Onlar verdikleri sözü asla değiştirmediler.’ MİRAÇ Kapatın gözleriniziVe karanlığı seyredin.İşte böyle bir gece.Mekke’de bir geceYorgunluk havadaGariplik sudaSimsiyah bir sessizlikUyku bile uykuda.Kâbe’nin hatîm kısmındaYanı üzre yatan biri varYıl hüzün yılıEbu Talib yokYıl hüzün yılıVefakâr eşHaticetül kübrâ yok.Kâbe’nin hatîm kısmındaYanı üzre yatan biri varTeselli arayan kalpHüzünle çarpan kalpO’nun kalbi.Ve ayak sesleriYıldızlar ışıldıyor.Bu ayak sesleri göklerdenYol veriyor yıldızlar.Semâdan inenler var.İzin verseydi AllahKâinat inerdi yereÇünkü kâbe’nin hatîm kısmında yatanSultân-ı levlâk’tır.İzin verseydi allahÂlemler inerdi yereOysa emir yalnız cebrail’eVe yalnız cebrail iner yereKalk ya rasulallahSemada melekler seni beklerTaif’te taşlanan yüzüne hasretAlaya alınan sözüne hasretSeni bekler melekler.Yer yüzünde vefa yok mu?Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?Üzülme ve aç gözleriniÖteler bekliyor seniBu gece kainat adını anacak,B urak, senin için uçacak.Aç gözlerini ya habiballahBu gecenin adına isra diyecek allah.Ey yedi kat sema aç kapılarını,Ve haber ver hasretle bekleyen peygamberlereDeki hazreti Adem’e;Salih oğul geliyor.Söyle İsa’ya:Kuytu köşelerdeHavarilerinle Allah’a sığınırken,Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığınVe insanlığa gelişini müjdelediğinAhmet geliyor.Yusuf’a, İdris’e, Harun’a söyleMusa’ya deki:Vasıflarına hayran olup daÜmmetinden olmak istediğinSalih kardeş geliyor.Müjde ver İbrahim Peygamber’e:Dua dua yalvarıpGelmesini istediğin oğul geliyorAç kapılarını ey yedi kat semaBu gelen Muhammed MustafaCebrail yol gösterirVe yürür sultanlar sultanıBu nasıl bir yürüyüştür.Bu nasıl bir eda?İnci inci ter mübarek alınlarındaBaştan ayağa edep varAttığı her adımda.Sultanım,Cennetler gösterilirken o geceÜmmetini hayal ettin mi cennette?Cehennemin alevleri selamlarken seni,Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?Ümmetim dedin mi?Sen unutmazsın bizi bunda kuşku yokAllah seni unutturmasın bize.Yürüdü rasulullahCebrail öndeBir gece yürüyüşüyleYürüdüler… Yükseldiler.Yükseldikçe yükseldiler.Cebrail durdu birden,Ya rasulallah, benimle buraya kadar.Efendimiz niçin diye sorduBurası sidre-i münteha’dırBir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.Allah rasulu, sordular:Nasıl gidilir sidre-i münteha’da?Cibril-i emin cevap verdi:Aşkla!Aşkla gidilir ya rasulallahYürü sultanım yol senindir!Aşk vadisinde mühür senin.Söz senindir hal senindir.Muhabbetin adı sensin.Varlıkların tadı sensinYürü ve selamını iletGözü yaşlı ümmetininSensiz bunca yetiminİlet selamınıAhir zamanın ahınıYüceler yücesine iletSultanımSen dönerken miraçtanİlahi hediyelerleBizim için miraç olanBeş vakit namazla,Bakara suresinin son iki ayetiyleVe şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyleDönerken sen miraçtanBiz ahir zamandanEbu Bekir edasıyla bakıyoruz sana“O söylediyse doğrudur”Rasulullah söylediyse doğrudur.Ve bir ayetin sıcaklğı sarıyorKainatin kalbini:Her türlü noksanlıktan münezzeh olan allahKulunu geceleyin mescid-i haram’dan alıp,Kendisine bir takım ayetler gösterelim diyeEtrafını mübarek kıldığımızMescid-i aksa’ya götürdü.