Hammurabi Kanunları

Bu konu zeinarda tarafından 11 sene önce açıldı, 600 kere okundu ve 4 Cevap verildi.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce

MÖ 1760 yılı civarında Mezopotamya’da yaratılan, tarihin en eski ve en iyi korunmuş yazılı kanunlarından biridir. Bu dönemden önce toplanan yasa koleksiyonları arasında Ur kralı Ur-Nammu’nun kanun kitabı (MÖ 2050), Eşnunna kanun kitabı (MÖ 1930), ve İsin’li Lipit-İştar’ın kanun kitabı (MÖ 1870) yer alır. Hammurabi Kanunlarının Özellikleri : 1. Sümer kanunlarına göre biraz daha serttir. Ancak toplumun bütün kesimlerinin hakları teminat altına alınmıştır. (Medeni, ceza, ticaret, miras)Bu kanunlar Sami geleneklerinden ve Urukagine kanunlarından yararlanılarak hazırlanmıştır.)2. Hammurabi yaptığı kanunlarla ”Tanrı Kral” yerine ”Hayırsever Kral” kavramını getirdi.(Adaletin Çobanı ,Kavimler Çobanı) 3. Hukuk devleti anlayışını ilk defa tarihe getirmişlerdir.Babil kralı Hammurabi’nin (MÖ 1728-MÖ 1686) çeşitli meselelerde verdiği kararlar, Babil’in koruyucu tanrısı Marduk adına yapılan Esagila Tapınağı’na dikilen bir taş üzerine Akatça dilinde yazılmıştı. Hammurabi, kendisine bu kanunları yazdıranın güneş tanrısı Şamaş’ın olduğunu söylemiştir. Dolayısıyla kanunlar da tanrı sözü sayılıyordu.Arkeolog Jean Vincent Scheil’in 1901’de Susa, Elam’da bulduğu (bugünkü Huzistan, İran) ve Fransa’ya taşıdığı Hammurabi Kanunları’nın yazılı olduğu stel, Louvre Müzesi’nde sergilenmektedir. Yaklaşık iki metrelik silindirik bir taşın üstüne çivi yazısı ile yazılmış olan kanunlar tam 282 maddedir, ancak bu maddelerin 30’u (madde 66-99) şu anda okunamayacak durumdadır. 13 sayısı uğursuz sayıldığı için 13. madde yazılmamıştır. Paris Louvre müzesinde sergilenmektedir.

zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
Hammurabi Kanunları Neden Bu Kadar Önemlidir? Antik pagan kralları düşününce, adalet ve doğruluk muhtemelen ilk akla gelen şeyler olmaz. Günümüz modern çağın insanları olarak bizler daha çok en küçük bir kapris uğruna bile birini ölüme gönderebilecek, dönek, güce aç despot krallar hayal ederiz. Ancak yaklaşık 4 bin yıl önce refah içinde gelişen Babil’e hükmeden Hammurabi bu kalıba hiç uymuyor. Hammurabi zayıfları zulümden koruyacağına söz verdi ve tarihçiler onun adalet ve doğruluk atmosferini koruduğuna inanmaktadır. Üstelik buna inanmakta hiç de haksız değildirler. Tarihçilerin Hammurabi hakkında böyle olumlu düşünmelerine sadece yüz yıl kadar önce bulunan bir nesne sebep olmuştur. Bu nesne antik çağlardan gelen en önemli eserlerden biri olan Rosetta taşı gibi büyük bir ün ve önem kazanır. Bu kitabe sayesinde Hammurabi kanunları anlaşılabilmiş ve bu kanunlar antik Babil krallığındaki yaşam ve kültüre ışık tutmuştur. Kitabenin üst kısmında kışı ve fırtınaları uzaklaştırıp dünyayı aydınlatan ve yeşillendiren, kötülükleri kovup adaleti ve merhameti getiren tanrı Shamash ile birlikte Hammurabi tasvir edilmiştir. Bu figürlerin altında Akkad dilinde yazılı kanun maddeleri yer almaktadır. Tabletin ön kısmında 16 arka kısmında ise 28 metin bulunmaktadır. Hammurabi’nin tanrılara yakardığı ve adaletini güçlendirmelerini istediği önsöz ve sonsöz arasında ana bölüm bulunur. Yaklaşık olarak 300 kanun bulunmaktadır. Bu kanunlar Babillilerin şaşırtıcı şekilde çağının oldukça ötesinde olan adalet anlayışını göstermektedir.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
