İçinizi Dökün

Bu konu Umut_64 tarafından 9 sene önce açıldı, 958 kere okundu ve 113 Cevap verildi.
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce

Arkadaşlar bu konu başlığı altında herkesin içini dökmesini istiyorum…Amacım nedir açıklayayım; öncelikle bir şeyleri bir yerde paylaşmak birilerinin okuyor olmasını destek olmasını bilmek bile ufakta olsa güç verir insana; öte yandan sizi mutsuz eden durum ile ilgili burada içinizi dökerken farkında bile olmadan bilinçaltınızda kazınmış negatif inançları ortaya dökeceksiniz ve beraber onları iyi yönde dönüştürmemize yarayacak olumlamalar yazacağız herkes 21 gün bu olumlamaları yapıp deneyimlerini paylaşacak…. Tabi dualarımızla beraber…

İlk olarak ben başlıyorum;

Mutsuzum ve korkuyorum çünkü çocukluğumdan beri bana sadece korkmak ve güvensizlik öğretildi… “Çok gülme kızım ağlarsın” Hayal kurma mutlaka hayal kırıklığına uğrarsın” “Kimseye güvenme kazık yersin” şimdi ne zaman içten gülsem ne zaman keyiflensem midemin tam orta yerine bir yumruk oturuyor…ne zaman ağlayacağım diye…ve bingo!! gerçekten o gün ağlıyorum…kimseye güvenemediğim için herkesten şüphe duyar oldum.. sürekli olumsuz düşünürsem kendimi güvende hissediyorum çünkü hayal kırıklığına uğramayacağımı düşünüyorum..olumlu düşünürsem sanki kötü bir şey olacak gibi geliyor…

Olumlamam; Şimdi, şu an bütün korkularımdan arınmayı ve özgürleşmeyi seçiyorum, korkularımın beni yönetmesine izin vermiyorum… Dilediğimce gülebilir, güven duyabilir ve hayal kurabilirim… Korku, hüzün ve mutsuzluğun beni yaralamasına üzmesine izin vermiyorum… Ben güçlüyüm, gücümü Rabb’imden ve dualarımdan alıyorum tek sığınacağım ve tek korkacağım güç Allah’tır… O varsa güvendeyim…Korkularımın esiri değilim…Mutlu olmayı, güvende olmayı ve doyasıya gülmeyi seçiyorum :biggrin[1]: :thumbsup[1]:

CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
aynisini banada ogrettiler umut_64 aynen cok gulme aglarsin,herkese guvenme guvendigin daglara karlar yagar,cok neseli olmak kahkaha atmak ugursuzluk getirir,islik calma sefelate dusersin,ama bu laf dogru islik seytanin en sevdigi muzik turudur,nerde bi islik calan olsa basina yigilir seytanlar dinlemek icin ,kus yavrusunu yuvasindan alma yuvan yikilir annesi beddua eder,dunyadaki hangi canli olursa olsun annelerden beddua almiycakmisiz,kedi yavrusu oldurme cehenneme gidersin,bununda sebebi H.z Muhammed efendimiz namaz kilarken bir yilan suzulmus yanina sahlanmis tam sokucakmis,birden bir kedi hoplayip yilani tam kafasindan isirmis oldurmus,H.z Muhammed efendimizde kediyi sevmis ve sirtini sivazlamis demiski kediye,omrun boyunca hic sirtin yere gelmesin hep dort ayak ustune dus ,gercekten ben kucukken dinledikten sonra bir kedi alir agacin ustunden asagi atardim miyuww deyip dort ayak ustune duserdi hic sirti yere gelmezdi :roll:denedim ,orumcek agini bozma gunah onunda sebebi varmis,hira daginda dusmanlar H.z Muhammed efendimizin yerini tam bulucakkken kocaman bir orumcek ortaya cikip birden kocaman bir ag yapmis hayatini kurtarmis,eskiden bir dede vardi cok dindardi tam kapi girisin ustunden kocaman bir orumcek dolanirdi,salina salina agini orer oda altinda oturup cayini yudumlardi,hatta dedilerki bu orumcegi oldursene cok buyuk kocamanda ag yapmis,dedede onun bana hicbir zarari yoktur varsin kismetini toplasin ordugu agla derdi artik kac senelikse
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Bir de kediye denemeseydin iyiydi...
CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
kucuktum umutcum 8 yasinda felan,simdiki aklim olsa denermiydim hic
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Güncel..................................................
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Hepimiz dua ediyoruz arayış içindeyiz ama sonra neden olmuyor diye yakınıyoruz haydi herkes aslında bilinçaltında neler sakladığını onları engelleyen hangi korkuları olduğunu yazsın beraber çözümleyelim :)
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
21 gündür maaşımı alamıyorum. Hiçbir şekilde ne işte ne evde huzurum kalmadı. Hayatım o kadar kötüye gidiyor ki bu kadar olamazdı. Bu kadar kötü duruma düşmemiştim hiç. Sırtımda tonlarca ağırlık hissediyorum. Geçmişimdeki günahlarım, şuanda olanlar ve gelecek kaygım. Sanki hiç kimse görmüyor beni, herkes üzerime basıyor. Tam bir bunalım halindeyim. Başımın ağrısı hiç durmuyorum. Hiçbir şey yapmak, konuşmak, yiyip içmek, yataktan çıkmak istemiyorum. Herkesten her şeyden tüm hayattan nefret ediyorum. Mezardaki bir ölüden farkım yok. Olumlamam; Şimdi, şu an bütün sıkıntılarımdan, vesveselerimden, endişelerimden arınmayı ve mutlu sabahlara uyanmayı seçiyorum, korkularımın beni yönetmesine izin vermiyorum... Dilediğimce gülebilir, güven duyabilir ve hayal kurabilirim... Daha iyi bir işim olacak Allah,'ın izniyle. Kimsenin etkisi olmadan geleceğime güvenle bakabileceğim. Eski hayatım beni korkutamaz, günahlarım beni bunalıma sokamaz. Korku, hüzün ve mutsuzluğun beni yaralamasına üzmesine izin vermiyorum... Ben güçlüyüm, gücümü Rabb'imden ve dualarımdan alıyorum tek sığınacağım ve tek korkacağım güç Allah'tır... O varsa güvendeyim... O varsa kimse bana zarar veremez. Bu kötü günlerimden onun bana verdiği güç ve nimetlerle sıyrılacağım. Kötü insanların ve olumsuzlukların esiri değilim...Mutlu olmayı, güvende olmayı ve doyasıya gülmeyi seçiyorum. :biggrin[1]: Not: Şimdilik en çok burdan fiske yiyorum. İlerleyen günlerde geçmişe dönük bahsettiğin şeylerden de gireceğim. Buna not olarak 1 diyelim :)
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Nilüferciğim, hem durumunu anlatırken hem de olumlama kısmında kendini tam anlamıyla gömmüşsün! Istersen yazdıklarını oku... Olumsuz duygu tanımlamasıyla olumlama yazılmaz... Odaklandığın şeyi büyütürsün...
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Korkuyorum... Hem de çok korkuyorum... Herkesten her şeyden...Herkesten her şeyden şüphe etmekten yorgun düştüm.. Güvende hissetmemi engelleyen şey her ne ise ondan sevgi ile arınmayı ve özgürleşmeyi seçiyorum; lütfen beni affet, özür dilerim, teşekkür ederim, seni seviyorum... Rabb'im ve O'nun nurlu ışığı dualarım aracılığı ile benimle olduğu sürece güvendeyim, O ki O'na sığınan hiç bir kulunu yarı yolda bırakmaz... Rabb'in olduğu her yerde güven var, huzur var, nurlu ışıklar var...Hemen şimdi burada korkularımdan arınıyor ve ışıkla parlıyorum... :)
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Allah'ın ışığı ile beraber; hayat benim seçimlerimden ibaret öyleyse korkunun değil sevginin, bereketin ve olumlu düşüncenin ışığı olmayı seçiyorum... Çevremde olan her şeyin sorumluluğunu kabul ediyorum ve her birini sevginin gücü ile ışığa dönüştürüyorum Yaradana şükürler olsun ve öyle de oldu... Değişim sürecimde beni ışıktan alıkoyan korkutan şey her ne ise; lütfen beni affet, özür dilerim, teşekkür ederim, seni seviyorum... :)
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Umutcugum, konu yine dualara dogru evrilmeye basladi! Ozur dilerim:/-
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Hanımlar konunun dağıldığı falan yok aksine her ne kadar sıkıntılı şeylerden bahsetsekte çok değerli noktalara gidiyor elbette korku ve negatif inançlarımızı ve de olumlamalarımızı paylaştıktan sonra yeri gelirse esma da paylaşacağız dua da ayette... Bakın konu konuyu açıyor çok güzel tevaffuk oldu bence :biggrin[1]: Nilüferciğim senin sıkıntına da gelince; bende aşırı beni zorlayan bir döneminden geçiyorum hayatımın... arafdayım sanki.. senin bağırmansa benimde deli deli saç baş yolmalarım var şu ara :crybr1: kendimi kaybediyorum şu ara... Ölmek bile istedim çoğu kez ama her sabah o yataktan sağ kalkıyorsak Rabb'im bizim nefes almamızı sağlıyorsa vardır bir hikmeti diyorum ve hopo yöntemi de beni çok rahatlattı birde rukyeler var youtube'da dün Zeinarda abla sayesinde keşfettim onları dinle, aç bilgisayardan hem evdeki hem sendeki kötü enerjiler gitsin... Biliyorum böyle zamanlarda insana başkaları ne dese batar, her şey üstüne gelirmiş gibi gelir, sanki hiç bitmeyecek nefes alamayacak bir daha hiç mutlu olamayacakmışız gibi gelir ama bugünümüzede şükür...Allah daha beter imtihanlardan saklasın bugünümüzü aratmasın... İnan sakin kafa ile hayatına dönüp bakarsan Rabb'in sana muhakkak mucizeler yaşatmıştır ve sen o mucizeleri yaşamadan önce çok büyük sıkıntılar yaşamışsındır ben durup ardıma baktığımda bunları gördüm ve şükrettim biraz olsun güçlendim...dualarımızla, olumlamalarımızla inan her şey daha güzel olacak... Sadece inan... :biggrin[1]:
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
benim danışmanlık aldığım çok tatlı bir hoponopono vb konularda uzman bir hanım var. o şöyle bir örnek vermişti; " arkadaşlarınızla bir araya geliyorsunuz, arkadaşınız sorunlarını anlatıyor, siz sorunlarınızı anlatıyorsunuz zaten içinde olduğunuz olumsuz bir enerji var ve bu enerji arkadaşınızın enerjisiyle de birleşiyor ve çok daha güçlü hale geliyor, bunun adı da dertleşmek oluyor " ama bu doğru yaklaşım değil... Zaman zaman ben de bu konunun doğruluğunun farkına varıyorum. Örneğin, bu tür sitelerde de herkes sorunlarına çözüm arıyor bazen şunu düşünüyorum, biz de bunları okuyoruz ve o enerjinin içine de giriyoruz. Oysa ki odaklandığın her ne ise onu büyütürsün!!! Odaklandığın şey büyür... İnsan beyni çok enteresan çalışıyor. Kendini hasta edebiliyor ve yine kendini iyileştirebiliyor. Fiziksel hastalıklar için de geçerli bu durum. insan bilinçli yada bilinç dışı öğreniyor, içinde bulunduğumuz ortam farkında olduğum ve farkında olmadığımız yöntemlerle bize öğretiyor... Umutcuğum, " ölüm " ile ilgili yazdıkların beni düşündürdü... Bilinçaltına " ölümün kurtuluş "olacağını bir kişi yada bir olay küçük yaşlarındayken yada başka bir süreçte yerleştirmiş ve sen bunu farkında olmadan öğrenmiş olmalısın! çıkış yolu gibi... bunun üstüne çalışsan çok önemsedim ben yazdığını
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Umut, melek terapisi, meleklerden yardım almak konusunda ne düşünüyorsun?
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Adamın biri çok hastaymış ne denemişlerse olmamış... Hatırladığım kadarı ile spritüel şeylerede inanan bir adam... Her neyse bir gün oğlu babamı nasıl iyileştiririm diye üzgün üzgün dolaşırken yerde eski bir yüzük bulmuş... Son çare gidip onu yaptırmış güzel bir taş taktırmış ve babasına gidip; Bu yüzüğün falanca rahip, guru vs tarafından okunmuş olduğunu söylemiş... adam sevinçle yüzüğü alıp bir heyecan takmış gel zaman git zaman ilerleyen haftalarda adam mucizevi bir iyileşme göstermiş... Murphy'nin kitabında anlatılan hikayelerden birisi... hatırladığım kadarı ile aktardım lakin o adamın saf inancına sahip olmak lazım... ben iyi gidiyordum mesela 2 gündür bugün yoğun saldırıya geçti bilinçaltım daha doğruus egom hala kendime gelmeye çalışıyorum..
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Su son zamanlarda cok yogun olarak bir sey dusunuyorum... Ozellikle bu forumda daha yogun vakit gecirdigim zamanlarda dusundugum bir sey var... Yuksek sayili okumalar yapanlarin yada uygulamalar yapanlarin, sevgi, rizik vb her ne icin olursa, Allah'a dua etmenin ondan yardim beklemenin bir adim onune gectiklerini dusunuyorum. Ben de dahil, kendimi ayirarak yazmiyorum bunlari... Allah insani " yeryuzunde halife " olarak yaratmis. Bizler, sevgi icin deli gibi dua ederken, bu Allah'a el acip dertleserek ettigimiz dualar degil sozunu ettigim, bilmem hangi duayi bilmem kac bin kez okumaktan soz ediyorum. Iste o zamanlar aslinda sevgi icin ise yaptigimiz bu uygulamalar, biz sevilmedigimiz sinyalini yayiyoruz ve o enerji icine tikilip kaliyoruz. Kac kisinin acaba terk eden sevgilisi yada esi geri gelmistir ve geldiyse de kalici olmustur? Yada borclarimiz icin bilmem kac bin tane su ayeti yada esmayi okuyunca kurtulmusuzdur borclarimizdan? Bu yogunlugu yasarken aslinda yine acziyet duygusu icinde ve basarisizlik enerjisiyle butunlesme halindeyiz. Ve ilerleme olmadikca bu bizde ogrenilmis caresizlige dogru evrilme yasatiyor. Bir sure sonra da aliskanlik haline donuyor bu durum! Kisir dongu kirilamiyor...
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Ve bu bilmem kac gun bilmem hangi sayida dualar, esmalar okumak aslinda tevekkul inancindan uzaklastiriyor bizi, sanki Allah bizim durumumuzu gormuyormus gibi ( haşa ) " bak ben su ayeti su kadar gun okudum, sen de bana istediğimi " ver demenin, sanki pazarlık yapmanın başka bir çeşidi. Saf inanç diyorsunuz ya hanımlar, Allah'a sadece kullandığımız dil her ne ise onunla durumumuzu beyan etmek ve onun bize her şartta şah damarımızdan yakın olduğunu bilerek teslimiyet içinde olmak aslında bizlerin yapması gereken. Bu forumun bana öğrettiklerinden biri de bu...
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Yaydığı enerjiden ziyade bencillik... Birine daha söylemiştim burada, Allah'a dönüp, ben senin nasiplerini beklemiyorum, elimin tersiyle itiyorum, benim dediğim olacak, bu yüzden kabul et, onu bana ver demek gibi. Tövbe haşa. Ben zamanında muhabbet duası okudum. Davetli mavetli. O zaman yaşadığım bunalmayı ifade etmem mümkün değil. Allah ne merhametli bir varlık ki bizim bu öfke patlamalarımıza şifa oluyor.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
AbSİNTH evet " kral çıplak " gibi olmuş yazdıklarım! Çünkü düşünmeden yapamıyorum! Kuran bizlere, nasıl yalamamız gerektiğini öğretmek için bir yol haritası olarak indirilmiştir... Ben o mesajları yazarken kendimi konu dışı bırakarak yazmadım... Nilüfer, yazdığın gibi okuma yapan çok yakın arkadaşlarım var, 4-5 yıl önce ben de azimetli kasemli bir ayet okuması yapmıştım ve sonrasında çok çok kötü deneyimim oldu! Gece rahatsız edilmeler vb. Çok şükür artık kalmadı bu durum. Profesyonel yardım alarak kurtuldum, Rabbim izin verdi, kurtuldum... Şimdi duygusal sorunları olan okumaya çalışan yakın arkadaşlarıma bu uygulamaları yaptırmamaya çalışıyorum ama insanlar illa ki yaşayarak görmek istiyorlar bazı şeyleri ve deneyimlediklerinde de dengeleri bozulmuş oluyor... Umut, hani sınavlarda öğretmenlerimiz bize " spesifik cevap verin " aslında yeterlidir bu, ama sanki sadece sorunun cevabını yazmak yetmezmiş gibi, bütün konuyu sayfalarca yazarız ya, oysa çok basit 7-8 cümle ile anlatabileceğimiz bir konudur. Çoklu okumalar biraz buna benziyor, ne kadar çok yazarsak öğretmenin gözüne girer yüksek not alırız duygusuyla hareket etmek gibi... Aslında kötü niyet yok ama sanki alttan alta bir pazarlık oluşturmak... Oysa ki Allah tasarrufu ile yarattığı biz kullarının kapasitesini zaten biliyor ve yaratan o... Boyle bir durum bu...
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Telefondan mesaj yazınca harf hataları da bol oluyor:-/
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Hanımlar, yazdığınız ve yazdığım her konu benim de figürü olduğum eylem, inanç ve uygulamalar... Yüksek sesle düşündüğümü ve sizin de benimle aynı mekanda olduğunuzu farz edin... Sorgulamak iyidir... beyin fırtınası iyidir... Alt üst etmek değil amacım... aslında farklı alanlardaki sektörlerin figüranlarıyız maalesef!!! Ya seyirci kalacak bize dayatılanlarla oyalanacağız, yada figüran olmaktan vaz geçecek ve hayatımızın sorumluluğunu Yaradanımızın bizlere bahşettiği akıl, idrak ekseninde üstleneceğiz. Bunu yaparken de Rabbimizin bizim her zaman yanımızda olduğunu, Rahman ve Rahim sıfatıyla bizleri koruyup kolladığını bilerek, inanarak hareket edeceğiz... Hz. Ömer'in dediği gibi " bir kaderden başka bir kadere gidiyorum " Hani sormuşlar ya " kaderinden mi kaçıyorsun, madem inanıyorsun neden gidiyorsun? "
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Ben çakra, meditasyon gibi çalışmalar yapıyorum. Aman ha biricik söylediklerimden alınmayasın. Bİr arkadaşımın arkadaşı beni pek sevmezdi. Ben kadını hiç görmedim bakın. Arkadaşım onunla görüşmeye başlayınca beni arayıp sormaz oldu. Bilmiyorum bunun etkisi mi, melek çalışması yapan insanların çoğunda gözlemlediğim gözlerinin akı bildiğiniz beyazlaşıyor ve beni korkutuyor. Neyse o kadın beni sevmedi, nasıl hissettim, bana bariz sinyaller gönderiyordu. Olur olmaz zamanlarda gözümün önüne geliyordu. Bana telepati ile kötü düşünceler yollamaya başladı. Arkadaşımda çok uzun yıllardır arkadaşım ve çok severim. Yollarda tabelalarda isimlerini görmeye başladım ve işlerim tersledi. Defalarca tabelalar yüzünden kaza yapmaya ramak kalmıştı. Onun enerjisi auramı delmeye başladı. Bir gün meditasyon esnasında onunla bilinçaltımla konuştum ve inanın bana korktum. Resmen açıkça önüme duvar örüyordu kadın. Bu işlerde elbette herkes bir olmaz. Hepinizi tenzih ediyorum. Biriciğin bu konudaki mertesbini de hiç bilmeden konuşuyorum. Fakat arkadaşımı öyle yönlendirmemesi gereken bir noktaya yönlendirdi ki, kızcağız gitmemesi gereken bir şehre, yapmaması gereken işlere yöneldi. En sonunda geçenlerde küsüşmüşler. Kız şimdi kendini o enerjiden çekti, ona bazı dualar okumasını söyledim onlara yöneldi ve neresinden toparlayacağımızı bilmiyorum. Ego dediğiniz şey burda başlıyor arkadaşlar. Güç topladıkça daha fazla güç, daha fazla enerji ve biyerde o enerjiyi kavrama noktasından sokanlarda peygamber gibi tevazu olmalı. Bu yüzden hep dikkat edin, yapmamaya çalışın gibi şeyler söylüyorum bu ilimlere yönelenlere. Ben şansen o enerjiyi asla istemiyorum. Egomu nefsimi kontrol edemeyeceğimi biliyorum.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Umutcuğum, " ayna noronlar" ı arastırdın mı hiç? Dr. Len'in zaten uzmanlık alanı bu tür hastalar, herkesin birincil, ikincil yada ucuncul halkasında bunlarla karsilasabilmesi hayatın akışında ne kadar ihtimal dahilindedir bilemiyorum? Ben, kendi iletisim halkalarımız icinde karsilastığımız kişi ve olaylardan etkilenme ve sorumluluk hissetmemiz üzerinden konuyu değerlendiriyorum, bireysel bazda. Dinen de baktıgında tevafuk olarak degerlendirebilirsin, hayatına her girenin bir nedeni vardır. Hayatına girenler de zaten senin özelliklerine paralel girmektedir aslında, Len o hastaların sorumlulugunu alırken, hastalar açısından da baktıgında Len'in mesleki hayatına dair bir sorumluluk aldıklarını ve bu sorumluluğu da iyileşme süreçlerini başarıyla tamamlayarak yerine getirdiklerini düşünüyorum. Yani Len o hastaları Hopo ile iyikeştirdi ve literature girdi bu tedavi yontemi. O hastaların da Len'e katkısı oldu ve başka bir çok insana da. Ho'ponopono Havai geleneksel tedavi yöntemiyken daha populer hale geldi ve sadece Havai dilinde degil, onlarca dilde güncellenerek kitlelere hizmet eden bir noktaya geldi.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Niluferciğim, sen de " ayna noronlar " tezini dusun... Kadının enerjisiyle senin enerjinin sürtüşmesine sadece kadının neden olması imkansız. Senin farkında olmadığın ama kadına enerji boyutunda sinyal olarak giden bir akış mutlaka vardır... Hepimiz için geçerli bu... Olayın oluş sürecinde ego durmadan konuşur bizimle tıpkı o kadının egosunun da kendisiyle konuştuğu gibi... Çarpışma da bu noktada başlar... Melek terapisi ile son 1 haftadır ilgileniyorum ne yaptıklarını merak ediyorum, şu ana kadar onlardan bir talebim olmadı ve o kadının meleklerle çalışmasının nasıl bir etki oluşturduğu konusunda yorum yapacak kadar bu konuya hakim değilim. Ancak şunu söyleyebilirim 1 atom çekirdeğinden oluşan boma koca 1 Hiroşima'yi yok edebilme enerjisine sahipse, milyonlarca atom çekirdeğinden oluşan insan organizması enerji akışını yönetmeyi öğrendiği takdirde neler yapmaz? Yalnız şu gözlerinin beyazlaşması konusu bana bir şeyi düşündürdü! Bu davet falan yapan kişilerin doğal insani melekelerini zaman içinde kaybettiklerini düşünüyorum ben! Insan doğasından uzaklaştıklarını düşünüyorum...
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Bir şey diyeceğim; mesela ben bu konuyu ilk açtığımda çok az rağbet oldu, e tabi muhabbet büyüsü vs değil ya :( sonra biricik ile hopo hakkında konuşurken linki attım buradan çalışma yapalım korkularımız hakkında diye kaç gündür bu vesile ile yazışıyoruz mesela bu da bir tevaffuk bence... Üçümüzünde yaşadığı sorunlardan ötürü şu an ayna oluyoruz birbirimize o nedenle üçlü bir arınma, olumlama çalışması yapmaya ne dersiniz kızlar????
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Umutcuğum, hopo'da önemli olan tek şey " arınmak " tamamen arındığında 0 noktasına zero limit noktasına geliyorsun. 0 noktası saf halin yaratıcının seni ilk yarattığı hali. Ve dileğim olsun noktası zaten hopo nun doğasına aykırı, arın ve beklenti içine girme. Arındığında senin dileğinin belki de çok daha fazlasına kavuşacaksın yada atıyorum doktor olmak istiyorsun ama Allah seni doktorluk vasıflarına uygun donatıyla yaratmadığı için senin için iyi olan gazetecilik ve gazetecilik şartları oluşmaya başlıyor senin için. Yada doktor olmak istiyorsun ve şekillendiğin faktorler gereği olmanı engelleyen her ne ise o ortdan kalkıyor arınıyorsun ve 0 noktasına gelince doktor olma şartları oluşmaya başlıyor. Sen sadece arın ve ne diyor Len ilham geldiğinde harekete geç. Sadece beklenti içinde yapma ki kalıba sokma
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Çalışma yapacak mıyız? :D araya kaynayayım bari
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Disipline olabileceksek yapalım. Hatta yazarak çalışalım
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
8 sayfa yazmisiz ve sadece ucumuz:-) ben varim
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Kızlar belli bir saat vakit koyalım. Ben 12de yatıyorum, fazlası bende uykusuzluk olur tüm enerjimi bozar.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Bana da uyar... Basligimiz nedir ve hangi yontemle calisacagiz? Bu calismalari yaparken blueberry yemeyi unutmayin, siyah olani Turkiye'de kirmizi yaban mersinlerini satiyorlar, onlar degil kurusu siyah olan. Ve cilek... Hafizayi temizliyor. Tabi bol su bir de... Evet konumuz ne olacak?
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
bence tamamen arınma üzerine olmalı hepimizde haddi zatında negatifler var çünkü...
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Yapılması gerekenleri bana 5 yaşında çocuğa anlatır gibi anlatmanızı rica edeceğim :biggrin[1]:
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Bir dakika pc ye geciyorum telden daha hizli yazarim
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
kızlar paraya ve ilişkilere dair blokajlarım çok benim yani korkularım var, kazık yeme, ihanet, parasız işsiz kalma bunlara dair korkularım hayatımı cehenneme çeviriyor benim sorunum bunlar...
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
tamam ilk konumuz para olsun hatta zenginlik üzerine yapalım çalışmayı olur mu
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
korkular için de iç çocuk çalışması yapalım
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
yazarak mı çalışalım?
POZİTİF
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 48
Yanıt Sayısı: 965
9 sene önce
Ben dökmeyim zira ağlamayı ve sinirlenmeyi hiç istemiyorum akabinde Beddua ediyorum çünki
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Kızlar ben neye karar verirseniz varım... ama artık pilim bitti... sabah 10dan beri ders anlatıyorum çok yoruldum bugün...gözlerim yaşardı artık uykusuzluktan siz yazın ben her türlü buradayım ama zenginlikten öte şu insanlarla olan sıkıntım beni çok zorluyor bilesiniz... Herkese karşı korku duyuyorum beni yarı yolda bırakacak kazık atacak üzecek diye... yoğun yaşıyorum bu korkuyu... kalıp yazışmak isterdim ama çöktüm cidden :( Ben Allah nasip ederse yarın yorumlarımı ileteceğim size...Allah'a emanet olun...