Çünkü, işiten ve bilen odur. Ben Böyle Olmamalıydım Ben, böyle olmamalıydımİsmini duyunca, boynum düşmeliydi omzuma.İçime bir ateş düşmeliydiAyaklarımın feri kesilmeliydi.Kendimden geçmeliydim sonra…Adını sayıklamalıydım, adımı unuttuğumdaAma bunu kimse duymamalıydı,Seni, mahşere kadar saklamalıydım.Ben böyle olmamalıydımNisan akşamlarını ıslatırken yağmurBahar, şarkılarını söylerken karanlığaÇalan her kapıya `sensin` diye koşmalıydım.Ayak sesleri gelmeliydi uzaktanBen hep sana yormalıydım.Gece yıldızlarını serpince göreSeni görmek için uyumalıydım.Şarkılar kime söylenirse söylensinSana diye dinlemeliydim.Türküler dolmalıydı odama,Ben bir selvi boylu yârdan ayrıldım deyince bir sesSelvi boylu yâr sen olmalıydınKömür gözlüm ateşine düşeliSenin için söylenmiş söz olmalıydı.Bir mey yokluğuna ağlamalıydı deliceBir keman, incecik çığlık olmalıydıAma bunu kimse bilmemeliydi,Seni mahşere kadar saklamalıydım.Böyle olmamalıydım,Kelimeler Taif’i taşıyınca kulaklarımaDaha yüzüme çarpmadan Taif rüzgarı,Taşların izi çıkmalıydı yüzümde.Uhud anılırken, dişlerine sızı düşmeliydi.Haremde bir ikindi vaktiKem gözler çevrilince sanaVe vefasız eller uzanınca yakanaİçim daralmalı, nefesim kesilmeliydi.Sen ötelere hazırlanırken,Öteler senin için süslenirken,Son kez baktığın pencerede hayal edip seni,Perdenin son kez kapanması gibi,Kapanmalıydı gözlerim.Sonra içime doğru gerilip,Seni bize lutfedenin ismini haykırıp,‘Allah(C.C.) ‘ deyip,Düşmeliydim yere.Ama bunu kimse bilmemeliydi.Seni mahşere kadar saklamıydım.Ve mahşer günü…Uzaktan seni seyretsem.Sana yakın olmak için can atsam.Beni engelleseler,‘Sen kim yakınlık kim? ‘ deseler.Ben ağlamaktan konuşamasam.Gözlerini çevirsen bana.‘Benim cennetim bana bakan gözlerindir.’Ve tebessüm etsen.Ama bunu kimse görmese,Seni ebede kadar saklasam. Gelseydin Sevgili!Ümmü Mektum gibiSeni görmeden sana sesleniyoruzAlıp verdiğin nefesi duyar gibiSanki açınca gözlerimiziSeni görecekmişiz gibiSana sesleniyoruz.Senin huzurunda ses yükselmez.Edeple konuşulur; edeple susulur.Hele biz ki bu kapının dilencileri,El açıp beklemekten başkaBize bir şey düşmezdi amaŞu araya giren yıllar olmasaMedine’ne uzak yollar olmasaİsmin anılınca yürek yanmasaKapında beklemekten başkaBize bir şey düşmezdi.Bekliyoruz Sultânım!Rüyada olsa bileBelki teşrif edersin diyeHem de hiç kimseyi beklemediğimiz gibi.Seni bekliyoruz.Gelseydin,Bizim için cennet olurdu