Anton Pavloviç Çehov..

Bu konu SOLAK tarafından 13 sene önce açıldı, 550 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
SOLAK
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 388
Yanıt Sayısı: 2290
13 sene önce

Tiyatronun önde gelen isimlerinden olan Rus oyun yazarı Çehov’un yaşam hikayesini sizlere sunuyoruz ..:thumbsup[1]: 1860 Taganrog-1904 Badenweiler, Karaorman; Rus oyun yazarı ve hikayecisidir. 19. yüzyıl Rus eleştiri ”ÇEHOV’UN OYUNLARININ EN ÖNEMLİ İKİ ÖÐESİ, TIPKI YAŞAMIN KENDİSİ GİBİ, ONUN ÇELİŞKİN BİRER YANSILARI OLAN OYUN KİŞİLERİ İLE -DRAMATİK- İÇ EYLEMDİR.”19. yüzyıl Rus eleştiri gerçekçi tiyatrosunun en önde gelen temsilcilseri arasında yer alır. Büyükbabası serf olan Çehov, çocukken babasının dükkanında çalıştı. 1871’de dükkan batınca ailesi evlerini satıp Moskova’ya gitti. 1879’da kendisi de Moskova’ya giderek, üniversitede tıp öğrenimi gördü. Erkek kardeşinin de desteğiyle para kazanmak için gülmece dergilerine kısa yazılar göndermeye başladı. Moskova ve Petersburg gülmece dergilerinde yüzlerce fıkra, öykü, öyküsel yazı, nükte, dramatik taslaklar yayımladı. 1883-86 yıllarında Oskolsi (Alıntılar) dergisinde 300’den çok yazısı çıktı. 1886’dan sonra yazıları, dostluk kurduğu yayımcı Suvorin tarafından Novoye Vremya (Yeni çağ) dergisinde yayımlandı. Oyun yazmaya yöneldi, başarısızlığa uğraması üzerine yine hikaye yazmaya devam etti.Tolstsoycu dünya görüşünü benimsedi. Çar tarafından mahkum edilen kişilerin yaşam koşullarını yerinde incelemek için bir Uzakdoğu adası olan Sahalin’e geziye çıktı. 1891’de Suvorin’le birlikte Batı Avrupa’ya gitti. 1892’de ailesiyle birlikte Moskova yakınlarındaki Melikhovo köyüne yerleşerek, kendini yazmaya verdi. ”Martı” adlı oyunu, konuşma ve ruhsal havanın eylem ve olaylara ağır basması nedeniyle 1896’da St. Petersburg Aleksandrinskiy Tiyatrosu’ndan geri dönünce, yine hikayeye yöneldi. Bu dönemde köylülere yardım için düzenlenen eylemlere katıldı. 1897’de Fransa’ya giderek Dreyfus davasında Zola’yı destekledi. Liberal halkçılık, Tolstoyculuk ve ”dekadans”la hesaplaşma bağlamında maddeci ve demokratik temele dayalı bir dünya görüşüne bağlandı.1899’da sağlık nedenleriyle (akciğer veremi) Yalta’ya taşındı. O sırada Kırım’da yaşamakta olan L. Tolstoy ve M. Gorki ile yakın dostluk kurdu. Dostları, Nemiroviç-Dançenko ile K. Stanislavki’nin Moskava Sanat Tiyatrosu’nu kurmaları üzerine oyunlarını onlara verdi. 1895-1904 yılları arasındaki çalışmalarıyla Rus tiyatrosunun yenileyicisi oldu, oyunları özellikle de ”Martı” büyük başarı kazandı. 1902’de, Çar II. Nikola’nın Gorki’nin Rus Bilimler Akademisi’ne üye olmasını onaylamaması üzerine, 1900 yılında onursal üye seçildiği Akademi’den ayrıldı. 1903-1904 yıllarını sağlık nedenleriyle Güney Almanya’daki bir sağlık yurdunda geçirmek zorunda kaldı. 