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
bu hafta sonu ikinci el kermesi vardı hayır için orada bulunuyordum... oraya gitmek biraz nefsime zor gelmişti ..ama zorlada olsa gittim.. yaz geldi ama ben hala rahat ettiğim için botlarımı giymiştim ve başka giyecek ayakkabı yoktu .. sadece o konuya üzüldüm ve neyse dedim bıraktım... sonra çantamı beğendiler ben bu tipleri seviyorum dedim ve bir daha bulabilirmiyim ki dedim ..neyse dedim bıraktım... bu kış montlarımdan hiç rahat bulamadım .. yumuşak kaliteli bi şey alacağım seneye demiştim.. orada bir mont gördüm bu düşünce aklıma geldi denedim olmadı neyse dedim bırak tım.. şimdi olaylara geliyorum.. oturduğum sandalyede ayağimın ucunda hiç kullanılmamışa benzeyen numarası rengi rahatlığı tam aradığım gibi bir ayakkabı duruyor ..botumu çıkardım onu giyi verdim şuan ayağımda... aynı şekilde bir tane çanta vardı tam tarif ettiiğim gibi oda yeni gelen poşetin içinden çıktı sadece bir tane..artı .. artık akşam olmuştu malzemeleri taşıyorduk paçavralar kalmıştı ..masayı bıraktım almak için değil elim çarptı bir kumaşa ..ve tutup çektim..hiç kullanılmamış hiç giyilmemiş aynı dediğim gibi yumuşak ve tam bedenime göre bir mont elime geliverdi ..ve 5 l ye aldım ..ayakkabı 2 çanta 2 tl.. acaba biz tutuyormuyuz ....ondan mı oluyor ....
dombra
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 931
9 sene önce
Birgün köpeğime bir kene yapışmış. Açık yeşil renkli.O kadar kanini emmiski yusyuvarlak kalmis ve düşmüş. Düştüğü yerden de bir hayli kan akıyordu.baktım köpeğin viyakliyor anaaaa baktım kene çıkmış ama yere düşmüş.Bende korkuyla keneyi yaktım.sonraaaa coooook pişman oldum. Doğru değildi yaptığım ama birine yapışır korkusuyla yakiver dim.Aklıma geldikçe üzülüyorum.nasil kendimi teselli edicem bilemedim.Sonuçta kene de bir canlıydı ve ben onu yakma hakkına sahip değildim. Allahım beni affet.Biran korkuyla nasıl bir cana kiydim ne kadarda kötü biriymisim.
dombra
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 931
9 sene önce
Pardon umut 64 tesekkur ederim açıklama için.deneyimlerimi paylasirim elbette. Dur ben bu sayfayı iyice inCeleyim.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Bu yazıyı Ho'ponopono konusuna eklemiştim, bu konuda da paylaşmanın yararlı olduğunu düşünüyorum... Vitale'nin 2. Türkçe'ye çevrilen kitabından alıntı... Mucizeleri Beklemek Kitabından; Joe Vitale önceki Çekim Yasası Sırrı ve Zero Limit kitaplarının karmasını yapmış. Hani Zero Limitte diyordu ya "eski yöntemler bi an için geçerliliğini kaybetti" gibi bir cümle kullanmıştı. Herşeyden önce arının arının arının devam ediyor Ho'oponopono ile arınarak yine belli şeylere ulaşmayı hedeflemiş. Netlik çok önemli. Her ne olursa olsun netlik çok önemli demiş ve olabilecek niyet karşıtlarından bahsetmiş. Niyet karşıtı nedir? önce onu çözmek gerekiyor. Niyet Karşıtı; Bir şeye karşı duygusal tepki gösterdiğinizde bunu fark etmek burada önemli. Bir yorum, bir durum sizi kızdırıp, üzüyorsa işte o noktada farkında olup o anki duygunuzu incelemelisiniz. Yani o anda Ho'oponopono yapıp içinizdeki duygudan arınmalısınız. Tepki varsa, bir niyet karşıtı vardır ve dolayısıyla Hophopa gerek vardır. Detaylı arınmak yaşam içinde gerçekleşen, tepki verilen durumların farkında olup ondan orada arınmak ve konu her neyse onla ilgili netleşmektir. Yani her an farkında olup ortaya çıkanları tek tek avlayıp Niyet Karşıtlarını yok etmek gerekir. Örnek:1-) Diyelimki çok borçlusunuz ve çekim yasasını uygulayarak para tezahür ettireceksiniz. İsteğiniz size para kazandıracak bir iş. Tüm yöntemleri denediniz her şey tamam ve bu olmuyor, yani para gelecek yerlerde engelleniyor ve bir biçimde gelmiyor. İşte burada kendinizi sorgulayacaksınız ve emin olunki içinizde bir yerde “ya olmazsa, ya para gelmezse, ödemelere yetişmezse” diye bir takım kaygılı hislerle karşılaşacaksınız. Burada Niyet Karşıtı;sizin içten içe Ya Olmazsa Ya Gelmezse hislerinizdir.Ve bundan hemen ARININ ARININ ARININ…İşte Niyet karşıtını buldunuz onu hemen yok edin ve Allah’a,Evren’e…. Sonsuz güvenin. 2)Diyelim ki sevgilinizle tekrar birleşmek istiyorsunuz ve gereken her yöntemi denemenize rağmen sorunlar düzelmedi. Onunla ilgili oturup düşünün, geçmişteki tartışmalar, yaşananlar her neyse gözden geçirin. Eğer hala arada geçen ufak bir tartışma bile olabilir sizi sinirlendirip kızdırıyorsa orada bir niyet karşıtı vardır. Onu orada avlayın ve ARININ ARININ ARININ.”Ya yaşananlar tekrarlanırsa”, “Ya olmazsa”, “ O zaman şu şu sebeplerden dolayı beni kırmıştı ya yine devam ederse” vs vs bunların hepsi Niyet karşıtlarıdır, yakalanıp yok edilmesi gerekir. Niyet Karşıtı ile birlikte ortaya çıkan birde Sınırlayıcı inançlar var. Bunlarda örneğin; borcumuz için “ya olmazsa” niyet karşıtını destekleyen “borcumu ödemek için aylık en az 2000 tl kazanmam gerekiyor” gibi Sınırlandıran inançlardır, burada miktar belirtmek sizi sınırlandırır. Belki de 2000 değil de daha fazla gelecek olasılığını kaybettiğiniz gibi olanı da kaybedersiniz. Ya da “Sevgilim ya Dönmezse” niyet karşıtını destekleyen “Dönmesi için kendimi düzeltmeliyim yada bana dönmesi için birtakım huylarımdan vazgeçmeliyim” vs vs Sınırlandırıcı inançlarıdır, burada da yine kendinize sınırlar koyarak hareket ediyorsunuz. Sevgiliniz döndüğünde zaten olumsuzluklardan arındığınız için herhangi bir şekilde kendinize koşul sunmanız gerekmez. Her şey doğal haliyle şekillenir. Bunu yaptıktan sonra yinede dönmezse Yüce Mevlamın uygun gördüğü bir şey vardır ve o kişi ile tekrar beraber olmak sizin en yüksek hayrınıza değildir. İşte bunları fark ettiğiniz an hemen arının ve Netlik kazanın arkadaşlar. (BURADA ÖNEMLİ OLAN BİR DİLEK İÇİN ARINMAYIN, OLUMSUZLUKLARI YOK EDİN SADECE) Sonrasında da Çekim yasasının yöntemlerini kullanmaktan bahsetmiş, Hayal defteri yapın yada olumlamalar da isteklerinizi “bunun olmasını yada daha iyisinin olmasını seçiyorum” şeklinde yapmanızı söylemiş. Burada da mantık, “ben bunun olmasını istiyorum ama Allah’ım sen daha iyisini bilirsin” deyip Allah’ın göndereceği şeyleri kabul etmektir. Sonuç Olarak; 1-Olumsuz düşünceleri yok edin(HOPHOP HOPHOP ile ARININ) ve isteğinize odaklanın, 2-Kayda değer bir şeye girişin; Nasıl ulaşılacağı hakkında bir fikrinizin olmadığı hedefler belirlerseniz Çekim Yasasının tüm gücüyle çağırırsınız. 3-Net Olun; Niyet Karşıtlarını ve Sınırlayıcı İnançları fark et, yakala, YOK ET! 4-Hedefe ulaşmış gibi davranın; Hayal edin, hissedin, dokunun, kokusunu ve tadını alın, tüm ayrıntılarıyla hayal edin…(El yazısı ile hayal defteri tutun, yada kağıtlara yazarak bir hayal kutusu yapın, içine atın) 5-Bırakın Gitsinnnnnn. J Sonucunu beklemeyin, bağlı kalmayın. Sonuca bağlı kalmak olasılıkları azaltır. Allah’ a sonsuz güvenin, bırakın, unutun gitsin.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Simdi sana bazı başlıklar ve kalıplar yazacağım onları tamamen arındığını hissedene kadar kullanman gerekiyor. sonraki bir kaç gün bu dip temizliği yaptıktan sonra yazarak çalışabilirsin, yada bunu yaparken de yazarak çalışabilirsin... birazdan yazıcağım sana hazırlıyorum şimdi... bir iki gün öfken artabilir daha agresif olabilirsin ama korkma iyiyye işarettir blokajların çözülmesi anlamına geliyor...
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
9 sene önce
Arkadaşlar sizi bir konuda uyarmak zorundayım... Pek çok insan özellikle nette bir şeyler okurken gözlerini yormayan sıkıntı vermeyen yazıları okumayı tercih ederler.... Pek çoğunuzun telefondan girdiği de düşünülürse buraya yazdığınız her bilginin amacına ulaşması için yazım kurallarına uygun yazmanız daha doğru olur..... İlk okulda öğretilen bir yazma kuralı vardır; düşüncelerinizi aktarırken giriş-gelişme ve sonuç bölümleri olarak kurgulayın ve paragraflar halinde satır başlarına ve noktalama işaretlerine dikkat edin şeklinde bir bilgiydi.... Bakın lise ya da üniversiteden söz etmiyorum ilk okulda öğrendiğimiz bir yazma kuralından söz ediyorum..... Okumak isteyene eziyet ettiğinizi belirtmek zorundayım...:m29: Mesajlarınızın okunabilir şekilde ve açık ve net olması için hopo'ya başlıyorum.....:devil[1]:
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Nilüfer için : OFKE ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeyi) ve bunun butun nedenlerini siliyorum , Özür dilerim, lütfen beni affet, seni seviyorum, teşekkür ederim ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkenin) bedenime hissettirdiklerini tumuyle siliyorum. ( 4lü kalıp ) ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkenin) ruhuma hissettirdiklerini tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkenin) kalbime hissettirdiklerini tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkenin) zihnime hissettirdiklerini tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) nedeniyle butun hissettiklerimi tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) nedeniyle butun hissettiklerimin cunku ile baslayan butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) nedeniyle butun hissettiklerimin eğer ile baslayan butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) nedeniyle butun hissettiklerimin her ne zaman ile baslayan butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) nedeniyle butun hissettiklerimi silersem guvende olmayacağımı dusunmememin butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofke) ile kendimi tanımlamamın butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeyi) bırakmaktan korkmamım butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeyi) bırakmadığım ve tasımaya devam ettiğim icin kendimi ve baskalarını affetmememim butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeyi) bırakmamı sabote eden butun nedenleri siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeyi) bırakmadığım icin duyduğum utancın butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı (ofkeyi) bedenimde zihnimde enerji alanımda, hayatımda birikme, depolanma nedenlerini tumuyle siliyorum. 4lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkeden) gizli bir yarar sağlamamım butun nedenlerini siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi) karsı duyduğum (ofkenin) atalarımdan jenerasyonlar boyunca bana kadar gelen butun nedenleri siliyorum. 4 lü kalıp ( kisinin ismi )karsı sevgiden daha dusuk değerde olan butun duygularımı ve bu duyguların butun nedenlerini tumuyle siliyorum. 4lü kalıp • Bu yollarla ve nedenlerle bağlantılı butun kalıpları tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp • Bu kalıplarla bağlantılı ve butun duyguları tumuyle siliyorum. 4 lü kalıp YARGILAMA Yukarıda cumlelerden ofke yerine yargılama duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın AYIPLAMA Yukarıda cumlelerden ofke yerine ayıplama duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın UTANC Yukarıda cumlelerden ofke yerine utanc duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın ALINGANLIK Yukarıda cumlelerden ofke yerine alınganlık duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın SUCLULUK DUYGUSU Yukarıda cumlelerden ofke yerine sucluluk duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın AFFETMEME Yukarıda cumlelerden ofke yerine affetmeme duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın UZUNTU Yukarıda cumlelerden ofke yerine uzuntu duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın ENDĐSE Yukarıda cumlelerden ofke yerine endise duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın KAYGI Yukarıda cumlelerden ofke yerine kaygı duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın KAYIP DUYGUSU Yukarıda cumlelerden ofke yerine kayıp duygusunu koyarak aynı cumleleri tekrarlayın
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Nilüferciğim, yazarak çalışnak her zaman iyidir... Sana iki yöntem önereceğim yazarak çalışma ile ilgili... Diyelim ki, "öfke" için çalışacaksın... 1. yöntem: Küçük beyaz kesilmiş olarak kullanıma hazırlanan çizgisiz kağıtlardan alıyorsun, içine kurşun kalemle ilk defa bu konu için kullandığın bir kalem olsun ve ucu çok sivri açılmamış olsun, bir daire çiziyorsun, dairenin içine kimin için çalışıyorsan o kişinin adını ve soyadını yazıyorsun ve öfke yazıyorsun. Sonra çok sert olmayan hafif vuruşlarla kalemin ucuyla noktalar halinde isme ve duyguya 4 lü kalıbı tekrar ederek vuruyorsun, bir süre sonra daire ve kelimeler noktalarla kaplanmış olacak, tamamen kendini rahatlamış hissettiğinde o kağıdı yak ve dışarı at külünü.
ezgilim
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 85
Yanıt Sayısı: 2206
9 sene önce
şu yüreğimdeki yara gibi herkese karşı olan, bağımlı sevgiden kurtulduğum gün dünyanen en huzurlu insanlarından biri olacağım..örneğin; yanımdaki kim olursa olsun o şahısla gittiğim bir yere, asla yalnız gidemem. o, kişi olmadan gitmem gerekirse; kimselere belli etmeden ağlayarak o kişiyi anarak vaktimi doldururum.
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Arkadaşlar dün ben işten çıkar çıkmaz 19 mayıs tatilini fırsat bilip otobüse atlayıp eve annemleri görmeye gittim... sabaha karşı evdeydim...sonra babam sokakta minicik gözleri yeni açılmış yavru kedi bulmuş onu biberonla besledik sabah 7ye kadar... ev hayvan doluydu hepten barınak gibi oldu :biggrin[1]: o nedenle yazamadım.... unutur muyum sizi? Konu canlandı herkes canla başla çalışıyor çok mutluyum biricik ve nilüfer sizlere çok teşekkür ederim.. iyiki açmışız bu konuyu... Benim yapmak istediğim çalışma aynen nilüfer gibi öfke, affedememe, ihanet ve terkedilme korkusu, kişilere olan bağımlılık... çok derdim var hangi birini çalışsam diye paniğim şu an... ama kendimce hopoya devam ediyorum hafiften etki görmeye cidden başladım bu sefer... Toplu çalışma yapacak mıyız? bu arada çarşamba hipno terapiye gideceğim ayarlanırsa...
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Güncel........................................
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Çok tuhaf bir his yaşıyorum şu bir haftadır.Çektiğim zikirlerden midir? Ettiğim dualardan mıdır? Ömür boyu unutamam dediğim biri vardı. Onu, hatırlamakta güçlük çekiyorum. Eskiden resimlerine bakınca gönlüm yerinden çıkardı. Şimdi hafif bir tiksinme duygusu yaşıyorum. Bir senedir görmedim onu. Görmemem lazım zaten. Fakat bu his çok tuhaf. Sanki karnımın içinde bir boşluk açılıyor, yavaş yavaş doğuruyorum onu. Gidiyor. Belki bir kaç parçası kaldı. Ama önemsiz anlar. Yerinde vicdan azabına benzer bir korku kaldı. Yerinde deli bir boşluk var doldu dolacak, bir his var tuhaf bir his. Bana doğru yürüyen biri var sanki. Kulağımda hep bir his var, "bak, etrafına bak" diye. Ya çok garip bir his bu. Dün akşamda yangınlar içinde bir rüya gördüm. Alev alev heryer yandı. Anlatasım geldi.
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
anneannem zengin ve katı bir kadına besleme verilmiş .. anneannemin ilk çocuğu olan annemde o kadına besleme verilmiş.. o kadının kocasıda muhtemelen anneme tacizlerde bulunmuş ..ama çok geçmeden babamla evlenmiş . . ve kayınvalidesini hiç sevmemiş ve benim adım babaannemin adı.. şimdi ben hep annemin dışlamasından sevmemesinden ve beni sürekli değersizleştirmesinden çok çektim...bana hep sen veriliksin derdi ..... yaz tatilinde babaanneme yollardı veya halama veya sokaklarda ..sonrada yatılı okulda büyüdüm gittim..kime verdiğini söyle derdim ..veriliksin sen derdi hep.... . birde evde büyü.. miras meselesinden dolayı ... karıştırdıkça karıştım ..bir lutuf olarakta hep ALLAH sevgisi olan insanları karışıma çıkardı ama bir türlü bu sorunlardan dolayı herşeyi bi kenara bırakıp ALLAH a kendimi adayamadım ... çünkü hep annem dışlayınca birini aradım ve ALLAH I buldum .. yardımıma hep o koştu .. ama gel gitler yaşadım tecrübelerle öğrendim.. bana hayatı öğreten yol gösteren akıl veren bir ailem olmadı ..kendi kendime düşe kalka yaşıyorum.. şimdide korkularım var sıkıntılarım var ... en son durumda peygamberleri,evliyaları ,şehitleri ,yaşayan, ölen tüm iyi insanları şefaatçi yaparak .. tevekkül edip ona bırakmam gerektiğini düşünmeye başladım.. üzüldüğüm şeyi, korkumu ,ifade edebildiğim kadar net cümlelerle ifade edip..olayı tam olarak anlatıp....sana tevekkül ediyorum diyorum ve bırakıyorum ..şimdi bunu yapıyorum.. .. ümmül kitapta olanlar değişmez kadermiş ..ama askıda olan kader dua ile değişirmiş .. kaza gelir miş ama dua o kaza ile ahirete kadar çarpışırmış.... dua etmekten vazgeçmek beni korkutuyor ... tarif verip böyle olsun nolur demektende korkuyorum.. en hayırlısını o verdi ama ben o hayırlara ulaşırken çok üzüntüde çektim ayrılıklara katlamak zorunda kaldım...hayatımı düzeltmek için değil tam bir tevekkülle dünyayı bırakıp iç huzuruyla O na bir yönelsem zaten herşey düzelecek biliyorum... en azından bu köşe başınada gelmiş bulunmaktayım.... herşeyi yapmak istiyorum hiponono ile bana şifa verilecekse onuda kabul ediyorum...değersizlik duygusu sürekli annemin şuanda bile azarlamaları sesini duyuyor gibiyim....ama hep suçlu yaşıyorum... hastaliğı son aşamadaydı ..elimden gelen iyiliği yapmaya çalıştım .. bu seferde tutturdu ..hakkımı helal etmiyorum deyip duruyor .. ölecek...diğer çocukların yaptığı hiç bir şımarıklığı yapmadım...hastane odasına gittim ölümünden bir hafta önce ..dua ediyorum ..bana gönderip durma, sıkıntı veriyorlar diyor ...ben ısrarla nolur hakkımı helal ettim desin yalvarıyorum hakkını helal etsin diyorum... bana hak onun hakkı diye cevap geliyor görevlilerden ... sebep neymiş madem ben konuşmak istiyorum onu bileyim dedim.. ve uzakta bir hastanede olmasına yanımda küçük çocuğum olmasına kocamın eziyetine rağmen bir anda bir sebeple hastaneye gittim... onunla konuştum hakkını helal et dedim.. etmem dedi.. neden dedim sen öyle istediğin için etmeyeceğim dedi... ben ne yaptım dedim..benim öyle hoşuma gidiyor dedi.. sen ALLAH daha çok uğraşıyorsun dedi etmeyim ki sürekli uğraş dedi...... sonra bir gün ben babamla üst kattaydım .. o gün daha 14 -15 yaşındayım bu ..kendi yaşadığı muhtemel bir olaydan etkilenerek bende şüphelenmiş ve kıllanmış.. eğer o gün bişey olmadıysa babanla hakkımı helal edeceğim dedi... anne ne olabilir hiç bişey olmadı tabiki dedim. .(bak işte artık son safhada psikoloji iyice gitmiş ama en azından içinde beslediği düşünceleri deliliğe vurup söylettirdi bari ALLAH) .
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
o zaman büyük bir rahatlamayla.. e o zaman hakkım tabiki helal ... ben sana analık bile yapmadım..hem sen hiç bana bir saygısızlık kötülük yapmadın deyip kendi kendine onaylayarak konuşmaya başladı.... bende yılların verdiği yorgunlukla ... bu işte dedim .. sen ettin senin bana etme şartını ben yapmadım ALLAHIM sen şahit ol dedim.. sonrada ama anne boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan hak aldığı yerde ben senden hakkımı alacağım ben helal etmiyorum dedim.. son konuşmamızdı... sonradan arkamdan haberler yollamış telefon etmiş .. ama duymadım ..öldü.. hakkımı helal etmicem demiş ...o bana etmiyor demiş .. falan filan epeyde ona üzüldüm ..müftülere sordum..yok hatta o sana eziyet etmiş dediler ... inşallah ALLAH kabul eder.. işte böyle bir anneydi benim anne .hiponono ne yapsın ...
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
hani faydası olur hiponono nunda ..durum vahim o kadarda derin temizleme yapılıyormu.. herkes karı koca gezerken tek başıma bir evdeyim üzülüp duruyorum..
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
ve hep mücadele diyordum dua diyordum sabr etmekten kaçıyordum..benim sabrı ve tevekkülü öğrenmem gerekiyor şimdi de onu düşünüyorum...
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
birde bir zamanlar bir keşfim olmuştu .. bir musibet hak ettiği sabrı alınca işini bitirip kendiliğinden gidiyor .. bu yanlızlığa sabreder kabul edersem zaten o yavaş yavaş çekilip gidiyor direndikçe arınamıyorsun ve durum geçmiyor musibet vazifesini bitiremediği için gitmyor.. sabredip onu kabul edince sıcacık bir sevgiyle akıp gidiyordu insandan.. yine sabredip kabul edip direnmeden akıp gitmesini beklemek gerekiyor belki....
CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
ellerine saglik kalbi heyecanla okudum:biggrin[1]:
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Kalbicim anlattıklarında yüzde yüz doğru olabilirsin ama şuandada bu dualarla meşgul olduğunu hissediyorum? Sana en son doktora gitmeni tavsiye etmiştim gittin mi peki?
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
neyse .. o gün o başka kitaptaki duaların görevlileriyle konuşmak için tekrar teşebbüs ettim ya yok yani daha büyük bir kavga ..aile fertleri toplandı hepsi bir ada geldi o uzak şehirden bu arada annemde vefat etmişti... ben artık dayanamıyordum ve pencereye doğru hamle yaptım hiç birşey hatırlamıyorum sadece çıkıp atlamaktan başka birşey düşünmedim ama o aile ferdleri öyle bir oturmuştu ki atlayabileceğim camın önündelerdi.. diğer camada çıkarılmadım ...engellenildim biri beni tuttu...o günde öyle atlatıldı ben artık annemde ölünce burada bir dakika bile durmam dedim babamın evine geri döndüm ama küçük kzızmın babaya olan düşkünlüğünden dolayı geçinmeye karar verdim.. babamın evinde de olsam ayrıda olsak geçinelim dedim .. ve ikinci kızıma hamile kaldım.. sonra ben ........... duası ve çeşitli dualar okumaya başladım ..üzerime taktıklarım oldu...ve iş buldum ikinci kızım nasibiyle geldi.. tekrar aynı evde yaşamaya başladık .. bir yıl hiç kavga olmadı çünkü tüm paramı alıyordu ..ve bütün sorumluluk bana kalıyordu.. kimse bana kötülük yapamıyordu.. kimse memnun değildi .. ama kimse bişeyde diyemiyordu.. üzerimde kendi yazdığım bir duayı taşıyordum.. sonra bir gün o kadar ağırlık çöktü ki sıkıntı ... halter kaldırır gibi zorla kaldırarak ay na kadar ağır bir dua imiş dayanamayacağım ne olacaksa olsun dedim ve çıkardım.. sonra dua toplamaya biriktirmeye başladım.. ........... herşeyi okuyordum ama hiç bir dilekte bulunmuyordum sandıkta biriktiri gibi biriktiriyordum ... bir gün bir dua edecektim ve tüm sıkıntılarım dan kurtulacaktım.... biriktirdim birik tirdim biriktirdim.... ve bir gün evde yanlız ken seccadeyi serdim ve oturdum... kendim için değil dedim ki ben zaten battım... çok sevdiğim bir büğüm dua istemişti birikirdiğim tüm duaları onu istediği şey neyse o olsu diye ona gönderdim... ve birden..............
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
her zaman çok fazla ve çeşitli dualar okudum .. şimdide herhangi bir duayı öne sürmüş gibi olmaktan çekiniyorum... her şekilde dua ettim peygamber efendimizi şefaatçi yaparak dua ettim ..babam etkileniyor benim imtihanım ama nolur onun üzülmemesi için yardım et ..Dedim... belkide bu samimi dua ile kabul oldu bileiyorum belki arkadaşların .akrabaların duası .. hatta yine bir arkadaşım eğer ALLAH isterse geçersin demişti ve ben o arkadaşımın duasını şefaatçi yaparakta istedim...
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
sonra mesela ben bu sıkıntılar nedir yarabbi deyip ağlıyorum ve birileri sen istedin diyor.. şimdi ben senden istediğim şeylerin şerrinden bana sıkıntı ve üzüntü verecek şeyleri istediğsem onlardan tövbe ediyorum .. sen gafursun affet onları hayır duasına çevir diyorum.. herhangi birinde var olan bir anlaşmam veya duam varsa bu bana üzüntü getirecekse ben bundanda tövbe ediyorum ALLAHIM bu konuda sana tevekkül ediyorum ..sen vekilimsin afiyet ver diyorum...
CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
bence sen bu yazdiklarini kitab haline getir eminim cok satilir ,macera aksion dram hersey var icinde hayatinin ve halada devam ediyor tahminim,iyasadigin talihsizlikler yuzunden ve bu yazdiklarindan dolayi bol cesitli karmakarisik dualar durmadan okumak iyi degil,hayatinda karmakarisik olur ,davetlerden ziyade sevgi kismet sans getiren dualari okursan uzerindeki ugursuzluklar gider insallah
CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
kalbi **** cocugun 1 tane demis ,oteki kiz kimden seytandanmi yani?buda olabilirmis ,bir kadin vardi her gittigimde cesit cesit yemekler yapardi,evlerin her yerine parfumler sikardi,guzel giyinirdi,tertemiz temizlerdi evleri,bu kadar yemegi neden yapiyorsun?dedigimde,aksam misafirlerim var derdi,bende kadina bak derdim her gece kalabalik misafir ,yemekler busuru masraf iyi agirliyor bu yasta derdim,neyse birgun gene eve gelen misafirlerinin kadinmi yoksa erkekmi oldugunu sordum,bilmiyorum cinslerini ama 6 kisiler benide cok yoruyolar ,sabaha kadar konusup uyutmuyolar,ama onlarin gelmesini dort gozle bekliyorum olsun yesinler derdi yemekleri,sonra baktimki uc gun once pisirdigi yemege el degmemis yani kokmus yemek ve hala dolabta duruyo,ordan anladim ve o yemek iki hafta dolabinda durdu,gelen misafirleri cinmis o an tirsttim biraz cunku banada bulasirdi,surekli dualar okuyordum icimden onunla konusurken,genelde bu tur seyler sevgisizk,ilgisizlik mutsuzluk ,sosyal ortaminin cok olmamasi,olum ayrilik,bu seyler yasanirsa cogaliyo,ozellikle yakin akrabalardan anne baba evlad gibi ,cunku ozlemek en zor duygu,acikirsin gene yemek yer doyarsin karnin gozun doyar tadar o duyguyu,ama sevdigin birinin yaninda bulamayinca zor,icine ata ata birikir sonrada boyle patlaklar verir
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Ben şu an sarsılmış durumdayım... Cidden verecek tek tavsiyem huzurunda dediği gibi çok fazla ve davetli dua okumaman... gerçekten hopo ile falan geçecek şeyler değil bunlar... ne diyeyim benim nutkum tutuldu vesselam!!!
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
Ben oraya bu sıkıntili kaderimi dua ile değiştireceğim hadsizliği ile oturdum .. Allahın affi merhameti geniş... hz. Ibrahime hz.ishaki bağısladigi gibi ..Benim günahlarımi ve hadsizliğimi affedip korktuğum konulara mani olup afiyet lvermek Ona zor değil..Onun rahmetinin enginliğini düşünürsek af O nun şanındandır ... ne diyeyim....Muhammed mustafa sav ..efendimizi şefatçi eylesin hakkımizda ..herkese afiyet hasene versin....
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
Kim anlar bu işlerden bunu yaşayan bilir.. .. kurban kestirdim sadaka veriyorum..bu duruma gelmeme sebep olan düşuncelerimi değiştirip Allah yoluna peygamber yoluna dönmeye çalışiyorum... bunları hatırlattirıp tövbe ettiriyor ..kabul olmayacak duayı ettirmezmiş.. işte böyle.