gelişin.Gelseydin,Saadetli asrından gönderdiğin selâmını,‘Kardeşlerim’ deyişiniBirbirimize nasıl anlattığımızı görürdün.Gelseydin,Dolaşsaydın sofralarımızı,Bir tabak fazla görecektin,Bir bardak, bir kaşık fazla…Ve sofrada bir yer boş,Baş köşe! ..Ola ki Sen(A.S.M.) lutfeder gelirsin diye.Gelseydin,Dolaşsaydın gecelerimizi,O ‘Kutlu Doğum’ gecelerini,Anneler görecektin.Yeni doğmuşsun gibi,Yeryüzünü yeni teşrif etmişsin gibi,Mışıl mışıl uyuyasın diyeSeni sabahlara kadarHayalen ayaklarında sallayan anneler görecektin.Sevgili!Gelseydin,Medine-i Münevvere’den dünyaya yayılan Ashabın gibi,Eyyüb Sultan gibi,Kab bin Malik gibi,Bir fecir vaktinde,Henüz yirmisinde yirmi beşinde,Bırakarak yurtlarını ocaklarını,Hedeflerine ilahi rızayı koyan,Arkalarına bakmayı ar sayan,Yiğitler görecektin.Onlar senin yiğidin,Elleri, o öpülesi elleri,Kimbilir hangi memleketin zemheri soğuklarında üşürken,Senin köyünün hayaliyle ısındılar.Gelseydin,Gecenin zifiri karanlığında,Uykunun en tatlı aralığında,Rabiatül Adeviyye gibi Rabbiyle başbaşaGençler görecektin.Gözyaşı dökerken günahlarına,Veysel Karani’den istediğin gibi,İnsanlığa dua eden gençler görecektin.Gelseydin,Asr-ı saadet gibi olmasa da,Koklanmaya değer güllerimiz vardı.Yine senin ikliminde yetişen.Ama sen gelseydin,Dikenler bile gül kokardı EFENDİM(A.S.M.) ! ! !Seninle göz göze gelmeden gizli gizli seni seyretmek…Hz.Vahşi gibi…Hani sen Hane-i Saadet’ten Mescid-i Nebevi’ye giderkenAişe annemiz ardından hayran hayran bakardı.Seni mescidin önünde bekleyen Ashabı’nınsaBakışları yerdeydi.Edepten göz göze gelmezlerdi.Sende(A.S.M.) tebessüle nazar ederdin.Mütebessim çehreni bir Ebu Bekir(R.A.) görürdü,Bir de Ömer(R.A.) …Şimdi okununca Ezan-ı MuhammediPencerelerde, kapı önlerinde,Seni(A.S.M.) bekleyen nemli gözler var.Gelseydin,Ve yürüyüp geçseydin önümüzden,Gülleri bayıltan o enfes kokunu çekerdik içimize.Sevgili!Hakiki aşıkların sana doğru uçarkenBizim bu yaptığımız yolda emeklemekti.Dünya güzelliğiyle kollarını açarkenBize düşen el açıp kapında beklemekti.Sevgili!Bekliyoruz! … Sen Yoktun Sen yoktun…Hz Âdem’deydi nurunÖnce cenneti,Sonra yeryüzünü şereflendirdin.Âdem nuruna affedildiArafat bu affa şâhitti Sen yoktunNuh’un gemisindeydi Nurun…Dalgalar yeryüzünü boğarkenTaprağın bağrındaki suGökyüzüyle buluşurkenVe bu bir ilahi azap derken,Allah nurunu taşıdı binbir sebepleTûfan, nurunu selamladı edeple… Sen yoktun…Hz.İsmail’in alnındaydı Nurunİbrahimî bir dua yükseldi kimsesiz çöllerden“Rabbimiz” dedi,“Onlara kendi içlerindenSenin ayetlerini okuyacakKitap ve hikmeti öğretecek onlara,Onları temizleyecek bir elçi gönder,Amin dedi on sekiz bin âlemNurunla aydınlanan minicik ellerini semaya kaldırarakAmin dedi İsmail.Hira Nur dağı amin diyerek ayağa kalktıMedine’den adı Uhud olan bir amin yankılandı sevr dağında. Sen yoktun…Hz.