HAMMURABI Scheil yazıtı bulduğunda, etkilenen bilim adamları yazıt hakkında sayısız kitap ve makaleler yayınladılar ve bu yazıta “Hammurabi Kanunları” adını taktılar. Tarihçiler kanunların önemini ve günümüze kadar saklı kalan gizemlerini tartıştılar. Hukuk tarihine, sosyal adalete ve hatta kutsal kitaplara bakışa oldukça farklı bir anlayış katan bu kanunlar bilim dünyasında büyük bir heyecan yaratmıştı. Nedenini anlamak için ise en dikkat çeken kanun maddelerine bakmak yeterlidir. HAMMURABİ KANUNLARININ MADDELERİ 1. Bir kimse bir eve girecek delik açarsa, o deliğin önünde ölümle cezalandırılır ve gömülür. 2. Bir evde yangın çıkar ve oraya yangını söndürmeye gelen bir kimse evin sahibinin malında göz gezdirip evin sahibinin malını alırsa, kendisi de aynı ateşe atılır. 3. Adam kendisine bir çocuk veren karısından ya da kendisine bir çocuk veren kadından ayrılmak isterse, o zaman karısına çeyizini geri verir ve çocuklarına baksın diye tarlanın, bahçenin ve malların bir kısmının kullanım hakkını verir. Çocuklarını büyüttüğü zaman çocuklara verilenlerden bir parça, oğlanınkine eşit olan bir parça da ona verilir. Ondan sonra kalbinin erkeği ile evlenebilir. 4. Bir adam bir kadın alır da bu kadın ona bir kadın hizmetçi verirse ve çocuklarına bakarsa; ancak, buna rağmen adam başka bir kadın almak isterse ona izin verilmez; bu adam ikinci bir kadın alamaz. 5. Bir adam bir çocuğu evlatlık alır ve oğlu olarak ona ismini verirse ve onu besleyip büyütürse, büyümüş bu çocuk bir daha geri istenemez. Hammurabi Kanunların incelemek, şehir merkezleri ile canlı tarımsal faaliyetleri ile gelişmiş antik bir imparatorluk olan Babil’e bir pencereden bakmak gibidir. Bu kanunlar üretimde sürekliliği sağlamayı ve toplumun refahını korumayı amaçlamaktadır. Bazı tarihçiler bu kanunların Avrupadaki ortaçağın erken dönemlerinde (MS 500′lü yıllar ) olduğundan çok daha gelişmiş bir toplum yapısını resmettiğine inanmaktadırlar. Bu kanunların yaklaşık 100 tanesi mülkiyet ve ticaretle ilgilidir ve borç, faiz ve teminat gibi unsurları düzenler. Örnek verecek olursak, eğer bir su seti yıkılır ve buna müteakip su taşkınında çiftçilerin ekinleri zarar görürse, kanun bundan dolayı setin sahibini / inşaa edeni sorumlu tutar ve çiftçilerin zararını karşılamalarını sağlar. Babil ekonomisi kısmen madeni para kısmen de takas usulüne dayalıdır ve kanunlar borçlanma anlaşmalarını düzenleyerek belirli sınırlar getirmiş ve bu yolla tefeciliği engellemek hedeflenmiştir. Kanunlar borç verenleri gümüş tabanlı borçlanmada en çok yüzde 20, buğday tabanlı borçlanmada ise en çok yüzde 33.3 faiz uygulamaya zorlar. Bu oranların üzerinde faiz ve ücret alamazlar. Borç verenler aynı zamanda anlaşmalarını şahitler huzurunda yapmak ve geri ödeme için hasat dönemi sonunu beklemek zorundadırlar. Dahası kanunlar teminatlı borçlanmayı da içermektedir. Toprak, evler -hatta kadınlar ve çocuklar- teminat olarak sunulabilir. Borçlunun borcunu ödeyememesi durumunda borç anlaşması kölelik anlaşmasına döner ve borçlu borcunu ödeyene kadar köle olarak borçlu olduğu kişi adına çalışır. Kanunların 100 kadarı ise aile ve evlilik ve çocukların verasetinden zina ve ensest ilişikilere kadar uzanan konularda düzenlemeler içerir. Evlilikler çoğunlukla muhtemel damat adayı ve arzu edilen kadının babası arasında yapılan bir iş anlaşması niteliğindedir. Boşanma erkekler için kadınlardan daha kolaydır. Boşanmada çoğunlukla erkek bir ücret öder ve çeyizi ( drahoma ) iade eder. Ensest ilişki veya bir kadının kocasını aldatması sürgünle ya da ölümle cezalandırılabilir. Tahmin edebileceğiniz gibi kanun babayı ailenin başı olarak görür. Baba çocukları evlenene kadar onları kendi işlerinde çalıştırmakta ya da borçlu olduğu kişilere hizmet etmeye yollamakta özgürdür. Babalar aynı zamanda çocuklarını satabilirler. Eğer bir çocuk babasına karşı asi gelirse çocuğu elleri kesilir. Bu son cezalar Hammurabi Kanunları kadar bizleri yasal suçlara karşı yaptırım uygulanması kavramına götürür. Bazı uzmanlar Hammurabi Kanunlarındaki bu özelliğin kanunların en ilgi çekici yanı olduğunu belirtmektedirler.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