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Bu deneyimleri gerçekten edindiysen, ne mutlu sana ... allah sevdiği kuluna dert verir fakat sen çok fazla içinden çıkılmaz davranışlarda bulunmuşsun. Tamam sabır ve tevekkül çok önemli ama aynı zamanda allahın bize faydalanmanız için bahsettiği bazı şeyler var. Mesela tıp. Sen hiçbir yazında tıbbi yardım aldığından bahsetmiyorsun.bence bu çok büyük bir kayıp. şifa her zaman allah'tan. fakat her zaman söylediğimiz gibi şifayi sadece duadan beklemek doğru değil. tıbbi yardım sana zannettiğinden daha fazla şifa olacak hatta bunun için geç bile kalmissin. sürekli bu nedir diye soruyorsun ya... bence bu aynı zamanda çok ciddi bir psikolojik rahatsızlığı dönüşmüş. lütfen derhal bir psikologa git. Bu yaşadıklarını atlatman öyle çok daha kolay olacaktır. Sevgiler..
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Nilüfer ve Biricik çalışmamız ne olacak? :( ses yok sizden?
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
psikoloğa gittim .. ilaçta kullandım .. ben halüsinasyon görmüyorum.. bunu yaşayanlar bilir.. gözümle hiç birşey görmüyorum..bu işi ehli bilir .. görüyorsun ama başka bir şekilde .. yanlız daha önce yazdığım bir mesajda düzeltme yapmak istiyorum ..nasıl değiştirebiliyorduk .. yazarmısınız..
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Umutcugum senin adına çok ama çok sevindim. Umarım devamını getirebilirsin. Çünkü devamını getirebilmek çok önemli. Hipnozdan çok korkarım ben, nasıl bir deneyimdi?
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
ZİHNİ KEMİREN ZEHİRLİ DÜŞÜNCELER !!! Her gün bir diğerinin aynısı mı? Sürekli kurban rolünde misiniz? Hep kendinizin mi haklı olduğunu düşünüyorsunuz. Tebrikler sizi kemirip bitiren 12 zehirli düşünceden 3’üne hali hazırda sahipsiniz. İşte listenin geri kalanı. Okuyun ve hayatınızı kemiren o zehirli sarmaşıklardan kurtulun. Hayatınızı sabote eden 12 zehirli düşünce Güne mutsuz başlıyor, hayatınızın hiç değişmeyen bir kısır döngü tarafından yönetildiğini düşünüyor ve bunun için başkalarını mı suçluyorsunuz? O zaman, belki farkında bile olmadığınız bazı‘zehirli‘ düşüncelerden kurtulmanız gerekiyor demektir. Huffington Post gazetesi, o düşünceleri 12 maddede derledi: 1- Kurban olduğunuzu düşünmek Siz bir kurban değilsiniz. Sorunlarınızdan dolayı başka insanları ya da koşulları suçlamayı bırakın. Şu an hayatta olduğunuz yerden memnun olmamanız, durumunuzu değiştirmek için kişisel sorumluluk alamayacağınız anlamına gelmez. Dolayısıyla kurban psikolojisinden çıkın çünkü bu hiçbir işe yaramaz. Esasında, başarılı olmanızı da engeller. Şunun farkına varın ki, ‘kader’inizden sadece ve sadece siz sorumlusunuz. 2- Başkalarını değiştirebileceğinizi düşünmek Değiştiremezsiniz. Değişmek istemiyorlarsa ya da bunu nasıl yapacaklarını bilmiyorlarsa, bütün çabalarınız boşuna demektir. Dolayısıyla başkaları için endişelenmeyin. Onları oldukları gibi sevmiyorsanız, birlikte vakit geçirmeyin. Şunu bilin ki, onları değiştirme hakkınız da yok. 3- ‘Gerçek’lere sürekli direnen düşünceler Bazı şeyleri, hatta çok fazla şeyi değiştirebilirsiniz. Kilo verebilir, daha iyi bir iş bulabilir, üniversiteye dönebilir, evliliğinizi düzeltmek için çaba harcayabilirsiniz. Fakat değiştiremeyeceğiniz şeyler de var. Patronunuzun ‘sinir’ bir tip olduğu gerçeğini değiştiremezsiniz. İş değiştirebilirsiniz ama patronunuzu değiştiremezsiniz. Kira ya da ev kredisi ödemek zorunda olduğunuz gerçeğini değiştiremezsiniz. Ama bunlara direnmekten vazgeçebilirsiniz. Değiştiremeyeceğiniz şeylere direnmek sizi sinirlendirmekten ve üzgün hissettirmekten başka hiçbir işe yaramaz. Dolayısıyla değiştirebileceğiniz şeyler konusunda harekete geçin ama değiştiremeyeceklerinizi de kabul edin. 4- ‘Komşunun tavuğunun kaz olduğunu’ düşünmek ‘O kız kadar güzel ya da o adam kadar zengin olsaydım, o zaman mutlu hissederdim‘. Bu tür düşünceler doğru değil. Başkalarının hayatının sizinkinden daha iyi olduğunu zannetmeniz, bunun gerçekten öyle olduğu anlamına gelmez. Belki de o güzel kız çocukluğunda çok zorlu bir ev hayatı yaşadı ve hayatını düzene sokmakta zorlanıyor. Ve belki de o zengin adam işinde o kadar çok vakit geçiriyor ki, ailesini hiç göremiyor. Komşunun tavuğu kaz değildir. Kendi elinizdekileri takdir etmesini bilin. 5- Başka insanlardan beklentiler Beklentiler, siz her ne kadar mantıklı olduğunu düşünseniz de, mutluluğu öldürebilir. Sırf siz öyle istiyorsunuz diye insanlar bir şeyleri yapmak zorunda değil. Beklentilerinizin kişisel deneyimleriniz ve önyargılarınızdan kaynaklandığının farkına varın. Bunların başka insanların da önceliği olmasını beklemeyin. Siz de muhtemelen yapmak istemediğiniz şeylerin sizden beklenmesinden hoşlanmıyorsunuz. Dolayısıyla başka insanlara dayatmalarda bulunmayın. Davranışlarından hoşlanmıyorsanız ya onları öyle kabul edin ya da ilişkinizi bitirin. 6- Hayatınızda birinin olmasının sizi tamamlayacağı düşüncesi Siz kendinizi zaten ‘tam‘ hissetmiyorsanız, bir sevgiliniz olması sizi tamamlamaz. Dahası, ‘sizi mutlu etme zorunluluğu’, diğer kişi üzerinde büyük bir baskı yaratır. Hayatınızda biri olsun ya da olmasın, kendi kendinizle mutlu olmanız gerekiyor. 7- Haklı olduğunuzu her zaman kanıtlamak zorunda hissetmek Bazı insanların ‘haklı‘ olduklarını kanıtlamak için ölümüne savaşmaları insanı şaşırtıyor. Amaç ne? Zayıf, savunmasız veya aptal görünmek istemiyor olabilirler. Fakat hatalı olduğunuzu itiraf etmek çok daha asil ve olgun bir davranış. Dahası, herkesin fikirleri farklıdır. Bırakın siz istediğiniz gibi, onlar istedikleri gibi düşünsün. 8- Başka insanların ne düşündüğü konusunda endişelenmek Size ne? Sizi yargıladıklarını mı düşünüyorsunuz? Kimse sizi, sizin kendinizi yargıladığınızdan daha fazla yargılamıyor. Diğer insanlar kendilerini yargılamakla öyle meşgul ki, size ayıracak vakitleri yok. Dolayısıyla nasıl mutlu hissediyorsanız öyle davranın. Ve eğer diğerleri sizi yargılıyorsa, bu sizin değil onların sorunu. 9- Tek bir doğru ve tek bir yanlışın olduğunu düşünmek Objektif bir doğrunun var olduğunu düşünmeyi seviyoruz ama bu bir yanılsama. Öyle bir şey yok, sadece subjektif gerçeklikler var. Bir kişinin ‘doğru‘ bulduğu şey, bir başkası için yanlış olabilir. Herkes bir şeyleri doğru buluyor çünkü o ‘şey‘, hayatına ve dünya görüşüne uyuyor. 10- Hazırlıksız hissettiğiniz için gelecek hakkında endişelenmek ‘Endişelenmek, istemediğiniz bir şey için dua etmektir‘ diye bir deyiş vardır. Bunun yerine şu anı yaşayın. Gelecek hakkında endişelenmeyi bırakın çünkü onu sadece bir yere kadar kontrol edebilirsiniz. 11. Paranın mutluluk getirdiğine inanmak Paraya ve başarıya önem veren kapitalist bir düzende yaşasanız bile, varlıklı insanların çok parası olanlardan daha mutlu olduğu illa ki doğru değil. Bankada beş kuruş parası olmadan veya sıradan işlerde çalışarak da mutlu olan insanlar olduğu gibi, mutsuz milyarderler de var. Mutluluğa zengin olarak ulaşabileceğiniz fikri gibi bir tuzağa düşmeyin. 12- Geçmişin geleceğinizi belirlediğine inanmak Geçmişte hata yapmış olmanız, geleceğinizi daha iyi bir hale getiremeyeceğiniz anlamına gelmiyor. Fakat kendinizi geçmişiniz yüzünden ‘işe yaramaz’ diye damgaladıysanız, ‘işe yaramaz‘ tavrınızı geleceğe de taşırsınız. Süleyman Suat Başar Alıntı
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
ZOR İNSANLARLA İLETİŞİM – İNSANLARI DEÐİL AMA DAVRANIŞLARINI DEÐİŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDE. Zor İnsanlarla İletişim İnsanları değil ama davranışlarını değiştirmek sizin elinizde İşte uyulması gereken kurallar… İletişim kurmakta güçlük çeken insanları ,”Zor İnsanlar” olarak adlandırıyoruz Zor insanlar, toplumdan topluma, kişiden kişiye göre farklı olarak tanımlansa da temelde benzer davranışlar gösteriyorlar Tüm zor insanların inatçı, hırslı ve kaprisli oldukları görülüyor Ancak unutmayın ki, insanları değil ama davranışlarını değiştirmek sizin elinizde… Pek çok kişi çevresindeki zor insanlardan şikayet eder Evde, işte, okulda kısacası her ortamda bir zor insan bulunur Oysa aslında “zor insan” diye bir şey yok Zorlayıcı davranışlar var Ve maalesef bazı insanlar sürekli bu şekilde bir davranış içinde bulunuyorlar Neden zordurlar? Bazı insanlar karşılarındakinin performansını düşürmek ve onların şevkini kırmak için bilerek “zor” tavırlar sergiler Her zor insan birbiriyle aynı davranışları sergilemez Bazı zor insanlar sürekli konuşup hiç dinlemezken, diğerleri de hep son sözü söylemeyi tercih eder Kimisi sürekli sizi eleştirir Bazısı sessiz, bazısı agresif olabilir Zor insanlara dair • Eğitim ve bilgisi yetersiz olmasına rağmen kendisini çok iyi sananlar• Bilgisi ve deneyimi yetersiz olmasına rağmen kendisini iyi sananlar• Öncelikleri belirlemede beceri sahibi olamayanlar• Hatasını olgunlukla kabul edemeyen, sürekli açıklama yapıp kendisini temize çıkarmak isteyenler• Yavaş düşünen ve yavaş hareket edenler• İşleri karıştıranlar• Hiç konuşmayanlar, bilgiyi zorla ağzından aldığınız kişiler• Yanlış anlamakta ısrar eden• Karşısındakinin söylediklerine önem vermeyen• Konum farklılıkları nedeniyle görüşürken o farkı hissettiren kişiler• Karşılarındakine saygı göstermeyen• Sadece kendi yaptığı şeyin önemli olduğunu düşünen• Sürekli olaylar ve etrafındakiler üzerinde kontrol oluşturmaya çalışanlar• Empati kuramayanlar• Her zaman “ben haklıyım” diyenler Zor insanlara nasıl yaklaşmalıyız? Öncelikle bu kişileri kategorize edelim Agresif insanlar: Saldırgan davranışlar içinde bulunan bu kişiye sakin bir şekilde kendinizi ifade edin ve size yönelik saldırgan tavırlara kendinizden emin bir şekilde karşılık verin Her şeyi bilenler: Bu kişilerle mücadele ederken iyi hazırlanmak gerekir Asla meydan okumayın Aksine yeteneklerini övün Gerektiğinde hatalarını ortaya çıkaracak sorular sormaktan çekinmeyin Şikayetçiler: Karşılarındakine güvenmezler Kendilerine olan güvenleri de çok değildir Eksik olan özgüvenlerini saklamak için memnuniyetsiz, her şeyden ve herkesten şikâyet eden bir tavır içine girerler Bu insanlara “Başkalarının göremediklerini görüyorsun ” şeklinde onların güvenlerini arttıracak cümlelerle yaklaşın Dinleyin ama asla tartışmaya girmeyin Ona karşı savunmacı davranmayın Mağdurlar: İyi dinleyin ve onu anladığınızı gösterin Soruna odaklanarak onu değişim için motive edin Gizlice Saldıranlar: Bu insanlara karşı ne kadar geri çekilirseniz o kadar üstünüze gelmeyi severler. Geri çekilmeyin. Şakaya vurun. Zor insanlarla çalışabilmek için önce kendimizi, iletişim biçimimizi, yeterli ve yetersiz hissettiğimiz özelliklerimizi tanımamız gerektiğini söylüyor: “Böylece kişinin bize niçin zor geldiğini anlayabiliriz. İnsanların davranış biçimlerini değiştiremeyiz ama kendi tutumlarımızı değiştirerek onları durdurabiliriz. Sizin kararlı ve net olmanız onu durdurabilecektir. Sonra karşınızdaki kişinin iletişim biçimini değerlendirmek ve sakin olmak gerekir. Stres ve öfke ile mücadele edebilmek size üstünlük sağlar. Unutulmaması gereken en önemli şeylerden biri, zor insanların davranışları sizi hedef almamaktadır. Kişiselleştirmeyin ki baş edebilin.” PARADİGMALAR İLE BAKIŞ AÇINIZI DEÐİŞTİRİN Cüceloğlu’na göre: “Paradigma, bireyin iç ve dış dünyasını algılayıp yorumlamasında etkili olan tüm faktörleri kapsar. Algılama, yorumlama ve bilme süreçleriyle ilgili tüm etkenlerin yarattığı örgütlü ve dinamik düşünsel sisteme algı düzeneği ya da paradigma adı verilir. Paradigma, farkına varmadan taktığımız bir psikolojik gözlüktür; iç dünyamızı olduğu kadar dış dünyamızı da bu gözlük aracılığıyla görürüz”. O halde paradigmamızı değiştirirsek olaylara bakış açımızı da değiştirmiş oluruz. * Davut İbrahimoğlu ALINTI
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
PRATİK BİLİNÇALTI KODLAMA YÖNTEMLERİ. DÜŞÜNCELERİNİZİ DEÐİŞTİRİRSENİZ, KADERİNİZİ DE DEÐİŞTİRİRSİNİZ… ETKİ düşünceniz, TEPKİ ise bilinçaltınızın verdiği karşılıktır. Bütün dilekleriniz gerçekleşecek diye bir kural yoktur. Herkes bunu bilir. Şüpheci kişiler, bunu duaların işe yaramadığına dair bir kanıt olarak yorumlarlar. Ancak göz ardı ettikleri bir nokta vardır: Dileklerinizin karşılık bulabilmesi için bilimsel temeli net bir biçimde anlaşılarak etkin kullanılması gerekir. Ancak bundan sonra belirli bir isteğin neden etkin olmadığını anlayabilir ve onu daha etkin kılmak için pratik bir yöntem bulabiliriz. Peki dileklerinizin istediğiniz gibi karşılık bulmadığını fark ederseniz, ne olur o zaman? İlk yapmanız gereken şey, böyle bir başarısızlığın temel nedenlerini anlamak olmalıdır. Bu nedenler güven eksikliği ve çok fazla çabadır. Birçok kişi, bilinçaltının işleyişini tam olarak anlayamaz ve dileklerinin gerçekleşmesine mani olur. Zihninizin nasıl çalıştığını bildiğinizde, büyük ölçüde güven kazanırsınız. Unutmayın, bilinçaltınız ne zaman bir fikri kabul etse, hemen bunu uygulamaya başlar. Bunun için bütün önemli kaynaklarını ve potansiyellerini kullanır. Derin zihninizin bütün zihinsel ve spiritüel yasalarını harekete geçirir. Bu yasa iyi fikirler için geçerlidir, ancak kötü fikirler içinde geçerlidir. Sonuç olarak, eğer bilinçaltınızı olumsuz biçimde kullanırsanız, bu soruna, başarısızlığa ve karışıklığa neden olur. Yapıcı biçimde kullanırsanız kılavuzluk, özgürlük ve zihinsel huzur getirecektir. Düşünceleriniz olumlu, yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır. Bu nedenle başarısızlığın, üstesinden gelmek için yapmanız gereken tek şey, bilinçaltınızın fikrinizi ya da isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul edin, zihninizin yasası gerisini halledecektir. İsteğinizi inançla, güvenle ve şüphesiz devredin; bilinçaltınız bu görevi devralacak ve size cevap verecektir. Ne zaman bilinçaltınızı sizin için birşey yapmaya zorlamak isterseniz, başarısız olursunuz. İstediğiniz sonuçlar yaklaşmak yerine uzaklaşır. Bilinçaltınız zihinsel bir zorlamaya tepki vermez. İnancınıza ya da bilincinizin kabulüne tepki verir. Sonuç elde etme konusundaki başarısızlığınız şu ifadelerden de kaynaklanabilir: Herşey kötüye gidiyorAsla karşılık alamayacağımÇıkış yolu göremiyorumDurum umutsuzNe yapacağımı bilmiyorumKarmakarışık oldum Bu tür ifadeler kullandığınızda, bilinçaltınız size karşılık vermez ve sizinle işbirliği yapmaz. Sürekli yerinde sayan bir asker gibi, ne ileri ne de geri gidersiniz. Başka bir deyişle, hiçbir yere gidemezsiniz. Bir taksiye bindiğinizi ve taksiye bir sürü farklı yön söylediğinizi düşünün. Taksicinin kafası karmakarış olurdu herhalde, hatta sizi hiçbir yere götürmek istemeyebilirdi. Talimatlarınıza uymaya çalışsa da, bunu yapamayabilirdi. Sonunda kendinizi hiç kimsenin aklına gelmeyen bir yerde bulabilirdiniz. Bilinçaltınızın müthiş güçleri ile çalışırken de aynı şey geçerlidir. Kafanızda net bir fikir olmalıdır. Bir çıkış yolu olduğuna, bir çözümün bulunacağına inanmalısınız. Yanlızca bilinçaltınızdaki Sınırsız Zeka cevabı bilir. Bilincinizdeki net karara vardığınızda, aklınızı başınıza toplarsınız ve neye inanırsanız onu yaşarsınız. RAHATLIK İŞİ ÇÖZER Çok soğuk bir havada kalorifer ocağı bozulan ev sahibi tamirci çağırmıştı. Tamirci hemen geldi. Yarım saat içinde ocak yeniden çalışıyordu. Tamirci ev sahibine 200 dolarlık bir fatura çıkardı. “Ne!” diye bağırdı ev sahibi öfkeyle. “Ne kadar uğraştın ki! Tek yaptığın küçük bir parçayı değiştirmekti, beş dolardan fazla etmeyecek bir alet için ne hakla benden 200 dolar istersin?” Tamirci omuz silkti: “Ben parça için sadece iki dolar istedim. Fiyatı bu kadardı” Ev sahibi elindeki faturayı salladı. “İki dolar mı?” diye bağırdı. “Burada 200 dolar yazıyor!” “Doğru” dedi tamirci. “Neyin bozuk olduğunu ve bunun nasıl onarılacağını bilmenin değeri 198 dolar” Bilinçaltınız usta, herşeyi bilen bir tamirci. Vücudunuzdaki her organın nasıl çalıştığını ve nasıl iyileştirileceğini bilir. Sağlık komutu verirseniz, bilinçaltınız bunu yerine getirecektir. Burada anahtar, gevşemedir. “Rahatlık işi çözer”. Ayrıntılara ve sıkıntılara saplanıp kalmayın. Sonucun ne olacağını bilin. İster sağlıkla, ister parayla, ister ilişkilerle ilgili olsun, sorunun çözümünün mutluluğunu hissedin. Ciddi bir hastalıktan kurtulduktan sonra ne hissettiğinizi hatırlayın. Hislerinizin, bilinçaltının faaliyetinin mihenk taşı olduğunu unutmayın. Yeni fikrinizin sonuçlarını hissetmeli, bunu gelecekte hayata geçecek değil, şu anda hayata geçmekte olan birşey gibi görmelisiniz. İRADE GÜCÜNÜ DEÐİL, HAYAL GÜCÜNÜ KULLANIN Bilinçaltının güçlerini kullanmak, bir engeli itmeye çalışmaya benzemez. Daha çok çalışmak daha iyi sonuçlar doğurmaz. İrade gücünü kullanmayın. Bunun yerine, sonu ve bunun yaratacağı özgürlük halini gözünüzde canlandırın. Zekanızın araya girmeye, sorunu çözmek için yollar bulmaya ve bu yolları bilinçaltınıza empoze etmeye çalışacağını göreceksiniz. Buna direnç gösterin. Entelektüel sorun çözme becerilerinizi bir kenara bırakın. Basit, çocuksu, mucizeler yaratan bir inancı korumaya çalışın. Gözünüzde, bu rahatsızlıktan ya da sorundan kurtulmuş halinizi canlandırın. Peşinde olduğunuz özgürlük durumunun duygusal hazzını hayal edin. Her türlü bürokrasiyi süreçten çıkartın. En iyi yol, basit yoldur. DİSİPLİNLİ BİR İMGELEME NASIL HARİKALAR YARATIR? Bilinçaltından karşılık almanın en iyi yolllarından biri disiplinli ya da bilimsel hayal gücüdür. Bilinçaltı vücudun mimarı ve inşaatçısıdır. Bütün hayati fonksiyonlarınızı kontrol eder. İnanmak, birşeyi doğru kabul etmek, o varmış gibi yaşamaktır. Bu ruh halini koruduğunuz sürece, dileklerinizin gerçekleşeceğine tanık olmanın keyfini yaşarsınız. Bir dileğin gerçekleşmesi için 3 aşamaya ihtiyaç vardır: Sorunu fark etmek ya da kabul etmekSorunu, en iyi çözümü ya da çıkış yolunu bilen bilinçaltına devretmekGerçekleştiğine derinden inanarak huzur bulmak Kuşkular ve tereddütler dileğinizin gerçekleşmesini engeller. Kendi kendinize, “keşke iyileşebilseydim” ya da “umarım işe yarar” demeyin. Yapılacak iş hakkındaki duygunuz, gidişatı belirler. Uyum sizindir. Sağlığında sizin olacağını bilin. Bilinçaltının sınırsız iyileştirici gücü için araç olarak etkin hale gelebilirsiniz. Sağlık fikrini tam bir inançla bilinçaltınıza devredin; sonra gevşeyin. Kendinizi onun gücüne bırakın. Duruma ve koşullara, “bu da geçecek” deyin. Gevşeme ve inanç yoluyla, bilinçaltınızı aşılayın. Bu fikrin altındaki kinetik enerjinin devreye girmesini ve fikri hayata geçirmesini sağlayacaktır. ZORLAMA TERS ETKİ YAPAR Emile Coue konferansları sayesinde ABD’de pek çok hayran ve takipçi kazanan önemli bir psikologdur. En önemli görüşlerinden biri şudur: Arzularınızla hayal gücünüz çatıştığında, kazanan kaçınılmaz olarak hayal gücünüz olur. Buna ters etki yasası adını veriyordu. Yerde duran dar bir tahtanın üzerinde yürümeniz gerektiğini düşünün. Bunu hiç kuşkusuz kolayca yaparsınız. Bir de aynı tahtanın yerden beş metre yukarıda ve iki duvar arasına asılmış olduğunu düşünün. Üzerinde yürür müsünüz? Yürüyebilir miydiniz? Herhalde hayır. Tahta boyunca yürüme arzunuz, hayal gücünüzle çatışırdı. Tahtanın üzerinde yalpaladığınızı ve baş aşağı düştüğünüzü hayal ederdiniz. Yürümeyi çok isterdiniz, ama düşme korkunuz size engel olurdu. Hayal gücünüzün üstesinden gelmek ve bunu bastırmak için çaba sarf ettikçe, düşme fikri daha güçlü hale gelirdi. “Başarısızlığımın üstesinden gelmek için irade gücümü kullanacağım” düşüncesi, başarısızlık düşüncesini güçlendirir. Zihinsel çaba, istenen şeyin tersini yaratarak kişinin kendi yenilgisine neden olur. İrade gücünü arttırmak üzerinde yoğunlaşmak, güçsüzlük durumunu vurgulamaktadır. Bu yeşil bir hipopotamı düşünmemek için elinizden gelen herşeyi yapmaya karar vermeniz gibidir. Karar, yeşil hipo fikrini zihninde baskın hale getirir; bilinçaltı baskın fikre her zaman daha fazla tepki verir. Bilinçaltınız, çelişen iki önermeden daha güçlü olanı kabul edecektir. Kendinizi şunları düşünürken bulabilirsiniz: İyileşmek istiyorum. Neden iyileşemiyorum?