1880’lerde hükümet baskısının siyasal ve toplumsal eylemciliğe engel olduğu bir dönemde, yazı yaşamını sürdürmeye çalışmış olan Çehov, 19. yüzyıl büyük Rus dünya edebiyatının en büyük adlarındandır. Çehov’un çoğu zaman şiirsel -lirik- ve psikolojik gerçekçilik olarak nitelenen oyunları, 1905 Devrim öncesi Çarlık Rusyası’nın şehir-taşra ikiliğini kendinde barındırdığı kadar, aristokrasinin çöküşü ile birlikte ortaya çıkan yeni koşulları da kendinde barındıran, toplumsal yaşamın çelişmeli birliğini yansıtır; eskimiş, ömrünü yitirmiş, eski toplum düzeninin insanlarını, yeni bir düzenin gelmesi umudu karşısında ele alarak, bu insanların iç dünyalarında -iç dramlarında- toplumsal dış dünyanın dramını ortaya koyar; yaşamın dokunaklılığını, gündelik yaşamın kendi varoluşu içinde verir ve yaşamı ”kendiliğinden” oluşturur. Bu nedenle, Çehov’un oyunlarının en önemli iki öğesi, tıpkı yaşamın kendisi gibi, onun çelişkin birer yansıları olan oyun kişileri ile -dramatik- iç eylemdir. Bu kişiler, genel karşıtlığı içinde, duydukları boşlukta değer anlayışını yitirmiş ama bunun farkında olan, gündelik yaşamın sıkıcı ve aynı zamanda katı gerçekleri karşısında ezilen ya da buna bireysel ve nihilistçe başkaldıran; toplumsal değişim dinamiğinin ortaya çıkardığı, yeni ekonomik güçlere sahip; halktan yana toplumsal bir yaşam değişikliğini esinleten aydınlardır. Bu kişilerin bir bölüğü, yaşamın tutkulu, hoşgörülü, çalışkan, bozulmamış geleceğe açık yanını verirken öbür bölüğü yaşamın, boş, sıkıcı, yılgınlıkla kapalı, düşkırıklığına uğramış, gerçeği örten, anlamsız kılan, ömür dolduran, yiten yanılsamalarla avunan, geçmişte kalan yanını verirler; aralarında oluşan dramatik çatışma, bütün bir toplumsal çelişmenin genel görünümünü -atmosferini- yansıtır. Bu atmosfer, kişiler arasında ”mecazi” bir karşılıklı anlaşma diliyle kurulan iç eylemden doğar. Çehov’un duygusallık ile fars, melodram ile alaylama arasında ince bir dengeye dayanan oyunlarındaki bu iç eylem, iç diyalogla, ”iç deneyim” ile (perezhivaniye) sağlanır. Karşılıklı konuşan iki kişi birbirleriyle iletişim kurmadan düşüncelerini birbirlerine ve izleyiciye duyurur. Tematik olarak yineledikleri sözler ile yoğun duyguları arasında kurulan karşıtlıkla kendilerini varederler. Çehov’un şiirsel ve buruk gülmeceli üslubunu belirleyen bu iç eylem; kişilerin ”zımni” olarak kendilerini ortaya koymaları, ”zımmen çatışma”ları, oyun kişileri ile izleyici arasında bir uzaklık da yaratarak, izleyicinin karşısındaki ”yaşam tuhaflığı”nı eleştirel bir gözle izlenilip yaşantılaştırmasına yol açar. Bu simgeci ve izlenimci psikolojik anlatım bütünlüğü, yapısal birer öğe olarak zaman ve mekan ile de yakından bağıntılı; iç eylem, zaman ve eşya ile doğrudan ilintilidir. Örneğin, geçen mevsimler, çocukların büyüyüşü, geliş ve gidişler, zamanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlarken, -Martı’da olduğu gibi- oyunun dış mekandan gitgide iç mekana, açık ve geniş alandan gitgide kapalı ve dar alana sıkışması da mekanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlar. Böylece, Çehov’un oyunlarında bütün yapısal öğelerin bütüncül birliğiyle iç eylemlilik yoluyla kendiliğinden kurulan ”atmosfer”, yaşamı da kendi yansısı olarak sahnede vareder ve ”insanlık komedyası”nı, yaşamın doğal (çelişkin) gülmecesini oluşturur. Çehov’un kaleme aldığı ilk oyunlarından günümüze yalnızca ”Platanov” (1878) kalmıştır. Mali (küçük) Tiyatro’nun geri çevirdiği bu oyun, Çehov’un daha sonraki oyunlarının bütün öğelerini içermekle