İsa “Ahmed” diye muştuladı seniAlemlerin efendisi diye sana seslendi.Artık ben sizinle çok söyleşmem, dedi havarilerine..Çünkü bu âlemin reisi geliyor…Bekleyin Ahmed geliyor.Kainata rahmet geliyor.Havarilerin yüzünü okşayan,Ölüleri dirilten bir nefes oldunAma sen yoktun… Sen yoktun Sultânım,Hz. Abdullah’ın alnındaydı NurunBaşı eğik gezerdi mazlumHuteyle göklerden seni sorardıVaraka seni arardı semadaAnneler kız çocuklarını hep ağlayarak sevdiler.Ağlayarak süslediler ölüme…Ağlayarak hadi dayına gidiyorsun dediler.Sen yokken,Canlı canlı toprağa gömülmenin adıydı dayıya gitmek.Anne yüreğinin çıldırtan çaresizliğiydi.Ve yavrusunun ölüme gidişini seyretmesiydi…En son çocuk atılırken çukuraAnnesinin suretinde bir melek tuttu onuVe tebessüm ederek hira nur dağını gösterdi.Melekler süslüyordu hirâyı.Efendisine hazırlanıyordu cebel-i nur,Efendisine hazırlanıyordu mekke.Âlem Efendisine hazırlanıyorduKainatın gözü Hz. Aminedeydi.Toprak yalvarıyordu rabbine,Allahım gönder artık diyordu.Gel diye ağlıyordu mazlumlar, gözleri semada Ve bir gelişin vardı ya rasulallah,Bir inişin vardı yer yüzüne…Önünde cebrail!Ardında yalın kılıç melekler!Bir inişin vardı yer yüzüne…Yetimler en huzurlu geceyi geçirdi belki deÖksüzler annelerine sarıldı doya doya. Sonra bir sessizlik kapladı seher vaktini.Herşey sus pus olmuştu.Hadi diyordu yıldızlar, Hadi diyordu ay!Kainat bir isim duymak istiyordu.Ve bir ses yükseldi Âmine’nin evinden;Muhammed!Karanlıklar aydınlığa bıraktı yerini.Muhammed!Melekler öptü o nurdan ellerini.Muhammed!Seni yaratan Allah’a kurbânız ey dürri yekta!Sana o adı veren rahmana kurbanız Artık sen vardınSusuz topraklara rahmet indi seninleAnnenden sonra anne halime sevindi seninleYağmura mı ihtiyaç var?Kaldır şehadet parmağını,Yağmurları salsın Allah.Sonra tut ağacın yaprağını,Köklerini çıkarttırıp yanında yürütsün Allah.Yeterki sen iste,Sen iste yarasulallahDeki ben kimim?Dağlar, taşlar dile gelsin,Dilsiz çocuklar ellerinden tutup,Ente Rasulullah desin. Sen vardınBedir kârdı,Uhut dardıHendek yârdı.Yiğitlerin vardı.Ölmek için yarışan yiğitler… Hele bir enesin vardı senin.Enes bin malik…Uhut’ta öldüğünü duyunca arkadaşlarına,Niye burada oturuyorsunuz diye sormuştu.Onlar da“Allah’ın Rasulü öldürülmüş deyinceEnes kükremiş:“ Peki o öldükten sonra yaşayıp da ne yapacaksınız?Kalkın ve O’nun gibi ölün! Demişti.Ve savaşın en yoğun olduğu yerde şehit düşmüştü.Hem de ne şehit ey nebi!Vücudu yaralardan tanınmaz haldeydi.Kızkardeşi ancak parmaklarından tanıdı onu… Musab Bin Umeyr’in vardı senin.Uhut’ta sancağını taşıyan.