Çok uğraşıyorum, neden sonuç alamıyorum?Kendimi daha fazla zorlamalıyımSahip olduğum bütün irade gücünü kullanmalıyım. Hatanızın nerede olduğunu görmelisiniz. Çok fazla uğraşıyorsunuz! İrade gücünüzü kullanarak bilinçaltınızı fikrinizi kabul etmeye zorlamayın. Bu tür girişimler sizi başarızlığa mahkum eder. Bu durumda dilekleriniz ters tepebilir. Çaba sarf etmediğiniz bir yol daha iyidir. Daha önce başınıza böyle birşey geldi mi? Bir sınava girmek zorundasınız. Ders çalışarak ve konuları gözden geçirerek çok zaman harcadınız. Herşeyi çok iyi bildiğinizi hissediyorsunuz. Ancak boş sınav kağıdıyla yüz yüze geldiğinizde, zihninizin daha boş olduğunu fark ediyorsunuz. Bütün bildikleriniz kafanızdan uçup gitmiş. Aklınıza konuyla ilgili tek birşey gelmiyor. Dişlerinizi sıkıyor, iradenizin tüm gücünü topluyorsunuz; ama siz çaba sarf ettikçe, bilgiler daha da uzaklaşıyor sanki. Hayal kırıklığına uğramış bir halde sınav salonundan çıkıyorsunuz. Zihinsel baskı sona eriyor. Birkaç dakika önce umutsuzca bulmaya çalıştığınız cevaplar birden zihninize hücum ediyor. Kendinize konuları bildiğinizi söylemiştiniz, biliyordunuz da; ama ihtiyaç duyduğunuz anda değil. Hatanız, kendinizi hatırlamaya zorlamanızdı. Aksi etki yasası gereği bu sizi başarıya değil, başarısızlığa sürükledi. Dualarınızın tersiyle karşılaştınız. ARZULARIN HAYAL GÜCÜYLE ÇATIŞMASI NASIL ÖNLENİR Zihinsel güç ya da irade gücü kullanmak, karşıtlığın olacağını varsaymaktır. Ancak karşıtlığı hayal etme eylemi, karşıtlığı yaratır. Eğer dikkatinizi arzunuza kavuşmanızı önleyen engeller üzerinde yoğunlaştırırsanız, bu arzuya kavuşmanızı sağlayacak unsurlar üzerinde yoğunlaşması mümkün olmaz. Herhangi bir fikir, arzu ya da zihinsel imge konusunda bilinç ve bilinçaltınız uyum içinde ya da anlaşma halinde olmalıdır. Zihninizin farklı bölümleri arasında çatışma kalmadığında, dileklerinizin karşılaştığını görürsünüz. Siz ve duygularınız, düşünceniz ve duygunuz, fikriniz ve duygunuz, arzunuz ve hayal gücünüz arasında da anlaşma olmalıdır. Bütün çabayı minimuma indiren, uyku haline geçerek, arzularınızla hayal gücünüz arasındaki bütün çatışmalardan kaçınabilirsiniz. Uyku halindeyken, bilinç büyük ölçüde geri çekilir. Bilinçaltınızı aşılamak için en uygun zaman, uykudan hemen öncesi ve sonrasıdır. Bunun nedeni bilinçaltının en üst düzeyde performansını uykudan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra gerçekleştirmesidir. Bu aşamada arzularınızı etkisiz hale getiren ve bilinçaltı tarafından kabulünü engelleyen olumsuz düşünce ve imgeler kendini göstermemektedir. Yerine gelen arzunun gerçekliğini hayal ettiğinizde ve başarının heyecanını hissettiğinizde, bilinçaltınız arzunuzun hayata geçmesini sağlar. Pek çok kişi ikilemlerinive sorunlarını, kontrollü, yönlendirilmiş ve disiplinli hayal gücü sayesinde çözer. Doğru olduğunu hayal ettikleri ve hissettikleri herşeyin hayata geçeceğin, geçmek zorunda olduğunu bilirler. Shara adındaki genç kadın bana geldiğinde, umutsuzluğun eşiğindeydi. Sürekli ertelenen ve sonu görünmeyen, uzun, karmaşık bir davayla uğraşıyordu. En büyük arzusu, bu davanın uyum içinde bir çözüme kavuşmasıydı. Ancak zihni başarısızlık, kayıp, iflas, yoksulluk imgeleriyle doluydu. Böylece Shara’nın hayal gücü arzusuna üstün geliyor ve dava uzuyor da uzuyordu. Benim önerim üzerine, Shara her gece yatmadan önce sorun için en iyi olası sonu hayal etmeye başladı. Elinden geldiğince iyiyi düşünüyordu. Zihnindeki imgenin yüreğinin arzusuyla uyuşması gerektiğini biliyordu. Yavaş yavaş uykuya geçerken, davanın halledilmesinin ardından avukatla yapacağı olası görüşmeyi hayal ediyordu. Sonuç hakkında ona sorular sorduğunu ve onun açıklamalarını dinlediğini duyuyordu. Avukat tekrar tekrar aynı şeyi söylüyordu “Dava mahkeme dışında haloldu. Mükemmel, ve son derece uyumlu biz çözüm yolu bulundu”. Gün boyunca, korku dolu düşünceler aklına geldiğinde, Shara zihninde avukatla yapacağı görüşmeyi, sözleri ve mimikleriyle canlandırıyordu. Avukatın gülümsemesini, davranışlarını, sesinin tonunu, kullandığı belirli sözcükleri hayal ediyordu. Bunu öyle sık ve öyle büyük bir inançla yapıyordu ki, korkularını daha bunlar zihninde toplanma girişiminde bulunmadan yenmeye başladı. Birkaç hafta sonra, avukatı onu aradı. Shara’nın hayal ettiği ve doğru olduğunu hissettiği şeyi doğruladı. Dava halolmuş ve Shara’nın uyumlu kabul edebileceği bir çözüm bulunmuştu. HATIRLAMAYA DEÐER FİKİRLER Zihinsel zorlama ve aşırı çaba, endişe ve korkuyu göstererek dileklerinizin karşılığını almanızı engeller. Rahatlık işi çözer.Zihniniz gevşediğinde ve bir fikri kabul ettiğinizde, bilinçaltınız bu fikri hayata geçirmek için işe koyulur.Geleneksel yöntemlerden bağımsız düşünün ve plan yapın. Her sorunun bir cevabı ve çözümü olduğunu bilin.Kalbinizin atışı, ciğerlerinizin soluk alışı ya da vücudunuzdaki herhangi bir organın fonksiyonları ile gereğinden fazla ilgilenmeyin. Bilinçaltınıza güvenin ve sık sık ilahi doğru eylemin gerçekleşmekte olduğunu ifade edin.Sağlık duygusu sağlığı, zenginlik duygusu zenginliği doğurur. Siz ne hissediyorsunuz?Hayal gücü en büyük yeteneğinizdir. Güzel ve iyi olanı hayal edin. Siz hayal ettiğiniz kişisiniz.Uyku halinde, bilinç ve bilinçaltınız arasındaki çatışmalardan kaçının. Yine uyumadan önce, arzunuzun gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal edin. Huzur içinde uyuyup keyifli uyanın.Olumlama, öyle olduğunu söylemektir. Zihnin bu tutumunu doğru kabul ettiğiniz sürece, bunun aksi yönündeki bütün etkenlerden bağımsız olarak, dileklerinizin gerçekleştiğini görürsünüz. Bilinçaltının Gücü * Joseph Murphy ALINTI
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
DUYGUSAL ŞİDDET Duygusal şiddete uğrayan insanları, çoğu kez ilk görüşte tanımak mümkündür. … Dalgın gözleri kolayca ıslanır, hafif sesle konuşurlar, konuşmalarını bölen sessiz boşluklar vardır; oturdukları yere yerleşmez, adeta ilişirler… Genellikle iyi kalpli, nazik ve nitelikli insanlar olmalarına karşın çoğunun özgüvenleri zayıftır. Yaşadıklarını tanımlamakta zorlanırlar, kendilerini sıklıkla suçlarlar. Yaşadıkları da zaten, tanımlanması zor bir şeydir. Duygusal şiddet, fiziksel şiddetten farklı olarak, yüz yerine kalbin darbe aldığı, kemikler yerine duyguların kırıldığı, beyin yerine benliğin sarsıntı geçirdiği bir şiddet türüdür. Kötü olansa, bu şiddet türünün sonuçlarının, fiziksel şiddette olduğu gibi kolayca görülebilir, tanımlanabilir ve suç kabul edilip cezalandırılabilir olamayışıdır. Duygusal şiddet, bir insanı, korkutarak, aşağılayarak, tehdit ederek, sürekli eleştirerek, suçlayarak, hakaret ederek, ondan hiç memnun olmayarak, sözel, sosyal, maddi ve bazen de fiziksel baskı yoluyla kontrol altında tutmaktır. Duygusal şiddet, ”ayıp, yasak, günah” gibi, toplumda yerleşik değerlerden beslendiği için, çoğunluk tarafından, kolayca onaylanıp kabul görmektedir. Duygusal şiddet, anne-babadan, diğer aile büyüklerinden, kardeşlerden, sevgiliden, eşten, çocuklardan, yöneticilerden ve arkadaşlardan gelebilir. Duygusal şiddet, insanın kendine güvenini, saygısını, değerini yavaş yavaş kemiren bir beyin yıkama süreci olarak tanımlanabilir. Ne kadar zeki, başarılı, çekici, becerikli olursa olsun, mağdur kendisini ”yetersiz, aptal, beceriksiz, suçlu, günahkâr, kirlenmiş” gibi hisseder. Şiddeti uygulayan, karşısındakine vicdani sorumluluk yükleyerek kendini aklar. Bazıları korkaktır ve şiddeti, mağdurun savunmasız olduğu ortamlarda, çoğu kez yalnızlarken uygular. Dışarıya ise, son derece ilgi, sevgi ve sorumluluk dolu bir insan rolü oynar. Bazısı ise, toplum içinde de bu davranışları açıkça sergilemekten ve karşısındakini küçük düşürmekten çekinmez. Duygusal şiddet pek çok farklı biçimde kendini gösterse de, en sık üç şekilde karşımıza çıkar: • Saldırganlık İsim takma (salak, aptal, geri zekâlı, şişko, sıska, çirkin ördek), bağırma, aşağılama, suçlama, sorumlu tutma, fiziksel şiddetle, terk etmekle veya parasız bırakmakla tehdit etme, emir verme gibi, açıktan yapılan duygusal şiddet türüdür. Şiddete başvuran kişi, karşısındakini kendisiyle eşit ve bağımsız bir birey olarak görmez. Aralarındaki ilişkiye, sağlıklı iki yetişkinin ilişkisi denemez. Bazen saldırganlık, ”yardım etme, yol gösterme, çözüm bulma” kılığında karşımıza çıkar. Sorunları tek başına analiz edip kimin ve neyin iyi / kötü, haklı / haksız olduğuna ve çözümün ne olacağına kendi başına karar vermesi, her şeyin doğrusunu kendisinin bildiği algısını dayatması sıkça görülür. İlişki adeta, bir ebeveynin çocuğuna karşı tutumu gibi şekillenir. Şiddeti uygulayan, akıl verir, karar verir, ceza verir. • Yadsımak (Yok saymak) Bu türde, şiddet uygulayan, karşısındaki insanı dinlemeyebilir, görmezden gelir, cevap vermez, küsebilir, konuşmayabilir ve kendisini duygusal olarak çekebilir. Karşısındakine isim takarak, mimikleriyle veya ses tonuyla örtülü aşağılama yaptığında, mağdurun itirazı halinde, ”Ben öyle bir şey söylemedim!” veya ”Neden bahsettiğini anlamadım! Nereden çıkarıyorsun bunları!” gibi tepkiler verir. Verdiği sözleri tutmayabilir. Unutmuş gibi davranabilir. Haber vermeden kolayca terk edip, aramayabilir! Mağdur, olan bitene akıl erdiremez, kendisini suçlar ve aklından şüpheye düşer. • Küçümsemek Bu tepkide, şiddeti uygulayan, yaşanan olumsuz olayı kabul eder ama karşı tarafta yarattığı incitici sonuçları küçümser. ”Çok hassassın! Abartıyorsun! Amma büyütüyorsun!” diyebilir. Çok açıktan saldırgan olmayan bu şiddet türünde, mağdur, iç çatışma yaşar, giderek kendinden ve duygularından şüphe duymaya başlar. Gerçeklik algısı bozulur. Duygusal şiddet şu durumlara yol açabilir: Sürekli duygusal şiddete maruz kalmak insanı, korku içinde yaşamaya ve delireceği endişesine sürükleyebilir. Depresyon bulguları, ölüm isteği ve intihar düşünceleri, madde ve alkol bağımlılığı, endişe bozuklukları, utanç ve suçluluk duyguları ortaya çıkabilir. Sosyal ilişkiler, aile ilişkileri ve cinsel yaşam bozulur. Sürekli yorgunluk, uykusuzluk, aşırı yeme veya hiç yememe şeklinde beslenme sorunlarına sıkça rastlanır. Yaygın ağrılar, çeşitli organ sistemlerinde sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Kontrol etmekte zorlanılan bir öfke duygusu vardır. Duygusal şiddete uğrayan insanlar, bu davranışları öğrenebilir, benimseyebilir ve başkalarına da uygulayabilir. Alışık oldukları bir davranış olduğu için, aynı davranışı gösteren insanları arkadaş, eş olarak seçebilirler. Şiddete eğilimli bireyler tarafındansa, cazip bir av olarak tercih edilebilirler. Neler yapılabilir: • Sorumluluk almak: Yaşanan durumda, mağdurun buna izin vermesinin payı da vardır. Mağdur, yaşanana baş kaldırmakla sorumludur. Sürekli yaptığı boyun eğici davranışları değiştirmesi ve bunu net bir biçimde karşı tarafa bildirmesi gereklidir. Mevcut durumu sürdürmenin bedelinin çok ağır olabileceği gerçeği unutulmamalıdır. İnsan onurunun bedeli yoktur ve onur, hiçbir şey karşılığında, şiddeti uygulayana teslim edilmemelidir. • İlişki ve iletişim konusunda yardımcı olabilecek yetkin bir uzmanla çalışmak: Bu yöntemin başarılı olması, mağdurun kararlılığı ile yakından ilgilidir. Şiddet uygulayıcı, geleneksel değerleri arkasına alarak, haklı çıkmanın yollarını, tedavi sürecinde de kullanmaya çalışacaktır. Tedavi sürecinde söylenenleri çarpıtarak haklılığını kanıtlama çabasına yönelik eğilimin olacağı gerçeği her zaman göz önünde tutulmalıdır. Toparlayacak olursak: Duygusal şiddet, çoğu kez, en yakınımızdaki, sevdiğimiz ve güvendiğimiz insanlardan ve sinsice gelir! Baştan çok ilgili ve sevecen görünen kişiyle kurulan ilişki, zamanla, tam bir duygusal şiddet fırtınasına dönüşebilir. Şiddet uygulayıcısı, aralarda düzgün davranıp, mağduru her şeyin düzeldiğine inandırabilir ve sonra tekrar şiddet eğilimine geri döner. Mağdurun kendisine bağımlı kalması için elinden geleni yapar. Zamanla onu, çevresinden ve ailesinden uzaklaştırabilir. Dışarıya karşı çok bilgili, duygulu özenli biri izlenimi verirken, içeride, mağdura kan kusturur. Karşısındakini tahrik edip, onun tepkisiyle alay edebilir. Her konuda çifte standardı vardır. Kendisi kızabilir, üzülebilir, yorulabilir; karşısındaki bunları yaptığındaysa, yapılan ona göre, sorun çıkarma, huysuzluk ve kapristir. Kendisinin sorunu olmadığını, tedaviye mağdurun ihtiyacı olduğunu söyler. Şiddeti uygulayan çoğu kez ne mağduru sever, ne de kendisini! Sevme bilinci yeterince gelişmemiştir. Çözülmemiş iç meseleleri vardır. Duygusal şiddet, zamanında tanınmaz ve çözümlenmezse, hayat kalitesini ciddi biçimde düşürebilen, insanın yaşam sevincini öldüren, sağlığı olumsuz etkileyen çok ciddi bir şiddet türüdür! Unutmayın! İlişkilerde anlaşmazlık ve uzlaşmazlık olması kaçınılmazdır ama sağlıklı ilişkilerde sorunlar, duygusal şiddete başvurmadan akıl ve sevgiyle çözümlenebilir. Seven insan, sevginin yanı sıra, saygı ve özen de gösterir. Seven insan, sizin duygularınıza ve ihtiyaçlarınıza duyarlı, açık ve saygılıdır! Seven insan, sizi dar alana hapsetmek veya kontrol altında tutmak yerine, yolunuzu açar, güçlenmenize ve gelişmenize destek olur! Bir insanın onuruna saldırılabilir, incitilebilir, şiddet uygulanabilir ama onur, sahibi eliyle teslim etmedikçe, kimsenin elinden alınamaz! SÜLEYMAN SUAT BAYAR ALINTI
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
REZONANS KANUNU “Eğer şu ana kadar isteklerimiz gerçekleşmediyse, en şiddetli arzularımıza ulaşamadıysa; eğer hayatımıza hiç istemediğimiz şeyler girdiyse, eğer mutsuzsak veya yenilgiye uğradıysak, bütün bunların sebebini Rezonans Kanununda bulabiliriz. “ Pierre Franckh, bu kitabında Rezonans Kanununu kavrayıp onu nasıl kullanacağımızı anlamaya başladığımız anda, hayatımızdaki her şeyin mümkün olabileceğini anlatıyor. Yazar, hayatımızı kalbimizle değiştirebileceğimizin de altını çiziyor. Düşünce gücümüzle maddeye etki edebilir miyiz? Kim olmayı istiyorsun? İsteklerimizi hangi yolla yayıyoruz? ideal partneri yaşamımıza çekmemizi sağlayan en uygun rezonans alanını nasıl oluştururuz? Rezonans alanın yazılı ve görsel izlenimlere nasıl tepki verir? Eğer istediğimiz sonuçları elde etmeye çalışıyorsak; düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız. Çünkü hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur ve biz isteklerimizi yönetebiliriz. İmkansız, sadece bizim imkansız olduğunu düşündüğümüz şeydir. Belki de şu anda imkansız olduğunu düşündüğün şey, işte bu sınırsız olanakların imkansız olmadığı fikridir. Öyleyse bu senin şahsi kanaatindir. Bunun doğru ya da yanlış; iyi ya da kötü bir tarafı yok. Bu senin, kendi kanaatindir ve yaşamın da bu doğrultu da ilerleyip gelişecektir. Ama ya hayat görüşün ve inandıkların yanlış bilgi ve olgulara dayanıyorsa? En yeni bilimsel araştırmalar, duygu, düşünce ve inançlarımız sayesinde olduğumuzu, hiçbir şüpheye yer bırakmazsızın ispatlıyor. Zira duygularımızla desteklenmiş ve kaydedilmiş inançlarımız muazzam bir rezonans alanı oluşturuyor. Ve bu rezonans alanındaki titreşimlerle uyum içinde olan her şey, evet dünya üzerindeki her şey, bu titreşime ayak uydurmak durumunda kalıyor. Demek ki asıl soru şu: Sen şu anda hangi rezonans alanını oluşturuyorsun? Ve bu soruyla kendimizi konunun tam ortasında buluyoruz. Rezonans Nedir? Resonantia = Akis Rezonans = Eko, yankı, titreşim Rezonans Kanunu, evrendeki her şeyin birbirleriyle titreşimler aracılığı ile nasıl iletişim halinde olduğunu anlamamızı sağlar. Vücudumuzun her bir organı ve hücresi de dahil olmak üzere dünyadaki bütün nesnelerin ve canlıların kendilerine has bir titreşimleri vardır. Bu, madde içinde böyledir. Maddenin titreşim enerjisini incelediğimizde farklı objelerin genellikle farklı frekanslarda titreştiğini görürüz. Bazıları da aynı ya da benzer frekansta titreşir. Bunu piyanodan da biliriz; piyanonun herhangi bir tuşuna bastığımız zaman, bu tuşla uyumlu olan diğer bütün teller de titremeye başlar. Notaların daha pes ya da tiz olması, hiç önemli değildir. Uygun frekansta olmaları onların titreşime geçmeleri için yeterlidir. Diğer insanlar, nesneler veya olaylar, eğer bizimle aynı frekansta iseler, içimizde oluşturduğumuz titreşim alanına karşı koyamazlar. Bizim titreşimlerimize tepkisiz kalmaları mümkün değildir. Nasıl ki piyanonun basılan tuşuyla aynı frekanstaki diğer teller bu tuşun hareket ile titreşmek durumunda kalıyor ise, bizimle aynı frekanstaki insanların, nesnelerin ve olayların da bizim titreşimlerimize katılmaktan başka seçeneği yoktur. Peki ama diğer varlıkların bizim enerjimizle titreşime geçmesi bize ne yarar sağlar? Burada, Rezonans Kanununun şu temel kuralı devreye giriyor: BENZERLER BİRBİRİNİ ÇEKERLER. Bizim titreşimlerimizle uyumlu olan her şey, karşı koymaksızın bizim hayatımıza çekilecektir. Bu, bizim için her zaman olumlu bir şey anlamına gelmez. Mesela titreşim bazen maddeyi tahrip edecek kadar kuvvetli olabilir. Bir opera sanatçısı sadece sesinin gücü ile bir bardağı çatlatabilir. Burada yaptığı şey enerjiyi boşluktan bardağa iletmektir. Eğer bardağa iletilen enerji bardakla aynı titreşime sahipse, yani bardağın moleküler yapısı ile aynı frekanstaysa, basınç bardağı çatlatacak kadar büyük olabilir. Biz bir bardak gibi çatlamayız tabii ki. Ama içimizdeki “negatif titreşim enerjisi” olarak adlandırdığımız şey; bizde hoşlanmadığımız, huzursuzluk verici hislerin uyanmasına, hatta belki sarsıcı olayların yaşamımıza çekilmesine sebep olabilir. İşte bu yüzden, nasıl bir titreşim içinde olduğumuzun, bilerek veya bilmeyerek hangi rezonans alanını oluşturduğumuzun farkına varmak, bizim için çok mühimdir. İsteklerimizi Hangi Yolla Yayıyoruz? “Ön yargıları yıkma, atomu parçalamaktan daha zordur” Albert Einstein Kalp, ezelden beri sevginin en kuvvetli sembolü ve duygularımızın merkezi olarak kabul edilirdi. Ama sonra tıp ve modern bilim ortaya çıktı ve bize, kalbin sadece vücudumuzda kanın dolaşımını sağlayan bir pompa olduğunu yutturmaya çalıştı. Biz “normal insanlar” ise, elimizde halihazırda bunun aksini kanıtlayacak herhangi bir delilimiz olmamasına rağmen, kalbimizin duygularımızın merkezi olduğu inancımızı asla kaybetmedik. 1993 yılında duyguların insan vücudu üzerindeki hakimiyeti hakkında bir araştırma yapılmak istenmiş ve bunun için duygularımızın oluşumundan sorumlu olduğu düşünülen bölgeye, yani kalbimize odaklanılmış. Oldukça çabuk, daha araştırmaların başında herkesi hayrete düşüren bir şey tespit edildi ve bu buluşun neden daha önce yapılmadığının şaşkınlığı yaşandı. Bu nefes kesici buluş; kalbin muazzam büyük bir enerji alanıyla çevrili oluşuydu. Burada bahsedilen alanının çapı yaklaşık iki buçuk metredir. Bir düşünün, kalbimiz beynimizin oluşturduğundan çok daha büyük bir enerji alanı oluşturuyor. Bilim şimdiye kadar beynin, sahip olduğu elektromanyetik nabızlarla en büyük yayın alanına sahip olduğunu varsayıyordu. Ama şimdi bundan çok daha büyük bir enerji alanı bulundu, insan vücudundan dışarı uzanacak kadar kuvvetli bir enerji. Böylece ilk şaşkınlık atılmasıyla birlikte, akıllara kalbimizin etrafındaki bu enerji alanın nasıl bir görevi olduğu sorusu geldi. Geldiğimiz noktada ulaştığımız bilgiler şaşırtıcı olduğu kadar önemlidir de. Kalbimiz tarafından oluşturulan elektromanyetik alan vücudumuzdaki organlarla iletişim halindedir. Hatta beyin ve kalbin arasında bir bağlantının bulunduğu ve bu bağlantıyla kalbin beyne hangi hormonları, endorfini ya da diğer kimyasalları salgılaması gerektiğini bildirdiği kanıtlanabildi. Beynimiz bağımsız hareket etmiyor, aktiviteleri için gerekli sinyalleri kalbimizden alıyor. Hepsi bu kadar da değil! bilim adamları araştırmalarında kalbimizden yayılan bu elektromanyetik alanın sadece duygularımız tarafından oluşturulmadığını ve gücünü diğer önemli bir kaynaktan, kanaatlerimizden; yani derin bir inançla bağlandığımız ve hayatımıza doğrultusunda yön verdiğimiz düşüncelerimizden aldığını buldular. Bütün duygu ve düşüncelerimiz kalbimizin enerjisinde bilgi olarak bulunmakta ve vücudumuzdan yayılan en kuvvetli sinyal olarak sadece beynimize ve organlarımıza değil, aynı zamanda dünyanın derinliklerine doğru taşınmaktadır. Bu ezeli gerçeğin yansımalarını “kendini derin bir inançla savunmak” “bir şeyi kalpten istemek” ve tabii “kalbinin sesini dinlemek” gibi bazı deyimlerimizde görmek mümkündür. Kalbimiz, inanç ve duygularımızı elektromanyetik titreşimlere ve dalgalara dönüştüren bir tür aracı olarak hizmet eder. Ve bu elektromanyetik dalgalar vücudumuzla sınırlı kalmaz, bütün çevremize uzanır, bizi kuşatan her şeyle iletişim halindedir. Kalbimiz, bütün inançlarımızı, geleceğe yönelik düşlerimizi ve duygularımızı başka bir dile, titreşimlerin ve dalgaların kodlanmış diline çevirir ve bunları evrene gönderir. İnançlarımız kalbimizin yaydığı elektromanyetik dalgalar sayesinde fiziksel dünyayla etki alışverişinde bulunur. Yayılan bu enerjinin ne denli büyük olduğunu HeartMath Enstitüsü’nün yaptığı araştırmalar gözler önüne seriyor: ■Kalbin elektrik akımı (EKG), beyinde oluşan elektrik akımından (EEG) altmış kez daha kuvvetlidir. ■Kalbin manyetik alanı ise beyninkinden beş bin kez daha kuvvetlidir. Demek ki kalbimizle, beynimizle yaydığımızdan çok daha fazla enerji yayıyoruz. Peki bunu bilmek, bizim için neden bu kadar önemli? Çok basit, çünkü bu sayede, bazı dileklerimiz hemen gerçekleşirken, bazılarının gösterdiğimiz tüm çabalara rağmen neden bir türlü tezahür etmediğini anlıyoruz. İsteğimizin gerçekleşeceğine gerçekten inanmadan olumlama (imgeleme) yaparsak ya da bir şeylerin hayalini kurarsak, sadece beynimiz elektromanyetik dalgalar yayarken, duygularımızın gerçek merkezi olan kalbimiz beş bin kat daha büyük bir kuvvetle, genellikle tereddüt ve korku olan asıl inancımızı dünyaya yayar. Bunun sonucu apaçık ortadadır; hayatımızda sadece kalbimizin derinliklerinde gerçekleşeceğine inandığımız şey gerçekleşecektir. İnançlarımızı duygularımızla desteklediğimiz zaman yaydığımız enerji çok daha büyük olur. Ama üzgün, depresif ya da bitkinsek, istediğimiz şeyi dileyebiliriz, bu durumda kalbimizden yaydığımız hüzünlü duygular, mantığımızdan gelen isteklerden her zaman daha güçlü olacaktır. Peygamberle, günümüzün ve geçmişin dünyaca ünlü alimleri ve bilgeleri ısrarla “Kalp gözüyle görmeyi” öğrenmemizi söylerler. Kalbimizle Dünyayı Değiştirebiliriz. Tüm bu anlatılanlar, sahip olduğumuz inançların evrene yollandığı ve Rezonans Kanununun esaslarına göre evrende kendileriyle aynı titreşimdeki enerjileri aradığı anlamına gelir. Benzerler birbirini çeker. Bizim enerjimizle rezonans içinde olan her şey hayatımızda tahakkuk edecektir. Sözün özü; inandığımız her şey yaşamımızda gerçekleşecektir. Bu nedenle, isterken dikkat edilmesi gereken en önemli noktalar: ■Ne dilersen dile, bunu mantık seviyesinden kalp seviyesine taşı, ■İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için, bunun mümkün olduğuna kesinlikle inanmalıyız. ■İsteklerimizin gerçekleşebilmesi için önce kendimizi mutlu bir ruh haline sokmalıyız. Öncelikle bilincimizi hedefimize yönlendirmeliyiz ki, hayatımızda gerçekleştirmek istediğimiz şeylerle etkileşime geçebilelim. Hayatımızda sadece derinden inandığımız şeyler gerçekleşebilir. Bu en başta kendi hakkımızdaki düşüncemiz için geçerlidir. Kendimizle ilgili görüşlerimiz yaşayacaklarımızı belirler. Tabii ki bu, bir şeyleri harekete geçirebilmek için gerekli olan güç ve kudrete sahip olabilmek için, bu kudretin bize dışarıdan verilmediğini, içimizden husule geldiğini anlamamız gerektiği anlamına da geliyor. Demek ki dış dünya, her zaman bizim iç alemimizi yansıtır. İnançlarımız Dış Alemimizi Değiştirmeyi Nasıl Başarıyor? Son yıllarda modern bilimin tespitlerinde köklü değişiklikler oldu. Değişim 1995 yılında Rus Bilim Akademisi’nde Vladimir Poponin ve Peter Gariaev yönetimindeki araştırmalarla başladı. Bu iki bilim adamının deneylerinin sonuçları o kadar hayret vericiydi ki, bu deneyler Amerika’da tekrar edildi ve sonuçta orada