birlikte, uzun ve hantal yapısı ile diyaloglar halinde yazılmış bir romandır. Gününün düşkırıklığına uğramış, yüzeyde aydın tipini işleyen İvanov (1887), ciddi oyun doğrultusunda dış eylemi öne çıkarır. Melodram ve romantik öğelerin kendini daha çok duyurduğu ”Leşi” (1889, Orman Cini) ise, geleneksel dramatik tarzdan ayrılarak, daha karmaşık ve yargıdışı kalmaya yönelik bir oyun olup, Vanya Dayı’ya temellik eder. Çehov’un ”şakalar” olarak nitelendirdiği tek perdelik küçük oyunları, gülmece yazarlığının ve Gogol-Turgenyev esinlenimleri uzantısında, vodvil ile farsı birleştiren, kesintisiz bir eylem akışı içinde kesin çizgili kişileri işleyen güldürülerdir; ”Na Bolşoy Doroge” (1884, Dağ Yolunda) ”Lebedinaya Pesniya” (1888, Kuğunun Şarkısı), ”Medved” (1888, Ayı), ”Predlozheniye” (1888, Teklif), ”Svadba” (1889, Bir Evlenme), ”O Vrede Tabaka” (1886, Tütünün Zararları), ”Yubiley” (1891, Jübile).Çehov, oyun yazarı olarak ününü 1898’de Moskova Sanat Tiyatrosu’nda oynanan ”Çayka” (1896, Martı) adlı, Rusya’da oyun yazarlığında yeni bir çığır açan oyunuyla kazanmıştır. Sanatçının temel görevini ve yaşarken kendini doğrulamasını konu alan ve ”psikolojik-lirik” oyun tarzının ilk örneği olan oyunun başlıca özelliği, Çehov’un öbür büyük oyunlarında da açıkça görüleceği gibi, gündelik yaşamın görünüşte önemsiz olanın daha derin katlarına inerek, bunlara yüksek düzeyde dramatik bir nitelik kazandırmasıdır. Çehov, ”Martı”yı ”komedya” olarak nitelendirirken, yaşama uzaklık ile yaşamı ayrıcalık arasındaki çelişkiyi işleyen ”Dyadya Vanyı”yı (1899, Vanya Dayı) ”taşra yaşamından sahneler” olarak, duyarlı insanların istekleri ve düşleri ile çağdaş yaşamın bayağılığı arasındaki çelişkiyi veren ”Tri Sestri”yi (1900, Üç Kızkardeş) ”dram”, soyluluğun kaçınılmaz çöküşü ve yaşam değerleri ile yeni güçlerin ve kuşakların değerleri arasındaki çelişkiyi yansıtan ”Vişyovy sad”ı da (1903, Vişne Bahçesi) yine bir ”komedya” olarak nitelendirir. 19. ve 20. yüzyıl Rus ve dünya edebiyatında derin etkiler bırakmış olan Çehov, bugün de en çok oynanan ve yorumlanan oyun yazarlarından biri olma sıfatını korumaktadır. Öbür oyunları: Tatyana Repina (A. Suvorin’in aynı adlı oyununa ek, 1889), Tragik Po Nevole (Şaka, 1889; Kendi Yüzünden Tragedya Kahramanı Olan Adam), Noç Pered Sudom (Bitmemiş Komedya, 1891, Duruşma Öncesi Akşam). Maksim Gorki Sanırım Anton Çehov’la karşılaşan herkes, içinde ister istemez daha yalın, daha doğru, daha kendisi olma isteği duyardı… Çehov hayatı boyunca hep kendi ruhsal bütünlüğü içinde yaşadı; her zaman kendisi olmayı, iç özgürlünü korumayı başardı. Başkalarının özellikle de daha kaba insanların Anton Çehov’dan beklediklerine hiç aldırmadı… Bu güzel yalınlığın içinde, kendisi de yalın, gerçek ve içten olan her şeyi sevdi ve kendine özgü bir güçle başkalarına da yalın olmayı öğretti.”Tolstoy “Çehov bir sanatçı olarak ,önceki Rus yazarlarıyla, Turgenyev, Dostoyevski veya benimle, mukayese bile edilemez. Çehov’un kendi biçimi var empresyonistler gibi. Bakarsanız adam hiçbir seçim yapmadan, eline hangi boya geçerse onu gelişi güzel sürüyor. Bu boyalar arasında hiçbir münasebet yokmuş gibi görünür. Ama bir de geri çekilip