Öyle bir aşkla sana bağlıydı kiAllah o gün melekleri Musab’ın suretinde indirdi. Ebu hureyren vardı…Acıkınca mescidin önünde durur sana bakardı.Sen anlardın,Ya Ebâhir gel! Derdin. Ve sen gittin…Bir gidişle gittinArdında hüznün kaldı.Hasretin kaldı göklerde.Bilal ezan okuyamaz olduNe zaman teşebbüs etseMuhammed rasulullah demeyeDizleri üstüne çöker, kendinden geçerdi. Sonra günler ay,Aylar yıl oldu.Ve asırlar olduSensizliğe açtık gözlerimizi.Ama sen bırakmazsın bizi.Sen varsın ey şehitlerin sultanıSen varsın!Bir şehit bile ölmezkenSana nasıl yok deriz.Ebutalip şama giderken devesinin önüne geçipBeni burda kime bırakıp gidiyorsun demiştin.Ne anam var ne babam…Ebutalip bırakmamıştı bu yüzden. Sensizliğin ızdırabıyla inleyen ümmetini kime bırakıp gidiyorsun Ya Rasûlallah!Bırakma bizi ki; Allah;Sen onların içindeyken onlara azab edecek değiliz buyuruyor.Bırakma bizi!Hayatı seninle öğretti Rahman.Kulluğu seninle tanıdık.Duayı senden öğrendik sevgili!Hz Ömer umre için senden izin isteyince,“Kardeşcik” dedin ona,Kardeşcik, duanda bana da yer ayırır mısın?Bizler Ömer değiliz amaBütün dualarımız senin için Ey Rabbimiz!Rasulünü anışımızdan haberdar et!O’na binler salat, binler selam!Habibine Makam-ı Mahmut’u verO’na vesileyi lutfet.O’nu refik-i Âlâya yükseltBizi de affetO’nun hatrına affetZatının hatrına Affet. Hoşgeldin Bu şiirde hüzün yokBugün hüzün yok bizeSultanlar sultanının doğduğu o geceyi, o benzersiz geceyi çoşkuyla anıyoruzAleme ervah, bugün bizimle beraberdinizMeleği ala beraberdir bizimleVe şimdi biz meleklerle diz dize Rebiüevvel ayının onikinci gecesi, yer MekkeEbu Tâlib mahallesi Leyl çarşısıBir ev Abdulmuttalib’den oğlu Abdullah’a kalanBir hane şimdi Abdullah ‘da yok,karanlık ve Hz. AmineÜflesen sönecek gibi yıldızlarVe beklenen bir var, O … Rebiüevvel ayının onikinci gecesi yıl 571Nisan ayının yirmisi,günlerden PazartesiEbu Talib mahallesinde saadetli bir ev, saadetli bir odaAbdimenaf kızlarını andıran huriler dolaşıyor oda daBirinin elinde cam bir kase var içi şerbet dolu ama sanki karHadi al, bu içecek cennet tavıdır ,al ve içBu sana Allah’ın ikramıdır.Ve yudumlanıyor şerbetAllah’ın adıylaO anda beyaz bir kuş bembeyaz kanadıyla Hz Amine’nin sırtını sıvazlıyorVe beklenen biri var O… Rebiüevvel ayının onikinci gecesiVakit seher vakti, yıldızlara uzansan tutacaksınHele biri var ki küçücük bir dolunay sankiBu onun yıldızı, ve bir nur denizi, O’nun deniziSemave vadisi sular altındaÇünkü O geliyorÇekilen ve kuruyan Save gölü sönen Mecusi ateşiÇünkü O geliyorZincire vurulan şeytan göklerden kovuluyorKisra saraylarından çatırdılar geliyor, çünkü dünyaya O geliyorVe gökten inen üç melek ellerinde üç bayrakBiri güneşin doğduğu yerde,biri battığı yerde güneşinDiğeri Kabe’nin üzerinde müjdesini veriyor kainat güneşinin…Bu muştunun ardından kat be kat semalardan boşalıyor meleklerAllah’ın rahmeti üzerine olsun ey Nebi… Ve bir nur doğdu ayın ondördü gibiO doğdu, kalplere sürur doğduGerçek oldu annesinin rüyasıHz.