kamuoyuna duyuruldu. Vladimir Poponin ve Peter Gariaev, “foton” adı verilen ışık parçacıkları vasıtasıyla DNA’nın tutumunu incelemek istiyorlardı. Bu test serisinde vakum oluşturmak için bir borunun içindeki tüm havayı aldılar. Artık vakumda bile kesin bir hiçlik olmadığı biliniyor. Her mekanda özel aletlerle oldukça isabetli ölçülebilen fotonlar (ışık enerjisi) kalıyor. Böylece fotonlar borunun vakumunda oldukça düzensiz bir şekilde dağıldı. Bir sonraki adımda boruya insan DNA’sı verildi. Ve o anda çok şaşırtıcı birşey oldu. Parçacıklar DNA’nın varlığında daha farklı sıralandı. DNA, fotonlara direkt olarak etki ediyordu. Sanki görünmez bir güçle, fotonları, boruda düzenli bir şekilde sıralamıştı. Artık bu deneyde kesinleşen şey şuydu; İnsanın DNA’sı, fiziksel dünyaya direkt etki ediyor. Klasik fizikte, daha önce böyle bir şey gözlemlenmemişti. Dahası, klasik fiziğin alışılagelmiş mantığında, böyle bir şeye yer yoktu. Yani fotonlar insanların açıklayamadığı bir tutum sergiliyordu. Aslında bu yeteri kadar heyecan vericiydi, ama daha sonra olanlar tartışmasız bir devrim niteliğindeydi…Bilim adamları, DNA’yı borudan aldıkları zaman, fotonların düzenli sıralarını bozup dağınık hallerine geri döneceklerini düşünmüştü. Ama beklenenin tam tersi oldu! Fotonlar sanki DNA hala oradaymış gibi düzenli sıralarında kaldı. Araştırmacılar deneyleri defalarca tekrarladılar, varılan sonuç aynıydı; fiziksel olarak ayrılsalar bile DNA ve fotonlar arasında hala bir bağ vardı. Görünüşe göre, kuantum fiziğinin “kuantum alanı” dediği bir alan aracılığıyla birbirleriyle bağlantılıydılar. Boşluk olarak tabir ettiğimiz şey aslında hiç de “boş” değildir, bilakis içinde milyarlarca verilerin dalgalar aracılığı ile hareket ettiği ve yayıldığı bir alandır. Bu deney Rezonans Kanununu anlayabilmemiz için oldukça aydınlatıcı olmuştur. Ayrıca bu enerji alanını ayrıcalıklı kılan ise; tanıdığımız hiçbir enerji türüne benzememesidir. Sıkı dokunmuş bir ağ gibi işlediği görülen enerji yüklü bu alan, iç ve dış alemimiz arasında bir nevi köprü görevi görür. Tıpkı ses dalgalarının, havayı taşıyıcı olarak kullandığı gibi, yaydığımız inanç ve düşünce gücü de dünyaya taşınabilmek için bir aracıya ihtiyaç duyar. Burada, kuantum alanı devreye girerek, bu aracılık görevini üslenir. Bu enerji alanı, farkında olsak da olmasak da her şeyle ve herkesle bağlantı içinde olmamızı mümkün kılar. Bu esnada “alıcının” bizden ne kadar uzaklıkta olduğunun hiçbir rolü yoktur. Bu alıcı yan komşumuz da olabilir, dünyanın öbür ucunda bulunan bir kişi de olabilir. Oluşturulan ve yayılan rezonans alanı, her zaman doğru kişiye ulaşır. Böylece istediğimiz hedefimizle aramızda, enerji yoluyla kesin ve aktif bir bağlantı kurabileceksek eğer, neden en büyük arzularımızın gerçekleşmesi için daha fazla bekleyelim ki? Kuantum alanı sayesinde herşeyle ve herkesle hemen bağlantıya geçebiliriz. Tek yapmamız gereken şey bunun için bir adım atmaktır; Rezonans Kanunu, her zaman “evet” der. İnançlarını her zaman doğru çıkarır. Sana karşı gelmez. Mesela, hayatının önemsiz olduğuna ve hiçbir anlam taşımadığına mı inanıyorsun, bu inancın, onaylanacaktır. Gerçek, büyük bir aşkı hak ettiğine mi inanıyorsun, para, manevi ve maddi zenginliği hak ettiğine; hayatının derin, her şeyi kuşatan bir anlamı olduğuna mı inanıyorsun, bu inancın yaşamında gerçekleşecektir. Neye inandığın enerjinin umurunda değildir, inancın yüksek ahlaki değerler taşıyabilir ya da çok kötü bir şey olabilir sana fayda sağlayabilir ya da hayatını zorlaştırabilir, enerji işin ahlaki kısmıyla ilgilenmez ve yargılamaz. Enerji daima senin yaydığın içtekiler doğrultusunda çalışır. İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış dünyada da karşımıza çıkacaktır. Dünyada karşılaştığımız her şeyin bir kaynağı vardır ve bu kaynak düşüncelerimizdedir. Eğer istediğimiz sonuçlara ulaşmak istiyorsak, düşüncelerimizi kontrol etmeye başlamalıyız, çünkü düşündüğümüz her şey bir rezonans alanı oluşturur. Uzun süreli ve sık olarak düşündüğümüz, hissettiğimiz ve söylediğimiz her şey rezonans alanımızı yoğunlaştırır. Bu yüzden kaybetmek hakkında her düşünce kaybetmek, kazanmak hakkındaki her inanç da kazanma ihtimalini kuvvetlendirir. Bu yüzden dış dünyada değiştirmek istediğimiz her şeyi düşünce gücümüzle değiştirebiliriz. İçindeki yaratıcılığı hatırla ve onu bilinçli olarak kendi iyiliğin için ve diğer insanların iyiliği için kullan! Arzularımız gerçekleşmek üzere bizi nasıl bulur? Artık aydınlık getirmemiz gereken tek nokta, bizimle etkileşime geçen enerjinin, bizi nasıl bulacağı konusudur. Sonuçta evrende milyarlarca DNA var ve bunların her biri enerji alışverişinde bulunuyor. Peki, evren arzularımızı, daha doğrusu arzulananı yolunu şaşırmadan bize nasıl iletir? Bir yandan sürekli “yayındayız”. Rezonans alanımızı durmaksızın pozitif ve negatif düşüncelerimizle programlıyoruz. İstek ve amaçlarımızı koruduğumuz sürece, korku ve endişelerimiz içinde aynı şey geçerli, rezonans alanımız bizimle aynı titreşimde olanları bize çeker. Diğer yandan ise hepimiz “kod” olarak adlandırdığımız genetik bir isme sahibiz. Kriminal teknik ve babalık testi ile ilintili olarak bu kavramı daha önce duymuşsunuzdur. Her bir hücrenin DNA’sı da, aynı parmak izi gibi, eşsizdir. DNA, başkalarıyla karıştırılması mümkün olmayan genetik bir parmak izi bırakır. İşte bu enerji içinde geçerlidir. DNA’mızın enerji parmak izi , açık ve net bir adres bırakır. Titreşim o kadar belirgindir ki, her zaman bizim için en uygun çözümü bulur. Düşünce Gücümüzle Yeni Bir Gelecek Oluşturabilir Miyiz? Zaman hiç de göründüğü gibi değildir. Sadece bir yöne doğru hareket etmez ve gelecek, geçmişle aynı zamanda mevcuttur. Albert Einstein Düşünce gücümüz sayesinde geleceğimizi etkileyebilir miyiz? Kesinlikle evet! Bunu yapabiliriz, hem de tahmin ettiğimizden daha fazla. Kuantum fizikçilerinin nefes kesici buluşları hayatımızı her an tamamen değiştirebileceğimizi ve istediğimiz her şeyi değiştirebileceğimizi, bize bir kez daha gösterdi. Bildiğimiz gibi düşünce gücümüzle enerji yaymaktayız. Tabii ki sadece biz değil, diğer bütün insanlarda aynı şekilde enerji gücü yaymakta. Aynı titreşimdeki enerjiler birbirlerini çektikleri için tıpkı bizim diğer insanları ve olayları kendimize çektiğimiz gibi başka insan ve olayların da bizi çekiyor olması doğaldır. Buradaki tek koşul, iki enerjinin birbiriyle uyumlu olması yani titreşimlerinin birbirine yakın olmasıdır. Bu arada kuantum fiziği, kuantum dalgası denilen şeyin, örneğin; düşünce ve inançlarımızın, sadece fiziksel olarak yayılmakla kalmayıp zaman içine de yayıldığını bulmuştur. Yani inançlarımız sadece yer değil, zaman da değiştiriyorlar (zaman dalgaları). Demek ki “normal kuantum dalgası” diye adlandırdığımız, geçmişten geleceğe giden kuantum dalagaları var. Bunun dışında, bir de “birleşik karmaşık dalgalar” olarak adlandırdığımız gelecekten geçmişe yayılan dalgalar vardır! Hayret verici değil mi? Ama gerçek. Geleceğe yayılan dalgalar “teklif dalgası”, geçmişe geri dönen dalgalar ise “eko dalgası” olarak adlandırılır. Eğer bu iki dalga karşılaşırsa, yani gelecekten gelen bir eko dalgası, bizim yolladığımız bir teklif dalgasına rastlarsa, bu durumda dalgalar birbirlerini modüle ederler ve ikisinin ortak ürünü olarak ortaya “olay ihtimali” dediğimiz şey çıkar. Kuantum fiziğine göre “bir olayın gerçekleşmesi ihtimali, geçmişten gelen teklif dalgası ile gelecekten gelen uygun bir eko dalgasının buluşması sonucu ortaya çıkar”. Bu şu anlama gelir : “Sadece geçmiş geleceği değil, aynı zamanda gelecek de geçmişi etkiler”. Aklımız bunu idrak etmekte biraz zorlanabilir, çünkü şimdiye kadar hep zamanın geçmişten geleceğe, doğrusal bir biçimde ilerlediğini düşünmüştük. Şimdiyse bunun tam tersinin de mümkün olması aklımız için şaşırtıcı. Demek ki : Gelecek dışarıda bir yerlerde, çoktan beri mevcut. Aksi halde geçmişe, yani bizim şimdiki zamanımıza, dalgalar yollaması mümkün olmazdı. Senin geleceğin de şu an, şu saniye mevcut. Ama yine de geleceğinin akışı önceden belirlenmemiş, zira geleceğin çeşitli mahiyetlerini seçme imkanına sahibiz. Tabii ki bilincimiz, sadece bir tek zaman algılıyor. Farklı bir şey tanımıyoruz. Bu şaşılacak bir şey değil, sonuçta duyularımız çok sınırlı.Bütün ışık yelpazesinin sadece % 8′ini algılayabiliyoruz. Geri kalan % 92′lik gerçeği, aynı şekilde bizi çevrelemesine rağmen algılayamıyoruz. Aslında var olduğu halde tamamen yok sayıyoruz. Ama yine de etrafımızda hiç tanımadığımız diğer enerji titreşim, dalga ve bilgilerle çevrili. Bildiğim tek şey hiçbir şey bilmediğimdir. Sokrates Teklif dalgamız tüm geleceğimizi dolaşır. İster bir saniye sonrası, ister bir ya da on yıl sonraki olaylar olsun, tüm olasılıklar tek tek kontrol edilir. Bu aşamada kuantum fiziği şu fenomeni keşfetmiştir: Gelecekteki olay, zaman açısından ne kadar yakındaysa, rezonans da o kadar nettir. Bu şu anlama gelir; “Gelecekte gözlediğim bir olay zaman açısından bana ne kadar yakınsa, o olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kararı o kadar kesindir.” Yakın gelecekteki bütün olayları, bugünkü bilincimiz belirler. İşte bu noktadan sonra “istemek” konusuna varıyoruz. Zira istemek birçok ihtimalden birini yaşamımıza çekmekten başka bir şey değildir. ■Bir şey istediğimizde, bu doğrultuda bir teklif dalgası yolluyoruz. ■Bu dalga, bir eko dalgasıyla irtibata geçiyor. ■Bir gerçekleşme ihtimali meydana getirebilirsek istediğimizin gerçekleşmesi için en uygun şartları sağlamış oluyoruz. İç alemimizde sahip olduğumuz her şey, dış alemde de karşımıza çıkacaktır. Zira dış dünya her zaman iç alemimizi yansıtır. Ancak bilincimizi hedefe yönlendirirsek yaşamımızda sahip olmak istediğimiz şeylerle etkileşime geçebiliriz. Eğer istediğimiz sonuçlara istiyorsak; düşüncelerimizi, duygularımızı ve inançlarımızı gözlemleyerek yönlendirmeye başlamalıyız, zira hissettiğimiz ya da düşündüğümüz her şey, bir rezonans alanı oluşturur. SÜLEYMAN SUAT BAYAR ALINTI
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Sevgili Kalbi, son paylaşımlarımı önce 1 defa okumanı ve üzerinde düşünmeni rca ediyorum... Sonra biraz arayla tekrar okumanı ve ilk okuduğun zamanki düşüncelerinle, tekrar okuduğun zamanki düşüncelerin arasındaki farkları maddeler halinde listelemeni rica ediyorum... Yazarak çalışmak her zaman iyidir...
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
evet okudum birinci okumayı yaptım yani... etkilendim haklı buldum.. hayat sanki deniz de yüzmek gibi .. kulaç atmaya çalışıyoruz yüzmeye çalışıyoruz.. yüzenleri görüyoruz neden ben yüzemiyorum onlar ne kadar rahat yüzüyor diyoruz ..iyice çırpınıyoruz çırpındıkça batıyoruz... belki biraz daha kıyıdan uzaklaşmayı göze alamıyoruz .. kıyı yaşamın maddi yönünü temsil ediyor ....denize güvenmeden, teslimolmadan , rahat bırakmadan, özgür hissetmeden ,o nu olduğu gibi kabul etmeden başarılı birşekilde yüzemezsin ..gideceğin yere gidemezsin ..hep aynı yerde çırpınır durusun..... evet herkes kulaç atmalı ama nerde ? biraz daha güvenerek .. rahat .. özgür .. suya güvenmek denize güvenmek gerekiyor ..
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
yani burdan şu sonucada ulaşabiliyorum **** sen bağlısın evlenemezsin dedi ve nasıl evlendin diye şaşırdı ya geçmişe göre ve yapılan dualara göre cinlerden aldığı olmuş olaylara göre konuşuyor ..geleceğe dair bilgi vermesi mümkün değil...ve ben kötü bile olsa bağlılığa rağmen dua ile benimle evlendilerse... demekki dua etmek çok önemli.... değişe biliyor istediğini yazar istediğini bozar .. ümmul kitap sabittir ..ama askıda ki olaylar dua ile değişe biliyor demekki... en son rabbimin muradı neyse o oluyor .. bizdeki küçük irade yok sayılıp sadece kaderde olanlar yaşanacak bitecek te denemez .. o yüce varlığın tüm herşeyi bildiği gibi.. her işin bizce sonunun ..ne olacağını elbette ki biliyordur .. o nun bilmesi bizi seçimlerimiz konusunda sorumluluktan kurtarmıyor yani....
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Günün olumlamasını yazacağım kendim için herkes yazabilir yazmak dilekleri somutlaştırır; Allah'ın izni ile, bana bolluk ve bereket getiren, severek gittiğim ve severek çalıştığım bir işe sahip oluyorum... ve öyle de oldu... şükürler olsun... Bu işe sahip olmamı engelleyen şey her ne ise; Lütfen beni affet Özür dilerim Seni seviyorum Teşekkür ederim :biggrin[1]::dance2[1]:
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Öncelikle herkese günaydınlar dilerim. Çok garip gelişmelerle dolu bir hafta yaşıyorum.Geçtiğimiz hafta maaşın ödenmemesiyle alakalı artık yeter dedim ve istifaya hazırladım kendimi. Bu arada maaşımı yatırdılar, sonra beklemeye aldım kendimi. Şu dönemde işsiz kalmak istemiyorum çünkü. Bir kaç yere haber bırakmıştım. Asla iş çıkmaz diyeceğim yerlerdi. Herkese böyle konularda akıl verip dururum. Profesyonel olun, daha iyi bir iş çıkınca bazı şeyleri düşünmeyin. Yarın öbürgün mali bir krizde sizi işten çıkardıklarında patron bu da zor durumda kalır mı acaba diye düşünmez derdim. Şimdi aynı iki arada kalmayı kendim yaşıyorum ve mantık devre dışı. Şimdiki işimden daha iyi bir iş teklifi aldım. Aradaki maaş farkı 600 tl kadar. İş ortamı kalabalık biraz, yani 5-6 kişiler. Ben burada her şeyi tek başıma yürütüyorum, oldukça da rahatım. İzin alma konusunda mesela hiç sıkıntılarım yok. Patronlarımda öyle sorunlu insanlar değiller, ama burda çok fazla kul hakkına girildiğine şahit oluyorum. Maddi açıdan beni çok zorluyor. Hayat standartlarım diplerde. Oraya geçersem maddi yönden çok rahatlayacağım. Sigortam maaşımın üzerinden yatırılacak. Ekstra yol yemek parası alacağım. Diplomamı kullanabileceğim ve eminim çok fazla şey öğreneceğim. Firmayı da biraz araştırdım, para konusunda sıfır sorun dedi sorduğum insanlar. Ödemelerini düzgün yapan bir şirket. Bu zamanda böylesi Allah'ın lütfu. Kafamda bir plan yaptım elbette. Evvela patronla yüz yüze konuşmak istedim. Her ne kadar birfiil 3 senelik tecrübem olsa da muhtemelen en az 1-2 ay desteğe ihtiyacım olacak işi öğrenme baabında. Çünkü kendi alanımda hiç çalışmadım. Kolay öğrenen bir insanım. Zorlanacağım en azla 2 ay biliyorum, ama buradaki psikolojik rahatlığı orada bulamam diye bir çekinseme oluştu. 2 gün müsade istedim karar vermek için. Onlar da müsade senin, acelemiz yok dediler. Sizlerden fikir ve birazda gaz bekliyorum galiba. Şimdiki işyerimi zor durumda bırakmamak için şöyle yapmayı planladım. Aylık puantajlar ve fatura, yani ön muhasebe işleri var burada düzenli yaptığım. Belli bir ücret karşılığı ki oradan akşamları 5te çıkabileceğim, akşamları ve haftasonları buranında ufak tefek işlerini yapayım diyorum. Aile işi gibi oldu burası benim için çünkü. Fakat buraya karşı dürüst olmam gerekiyor mu, farklı bir bahaneyle mi işten çıkayım karar veremiyorum. Dürüstlük elbette her zaman daha iyi, ama tepkileri de kestiremiyorum. Bana biraz akıl vermenizi rica edeceğim...
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Nilufercigim merhaba, Ho'ponopono yapmaya devam ediyor musun?
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
" Cahil, bir boy büyük cahile söz söyletmez, ona tapar. " FERİT EDGÜ - " CAHİL "
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
" Kapı ısrarla açılmıyorsa açman gereken bir başka kapı var demektir. " ARET VARTANYAN - ZAMAN
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
" Bu adam çok cahil olmalı, ne sorulsa cevaplıyor. " VOLTAIRE
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
bu toplu çalışma konusunda neler yapabiliriz arkadaşlar? bu hem bende ki arada kaytarma hissini de yok eder çünkü başkalarına karşı sorumluluğum olursa düzenli yapıyorum :)
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Peki biricikciğim senin dediğin çalışmanın yanı sıra reiki enerjisini imgeleyip elimi solar plexus çakrama koyup; buradaki gerginliğe sebeb olan şey her ne ise.... deyip hopo yapsam da süper olur değil mi?
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Konuyu dağıtmak gibi olacak ama fikirlerinizi merak ediyorum hanımlar... Son zamanlarda hayırlı kısmetim için niyetleniyordum her okumamda. Gerçi hala öyle yapıyorum. Geçen yıl aile uyuşmazlığından dolayı ayrıldığım birisi vardı. Açıkçası ne o, ne de ben ayrılmak istememiştik. Çokta iyi anlaşırız biz. İlişkimizin her anında çok uyumlu bir çiftiz. Ben artık onu unutmuştum, yapacak bir şeyde yoktu. Annesi geçirgen olmayan, sert mizaçlı bir kadın. Beni daha görmeden, tanımadan istemedi. Adeta o kadındaki nefreti hissediyorum. Erkek arkadaşımın erkek kardeşi ile çok eskiden arkadaştık. Lise zamanlarımda, hani adeta kardeş gibi yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Sonra aramızda hiç geçmemesi gereken, benim isteğim olmadan bazı şeyler geçti. Ben buna itiraz ettim, bıçak gibi kestim görüşmeyi o yıllarda. O zamanlarda beni annesine nasıl anlattıysa, yıllar sonra abisiyle sevgili olduğumuzda sıkıntı büyüdü, annesi beni asla istemedi. Ben annesiyle arası bozulmasın diye ayrıldım. Askere gitti o arada, şimdi dönmüş. Geçen akşam bir kahve içtik. O barışmak istiyor. Fakat ben bu durumu kaldırabileceğinden emin değilim. Benim için sorun var mı? Hayır yok. Ben sabırlı bir insanımdır. İşim gereği de söyleyenen çoğu şeyi duymam. Kesinlikle kaale almam. Karşımdaki beni şeytan ilan etse ona uymam, ama arkadaşım benim gibi değil. Üzülecek. İçten içe kahrolacak, bana da bir şey diyemeyecek biliyorum. İşin en garip tarafı da şu ki, ikinci kez hayırlı kısmetim için dualara ağırlık veriyorum ve bu kişi çıkıyor karşıma. Ne yapacağımı bilemedim.
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Umutcugum, sen eft egitimi almistin sanirim, ben almadim eft egitimi. Internetteki videolardan calissam etkili olur mu? Biraz bilgi verebilir misin?
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
nilüfer çok sevindim.. kapına dizilmeleri çok güzel ..bence hak etmediğin şeyleri yaşatmışlardı sana bu güzel olmuş.. ben öyle dize getirmeyi seviyorum.. zeinarda da bana bu yüzden kızar belki ama .. iyi olmamış mı.. şimdi işte rahat rahat seçimini yaparsın .. önce o içinde ki kırılmışlıklar düzelsin bi.. sonra ister bırakır ister devam edersin .. ama bir insanın kalbiyle duygularıyla benliği ile ilgili zarar vermek fiziksel şiddetten daha kötü ... bir yerine bir şey mi yaptı yooooo.. diyemezsin ki .. benliğini sarsıntıya uğratmış işte ve şimdi o biraz iyileşiyor öyle yapınca..
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
ikili ilişkilerde ben eski zamanlarda ki yazısız kurallara göre hareket ediyorum .. şimdi devir değişmiş ..çok sinsi olmuş bazıları benim derdim kötü olarak insanların iyi niyetlerini sui istimal edenler için .. onlarda ettiğini buluyor .. şuan ben onuda çok şükür harfiyen görüyorum.. orda burda haşat ediyorlar bumerang gibi insanın önüne atıyor kader..kötülük yapanıda affetmeli derseniz ben o seviye ye gelemedim henüz.. . iş yerinde de öyle dönüp dolaşıp yaşıyor... bende yaşadım hep nerde hata ettim diye geriye dönüp hatamı görmeye çalışıyorum..ve oradaki hatayı anlayıp tövbe edince bırakıyor insan ve o musibette yavaş yavaş çekiliyor .. daha öncede bana aşık olan birini ben hiç anlamamıştım mesela.. acaba o yüzden mi yaşıyorum diye düşünüyorum .. özür dilerim diyorum ..şuan içimden ALLAH onada yardım etsin diyorum .. ben zengin olmaktan.. karşılıklı aşık olmaktan hep korkuyorum kendimi kaybedecekmişim gibi geliyor ve içimde tutuyorum oturtuyorum kendimi..ikili ilişkiyi ne zamana kadar tatlı tatlı mınç mınç sürdüre bilirsin ki diye inanmışım.. illaki bir yerde seni kırar ve üzer öyle seni üzen birinide zaten sevemezsin ki biter diye şartlandırmışım.... bunlar bende yapışıp kalan düşünceler .. namaz içinde öyle .. illaki bir vakit kaçar yani insan oğlu mümkün değil yüzde sıfır hata olmaz ki diye şartlandırmışım...belki çok uğraşıp hiç 100 alamamaktan dolayı ..bence insanlar çocuklarına 100 almayı öğretmeliler ..en azından 100 alınabileceğini ...alabildiğini görmeli çocuklar ... veya bir iş yaptıklarında olmamış dememeli tam olmuş takdir hissini yaşamalılar .. hemen güya teşvik olsun diye olmuş ama biraz daha gayret etmelisin lafı zaten olayı kökünden kazıyor bence ..olmamış desen daha iyi .. veya evet olmuş de teşekkür et ... bu kodlamalar var var... görmeye başladım bu denilenlerin hakikat payı var .. ben sadece mantıken aklımla inanmadığım bir şeyi kabul etmekte zorlanıyorum.. biraz somuta yaklaşmalı .. benim için ... yani hopono da ....insan temizlik yapacak ve arınacaksa .. korkmadan hayatını sorgulamalı .. üstünden es geçmeden.. kuru kuru değil de .. gerçekten kendini engelleyen düşünceyi ve neye hangi olaya istinaden bu kodlamayı oluşturduğunu anlamalı .. o zaman daha kolay temizlenir.. ve ben en başta çalışırsan başarırsına inanmışım.. uğraşırsan olur.. kendime ve kapasiteme bina etmeye çalıştırılmışım....
kalbi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 8
Yanıt Sayısı: 205
9 sene önce
oysa hakikatte insanın sadece cüz i bir iradesi var ..olayları.. kaderi yaratacak olan ALLAH .. sen tercihini, niyetini kendi küçüklüğün kadar küçük bir çabayla belirteceksin,o sana kocaman ve imkansız gelen sonucu yaratacak olan herşeye gücü yeten ALLAH.. O na bırak ..dememişim ben ... ama şimdi bu olay bana boşuna yaşatılmamış .. o darbe kör gözümü açtı ya.. körü körüne kapılmış gidiyorken ... tosladım ..yaşadığımız olaylar gerçekten anlam taşıyor ..ben şuan böyle sıkıntılı bir hayat yaşamama sebep olan hangi günah varsa ona tövbe ediyorum...geçmişim mi tövbe ile yıkamaya çalışıyorum.. salavatla ALLAH a yöneldim başka duaları fazla karıştırmıyorum.. başkalarının iradesini ve kaderi zorlamaya gerek yok ...
Umut_64
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 28
Yanıt Sayısı: 899
9 sene önce
Hiçlik kendini aynada gördüğü zaman kainat başladı. —Tor Norretranders, The User Illusion Joe Vitale - Zero Limit kitabından....
