“Maruz bırakılanlar” Toplumunda Maruz Bırakılamayanlar..

Bu konu lahutiye tarafından 13 sene önce açıldı, 456 kere okundu ve 1 Cevap verildi.
lahutiye
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 4 sene önce
Konu Sayısı: 1156
Yanıt Sayısı: 4566
13 sene önce

Bilincin eseri, her insanın hedeflediği bir yaşam söz konusudur.Hedefi olmayan hiçbir şey yoktur.Asıl hedeföte yaşama hazırlanmak ve “aslını bilmektir.İşte insan bunun için vardır.O nedenle var olmuş toplumda, sadece pratik bir şeylerle hayat geçiştiriliyorsa, bu koşullar ancak sıradan insanların hedefi olarak tanımlanır.Bu aşamada, tanrı merkezli belirli ibadetleri yapabilmek yeterli olur. Ancak derinlemesine bir yönleniş söz konusu olmalıdır. O halde, akademik bir çalışma bireyi beklemektedir.Şayet şiddetle isteniyorsa, hedefe varılır.Öyle ki, ister pratik düşüncelerle yaşansın, isterse derinliğe uzanma çabaları olsun, insanoğlunun “maruz bırakılacağıdurumlar mutlaka oluşur.Olması da şarttır.Amaç, zorluklarla karşı karşıya kalındığında üstesinden gelebilmek, bir anlamda pişmektir.Pek tabidir ki her birimin maruz kalacağı olaylar aynı değildir. Farklılık gösterir. Kimisinde daha az, bazılarında ise epeyce kapsamlıdır. Musibetin küçüğü ya da büyüğü, onun derinliği ile alakalıdır.Esasen, dünya üzerinde yaşayan nüfusun yüzde doksan beşi, bu şekilde hayatını idame ettirebilir.İnsan, Allah’tan aldığı güçle bu zor anlarına dayanır. Eziyetleri görmezden gelir. İstemediği bir şeyle karşılaştığında, istediği bir şeyle karşılaşmış gibi yapar. Rastlantıya yer vermez. Başına gelen olumsuzlukların bilinci içinde yaşar.Şurası bir gerçek ki, özgürlük denen şey, teoride, kâğıt üstündedir. Her birim, kıyısından köşesinden bu bahsini ettiğimiz, maruz kalma durumlarıyla yaşar.Örneğin, toplumsal düzeyde gitgide artan taciz olaylarına tanık oluyoruz. Bazıları maruz kalmak istemediklerinden ötürü, canlarından oluyor. Şiddet, toplumun ahlaki yapısını bozuyor. Ortalık, adeta bir cinnet alanına dönüyor.Cinnet olayları dediğimiz şey nasıl gerçekleşiyor dersiniz, bunu hiç düşündünüz mü?Kimse bunun kaynağını araştırmıyor. Ancak insanlar farkında olmadan, dış tesirlerden habersiz, ayna nöronlar vasıtasıyla bunu yaşıyor.Diğer yandan, ahlâk sahibi insanların bu ortama bütün güçleriyle göğüs gerdiğini söylemek zorundayız. Onlar ellerinden geleni yapıyorlar.En azından bir araya gelip, alınacak tedbirleri, çareleri paylaşıyor. İnsanlara yakınlık, “birliktelik profili” aşılamaya çaba gösteriyor.Psikolojik travmadan geçen bir toplum için en önemli desteğin bu olduğunu kabullenmek gerekiyor.Bireyleri ezip bitiren “maruz kaldıkları” durumda dengeyi sağlayan veya hafifleten en önemli etmen ise “iman noktasıdır ki”, bu husus cidden çok önemlidir.Zira inancını kaybetmiş bir kimsenin yapamayacağı hiçbir şey yok gibi gözüküyor.Bu eksikliklerin göz ardı edilmemesi şarttır.Buraya kadar anlatılanlara göre maruz bırakılanlarla ilgili izlenim böyle.Ancak bir de öyle tarafsız ve yansız yaşayanlar var ki, onlar asla “maruz” bırakılamıyorlar. Mistisizmde “garip” ismiyle tanımlanıyorlar. Hiçbir olay onları etkilemiyor. Her sorunu çözüyorlar. Çünkü çıkar karşılığında bir işe girişmiyorlar. Seslerini yükseltmiyor, hataları affediyorlar.Asıl yatırımı, insan beynine yapmak gerektiğinin farkında olan bu uyanık insanlar, bedenlerine-maddeye düşkün bireylerin perişan hallerine bakıyor, kendilerine uzatılan elleri geri çevirmiyorlar.İhtiyatlı davranıp, herhangi bir meselenin üzerine balıklama atlamak durumunda kalmıyorlar.Kararsız görüntüsü vermiyorlar. Bizlerde karamsarlığı doğuran şeyler, “maruz bırakılamayanlarda” pek görülmüyor.Velhasıl bu türler, maruz kalanlar gibi her karşılaştıkları olayda dudak bükmüyor.Kuşkusuz, içilen her yudum suda onlara bir şükran var.Kendilerini iyi hissetmelerindeki en önemli neden, gönülden tercih ettikleri tek şey olan “Allah” kelamının değerlendirilişidir.Basit yaşayıp hızlı düşünüp, seri hareket ediyorlar. Somut değerlere uymanın yanı sıra, soyut boyuta geçebilen eylemleri aralıksız sürdürmeyi biliyorlar.Gündem yaratmaktan kaçınıyorlar. Allah kelamını konuştuğu ölçüde var olabilen, hazır cevaplık yetisine sahip kimseler olarak göze çarpıyorlar. Dilden ve bedenden geçme fikri onlarla anlamlaşıyor.Her konuda eleştirilere açık oluyorlar.İdeolojileri, “Hepimiz kardeşiz ve eşitiz. Ayrılığa ne gerek var” şeklinde.İşte en önemlisi, onlar gibi olmak. Bu perspektifle hayata bakmak. Yani “ölmeden önce ölüymüş” gibi yaşayarak maruz bırakılacak hale gelmemek.Aksi takdirde gerek aile içinde, gerekse toplumsal boyutta, her an bir mecburiyetin gölgesinde hayatı idame ettirmek durumunda kalırız.Bu durumda, asla kurtuluşumuz da olamaz.A.f.yüksel..

LâL
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 271
Yanıt Sayısı: 110
13 sene önce
Yani “ölmeden önce ölüymüş” gibi yaşayarak maruz bırakılacak hale gelmemek. Bunun için daha önceden epey bir maruz kalıp pişmek gerekiyor gibi sanki yinede .. Güzel yüreğine özel sana yaraşır güzellikte bir paylaşım olmuş yine .. Emeğine ellerine yüreğine sağlık olsun sevgiyle kal..
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16565 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)