İbrahim’in duası kabul olduYer de ve gökte övülecek şan doğduÜmmetinin göz nuru habibi zişan doğduŞimdi kaplasın onu bir ak bulutVe dolaştırsın melekler, doğuyu ve batıyıVarlıklar onu birde suretiyle tanısınYusuf’u görüpte parmağını kesenler baksın bir kez O’na da yürekleri doğransın Hoş geldin ey ledün ilminin sultanıKabe’nin canı,Dertlilerin dermanı,Hoş geldin ey cihanın padişahı !Kur’an’nın sırrıİrfan ehlinin şahıHoş geldin ey enbiyalar sultanı !Cemal bahçesinin bülbülüKainatın nazlı gülü, Hoş geldin… Rebiüevvel ayının onikinci gecesiYirmibirinci yüzyılOlanca genişliği ile yeryüzüVe efendiler efendisi gönüllerde doğmaya devam ediyor… Ey NebiAlemlere rahmet geldiSana sâlat ve selamEfendimizHoş geldin…

ask
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 6
Yanıt Sayısı: 62
11 sene önce
Ey Gül, ey Gonca-i Nûr, meftun yaprak, hâr sana. Sensin gönüller Mâhı, bu yaz, bu bahar Sana! Mûcize saltanatın taşları ayna yapar, Her ırmak ve her deniz, her leyl-ü nehar Sana!… Senin Zâti Akdesin âlemlere rahmettir, Cibrîl vefalı yoldaş, Yüce Allah Yâr Sana!… Bu nice iştiyaktır, ey en güzel Sevgili? Asırlardır koşuyor, genç ve ihtiyar Sana!… Nazarın kalbe şifâ, sözün hikmet incisi, Hangi dertli kavuşsa, olur bahtiyar sana! Misk kervanı kapında karar kılmıştır Senin, Nebîlerin diliyle, hep övgüler var Sana!… Ay, güneş, zühre, ülker, nûruna pervanedir. Âlemde olmak ister, âşıklar civar Sana!… Senin yolun hep açık, gidişin Allah’adır, Dağlar ateş kesilse olamaz duvar Sana! Güzelliğin âlemde misli bulunmaz inci, Ey Gül, hasret çekmede Cennet, o bulvar Sana! Dedin ki: “Şükreden kul olmak istemem mi ben?” Rabbin ihsan buyurdu: Hurma, üzüm, nar Sana! Her mûcizen parmakla gösterilmede Senin, Çağlatmak öyle kolay, çöllerde pınar Sana! Hicranın bir kütüğü dertle bîkarar etti, Hep özlem duymadadır, selvi ve çınar Sana! Cennetin çiçekleri Senin kokunu taşır, Benzemeye çalışır, beyazlıkta kar Sana! Güneş güzel yüzünden parlaklık aldı ey Gül, Acep hayran olmadan, hangi göz bakar Sana? Aşkının esiridir, ne çöl, ne de dağ tanır; Bu sevdalı gönüller, su gibi akar Sana! Varlık bahçesi Senin nurundan yaratıldı, Hep medyun, hep minnettar, her can, her nigâr Sana! Tebessümün ayların; zührenin sevincidir, Nice hasret çekmede, bu bülbül-i zâr Sana! Güllerin efendisi olmak kolay değildir, Gıpta etmede ey Gül, binlerce gül-zâr Sana! Yusuf, Senin dalında çiy tanesidir sanki, Dîvâne kesilir göz etse, bir nazar Sana! Fazlının eteğine akıllar erişemez, Eli kalem tutanlar övgüler yazar Sana! Hâk-i pâyine sürsem bir kerecik yüzümü, Bende olan sermaye; hasret, intizâr Sana!..
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23542 Kayıtlı Üye
  • 16560 Konu
  • 143811 Cevap
  • Son Üye Seo-Ul-Gog
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)