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Bir problemi yaratan ZİHNİ Aynı düzeyde çalıştırarak O problemi çözemezsiniz. [ Einstein ]
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
AYNA ÇALIŞMASI Bir kişiye kızdığımız ya da bir olaya üzüldüğümüz zaman, burada kendi içimize dönüp aramamız gereken üç şey vardır.1. Bu olay, negatif bir bilinçaltı kaydımı değiştirmem gerektiğini mi haber veriyor? 2. Bu olay ya da kişi, hangi korkumun düğmesine basıyor? 3. Bu kişi bana aynalık mı yapıyor? ….Birinin bize aynalık yapması ne demektir? Birinin bize aynalık yapması demek, bize kabul etmediğimiz ve kimse fark etmesin diye büyük bir gayretle kendimizden bile sakladığımız yönlerimizi göstermesi demektir. Hayatımızda bu işle görevli kişiler genellikle çocuklarımızdır. Çocuğu olanlar, çocuklarındaki beğenmedikleri davranışları kendileri nerede, ne zaman ve ne şekilde yaptıklarını bularak kendilerini önemli ölçüde değiştirebilirler. Birine bir sıfat söylüyorsanız, örneğin kıskanç diyorsanız, siz nerede, ne zaman ve nasıl kıskançlık yaptığınızı bulup bu huyunuzu ya değiştirir ya da kıskançlık yapan kişileri de, kendiniz gibi kabul edersiniz. … Bir arkadaşım ayna çalışması yaparken dolandırıcılara çok kızdığını, fakat kimseyi dolandırmadığını ısrarla iddia ediyordu. Halbuki bir saat önce birlikte yemek yerken bize şöyle bir olay anlatmıştı: Birbirlerine çok benzeyen ikiz kızlarından birisi hastalanmış. Hasta olanın gidip bir resmi dairede imza atması gerekiyormuş. Arkadaşım da hasta olanı evden çıkarmamak için, sağlıklı olan ikizini götürüp onun adına imza attırmış. Ne kadar masum bir dolandırıcılık örneği! Dolandırıcılığın iyisi kötüsü olmaz. Herkesin yaptığı şeyi yapmak için nedenleri vardır. Herhalde arkadaşım bunu bulduktan sonra dolandırıcılara o kadar da kızmıyordur, ya da masum dolandırıcılıklar yapmıyordur. Her şey insanlar içindir ve bütün insanlar sevgiyi ve kabul edilmeyi hak eder. Ayna çalışması ruhsal temizlik için çok önemli bir çalışmadır. Sadece bu çalışmayla bile hepimizin her şey olduğumuzu, aslında ne kadar aynı ve bir olduğumuzu anlayabiliriz. Elinize bir kağıt kalem alın. Bütün yakınlarınızın ve birlikte çok vakit geçirdiğiniz kişilerin ismini alt alta yazın. Anne, baba, eş, çocuk, kardeş, çok sık görüştüğünüz yakın dostlar. Şimdi de her bir ismin yanın onların beğenmediğiniz yönlerini yazın. Sonra da bunları bir bir nerede, ne zaman ve nasıl yaptığınızı bulun. Bulamazsanız gözlerinizi kapatıp medite hale geçin, birkaç kez derin nefes aldıktan sonra cevabı alacağınıza inanarak içinize sorun. Mutlaka bir görüntü ya da his alıp nerede böyle olduğunuzu bulacaksınız. Bulamıyorsanız, inanmıyorsunuz demektir. Çünkü bugüne kadar benim hiç bulamadığım olmadı. Kimin hakkında ne dediysem, kendimde buldum. “Niye etrafımda bu tip insan dolu?” diye soruyorsanız. Biliniz ki o tip insan sizsiniz ama bunu kabul etmiyor, içinizde bir yerlerde böyle olduğunuz için kızıyor ve değilmiş gibi davranıyorsunuz. Sizinle aynı enerjide olan insanları etrafınıza çekersiniz. Siz onlara, onlar size aynalık yaparsınız. Siz enerjinizi çözdüğünüz zaman, ya hayatınızdan çıkacaklar ya da size karşı davranışları değişecektir. Onlar değişmeyecekler, diğer kişilere yine eskisi gibi davranacaklar, ama size karşı davranışları değişecektir. Siz enerjilerinizi değiştirdiğiniz zaman karşınızdaki kişilerin size karşı olan davranışlarını da değiştirmiş olursunuz. Sizden giden mesaj değiştiğinde, karşıdan yansıyıp size dönen mesaj da değişmiştir. … Ayna çalışmasını sevmediğim günlerde, bunun iki sebebi vardı: 1. Ayna çalışması o kadar aydınlatıcıdır ki, egonuz sizi bu çalışmadan kaçırmak ister.2. Hiç kimse kendi karanlık yüzünü kabul etmek kolay değildir. Biz kolayca başkalarını karalayabiliriz ama iş kendimize gelince, hep aynı tür davranışlarımız için makul bir açıklamamız vardır. “Ben onun gibi yapmıyorum ki! Belki de hayatımda bir kere yapmışımdır.” Sonuçta siz aynı durumu niye ve kaç kere yapmış olursanız olun, yaptınız ve başka kişilere de yapma hakkını verin. Onların sebepleri de kendilerine göre makul. Herkese eşimin beni aldattığını söylemem kolaydır.Peki ben niçin bu aldatan kişiyle yaşıyorum, niçin deneyim yapmak için onu seçtim? Çünkü aynı enerjilere sahibiz. O halde ben kimi aldatıyorum? Kendimi? Bir kadın bunca aldatılır da hissetmez mi? Bu mümkün değildir. Ama ben gerçekten hiç hissetmemiştim. Benim kocam asla böyle bir şey yapmazdı. Evlenmeden önce pazarlık yapmıştım ya. Yapacak olsa söyler ve giderdi. Ben her zaman kendimi bu düşüncelerle kandırdım. Çünkü hissetmek hiç işime gelmezdi. Bu evliliğin sonu demek olurdu ki, benim için hayatta daha korkunç bir şey yoktu. Ben nasıl kaybetme korkusuyla kendimi aldatıyorsam, o da esir olma korkusuyla beni aldatıyordu. Suçlanma korkusuyla suratıma bakamıyor, bana soğuk davranıyor ve bu da benim değersizlik korkuma basıyordu. Ne anlaşma! … Peki ben niye bu kadar bencil bir insanla yaşıyorum?En az onun kadar bencil olduğumu anlamak için.Bu inançla geçmişime baktığımda hayat boyu çevremdeki insanları benim istediğim şekilde olmaları için sinsice yönlendirdiğimi ve olaylar benim kontrolümden çıkarsa da öfke krizine girdiğimi farkettim. Öfke bencilliktendir. Eşimin hayatımdaki rollerinden biri benim içimde sakladığım bencilliği ortaya çıkarmaktı ve bunu da başarıyla yaptı. Gittiğinde o kadar kontrolden çıktım ki, artık bencilliğimi gizleyemedim. Çevremde benim istediğim gibi davranmayan herkesten nefret ettim. Artı bencillik yapmam sebep olan korkularım yok, dolayısıyla bencillik kelimesi lûgatımda yok. Eski eşimde bana hiç bencil görünmüyor. Kimse bu özelliği ile dikkatimi çekmiyor. Affetme meditasyonlarını yaparken eşimden daha zor affettiğim biri vardı. Adının geçmesi midemi bulandırmaya yetiyordu. Bana kaypak, kişiliksiz, nabza göre şerbet veren, iki yüzlü, hesapçı, yalancı, yılan gibi görünen biri. Bu kişinin bana yaptığı aynalıklara bakar mısınız? Kabul edilebilir gibi değil. Ayna çalışması sevmediğimden, bu sıfatların kendimdeki yerini bulmadığımdan tabii ki onu bir türlü affedemiyordum. Bunların hepsini nerelerde, nasıl yaptığımı bulduğumda pes ettim. Gerçekten bizim olmadığımız bir şey yok, biz her şey olduk. Şimdi o kişinin de varlığına şükrediyorum. Eğer çevrenizde yalancı insanlar varsa ve sizi bu huyları ile rahatsız ediyorlarsa, ya “Yalancı benim” demeyi öğreneceksiniz ya da onlara kızıp köpürerek çevrenizde kendinize çektiğiniz yalancı insanların sayısını artıracaksınız. Siz yalancı olduğunuzu kabul ederseniz, ya yalan söylemekten vazgeçeceksiniz (beyaz yalan bile olsa) ki size de yalan söylenilmesin, ya da yalan söyleyen insanlara kızmaktan vazgeçeceksiniz. Çünkü onlar da aynı sizin gibi bir takım korkuları yüzünden yalan söylüyorlar. Eğer peşin peşin her şey olduğunuzu kabul ederseniz ayna çalışması kolaylaşır ve hatta zevkli hale gelir. Belki de sadece ben bu kadar kötüyüm, ne dersiniz? Kaynak: Hilal Dilek -İçimdeki Yolculuk-I kitabından
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
KELEBEK ETKISI VE IC DINAMIKLER Kelebek Etkisi, bir sistemin başlangıç verilerindeki ufak değişikliklerin, büyük ve öngörülemez sonuçlar doğurabilmesine verilen isimdir sizin de bildiğiniz gibi…Biliyor musunuz; “Çin’de bir kelebek, bir çiçeğin üstüne konarken kanat çırptı diye Karayip adalarında fırtına çıkması olasılıklardan biridir. Bir kelebeğin kanat çırpmaları bile belli bir süre sonra atmosferin durumunu tümüyle değiştirebilir. Bu spiritüel olarak demektir ki: yaşamda öyle çok olasılık var ki, bizler varoluş yasaları içinde yapacağımız özgür seçimlerle kendimize sürekli yeni olasılıklar yaratma, düş kelebeğinin kanatlarını çırpmasıyla da yepyeni bir ortamla karşılaşma potansiyeli ile her an iç içe yaşıyoruz. Örneğin, kendinizi ışık işçisi gibi hissediyorsanız, ışığa yönelmeye çalışan minik bir pervanenin kendini ışıkla bütünleşip dönüştürme arzusuna benzeyen şekilde gelişme ve bütünleşme aşkı hissetmeniz normaldir. Bu dönüşümle günlük yaşamdaki görevlerinizi tam bir performans göstererek yerine getirebilir; aydınlanma, kendini geliştirme, aydınlatıcılık meşalesini sevgi ve sevinç ile taşıma özgürlüğü hissedebilirsiniz. Yüreğinizdeki kelebek kendinin dışında olanlarında da gelişimine katkıda bulunacağı için bu kez kanatlarını varoluş yasalarının en önemlilerinden bir tanesi için çırpmış olur. Gelişmek ve geliştirmek, yani Tekamül etmek ve Tekamül ettirmek. Bu yasa ******* işleyiş prensibinin en temel çekirdek noktalarından biridir çünkü aksi takdirde tek bir bireyin gelişimi, tek bir ulusun gelişimi tek bir gezegenin gelişimi sözkonusu olurdu ama evren öyle bir şekilde tasarlanmış ki programı sadece gelişmek ve geliştirmek üzerine kurulu!… Halkalar ve zincirler birbirlerine öyle bağlıdırlar, olaylar-oluşumlar birbirine öyle bağlıdırlar ki, sizin gelişiminiz bir diğerinin gelişimini tetiklemekte veya ona bir fayda sağlamakta ve bu böyle tıpkı suya atılan bir taş gibi halka halka ilerlemektedir. Halkalar giderek, açılarak büyümekte ve karşı kıyıya kadar varmaktadır.Varoluş yasasalarının en temel prensiplerinden biri olan gelişmek ve geliştirmek, tekamül etmek ve tekamül ettirmek evrensel işlevini her yerde korur. Evrende yaratılmış olduğunu gördüğünüz canlı cansız ama bir enerji taşımakta olan her türlü şey için bunu söyleyebiliriz. Gelişmek ve geliştirmek onun ana fonksiyonudur. İnsanoğlunun bugüne kadar sorduğu sorularda hatta çoğu zaman benim vazifem nedir ve benzeri gibi çok sorduğu sorularının yanıtında ilk madde olarak: birinci vazifeniz gelişmek yani bireysel gelişiminizi yapmak ve geliştirmek yani diğerlerinin de gelişimine katkıda bulunmak demek mümkündür.İnsan bu birincil vazifeyi tam olarak ne kadar yeterli bir performansla ve başarıyla tamamlarsa hem kendisinin gelecek yaşamları için, hem de şu an ki yaşamı için yeni kapıların, yeni olanakların açılmasına fırsat sağlamış olur. Elindeki iş ne olursa olsun onu tam hakkını vererek yerine getirme potansiyeli, gerek karmik düzenler, gerek yeni yapılandırılacak yaşam biçimleri açısından faydalıdır. Sizin yaptığınız en önemli görevlerden bir tanesi bu gelişmek ve geliştirmek kapsamında aslında maddeyi geliştirmektir. Maddeyi geliştirmek yine yaşamsal fonksiyonlarınızdan biridir ve bu gezegendeki herkesi kapsar. Maddeyi geliştirmek ” Sizler bir beden ve ruh bileşimi olduğunuza göre ruhunuzun gelişimi ile bedenleriniz yani madde dediğimiz şeyde sizinle beraber etrafınızdaki birçok alanda gelişmekte ve daha ince daha süptil enerjilere doğru ilerlemektedir. Dünya gezegeni çok ağır bir maddesel enerji alanına sahip. Onu geliştirmek sizin yaşamsal fonksiyonlarınız kapsamında, şuurlu ve bilinçli olan gruplar için bu daha da önemli bir görev haline gelmekte. Işık işçilerinin tam bir performansla başarıya ulaşması hem kendileri, hem içinde bulundukları alan içinde yaşayan canlıların gelişimleri gibi nedenler yüzünden çok önemli. Gezegen üzerindeki tüm ışık işçilerinin tam bir performansla çalışmalarının istenmesinin bir anlamı da budur.Sadece o kişilerin daha iyi olmaları değildir buradaki amaç; kendi gelişimlerini yaparken aynı zamanda bu gezegen üzerinde bir gelişime neden oldukları, katı maddesel alanların gelişimlerine fayda sağladıkları veya yapılandırılması, geliştirilmesi gereken bazı varlıkların gelişimine katkıda bulundukları ve aynı zamanda ortak şuur alanına yayın yapmak suretiyle tanımadıklara başka varlıkların da onların gelişimlerinden beslenebilmesi anlamına geldiği için ışık işçilerinden tam performans istenir. Çünkü kelebek etkisi ile bir ışık işçisi olarak sergilediğiniz sağlam ve ilkeli duruşun, sadece tanıdığınız değil hiç tanımadığınız gezegenin taa öbür ucunda yaşamakta olan varlıklara da hayrı dokunabilir.” Kelebek Etkisi ”Sizin buradaki gelişiminizin bir yansıması hangi sahillere hangi dalgaları götürür hiç bilinmez, kelebek etkisi diye anlatılmak istenen şey de budur. ******* küçük bir köşesinde küçücük bir kelebeğin kanat çırpması, ******* bambaşka bir köşesinde çok büyük dalgalarla bambaşka bir olaya neden olabilir. Süre gelen halkaları izlerseniz, o olayın da nasıl geliştiğini bulma şansınız olabilir. Bu da sebep-sonuç yasasıdır. Küçücük bir hareket, küçücük bir ivme birbirine bağlı halkalar nedeniyle çok bambaşka bir olaya dönüşebilir. O yüzden sizin buradaki gelişiminiz ve ortak şuur alanına ilkeler ve prensipleri korumak doğrultusunda yaptığınız yayınlar, hiç tanımadığınız gezegenin bambaşka bir ucundaki bir varlığa çok faydalı etkilerde bulunabilir ve onun gelişimine katkıda bulunabilir.” Böylece de gelişmek ve geliştirmek dediğimiz varoluş yasalarından en önemlisini yerine getirmiş oluruz yani bizlerin gelişmesindeki maksadın sadece bireysel olmadığını fark etmek, üst seviyeli bir bakıştır. Buradaki önemli konu kendini aydınlatmaya aday bireylerin yeterli düzeyde gelişmeleridir. Onlar ne kadar aydınlık ve açık olurlarsa hem söylenenleri daha iyi duyarlar, hem de daha iyi anlarlar ve uygularlar, hem de onlara çok daha rahat ulaşılabilir. ” Böylece de daha sistemli ve programlı çalışmalar yaparak, kelebek etkilerini gezegenin pek çok yerinde yaratmak mümkün olur ve kurtarılması hedeflenen, ulaşılması beklenen bir kitleye de ulaşmayı başarmak da söz konusu hale gelir. Sizlerin ve sizler gibi çalışan grupların da katkılarıyla birlikte yürütülen evrensel ortak çalışma programlarının gerçek amaçları bunlardır. Ve o yüzden sizlerin kişisel başarılarının tek tek dahi olsa önemli nedenleri ve gereklilikleri vardır.Bütün için başarmak bugüne kadar pek tanımadığımız birlik şuurunun küçük bir yansımasıdır.” Genel olarak gezegende bir yılgınlık veya benzeri bir atalet duygusu sık sık izlenmekte, bunu herkese yaymak gerekmemekte ise de, çıkan genel hava zaman zaman bu olabilmektedir maalesef. Bir erteleme duygusu yani bugün yapamadım yarın yaparım, bugün şöyle oldu yarına kalsın, bugün hava sıcak, bugün rüzgar var gibi çok anlamlı olmayan bahanelerle vazifelerin ertesi güne hatta bir sonraki hatta daha bir sonraki güne ertelendiğini gözlenebilmektedir. Çevrenize daha dikkatli gözlerle bakarsanız, insanoğlunun elindeki görevi aksatmak üzere her an yeni bahaneler uydurmaya hazır olduğunu gözlerinizle görebilir, ruhunuzla hissedebilirsiniz… Bu da yeterli iç dinamiğin yakalanamaması yüzündendir. Yeterli iç dinamik üretmek Yeterli iç dinamiğin yakalanmaması ve atalete, tembelliğe teslim oluş nedeniyle görevleri ertelemek günlük yaşam biçimi olmuş ve çeşitli bahaneler ardı ardına eklenerek erteleme çok rahat üretilir hale gelmiştir. Çünkü gezegenin ağır bir enerjisi vardır, atalete, tembelliğe müsaittir. Ama son derece ağdalı yoğun, yorgunluk yaratabilen, insanın hareket kabiliyetini kısıtlayabilen, iç dinamiğininin devamlı ayakta tutulmasını zorlaştıran bu enerjiyle, ışığa yolculuğu yaşam hedefi kabul eden, yüreği sevgi dolu ışık işçileri eğer isterlerse çok rahat mücadele edebilir ve bu girdaplara girmemeyi becerebilirler. Motivasyonu Kaybetmemek Her ne kadar daha aydınlık bir noktaya bakıyor olsanız da bazen bu tarzdaki yerlere her insan girebilir, bu enerjiye teslim olabilir, atalete düşebilir. Gezegenin etkileri de burada bir ölçüde etkendir ancak bu şekilde sadece işinizin uzamasına, geçecek zamanın daha uzun olmasına ve geçen zamanın uzun olmasıyla beraber ister istemez işlerin zorlaşmasına neden olunduğu da unutulmamalıdır. Yapmanız gereken bir işi üç gün içinde bitirirseniz sizde o enerjiyi daha dinamik şekilde ayakta tuttuğunuz için kendinizi çok daha iyi hissedersiniz. Ama üç günlük bir işi 30 güne uzattığınızda hem kendinizi ister istemez daha yorgun; bir türlü bitmek bilmeyen bir işin içindeymiş gibi hissedersiniz ve uzadıkça sıkıntıya neden olur. Burada uygulanacak en iyi formül soğuk suya bir anda atlamaktır. Bir anda dalmak, hiç motivasyonu kaybetmeden, gezegenin enerjilerine teslim olmadan, hızlıca yapılması gerekeni tamamlamak, uzatmamak, bekletmemek, ertelememek. Ertelediğiniz tüm işler, sizin üzerinizde enerjisel anlamda ağırlıklar yapmaktadır. Zihninizde tuttuğunuz bir not defteri gibi yazdığınız; örneğin bir pazartesi günü için şunu yapacağım dediğiniz bir şeyi pazartesi uygulamazsanız salıya bırakırsanız zihiniz yorulur, Salı da yapmayıp çarşambaya geldiğinizde zihniniz biraz daha yorulur. Çünkü sürekli not defterinizde bir uyarı vardır ama siz bir tembellik ve atalet nedeniyle ertelerseniz, rahatsız olursunuz. Ve bu daha da yorgunluğa, yılgınlığa, yerinden kalkamamaya neden olur ve işi yapmanız daha da gecikir. Hem aldığınız verim düşer, hem yorgunluğunuz artar.O yüzden bu tip durumlar pek tavsiye edilen durumlar değildir. İşlerinizi daha seri, daha iç dinamiğiniz ayakta bir şekilde ertelemeden, neyi hangi gün için planladıysanız çalışmak için, onu o gün içinde aksatmadan, bozmadan, ertelemeden havaya, sıcağa, soğuğa veya benzeri şeylere bakmadan, planladığınız günlerde uygulayın. Özellikle elinizdeki çalışmaları ertelemeyin, bu gelişmeyi ertelemek demektir ve hem bedende hem ruhta gerçek yorgunluklar yaratacaktır. Varlığınızın varoluş yasalarındaki en önemli temel prensibine bakarsak; gelişmek ve geliştirmek olduğu görüldüğünde bu gelişmek denen eylemi ertelemeniz ister istemez gerçek ruhsal yorgunluklara, bedensel zorluklara neden olur. Ve bunu erteleme devam ettikçe şiddeti daha da artar ve giderek derinleşen depresyonlara da neden olabilir. Çünkü ruhunuzun en önemli prensibini yerine getirmemiş oluyorsunuz yani gelişmek ve geliştirmek. O yüzden de ışık işçilerinin tam performansla yaptıkları çalışmalarını ertelememeleri, yapılması gerekeni, yapılması gereken günde yapmaları çok önemlidir İç dinamiklerini yakalamaları, daha seri bir şekilde ayakta durmaları ve çalışmaları kelebek etkisi yaratarak önce kendilerine sonra çevrelerine hiç tahmin edemeyecekleri yararlar sağlar… İç Dinamik nasıl ayakta tutulur? İç dinamiğin nasıl yakalanabileceğine dair herkes için değişken süreçler olabilir, herkesin iç dinamiğini yakalama ve uygulama süreci farklı olabilir. Hatta çalışma sistemi ve metodu farklı olabilir, buna karışmaya kimsenin hakkı yoktur. Metodlarınızı kendiniz uygulayabilirsiniz, önemli olan sonuçtur. Fakat varlığınızdaki veya grubunuzdaki iç dinamiği nasıl ayakta tutmayı sürdüreceksiniz? Asıl önemli olan konu budur yani enerjiyi ayakta tutmayı sürdürmek ve bu çabayı, bu isteği sürekli kılabilmek. İniş-çıkışlara fazlaca müsaade etmemek, o alanlara, girdaplara kapılmamak ve seri bir şekilde herhangi bir çalışma programını tamamlamak. Ama gezegensel olarak görülüyor ki, İç dinamiklerde problem var, kendini ayakta tutmak da problem var, atalet ve tembellikle ilgili ise hayli yoğun ve karmaşık problemler dizisi var. Gezegenin enerjilerine teslim oluşlar var. Dolayısıyla bir ışık işçisi olarak bunları nasıl yenebiliriz? İç dinamiğimizi verimli tutmak için neler yapabiliriz? Sorusunun gerçek bir iyi niyetle sorulmaya başlaması bile bir başlangıç anlamına gelebilir. İç dinamikleri ayakta tutma çabası, bireysel tekamül planına yani yaşam planına göre teker teker de yapılabilir. Gruplar kendi iç dinamikleri için diledikleri yöntemi de kullanabilirler, isterlerse toplum meditasyon-yoga da yapabilirler. İsterlerse parklarda, bahçelerde Tai-Chi yaparlar… Tıpkı doğu ülkelerinin bazılarında olduğu gibi… İsterlerse çeşitli bireysel gelişim kurs, seminer veya konferanslarına katılabilirler, isterlerse bol bol okuyarak ve uygulama yaparak ayağa kalkarlar. İnsan iç dinamiğin alevlendirilmesinin ve onun sabit bir şekilde tutulmasının bugünkü, yarınki hatta gelecekteki yaşamlarına olan yararlarını bir hissedebilse, elindeki yaşam programını uygulamak için ya da uygulamayı öğrenmek için bir an önce harekete geçer. Önümüzdeki dönem öncelikle ışık işçilerinin kendi yaşam programlarına sahip çıkacakları ve o programı çözümlemenin bir yolunu bulacakları bir dönem olacak… Onların yapacakları olumlu ve verimli uygulamalarla da diğerleri önlerine açılan yollardan büyük bir rahatlıkla geçmeyi başarabilecekler. Suleyman Suat Bayar