baktın mı şaşırırsınız. Karşınızda parlak büyüleyici bir tablo vardır.”Maksim Gorki’ den Anton Çehov’ a Ninji-Novgorod, ağustos 1899Azizim Anton Pavloviç,Soloviov’un “Hayat”ta sizin hakkınızda yazdığı makaleyi şimdi okudum. Her ne kadar Mihaylovski’nin ağzının payını veriyorsa da, beni tatmin etmedi. “Vanya Dayı” için dedikleri fena değil ama, yine de gerekeni söylemiyor. Buna mukabil, şahsınızdan bahsederken yanılıyor. Genel olarak yüzeyde kalıyor.Anton Pavloviç, “Fomas”ımın kitap halindeki baskısını size ithaf etmeme müsaade eder misiniz? Hoşunuza gidecekse kabul edin, rica ederim. Aksi halde, “olmaz” deyin. Öyle öğünme falan peşinde değilim. Anlamsız gurur gösterilerine kapılmam, reddederseniz gücüme gitmez. Çabuk cevap verin, yalvarırım. Açık konuşmak gerekirse, “Fomas”, başarıya ulaşamamış bir kitap. Hiçbir noktada istediğimi vermedi. “Fomas”, “Mayakin”i gizlememe yardım etti. Böylelikle sansürn”Mayakin”e dokunmadı. Fakat Romas tipinin kendisi tatsız. Fazla uzatmalar da var. Herhalde “İzergil Nine”deki ahenkli güzelliği bir daha bulamayacağız. Gilyarovski bana bir şiir kitabı göndermiş. O kadar ince bir kitap ki, şaşırdım. Mısralar adamın değerinin çok aşağısında. Bana öyle şaşırtıcı mektuplar yazar ki, hayvan herif. Moskova’ya gidince kendisini bulacağım, içip içip masa altlarında sızacağız. “Martı” veya “Vanya Dayı” oynanırken Moskova’da bulunmak istiyorum. Gilyarovski’ye yazdım; o her şeyi duyar, temsil tarihlerini bildirecek, yer ayırtacak.Eylülde Petersburg’a gidiyorum. Kayınvalidemi hastaneye, küçük bir oğlan çocuğunu da Stiglitz’e götüreceğim. Bana gelince, kuvvetli kuvvetli öksürüyorum. “Fomas”ı bitirdim ya, memnunum artık.Sredir’i, yahut Yartsev’i görürseniz selam söyleyin. Yahut, daha iyisi, benim tarafımdan sövüp sayın. Ne demeye böyle kayıplara karıştılar? Öksürüğüm artmazsa, daha önce buradan kovmazlarsa, Eylül sonunda Yalta’da olurum herhalde, gizli gizli, öksürüğümün fazlalaşmasını ümit ediyorum. Çünkü Petersburg’a gitmeyi hiç istemiyorum. Siz istediğiniz kadar büyük şehri methedin, benim için iyi hiçbir tarafı yok. Gökyüzünün gözü yaşlı, halk kendini beğenmiş. Kaç edebiyatçı vardır orada? Elli bin kadar sanırım. Geri kalanlar ya bakandır, ya Finlandiyalı. Bütün kadınlar da ya doktordur ya öğrenci. Yani ne olursa olsun aydındır. Bir sivrisinek Petersburglu bir kadını soksa, zavallı hayvan can sıkıntısından ölüverir. İşte bütün bunlar beni korkutuyor.Bununla beraber, sizi görmeyi çok istiyorum. Sonra, sizinle konuşmam gereken bir şey var. Her ne olursa olsun. Yalta’ya gideceğim. 20 Temmuzdan beri burası sonbahar; yağmur yağıyor, rüzgar esiyor, yerler çamur, hava soğuk. Son günlerde güzel bir hanımla görüşüp iyi vakit geçirdim. Kendisi dişçi. O benim dişlerimi çekti, ben onun ellerini öptüm. Bir dişçinin ellerini öpmek de büyük hüner istiyormuş hani. Bir deneyin bakalım. Ama pahalıya mal oluyor. Hanım sizin dişinizi çekiyor, sonra öpücüğe de para alıyor. Üç dişimi verdim. Başka çekilecek de yoktu, zaten. Allahaısmarladık.Nasılsınız? Çabuk cevap verin.Maksim Gorki Türkçesi : Z. Zühre İLKGELEN

Konuya Bir Cevap Yazın

Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)