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Düşüncelerinizi Değiştirirseniz, Kaderinizi de Değiştirirsiniz…..Joseph Murphy Neden bir insan üzgünken diğeri mutludur? Neden bir insan zenginliğin sefasını sürerken diğeri yoksul ve hüzünlüdür? Neden bir insan korkak ve endişeliyken diğeri inanç ve güven doludur? Neden bir insan tam bir başarı örneğiyken diğeri sefil haldedir? Neden bir insan mutlu bir evlilik sürerken diğeri evliliğinde mutsuz ve hayal kırıklığı yaşıyor?… İŞTE bu soruların yanıtı, bilinç ve bilinçaltınızın işleyişinde gizli olabilir mi? KESİNLİKLE EVET. MUCİZELER İSTEMEYİ BİLDİÐİNİZDE GERÇEKLEŞİR;istemek zihnin bilimsel olarak belirli bir amaca yönelmiş bilinç ve bilinçaltı düzeylerinin uyumlu etkileşimidir. HERKES İSTER; Etkin bir biçimde istediğini elde etmek mümkün müdür? Günlük hayatınızın bir parçası olarak dilekte bulunmayalı ne kadar zaman oldu? Dualar elbette sıkıntı anlarında imdadımıza yetişir. Ancak yaşamımızın vazgeçilmez ve faydalı bir unsuru haline getirmek için neden sıkıntı anlarını bekliyoruz? Dileklerimiz, yürekten istediğimiz sürece karşılık verir. Sıkıntıda olan insanlar mantıklı düşünmekte ve davranmakta zorluk çekiyorlar. Sorunları onları boğuyor; dinleme ve anlama yeteneklerini engelliyor. Kolayca uygulayabilecekleri bir formüle, basit ve net bir kalıba ihtiyaç duyuyorlar. “Neden o halde istediklerimi elde edemiyorum” sorusu bilinçaltını yönetmeyi ve doğru yanıtları bulmanın yollarını öğrenmekten geçmektedir. NEYE İNANIYORSUNUZ? Birçok kişinin düşündüğünün aksine, bir insanın istediğine kavuşmasını sağlayan şey, inandığı şey değildir. Bireyin bilinçaltı, o kişinin zihnindeki tabloya ya da düşünceye karşılık verdiğinde, dilekleri gerçekleşir. Hayatın yasası, inanç yasasıdır. İnanç, zihinde düşünce gibi algılanabilir. Kişi düşündükçe, hissettikçe ve inandıkça, zihninin ve bedeninin durumu ile koşulları da ona göre belirlenir. Ne yaptığınızı ve neden yaptığınızı anlamaya dair geliştirilmiş bir teknik, hayattaki bütün iyi şeylere yönelik bilinçaltı bir farkındalığın oluşmasına yardım edecektir. İşin özünde; kişinin dilekleri karşılık bulduğunda, yüreğinin arzuları da gerçekleşir. DİLEMEK ARZU ETMEKTİR; Herkes sağlık, mutluluk, güvenlik, zihinsel huzur ve doğruluk arzular. Ama kaçımız bu hedeflere ulaşabiliriz? Kişi sağlığının mükemmel olması için arzu duyuyorsa ihtiyacı olan şey zihninin nasıl çalıştığını bilmektir. Bu onun arzusunun gerçekleşmesini sağlayacaktır. Tek yapmanız gereken, elde etmek istediğiniz arzularla veya güzelliklerle zihinsel ve duygusal olarak bütünleşmektir. Bilinçaltının yaratıcı güçleri buna tepki verecektir. Hemen bugün bunu yapmaya başlayın. Bırakın hayatınızda mucizeler gerçekleşsin! gün aydınlanana ve gölgeler dağılana kadar devam edin. BİLİNÇALTINIZ KARANLIK BİR ODADIR; Bilinçaltınız sizin büyük karanlık odanızdır. Dışarıdaki hayatınızın geliştiği gizli yerdir. Bu nedenle sizi siz yapan şey; adınız, giysileriniz, anne-babanız, mahalleniz ya da kullandığınız otomobil değildir. Siz yeraltındaki o karanlık odanızda şekillenen inançlarınızdan oluşuyorsunuz. Ahlaki anlamda, bilinçaltınız tamamen tarafsızdır; bir alışkanlığı, dünyanın iyi mi yoksa kötü mü gördüğünü umursamaz. Bu nedenle bilinçaltımıza, yani karanlık odaya olumsuz düşünceler düştüğünde, bu karanlık düşüncelerin günlük deneyim ve ilişkilerimizde ifade bulduğunu görüp şaşırırız. İşin gerçeği, başımıza gelen hemen her şeyde bizim rolümüz vardır. Dünyanızı değiştirmek istiyorsanız, zihninizi değiştirmelisiniz; içten dışa doğru…Ancak eğer bu karanlık oda kavramını kabul ederseniz, bu süreç hakkında duygulardan arındığınızı mutlulukla görebilirsiniz. Bu fikri benimsediğinizde, hayatınızı değiştirmenin çok zor bir mücadele olmadığını göreceksiniz.Hayatınızın ilk günlerinden itibaren size aşılanan inanç ve eğilimlerin hala sizinle olduğunu ve hayatınızı yönlendirip etkileme gücüne sahip olduğunu öğrendiğinizde şaşırabilirsiniz. Hepimizin çocukluktan gelen ve uzun süre önce unuttuğumuz inanç ve fikirleri vardır. Bunlar bilinçaltına ait karanlık odanın derinliklerinde saklıdır. Bunu bilmek, neden düşüncelerimizi sağlıklı bir biçimde değerlendirme zamanının geldiğini gösterecektir. Örneğin; bir vantilatörün yanında oturduğunuzda boynunuzun tutulacağına inanırsanız, bilinçaltınız boynunuzun tutulmasını sağlayacaktır. Bu rahatsızlığa neden olan şey, vantilatörün yüksek frekansta zararsız enerji molekülleri yayması değil, sizin büyük inançlarınızdır, vantilatör zararsızdır. Tıpkı bir elmanın kanınıza karışması gibi bu düşünceler zihninize yerleşir ve hayatınızı etkiler. Bilinçaltı karanlık odanız, zenginliğinizin de üretildiği yerdir. İşin anahtarı, hayatınızda bolluk ve bereket görmeden önce bilinçaltınızı zenginleştirmektir.Bilinçaltı karanlık odanız harika yeni fikirlerle doludur; bu yüzden eskilerin yerine yenileri koymaktan çekinmenize gerek yok. Bir an önce doğru, güzel ve değerli şeyleri düşünmeye başlayın, etrafınızda bunları göreceksiniz. Herşey başlangıçta iyi niyetle yaratıldı, sizde eylemlerinizde öyle yapmalısınız. Bundan sonra hiçbir etkiniz olmadığını düşündüğünüz kötü tabloların kurbanı olmak zorunda kalmayacaksınız. İÇİNİZDEKİ HAZİNE Bilinçaltınız hayatı odağına alır. Bu yüzden bilinç üzerine durmalısınız. Bilincinizi doğru olan önermelerle besleyin. Bilinçaltı alıştığınız zihinsel kalıpları tekrar edecektir.Elinizin altında sınırsız bir zenginlik var. Bunları elde etmek için yapmanız gereken tek şey, zihinsel gözlerinizi açmak ve içinizdeki sınırsız hazineyi görmek. Kendi içinizde güzel, keyifli, bereketli bir yaşam sürmek için gereksinim duyduğunuz her şeyi bulabileceğiniz bir depo bulunmakta. Birçok kişi kendi potansiyelini kullanamaz çünkü içindeki sınırsız zeka ve sevgi deposunun varlığından haberdar değildir. Oysa istediğiniz her şeyi oradan çekip alabilirsiniz.Mıknatıslı bir demir parçası, kendi ağırlığının on iki katını kaldırabilir. Ancak bu demir parçasının mıknatıs özelliğini alırsanız, bir kuş tüyünü bile kaldıramaz. Aynı şekilde iki tür insan vardır. Mıknatıslanmış kişiler güven ve inançla doludur. Başarılı olmak ve kazanmak için doğduklarını bilirler. Diğerlerinin ise mıknatıs özelliği yoktur. Onlar korku ve kuşkuyla doludurlar. Bir fırsatla karşılaştıklarında “ya başarısız olursam? para kaybedebilirim.İnsanlar benimle dalga geçerler” diye düşünürler. Bu tür insanlar hayatta pek fazla ilerleyemezler. İlerlemekten duydukları korku, oldukları yerde saymalarına neden olur. BİLİNÇALTININ MUHTEŞEM GÜCÜ; Bilinçaltınızın gizli gücüyle bağlantıya geçmeyi ve bu gücü ortaya çıkarmayı öğrendiğinizde, hayatınıza daha fazla güç, zenginlik, sağlık, mutluluk ve keyif katabilirsiniz. Bu gücü kazanmaya ihtiyacınız yok. Ona zaten sahipsiniz. Yanlızca bu gücü hayatınızın bütün alanlarında kullanmak için onu çok iyi anlamalısınız. Bilinçaltınızın derinliklerinde sınırsız bilgelik, sınırsız güç ve ihtiyaçlarınıza karşılık verecek malzemeler saklıdır. Bunlar kendilerini geliştirmenizi ve ifade etmenizi beklemektedir. Eğer zihninizin derinliklerinin bu potansiyellerini keşfetmeye başlarsanız, bunlar dış dünyada kendini göstermeye başlayacaktır. Siz yeni fikirlere ve düşüncelere açık birisiniz; bilinçaltınızda saklı olan sınırsız zeka da her an ve her noktada bilmeniz gereken herşeyi size sunacaktır. Bilinçaltınızın bilgeliği sayesinde ideal eşi kendinize çekebilirsiniz, aynı zamanda doğru iş ortağını bulabilirsiniz. Bu size gereksinim duyduğunuz paraya nasıl kavuşacağınızı gösterebilir, yüreğinizin istediklerini yapmak için maddi özgürlük sağlayabilir. Düşünce, duygu, güç, ışık, sevgi ve güzelliğin bu iç dünyasını keşfetmek en doğal hakkınızdır. Bu güçler görünmez olsa da kuvvetli ve etkilidir.Bilinçaltınız bir prensiptir. İnanç yasasına göre işler. İnancın ne olduğunu, neden ve nasıl çalıştığını bilmeniz gerekir. Zihnin yasası, inancın yasasıdır. Bu zihnin çalışma biçimine, inancın kendisine inanmak demektir. Zihninizin inancı, zihninizin düşüncesidir, başka hiçbir şey değildir. Yaşadığınız deneyimler, olaylar; içinde bulunduğunuz koşullar ve eylemler düşüncelerinize tepki olarak bilinçaltınız tarafından üretilir. Şunu unutmayın; sonuçları ortaya çıkaran şey, inanılan şey değil, zihninizdeki inançtır. Zihninizi uyum, sağlık, huzur, iyi niyet kavramlarıyla doldursanız, hayatınızda mucizeler gerçekleşir.İnandığınız şey doğru veya yanlış da olsa sonuç elde edersiniz. Bilinciniz zihninizdeki düşünceye yanıt verir. Zihninizdeki düşünceyi bir inanç olarak kabul edin, bu kadarı bile yeterli olacaktır. Bilinçaltınızı yeniden tasarlayarak kendinizi yeniden yaratabileceğinizden emin olabilirsiniz. BİLİNÇ ve BİLİNÇALTI; Zihnin iki işlevini anlamaya başlamanın en iyi yolu, onu bir bahçe olarak düşünmektir. Siz de bahçıvansınız. Bütün gün boyunca bilinçaltınıza düşünce tohumları ekiyorsunuz. Çoğunlukla bunu yaptığınızın farkında bile değilsiniz; çünkü tohumların temelinde alışageldiğiniz düşünme biçimi var. Bilinçaltına tohum ektikçe, bedeninizde ve çevrenizde ekinler biçersiniz. Bilinçaltınızı iyi ya da kötü bütün tohumların filizlenip serpileceği zengin bir toprak yatağı olarak düşünün. Dikenli bitki ekerseniz, üzüm toplayabilir misiniz? Devedikeni ekerseniz, incir elde edebilir misiniz? Her düşünce bir neden, her koşul bir sonuçtur. Bu nedenle düşüncelerinizin kontrolünü ele geçirmeniz bu kadar önemlidir. Ancak bu şekilde yalnızca istenen koşulların ortaya çıkmasını sağlayabilirsiniz. Şimdi; huzur, mutluluk, doğru eylem, iyi niyet, başarı ve refah düşünceleri ekmeye başlayın. Bu nitelikler üzerinde sessizce ve inançla düşünün. Bunları bilinç ve mantığınızla kabul edin. Bu harika düşünce tohumlarını zihninize ekmeye devam edin; muhteşem bir ekin biçeceksiniz.Zihniniz doğru düşündüğünde, gerçeği anladığınızda, bilinçaltınızda depolanan düşünceler yapıcı, uyumlu ve huzurlu olduğunda, bilinçaltınızın sihirli gücü buna karşılık verecektir. Ortaya uyumlu koşulların, güzel bir ç******* ve herşeyin en iyisinin çıkmasını sağlayacaktır. Çevrenize bakın, nerede yaşarsanız yaşayın, nasıl bir toplumun parçası olursanız olun insanların çoğunluğunun dış dünyada yaşadığını görürsünüz. Daha aydın olanlar ise daha çok iç dünyalarıyla ilgilenmektedirler. Onlar iç dünyanın dış dünyayı yarattığını fark etmişlerdir, bunu sizde fark edeceksiniz. Dış koşulları değiştirmek istiyorsanız, nedeni değiştirmelisiniz. Hayatınızdaki uyumsuzluklardan, kafa karışıklıklarından, yoksunluklardan ve sınırlamalardan kurtulmak istiyorsanız, nedeni ortadan kaldırmalısınız. Bu neden, bilinçaltınızı kullanma biçiminiz ve bilinçaltınızda teşvik ettiğiniz düşünce ve imgelerdir. Nedeni değiştirirseniz, sonucu da değiştirebilirsiniz. Bu kadar basit. Hepimiz sınırsız bir zenginlik denizinde yaşıyoruz. Bilinçaltınız, bilinçli düşüncelerinize karşı çok hassastır. Bu bilinçli düşünceler bilinçaltınızın sınırsız zekasının, bilgeliğinin, yaşamsal güçlerinin ve enerjilerinin aktığı matrisi oluşturur. Bu matrisi daha olumlu bir yönde oluşturursanız, sınırsız enerjileri kendi lehinize çevirebilirsiniz. GÖZE ÇARPAN FARKLAR VE İŞLEYİŞ BİÇİMLERİ; Bilinç, bir geminin rotacısı ya da kaptanı gibidir. Gemiyi o yönetir. Motor odasındaki kişilere komutlar gönderir. Bu kişiler sırayla kazanları, aletleri, ölçüleri… vb. kontrol ederler. Motor odasındakiler nereye gittiklerini bilmezler; sadece komutları yerine getirirler. Eğer kaptan pusulaya ya da diğer aletlere bağlı bulgularına dayanarak hatalı ya da yanlış talimatlar verirse, kayalara bindirebilir. Kontrol ve sorumluluk kaptanda olduğu için motor odasındakiler ona itaat ederler. Kaptan ne yaptığını bilmek durumunda olduğundan, mürettebat onunla tartışmaz, yanlızca onun emirlerine uyar. Kaptan gemisinin efendisidir ve istekleri yerine getirilir. Aynı şekilde, bilincinizde geminizin -yani bedeninizin, çevrenizin ve ilişkilerinizin- kaptanı ve efendisidir. Bilinçaltınız, ona bilinçaltınızın inandıklarını ve doğru kabul ettiklerini esas alarak verdiğiniz emirlere uyar. Emirleri ve bunların temelini sorgulamaz.Eğer kendinize sürekli, “buna param yetmez” diyorsanız, bilinçaltınız sözünüzü dinler. İstediğiniz şeyi alabilecek durumda olmayacağınıza inanır. Siz “O arabaya, tatile, eve param yetmez” demeye devam ettikçe, bilinçaltınızın emirlerinize uyacağından emin olabilirsiniz. Hayatınız boyunca bütün bunların yoksunluğunu çeker ve koşulların bunu gerektirdiğine inanırsınız. Bu koşulları olumsuz, reddedici düşüncelerinizle sizin bizzat yarattığınızı fark etmezsiniz. HATIRLAMAYA DEÐER FİKİRLER Hazine sandığı içinizdedir. Yürekten arzuladığınız şeylerin karşılığını almak için kendi içinize bakın. Bilinçaltınız bütün sorulara cevap verebilir. Uyumadan önce bilinçaltınıza “saat altıda kalkmak istiyorum” derseniz, sizi tam o saatte uyandıracaktır. Bilinçaltınız bedeninizin inşaatçısıdır ve sizi iyileştirebilir. Her gece kafanızda mükemmel bir sağlık fikriyle uyuyun; sadık hizmetkarınız olan bilinçaltınız size itaat edecektir. Her düşünce bir neden, her koşul ise sonuçtur. Kitap yazmak, şiir yazmak, dinleyiciler karşısında daha iyi konuşma yapmak istiyorsanız; bu fikri sevgiyle ve inanarak bilinçaltınıza aktarın. Bilinçaltınız size karşılık verecektir. Asla “buna param yetmez” ya da “bunu yapamam” gibi ifadeler kullanmayın. Bilinçaltınız sözünüzü dinler. İstediğiniz şeyi yapmak için paranız ya da yeteneğiniz olmadığını görür. Olumlu bir biçimde “bilinçaltımın gücü sayesinde her şeyi yapabilirim” deyin. Siz ruhunuzun (bilinçaltınızın) kaptanı ve efendisisiniz. Unutmayın; seçme yeteneğiniz var. Hayatı seçin! sevgiyi seçin! sağlığı seçin! mutluluğu seçin! ZİHİN NASIL ÇALIŞIR? Bilinciniz neyin doğru olduğunu varsayar, neyin doğru olduğuna inanırsa, bilinçaltınız onu doğru kabul eder ve gerçek kılmaya çalışır. İyi şansa, ilahi yol göstericiliğe, doğru eyleme ve hayatın nimetlerine inanın.Zihniniz en değerli varlığınızdır. Her zaman sizinledir; ancak yanlızca onu kullanmayı öğrendiğinizde, en şaşırtıcı güçlerinden yararlanabilirsiniz. Zihnin iki aşaması vardır: Bilinç -yani rasyonel (ussal)- ve bilinçaltı -yani irrasyonel (usdışı). Bilincinizle düşünürsünüz, alışkanlık haline getirerek düşündüğünüz her şey, daha sonra düşüncelerinizin doğasına bağlı olarak yaratmaya başlayan bilinçaltına geçer. Bilinçaltınız, duygularınızın bulunduğu yerdir. Yaratıcı zihindir. İyi şeyler düşünürseniz iyi şeyler, kötü şeyler düşünürseniz kötü şeyler olur. Zihniniz böyle çalışır. Hatırlanması gereken en önemli nokta şudur: Bilinçaltı bir fikri kabul ettiğinde, bunu yerine getirmeye başlar. Bilinçaltı yasasının iyi ve kötü fikirler için aynı şekilde işlemesi, şaşırtıcı ve hassas bir gerçektir. Bu yasa, olumsuz bir biçimde uygulandığında, başarısızlığın, hayal kırıklığının ve mutsuzluğun nedenidir. Alışılmış düşünme biçiminiz uyumlu ve yapıcı olduğunda ise son derece sağlıklı, başarılı ve zengin olursunuz.Zihin yasası şöyledir; bilinçaltınızdan aldığınız tepki ya da karşılığı, bilincinizde tuttuğunuz düşünce ya da fikrin doğası belirler. BİLİNÇ VE BİLİNÇALTI ARASINDAKİ FARK; Bilinç ve Bilinçaltının iki zihin olmadığını unutmayın. Onlar bir zihindeki iki faaliyet alanıdır. Bilinciniz, akıl yürüten zihindir. Zihnin seçim yapan safhasıdır. Örneğin; kitaplarınızı, evinizi, hayattaki eşinizi seçersiniz. Bütün kararlarınızı bilincinizle verirsiniz. Öte yandan, hiçbir bilinçli seçim yapmasanız da, kalbiniz otomatik olarak çalışmaya devam eder; sindirim, dolaşım ve solunum gibi hayati fonksiyonlarınız sürer. Bunları bilinçaltınız, bilinç kontrolünüzden bağımsız süreçler aracılığıyla gerçekleştirir. Bilinçaltınız kendisine iletilenleri ya da bilinçli olarak inandıklarınızı kabul eder. Bilincinizin yaptığı gibi bir şeyleri muhakeme etmez ve sizinle tartışmaz. Bilinçaltınız, iyi ya da kötü bütün tohumları kabul eden bir toprak yatağı gibidir. Düşünceleriniz faaldir, bunlar tohumlardır. Olumsuz, yıkıcı düşünceler de bilinçaltınızda olumsuz bir biçimde çalışmayı sürdürür. Er ya da geç bunlar ortaya çıkar ve içerikleriyle ilişkili bir dış deneyim olarak şekil alırlar.Unutmayın; bilinçaltınız, düşüncelerinizin iyi ya da kötü, doğru ya da yanlış olduğunu kanıtlamaya çalışmaz. Düşüncelerinizin ya da telkinlerinizin doğasına göre tepki verir. Örneğin; bilinçli olarak bir şeyin doğru olduğunu varsayıyorsanız, bu yanlış olsa da, bilinçaltınız bunu doğru kabul eder ve siz bilinçli olarak doğru olduğunu varsaydığınız için, buna uyacak sonuçlar ortaya çıkarır. NESNEL VE ÖZNEL ZİHİN; Bilinciniz zaman zaman nesnel zihin olarak adlandırılır, çünkü dış nesnelerle ilgilenir. Nesnel zihin, nesnel dünyanın farkındadır. Gözlem araçları, beş fiziksel duyudur. Nesnel zihniniz, çevreyle temasınız sırasında rehberiniz ve yönetmeninizdir. Beş duyunuz aracılığıyla bilgi toplarsınız. Nesnel zihniniz gözlem, deneyim ve eğitim aracılığıyla öğrenir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, nesnel zihnin en büyük işlevi akıl yürütmedir. Her yıl Büyük Kanyon’u ziyaret eden bir kişi olduğunuzu varsayalım. Buranın dünyanın en ilgi çekici doğal harikalarından biri olduğu sonucuna varırdınız. Bu sonucun temelinde, buranın inanılmaz derinliğine, kaya oluşumlarının karmaşık şekillerine, farklı jeolojik tabakalar arasında renklerin güzel oyununa ilişkin gözlemleriniz yatardı. Nesnel zihin böyle çalışır. Bilinçaltı genellikle öznel zihin olarak adlandırılır. Öznel zihin çevresinin farkındadır, ancak bu farkındalık beş fiziksel duyu aracılığıyla gerçekleşmez. Öznel zihin sezgiler yoluyla algılar. Burası, duygularınızın bulunduğu yer ve belleğin deposudur. Öznel zihin, en büyük işlevlerini, nesnel duyular faaliyette olmadığında gerçekleştirir. Başka bir deyişle, nesnel zihin uyku halindeyken, öznel zihin kendini gösterir. Öznel zihin, doğal görme organlarını kullanmadan görür. Kehanet yeteneği vardır. Başka bir yerde gerçekleşen olayları görüp duyabilir. Öznel zihniniz bedeninizden ayrılabilir, uzak topraklara gidebilir ve çok doğru ve kesin bilgilerle geri dönebilir. Öznel zihniniz aracılığıyla başkalarının düşüncelerini, mühürlü zarfların içindekileri okuyabilir; bir not defterindeki bilgileri tahmin edebilirsiniz.Nesnel ve öznel zihinler arasındaki etkileşimi anladığımızda, dileğimizi nasıl gerçekleştireceğimize dair daha net bir anlayış geliştiririz. BİLİNÇALTI BİLİNÇ GİBİ AKIL YÜRÜTEMEZ; Bilinçaltı, kendisine söyleneni muhakeme ya da tartışma yeteneğine sahip değildir. Ona yanlış bilgi verirseniz, bunu doğru kabul eder. Sonra bu bilgiyi gerçek kılmaya çalışır. Telkinlerinizi, bunlar yanlış olsa bile, koşullara, deneyimlere ve olaylara dönüştürür. Yaşadığınız her şeyi, inançlarınız aracılığıyla bilinçaltınıza ilettiğiniz düşünceler nedeniyle yaşarsınız. Bilinçaltınıza yanlış ya da çarpıtılmış kavramlar iletmişseniz, bunları acilen düzeltmeniz çok önemlidir. Bunu yapmanın en kesin yolu, bilinçaltınıza sürekli yapıcı, uyumlu düşünceler aktarmaktadır. Bu düşünceleri sık sık tekrarlandıkça, bilinçaltınız onları kabul eder. Böylece, bilinçaltınız alışkanlıkların bulunduğu yer olduğu için, yeni ve sağlıklı düşünce ve yaşam alışkanlıkların geliştirebilirsiniz. TELKİNİN BÜYÜK GÜCÜ; Şimdiye kadar yazılanların sonucunda gördüğünüz gibi, bilinciniz “kapıdaki bekçi” gibi hizmet eder. En önemli görevlerinden biri, bilinçaltını yanlış etkilerden korumaktır. Bunun bu kadar önemli olmasının ardında zihnin temel yasalarından biri vardır: Bilinçaltı, telkinlere karşı hassastır. Bildiğiniz gibi bilinçaltı karşılaştırmalar yapmaz. Akıl yürütemez ve yorumda bulunmaz. Bunlar bilincin işlevleridir. Bilinçaltı, yanlızca bilincin kendisine ilettiği etkilere tepki verir. Farklı eylem biçimleri arasında seçim yapmaz. Sadece kendine verileni alır. BİLİNÇALTI SÖZÜNÜ DİNLER; Bilinçaltınıza yalnızca sizi her açıdan iyileştirecek, koruyacak, yükseltecek ve size ilham verecek telkinler göndermeye dikkat etmelisiniz. Unutmayın, bilinçaltınız esprileri anlayamaz, sadece sözünüzü dinler. OTOTELKİN KORKULARI NASIL UZAKLAŞTIRIR? Ototelkin, kişinin kendisine belirli bir şeyi telkin etmesidir. Bütün araçlar gibi bu da yanlış kullanılırsa size zarar verebilir, doğru kullanılması halinde ise son derece yararlı olabilir.Janet R., yetenekli genç bir şarkıcıydı. Bir müzikhalin seçmelerine katılmak istiyordu ama bir yandan da çok korkuyordu. Daha önce üç kez, yönetmenlerin önünde şarkı söylediğinde başarısız olmuştu. Harika bir sesi vardı ama kendi kendine “şarkı söyleme sırası bana geldiğinde, sesim çok kötü çıkacak. Rolü asla alamayacağım. Beni beğenmeyecekler. Hangi cesaretle seçmelere katıldığımı merak edecekler. Gideceğim ama başarısız olacağımı biliyorum”. Bilinçaltı, bu olumsuz ototelkinleri bir istek olarak kabul ediyordu. Bunları gerçeğe dönüştürmeye ve Janet için deneyim haline getirmeye çalışıyordu. Bunun nedeni, istemsiz ototelkindi. Janet’in korkuları bir süre sonra onun gerçeği haline gelen duygusallaştırılmış ve öznelleştirilmiş düşüncelere dönüşüyordu.Bu genç şarkıcı olumsuz ototelkinlerini olumlu ototelkinlere çevirmeyi başardı. Şöyle bir yöntem kullandı: Günde üç kez tek başına sessiz bir odaya çekiliyordu. Bir koltuğa rahatça oturuyor, bedenini gevşetiyor ve gözlerini kapatıyordu. Zihnini ve bedenini olabildiğince durağanlaştırıyordu. Böylece zihni pasifleşiyor ve telkinlere daha açık hale geliyordu. Korku telkinini yenmek için, kendi sesini hafifçe duyabileceği bir ses tonuyla şöyle diyordu: “Ben çok güzel şarkı söylüyorum. Soğukkanlıyım, sakinim, kendime güveniyorum”. Her oturuşunda, bu ifadeyi yavaşça, hissederek, 5 ile 10 dakika boyunca tekrarlıyordu. Bunu uyumadan hemen önce ve sonra olmak üzere günde üç kez yapıyordu. Bir hafta sonra son derece soğukkanlı ve kendinden emindi artık. Kader günü geldiğinde, seçmelerde harika bir performans sergiledi ve rolü aldı.İstediklerinizi ve arzuladıklarınızı bilinçaltına göndermek için kesin bir plan ortaya çıkarın. Asla “yapamam” demeyin. Bu cümleyi şu ifade ile değiştirin. “Bilinçaltının gücü sayesinde her şeyi yapabilirim” BELLEÐİ KORUMANIN YOLU; 75 yaşındaki bir kadın sürekli hatırlama yeteneğiyle övünürdü. Herkez gibi o da zaman zaman bazı şeyleri unutuyor, ama bunu önemsemiyordu. Ancak yaşlandıkça bunları fark etmeye ve endişelenmeye başladı. Ne zaman birşeyi unutsa kendi kendine “Yaşım yüzünden hafızamı kaybediyorum herhalde” diyordu. Bu olumsuz ototelkin sonucunda, daha fazla isim ve olay hafızasından uçup gitti. Umutsuzluğa kapılmak üzereyken kendine nasıl zarar verdiğini fark etti ve bu süreci tersine çevirmeye karar verdi. Günde birkaç defa kendine inançlı ototelkinlerde bulundu, şöyle diyordu: “Bugünden itibaren, hafızam her açıdan gelişiyordu. Her an, her yerde bilmem gereken her şeyi hatırlayacağım. Aldığım etkiler net ve kesin olacak. Bunları kendiliğinden ve kolayca aklımdan tutacağım. Hatırlamak istediğim herşeyi, zihnimde doğru biçimde kendini gösterecek. Her gün hızla gelişiyorum. Çok yakında hafızam eskisinden de iyi olacak” üç hafta sonunda hafızası yeniden normale döndü. KÖTÜ BİR RUH HALİNİN ÜSTESİNDEN NASIL GELİNİR? Hem evliliği hem de kariyeri ciddi anlamda sıkıntıda olan bir adam bana başvurmuştu. Sorunu; sürekli huysuz ve gergin olmasıydı. Kendi de bundan rahatsızdı; ancak başka biri onunla bu durumu tartışmaya kalktığında, öfke patlaması yaşıyordu. Kendi kendine sürekli herkesin onunla uğraştığını ve onlara karşı kendini savunması gerektiğini söylüyordu. Bu olumsuz ototelkinlerinin üstesinden gelmesi için ona günde birkaç defa -sabah, öğlen, gece yatmadan önce- kendi kendine şunları tekrarlamasını söyledim: “Bugünden itibaren, daha keyifli olacağım. Neşe, mutluluk ve keyif zihnimin normal halleri olacak. Her gün daha sevimli ve anlayışlı oluyorum. Çevremdekilerin neşe ve iyi niyet merkezi olacağım, kendi iyi duygularımı ve keyfimi onlara da bulaştıracağım. Bu mutlu, keyifli, neşeli ruh hali benim normal zihinsel durumum olacak. Minnettarım.” Bir ay sonra, karısı ve iş arkadaşları onunla geçinmenin artık çok daha kolay olduğunu söylediler. HETEROTELKİN ÜZERİNE BAZI YORUMLAR; Heterotelkin terimi, bir başka kişiden gelen telkinleri ifade eder. BUNLARDAN BİRİNİ KABUL ETTİNİZ Mİ? Doğduğunuz günden itibaren, olumsuz telkin bombardımanına tutuluruz. Nasıl karşı koyacağımızı bilmediğimiz için, bilinçsizce bunları kabul eder ve deneyimlerimiz haline dönüştürürüz. Olumsuz telkinlere bazı örnekler: Yapamazsın, Asla başarılı olamazsın, Yapmamalısın, Başarısız olacaksın, Hiç şansın yok, Çok yanılıyorsun, Yararı yok, Ne bildiğin değil kimi tanıdığın önemli, Dünya gitgide bozuluyor, Kimse kimsenin umurunda değil, Bu kadar çok çalışmanın bir anlamı yok, Artık çok yaşlısın, Herşey gitgide kötüleşiyor, Hayat bitmek bilmeyen bir çile, Aşk eski bir yalan, Kazanamazsın, Dikkat et çok kötü bir hastalığa yakalanacaksın, Kimseye güvenilmez… İşte bu tür heterotelkinlerin kabul ederek, bunların gerçeğe dönüşmesine katkıda bulunursunuz. Bu durumda geçmişte üzerinizde yaratılan etkileri değiştirmek için yapıcı ototelkinleri kullanabilirsiniz, bu bir yenileme terapisidir. İlk adım; üzerinizde etkili olan bu heterotelkinlerin farkına varmaktır. Yapıcı ototelkin ise sizi, aksi halde belki de yaşam biçiminizi bozacak, iyi alışkanlıkların gelişmesini zorlaştıracak, hatta imkansız hale getirecek olumsuz sözlü koşullanmanın ağırlığından kurtarabilir. OLUMSUZ TELKİNLERİN ÜSTESİNDEN GELEBİLİRSİNİZ? Gazeteyi alın ya da televizyonda haberleri açın. Her gün isteksizlik, korku, endişe, üzüntü tohumları eken, felaket tellallığı yapan sayısız hikaye duyarsınız. Eğer bunları kabul eder ve benimserseniz, bu korku düşünceleri yaşama sevincinizi kaybetmenize neden olabilir. Ancak bunları kabul etmek zorunda olmadığınızı anlarsanız, önünüzde seçenekler belirir. Bilinçaltınıza yapıcı ototelkinlerde bulunarak bu yıkıcı fikirlerin üstesinden gelme gücü sizin içinizdedir. BİLİNÇALTINIZ SİZİNLE TARTIŞMAZ; Bilinçaltınız son derece bilgedir. Bütün soruların cevaplarını bilir. Ancak bildiğini bilmez. Sizinle tartışmaz ya da size karşı gelmez. “Beni bu tür telkinlerle etkilememelisin” demez. “Bunu yapamam”, “Yanlış yerde doğmuşum”, “bu gerekliliği karşılayamam” dediğinizde, bilinçaltınıza bu olumsuz düşünceleri aşılarsınız. O da buna tepki verir. Bunu yaparken aslında kendi iyiliğinizi engellersiniz. Hayatınızda yoksunluğu, kısıtlamaları ve hayal kırıklığını getirirsiniz. Arzularınızı gerçekleştirmek ve hayal kırıklıklarınızın üstesinden gelmek için, günde birkaç kez olumlu bir biçimde şunları tekrar edin:“Bana bu arzuyu veren Sınırsız Zeka beni yönlendiriyor ve arzumu gerçekleştirmem için kusursuz bir plan sunuyor. Bilinçaltımın derin bilgeliğinin tepki verdiğini ve içimde hissettiğim ve istediğim şeyin dışa vurulduğunu biliyorum. Bir denge ve ılımlılık var.”Öte yandan eğer “çıkış yok. Ben kayboldum. Tıkandım ve engellendim” derseniz, bilinçaltınızdan hiçbir cevap ya da tepki alamazsınız. Bilinçaltınızın sizin için çalışmasını istiyorsanız, ondan doğru şekilde talepte bulunmayı bilmeli ve işbirliğini istemelisiniz. Aslında bilinçaltı her zaman sizin için çalışır. Her dakika kalp atışlarınızı ve soluk alıp verişlerinizi kontrol eder. Parmağınızı kestiğinizde, karmaşık iyileşme sürecini harekete geçirir. En temel eğilimi, hayatın sürmesini sağlamaktır. Hep sizi koruyup gözetmeye çalışır.Bir sorun için çözüm aradığınızda, bilinçaltı tepki verir, ancak sizin bilincinizde bir karara ve doğru bir yargıya varmanızı bekler. Cevabın bilinçaltında olduğunu bilmeniz gerekir. “Çıkış yolu olduğunu sanmıyorum. Altüst oldum, kafam karıştı. Neden cevap alamıyorum?” derseniz, isteğinizi etkisiz hale getirmiş olursunuz. Yerinde sayan bir asker gibi, yaşam enerjinizi kullanır ama bir adım ilerleyemezsiniz. Zihninizin tekerleklerini durdurun. Gevşeyin. Kendinizi serbest bırakın. Sessizce, olumlu bir biçimde şunları söyleyin:“Bilinçaltım cevapları biliyor. Şu anda bana tepki veriyor. Teşekkür ediyorum, çünkü bilinçaltımın Sınırsız Zekasının her şeyi bildiğini ve şimdi benim için mükemmel çözümü sunduğunu biliyorum. Gerçek inancım, bilinçaltımın görkemini ve muhteşemliğini ortaya çıkarıyor. Bu da beni çok mutlu ediyor.“ BİLİNÇALTINIZ SİZİN İÇİN ÇALIŞMASINI NASIL SAÐLARSINIZ?; Öncelikle bilinçaltınızın her zaman çalıştığını anlamalısınız. Siz farkında olun ya da olmayın, o gece gündüz faaldir. Bilinçaltınız, vücudunuzun inşaatçısıdır; ancak siz bu sessiz içsel süreci bilinçli olarak algılayamaz ve duyamazsınız. Sizin işiniz bilinçaltınızla değil, bilincinizledir. En iyiye dair beklentinizle bilincinizi meşgul edin ve alışageldiğiniz düşüncelerinizin temelinde güzel, doğru, adil ve uyumlu şeyler bulunduğundan emin olun. Yüreğinizde ve ruhunuzda bilinçaltınızın herşeyi her zaman alışageldiğiniz düşüncelerinize bağlı olarak ifade ettiğini, ürettiğini ve ortaya koyduğunu bilin ve bilincinize dikkat edin.Unutmayın; tıpkı suyun içinde aktığı borunun şeklini alması gibi, hayat prensibi de sizin içinizde düşüncelerinizin doğasına göre akar. Bilinçaltınızdaki iyileştirici varlığın içinizde uyum, sağlık, huzur, keyif ve bolluk olarak aktığını bilin. Bunu canlı bir zeka, harika bir yol arkadaşı olarak düşünün. İçinizde sizi canlandırarak, zenginleştirerek, size ilham vererek aktığına inanın. Size bu şekilde karşılık verecektir. Neye inanırsanız, onu yaşarsınız. MODERN ÇAÐLARDA ZİHİNSEL İYİLEŞME TEKNİKLERİ;Geleneksel yöntemlerden bağımsız düşünün ve plan yapın. Her sorunun bir cevabı ve çözümü olduğunu bilin. İyileştiren şey nedir? İyileştirici güç nerededir ve nasıl kullanılabilir? Bunlar hepimizin merak ettiği, hayati derecede önem taşıyan sorular.Hepsinin cevabı aynı: İyileştirici güç her kişinin bilinçaltı ve hastanın zihinsel tutumunu değiştirmesi; iyileştirici gücü ortaya çıkarır. Bilinmesi gereken en harika şey şudur: Bir son hayal edin ve gerçekleştiğini hayal edin. Sınırsız hayat prensibi bilinçli seçiminize ve bilinç isteğinize karşılık verecektir. Aldığınıza inanırsanız, alırsınız, ifadesinin anlamı budur. HATIRLAMAYA DEÐER FİKİRLER Sizi neyin iyileştirdiğini bulun. Bilinçaltınıza verilen doğru talimatların zihninizi ve bedeninizi iyileştireceğini fark edin. Talep ve arzularınızı bilinçaltınıza iletmek için kesin bir plan geliştirin. Hastalığa ya da sizi incitecek size zarar verecek herhangi bir şeye inanmak aptalcadır. Mükemmel sağlığa, zenginliğe, huzura, refaha ve ilahi yol göstericiliğe inanın. Alışkanlıkla üzerinde durduğunuz büyük ve asil düşünceler, büyük eylemlere dönüşür. Hasta olabilecek sevdiklerinize yürekten şifa dileyin. Zihninizi sükunete kavuşturun. Tek evrensel önel zihin aracılığıyla faaliyet gösteren sağlık, canlılık ve kusursuzlukla ilgili düşünceleriniz hissedilecek ve sevdiğiniz kişinin zihninde kendini gösterecektir. Uyku halinde, bilinç ve bilinçaltınız arasındaki çatışmalardan kaçının. Yine uyumadan önce, arzunuzun gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal edin. Huzur içinde uyuyup keyifli uyanın. ZİHİNSEL TEDAVİDE PRATİK TEKNİKLER; Dileğinizin gerçekleşmesini istiyorsanız, işe uygun teknik ve yöntemlerle başlamalısınız. Bu da bilimsel yolla mümkündür. Hiçbir şey tesadüf olamaz. Bu, düzen ve yasaların dünyasıdır. Dilekleriniz havada balon gibi asılı kalmamalıdır. Bunlar bir yere gitmeli ve hayatınızda bir şeyler başarmanızı sağlamalıdır. Şimdi bu bölümde birkaç teknik vereceğiz: BİLİNÇALTINIZ İSTEKLERİNİZİ BİÇİMLENDİRİR; Kendiniz ve aileniz için bir ev yapıyor olsaydınız, bu evin projesiyle yoğun bir biçimde ilgilenirdiniz. İnşaatçıların bu projeye en ince ayrıntısına kadar sadık kaldığından emin olmak isterdiniz. Gözünüz kullandıkları malzemelerin üzerinde olurdu. Aynı özeni zihinsel evinize ve mutluluk ve bereket için zihinsel projenize de göstermeniz mantıklı olmaz mı? Bütün deneyeyimleriniz ve hayatınıza gire her şey, zihinsel evinizi inşa ederken kullandığınız zihinsel yapı taşlarının doğasına bağlıdır. Eğer projeniz korku, üzüntü, endişe ve yoksunluğa dair zihinsel kalıplarla doluysa ve eğer umutsuz, kuşkucu ve sinik iseniz, zihninizde kurduğunuz zihinsel malzemelerin niteliği daha fazla sıkıntı, dert, gerilim, endişe ve her türden kısıtlamaya yol açar.Hayatın en önemli ve en çok kişiyi etkileyen faaliyetlerinden biri, uyanık geçirdiğiniz her saat zihninizde bir şeyler yapılandırmanızdır. Bu sessiz ve görünmez olsa da gerçektir. Sürekli zihinsel evinizi inşa edersiniz; düşünceleriniz ve zihinsel betimlemeniz, projenizi temsil eder. Saat saat, dakika dakika, geliştirdiğiniz düşünceleriniz, benimsediğiniz fikirler, kabul ettiğiniz inançlarınız, zihninizin gizli stüdyosunda prova ettiğiniz sahneler ile pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz. Yapımıyla sürekli ilgilendiğiniz bu görkemli köşk sizin kişiliğiniz, bu gezegendeki kimliğiniz ve dünyadaki yaşam öykünüzdür. Şimdi yeni bir proje oluşturun; bu anın huzurunu, uyumunu, keyfini ve iyi niyetini fark ederek sükunetle inşaatınızı yapın. Bunların üzerinde durduğunuzda ve talepte bulunduğunuzda, bilinçaltınız kabul edecek ve bunları sonuçlandıracaktır. ARZULARIN BİLİMİ VE SANATI; Bilim terimi, koordinr edilmiş, düzenlenmiş ve sistemli hale getirilmiş bilgi yapısı anlamına gelir. Gerçek duanın bilimi ve sanatı üzerinde duralım. Bu bilgi yapısı, hayatın temel prensipleriyle ilgilidir. Hayatınızda ve bunları inançla uygulayan herkesin hayatında görülebilecek teknik ve süreçleri tanımlar. Sanat tekniğiniz ya da sürecinizdir; bunun arkasındaki bilim ise yaratıcı zihnin zihinsel resminize ya da düşüncenize verdiği kesin tepkidir.Çaldığınız kapı sizin için açılacak; aradığınız şeyi bulacaksınız. Bu öğreti, zihinsel ve manevi yasaların kesinliğini doğrulamaktadır. Her zaman, bilinçaltınızın sınırsız zekasının bilinçli düşüncenize verdiği doğrudan bir tepki vardır. Ekmek isterseniz, taş almazsınız. Elde etmek için, inanarak isteminiz gerekir. Önce zihinde bir imge olmadığı sürece hareket edemez, çünkü ona doğru ilerleyebileceği birşey yoktur. Zihinsel eyleminiz olan duanız, bilinçaltınızın gücü üzerinde oynamadan ve bunu üretken hale getirmeden önce, zihinse bir imge olarak kabul edilmelidir. Zihinde bir kabul noktasına gelmeniz, mutlak ve tartışılmaz bir anlaşma durumuna varmanız şarttır. Bu tasarıya, arzunuzu gerçekleştirdiğinizi öngörmenin keyfi ve huzuru eşlik etmelidir. Gerçek duanın bilim ve sanatının temelinde, bilincinizin, sınırsız bir bilgelik ve güce sahip olan bilinçaltınızdan kesin bir karşılık alacağına dair bilgi ve güveniniz vardır. Bu prosedürü takip ederek dileklerinizin gerçekleştiğini görebilirsiniz;Hayal kırıklığı, tatmin olmayan arzularınıza bağlıdır. Eğer engeller, ertelemeler ve zorluklar üzerinde durursanız, bilinçaltınız da buna bağlı olarak karşılık verecek ve kendi iyiliğinize engel olacaktır. Zihninizin gizli stüdyosunda geliştirdiğiniz düşüncelerle pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz. Zihinsel bilimin yardımıyla kolay yoldan başarıyı arzulayın. GÖRSELLEŞTİRME TEKNİÐİ; Bir fikri formüle etmenin en kolay ve kesin yolu, bunu gözünüzde canlandırmak, zihin gözünüzle sanki gerçekten varmış gibi canlı görebilmektir. Çıplak gözle sadece dış dünyada zaten var olanı görebilirsiniz. Zihninizdeki herhangi bir resim ise umduklarınızın ve görmediklerinizin ifadesidir. Hayalinizde oluşturduğunuz şey, vücudunuzdaki herhangi bir bölümü kadar gerçektir. Fikir ve düşünce gerçektir ve zihinsel imgenize sadık kalmanız halinde birgün nesnel dünyada da kendini gösterecektir. Düşünce süreci zihninizde etkiler oluşturur. Bu etkiler bir süre sonra hayatınızda gerçekler ve deneyimler olarak ortaya çıkar. ZİHİNDE SAHNELEME TEKNİÐİ; “Bir resim binlerce kelimeye bedeldir” diye eski bir söz vardır. Bilinçaltının, zihinde tutulan ve inançla desteklenen her resmi hayata geçireceği gerçeği vurgulanmalıdır; Öyleymiş gibi davranıyorum ve öyle oluyorum. Birkaç yıl önce çeşitli eyaletlere gittiğim bir tur sırasında konferans vermek üzere Midwest’te bulunuyordum. O bölgede sabit bir yere sahip olmak istedim; böylece yardıma ihtiyaç duyanlara daha fazla hizmet edebilirdim.Seyahatlerim beni çok uzaklara götürse de bu fikir unutmadım. Washinghton da olduğum bir akşam otel odamdaki kanepeye uzanmış, dinleniyordum. Birden düşüncelerimi durdurdum. Sakin ve pasif bir ruh haline geçerek, büyük bir dinleyici kitlesinin önünde konuşma yaptığımı hayal ettim. Dinleyicilere “Burada olduğum için çok mutluyum, bu ideal fırsatı elde etmeyi diliyorum.” Hayali dinleyicileri zihin gözümle gördüm ve bu dileğimin gerçekleştiğini hissettim. Bir aktörün rolünü oynuyor ve bu zihinsel filmi canlandırıyordum. Bu resmin, onu bir biçimde hayata geçirecek olan bilinçaltıma iletmem beni mutlu ediyordu. Ertesi sabah uyandığımda büyük bir huzur ve tatmin hissediyordum. Birkaç gün sonra Midwest’te bir organizasyon için aradılar ve benden oranın yöneticisi olmamı istediler. Bunu kabul ederek, yıllarca orada görev yapmanın keyfini yaşadım. İşte bu örnek gibi nesnel bir gerçeklikmiş gibi davranmalısınız. Bunu yaptığınızda, bilinçaltınız bunu etki olarak kabul edecektir. Zihinde tutulan ve inançla desteklenen zihinsel bir resim hayata geçmiş olur. UYKU TEKNİÐİ; Uyku haline geçtiğinizde, çabalarınız en aza iner. Uyku halindeyken bilinç büyük ölçüde geri çekilir. Bunun nedeni uyumadan hemen önce ve uyandıktan hemen sonra, bilinçaltının kendini en üst derecede göstermesidir. Bu durumda arzunu etkisizleştiren ve böylece bilinçaltı tarafından kabul edilmesini engelleyen olumsuz düşünceler ortadan kalkar. Yıkıcı bir alışkanlığınızdan kurtulmak için, rahat bir duruş belirleyin, gevşeyin ve hareketsiz kalarak uyku haline geçin, bu haldeyken tekerleme gibi şunu tekrarlayın: “Bu alışkanlıktan tamamen kurtuldum. Zihnimin uyum ve huzuru muhteşem durumda”Her sabah ve gece 5-10 dakika süreyle bu sözleri yavaşyavaş sevgiyle tekrarlayın. Her tekrarladığınızda, duygusal değer büyüyecektir. Olumsuz alışkanlığı tekrarlama dürtüsü hissettiğinizde, kendi kendinize aynı sözleri yüksek sesle tekrarlayın. Böylece bilinçaltınıza fikri kabul etme komutu verirsiniz ve iyileşme gerçekleşir. “TEŞEKKÜR EDERİM” TEKNİÐİ; Şükran duyan bir kalp, her zaman ******* yaratıcı güçlerine yakındır; kozmik etki ve tepki yasasına bağlı olarak, karşılıklı ilişki yasasıyla, sayısız nimetin kendine doğru akmasını sağlar. Genç bir anne bu tekniği kullanarak bana yaşadığı deneyimi anlattı. “İşsiz ve beş parasızdım. Doyurup giydirmem gereken üç küçük çocuğum vardı. Ne yapacağımı bilemiyordum. Sonra sizin daha dileklerimiz gerçekleşmeden şükran duymamız gerektiğini söylediğinizi duydum. Birden beynimde bir şimşek çaktı. Bunu denemem gerektiğini biliyordum.” Bu genç anne her gece ve sabah şu sözleri tekrarladı:“Zenginliğim için teşekkür ederim” Bunu gevşemiş, huzurlu bir halde yapıyordu ve şükran duygusu ve ruh hali zihninde baskın hale gelene kadar devam ediyordu. Tinsel algının iç gözüyle görüyor, ihtiyaç duyduğu para, konum ve yiyecekle ilişkili olarak zenginliğe dair düşünce-imgesinin ilk neden olduğunu fark ediyordu. Düşünce duygusu, zenginliğinin öncel koşul tarafından engellenmeyen özüydü. Sürekli “teşekkür ederim.” diye tekrarladığında kadının zihni ve yüreği kabul noktasına yükseliyordu. Aklına yoksulluk, fakirlik ve sıkıntı düşünceleri geldiğinde yine “teşekkür ederim” diyordu; bunu gerekli oldukça yapıyordu. Şükran duyan tutumunu koruduğu sürece, zihnini zenginlik fikrine koşullandıracağını biliyordu. Öyle de oldu. Bu annenin dileği ilginç bir sonuç doğurdu. Bu çalışmaya başladıktan kısa bir süre sonra yolda beş yıldır görüşmediği eski patronuyla karşılaştı. Patronu ona yüksek ücret alacağı, iyi bir pozisyon teklif etti. Hatta avans bile verdi. OLUMLAMA TEKNİÐİ; Hasta olmak anormaldir, sağlıklı olmak normaldir. Sağlık varlığınızın gerçeğidir. Kendinizi ve başkaları için olumlu bir biçimde sağlık, uyum ve huzur beyan ettiğinizde ve bunların kendi varlığınızın evrensel prensipleri olduğunu fark ettiğinizde, bu beyana dayalı inanç ve anlayışınıza bağlı olarak, bilinçaltınızın olumsuz kalıplarını yeniden düzenlersiniz. Olumlu ifadeler kullanmanın sonucu, görüntüden bağımsız olarak hayatın prensiplerine riayet etmeye bağlıdır. Bir an için düşünün: Matematiğin bir prensibi vardır, ama hatanın yoktur. Doğruluğun bir prensibi vardır ama yalancılığın yoktur. Zekanın bir prensibi vardır ama cahilliğin yoktur. Bolluğun bir prensibi vardır ama yoksulluğun yoktur.Bu olumlu beyan yöntemini acil ameliyat kararı alınan bir arkadaşımda uyguladım. Yapılan testler ve çekilen röntgenler sonucunda hastalığının teşhisi konulmuştu. Benden iyileşmesi için dua etmemi istemişti. Ondan kilometrelerce uzaktım fakat bu beni rahatsız etmedi, zihin prensibinde zaman ve mekan yoktur. Sınırsız zihin ve zeka her an her yerde tam olarak mevcuttur. Günde birkaç defa kendimden tam emin bir tavırla şunları söyledim: “Bu dileğim arkadaşım … ….(isim) için. O şu anda rahat, huzurlu, dengeli ve sakin. Bilinçaltının onun bedenini yaratan iyileştirici zekası şimdi her hücreyi, siniri, dokuyu, kası ve kemiği, bilinçaltındaki bütün organların mükemmel uyumuna bağlı olarak dönüştürüyor. Bilinçaltındaki bütün bozulmuş düşünce kalıpları sessizce ve sükunetle ortadan kaldırılıyor; hayat prensibinin canlılığı, iyiliği ve güzelliği varlığının her atomunda kendini gösteriyor. Arkadaşım artık içinde bir nehir gibi akan, ona mükemmel sağlık, uyum ve huzur veren iyileştirici akımlara açık. Bütün bozukluklar ve çirkin imgeler şimdi onun içinde akan sonsuz sevgi ve huzur deniziyle yıkanıyor.” İki hafta sonra yapılan tahliller ve muayenelerden sonra röntgenleri negatif çıktı. Doktoru onun önemli bir iyileşme kaydettiğini ve ameliyatının ertelendiğini söyledi. KOMUT TEKNİÐİ; Güç arkasındaki inanca ya da duyguya bağlıdır. Dünyayı döndüren gücün bizim lehimize hareket ettiğini ve bizi desteklediğini fark edersek, güvenimiz ve inancımız artar. Güce güç katmaya çalışmazsınız. Hiçbir zihinsel zorlama, baskı, mücadele olmamalıdır.Genç bir kadın, kendisini sürekli arayan ve randevu koparmak için baskı yapan bir adam üzerinde komut yöntemini uygulamıştı. Adamdan bir türlü kurtulamıyordu. Sonunda onun işyerine de gelmeye başladığını görünce, bir an önce kesin birşeyler yapması gerektiğine kara vermişti. Günde birkaç defa sükunete bürünüyor ve şunları tekrarlıyordu:“….. (adamın ismi) Tanrı’ya havale ediyorum. O hep olması gereken yerde. Ben özgürüm o da özgür. Şimdi sözlerimin sınırsız zihne ulaşmasını ve hayata geçmesini istiyorum.” Böylece kadın, adamın hayatından çıktığını söyledi. O zamandan beri kendisini görmemiş ve -sanki yer yarıldı içine girdi- diyordu. HATIRLAMAYA DEÐER FİKİRLER Arzularınız duanızdır. Gözünüzde arzunun gerçekleştiğini canlandırın ve gerçekliğini hissedin. Böylece duanızın karşılığını almanın keyfini yaşarsınız. Zihinsel bilimin yardımıyla kolay yoldan başarmayı arzulayın. Zihninizin gizli stüdyosunda geliştirdiğiniz düşüncelerle pırıl pırıl bir sağlık, başarı ve mutluluk inşa edebilirsiniz. Bilinçaltınızın Sınırsız Zekasının bilincinize her zaman doğrudan bir tepki verdiğinden şahsen emin olana kadar, bilimsel olarak deney yapın. Arzunuzun gerçekleştiğini öngörmenin keyif ve huzurunu yaşayın. Zihninizdeki herhangi bir zihinsel resim, umduklarınızın özü, göremediklerinizin kanıtıdır. Bir zihinsel resim bin sözcüğe bedeldir. Bilinçaltınız, zihninizde tuttuğunuz ve inançla desteklediğiniz her resmi hayata geçirecektir. Dilekte bulunurken çabalardan ve zihinsel zorlamadan kaçının. Uyku haline geçin ve duanızın karşılığını alacağınızı bilin. Unutmayın; şükran dolu bir kalp her zaman ******* zenginliklerine yakındır. Bilinçli olarak beyan ettiğiniz şeyi, birkaç dakika sonra zihinsel olarak reddetmemelisiniz. Bu beyan ettiğiniz olumlu ifadeyi etkisiz hale getirecektir. Bilinçaltının Gücü-Joseph Murphy
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Ho'poponoya devam edemedim ne yazıkki. İki gündür aksatıyorum. İşyeri o kadar yoğunki son günlerde eve gelince duş almaya zor vakit buluyorum. Fakat bunca sıkışıklığa rağmen garip şekilde manevi olarak çok dengelendim. Odamın rengi kırmızıydı. Tavsiye üzerine turkuaz mavi-yeşil arası bir renge çevirdim. Perdelerimi, yatak takımımı falan değiştirdim. Eşyalarım baya eskiydi zaten, yani yıllarca yaşadığım her ne kötü şey varsa, kötü düşüncelerle uykuya daldığım zamanlarda aynı yatakta, aynı odadaydım... Güzel bir değişim oldu. Bütün fazla, eski atmaya kıyamadığım değersiz önemsiz herşeyi çuvallara doldurup attım. Bazı anıları saklıyordum. Onları yırtıp attım. Bir kısmını yaktım. Yakarkende rabbimden şifa diledim. Ho'ponun devamlılık istediğini biliyorum fakat isteksizlik var içimde. Yeni bir okumaya başladım bu ara uzun süre devam edecek, belki onunda etkisi vardır bilmiyorum. Genel manada oldukça iyiyim, rabbim nazardan korusun. Özet geçeyim dedim size :smile: Sevgiler...
biricik
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 14
Yanıt Sayısı: 526
9 sene önce
Ve deneyim yitirdiğimiz masumiyettir. William Blake
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Günaydın arkadaşlar. Bugün sizden benim için dua etmenizi rica edicem. Saat 2de iş görüşmem var. Allah hepimizin yardımcısı olsun.
Sibiryakurdu
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 13
Yanıt Sayısı: 236
9 sene önce
Ben inanılmaz bir kalabalığın içinde yalnızlığı yaşıyorum ,İyi kalpli insanları birer birer uğurladık ve dünya kirlendi sevdalar yaşanmıyor artık ve gözüm .. esas film şimdi başlıyor ve bütün koltuklar bomboş
Sibiryakurdu
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 13
Yanıt Sayısı: 236
9 sene önce
İçimi dökersem konuyu enerjimle kapatırım diye dökmek istemiyorum :roll:
AbSİNth_
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 13
Yanıt Sayısı: 815
9 sene önce
Seçim sonrası kurlar yükseldi, buna paralel bankalarda fiyatlar yükseldi, işler yavaşladı..bir bankacının isyanı.. Yaşanan bunca sıkıntıdan sonra (cinlerle mücadele) eşimin hamile olmasi ve binbir tedirginlikle tıbbi ve dini her türlü tedbiri almaya çalışmanın artık bir obsesyon haline gelmeye başlaması..son 2.5 ayin geçmek bilmemesi
Sibiryakurdu
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 13
Yanıt Sayısı: 236
9 sene önce
nasıl bir teknik önerebilirsin mutlu huzurlu olmak için :smile: Allah c.c dünyada kendisi anılmayan herşeyi lanetlemiştir dünya süslü bir gelin gibi belkide dünyayı istedimiz için dünyaya kölelik ediyoruz ahiret için sadece koşuştursak dünya bize hizmet ederdi yol biter dert bitmez kısacası lakin yine şükür her halimize ...
Halll
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 2
Yanıt Sayısı: 141
9 sene önce
Bunları aslında Yaradan'a yönelerek söyleyip kendinizi zor duruma soktuğunuz için af diliyor arınıyor ve sevgiyi yanınıza çağırıyorsunuz tek kelimeyle mükkemmel bir açıklama olmuş Allah gani gani razı olsun
NİLÜFER
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 16
Yanıt Sayısı: 702
9 sene önce
Müjde vermeye geldim size :smile: İşi kaptım. Bir sonraki hafta başlıyorum. 15 günlük bir deneme süresi dediler, ki bence bu normal. Daha sonra karşılıklı birbirimizi değerlendireceğiz. Ona göre maaş vs. konuşulacak. Ne diyorsunuz? Firma güzel, büyük bir firma ben sevdim.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
9 sene önce
Preatör için güncel..............
preator
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 0
Yanıt Sayısı: 4
9 sene önce
bu başlık harika olmuş.aslında içimi döküp saatlerce anlatasım var ama :( canınızı sıkmak istemiyorum.yalnızlığı pek taşıyamıyorum sanırım.o yüzden yalnız kalınca omuzlarım çöküyor birden :( bahar mevsiminde yaşarken tüm dünyam kışa döndü :( Hayır ve şer Allah'tandır diyorum.Rabbim sıkıntıda duada her yerde her durumda olanın yardımcısı olsun yanı sıra benimde
Nâfi
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 0
Yanıt Sayısı: 2
9 sene önce
Güzel konu :thumbsup[1]:
CiciPeri
SÜPER MODERATÖR
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 30
Yanıt Sayısı: 4019
9 sene önce
evet guzel konu bir kere yaptim cok mutlu oldum ama umut_64 basarisiz kotu yapttigimi sert bir dille soyleyince bir daha yapmadim.ve bir daha asla yapamayacagimi biliyorum
layetecezza
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 3
Yanıt Sayısı: 29
9 sene önce
en kötüsü de hiç haketmeyecek birisini ölesiye sevip; onun kendisini hiç sevip önemsemeyen birisinin yanında mutlu olduğuna şahit olmak. hayat ne kadar garip, belki aşk acısından daha kötüsü de budur. :crybr1:
gammzeem
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 3
Yanıt Sayısı: 42
9 sene önce
herkese karşı kendimi korumak istiyorum.en gereklisinden en gereksizine kimse beni üzemesin yıkamasın.
Sibiryakurdu
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 13
Yanıt Sayısı: 236
9 sene önce
Zenginin fakiri ezmediğİ çocukların ve insanların savaşlarda ölmediği eğitimin doğru olduğu adaletsizliğin olmadığı ekmek bulamayarak ölen insanların olmadığı bir dünya ..
taş
Üyelik Zamanı: 10 sene önce
Konu Sayısı: 78
Yanıt Sayısı: 322
7 sene önce
Selam dua etTigana sürece Umudunuz kaybetmetin. .. yeterki Allaha aranıza ne mal ne mülk ne evlat ne eş kimseyi koymayın Allaha güvenin ... herşey hepompa için guzel olması dilegiyle...
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23542 Kayıtlı Üye
  • 16560 Konu
  • 143811 Cevap
  • Son Üye Seo-Ul-Gog
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)