KISASA KISAS: HAMMURABİ KANUNLARINDA CEZALAR Toplumsal yapının kararlılığı için Kral Hammurabi belli suçlar için çok acımasız cezalar getirmiştir. Bilindiği kadarıyla bir çocuğun ellerinin ya da bir kadının göğüslerinin kesilmesi gibi fiziksel zarar vermek en genel cezalardan biridir. Ölüm bir başka ağır cezadır. Kanunlar hırsızlık, zina ve büyücülüğün de arasında bulunduğu 28 suç için ölüm cezasını kesin olarak belirtir. HAMMURABİ KANUNLARI Cezalar çoğu kez failin sosyal statüsüne göre belirlenmektedir. Elit tabakadan biri eğer alt tabakadan birine karşı çok çirkin bir suç işlerse maddi tazminat ödeme cezasına çarptırılabilir ancak eğer roller değişir de alt tabakadan biri elit tabakadan birine aynı suçu işlerse çok daha ağır bir ceza ile karşı karşıya kalabilir. Göze göz, dişe diş deyimini mutlaka bilirsiniz. Eskiden insanlar aynı zamanda bir tür intikam niteliği de olan bu anlayışı adaletin dağıtılması ve hakkın yerini bulması için gerekli görüyordu ve bu kısas ilkesi Musa A.S.’a ve Yahudi yasalarına dayandığı düşünülmekteydi. Ancak Hammurabi yasalarının keşfi bu kanıya şüphe düşürür. Kısas ilkesi Hammurabi yasalarında en yalın hali ile görülür. Eğer biri bir başkasının gözünü çıkarır ise, kendi gözünü de ceza olarak kaybeder. Aynı şey vücuttaki neredeyse tüm uzuvlar için geçerlidir. Her ne kadar modern çağın insanlarına bu tür cezalar tuhaf, ilkel ve vahşice gelse de Hammurabi zamanları için son derecede adil kabul edilmekteydi. Tarihçiler kısas ilkesini Musa ve Tevrat üzerinde görünce şaşırmışlardı. Pek çok kişi kısasın Hammurabi kanunlarının bir yansıması olarak gördü. Ancak tarihçiler buna şiddetle karşı çıktılar. Her iki kanunda da çok belirgin farklılıklar bulunmaktaydı ve bu iki kaynak ancak birbirinden bağımsız olarak gelişmiş olabilirdi. Tarihçiler Tevrat’ın çok daha insancıl ve eşitlikçi olduğunu belirtip, Hammurabi yasalarında cezaların failin sosyal statüsüne göre değişmesine rağmen, Tevrat’ta böyle bir ayrımın olmadığını belirtiyorlar. Bugün tarihçiler Hammurabi Kanunları üzerine çalışmaya çeşitli nedenlerle devam etmektedirler. Belki bunda kısas ilkesinin de büyük bir etkisi vardır. Bugün dünya üzerindeki pek çok ulus kısas ilkesinin suçların cezalandırılmasında ne kadar adil ve etik olduğunu halen tartışmaktadır.
zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
HAMURABİ KANUNLARI Krallığın ebedi tohumu, Kuvvetli kral Babil’in güneşi Sümer ve Akkad memleketleri üzerine nur çıkartan (yağdıran), Dört cihana boyun eğdiren kral Iştar’ın sevgilisiyim ben, Marduk, insanları doğru idare etmek (ve) Memleketin idaresini ele almakla beni görevlendirdiği zaman, Memleketin diline doğruluk ve adalet koydum. (Halkı memnun ettim) Halkın bedenini hoş ettim İşte o zaman: Eğer bir adam, bir adamı suçlayıp ona cinayet suçu atar (onu cinayetle suçlar) ve bunu ispat edemezse, suçlayan kimse öldürülecektir. Eğer bir adam, bir adam hakkında (onun) büyü (yaptığını) iddia ederse ve onu ispat etmezse (edemezse); üzerine büyücülük iftirası atılan adam, nehre gidecek (nehre atılacaktır). Eğer nehir onu çekerse (zaptederse) iftira eden onun evini (mülkünü) alacak (sahiplenecektir). Eğer o adamı nehir temize çıkarırsa ve selamete çıkarsa ona iftira eden adam öldürülecektir. Nehrin selamete çıkarttığı (adam) iftiracının malına mülküne sahip olacaktır. Eğer bir adam, bir davada yalancı şahitliğe (yalancı şahid olarak) çıkıp söylediği sözleri ispat edemezse ve eğer bu dava can davası ise (canla ilgili dava ise), o adam öldürülecektir. Arpa veya gümüşün (paranın) konu olduğu bir şahitliğe çıkarsa, o davanın cezasını çekecektir. Eğer bir yargıç, bir dava hükmetmiş, karar kesip bir belge düzenlemişse ve sonra kararını değiştirirse, o yargıcın verdiği kararda değişiklik yaptığını tespit ederlerse ve bu davada şikayet varsa ( verilen hükmün) 12 katını verecektir (ödeyecektir). Meclisteki yargıçlık kürsüsünden kaldırtılacak ( atılacak, oraya) dönmeyecek ve mahkemede yargıçların arasına oturtulmayacaktır. Eğer bir adam ister gümüş, ister altın, ister erkek, ister kadın köle, ister öküz, ister koyun, ister eşek veya herhangi bir şeyi bir (hür) adamın oğlunun veya kölesinin elinden, şahitsiz veya senetsiz satın alır veya onu saklamak için alırsa, o adam hırsızdır, öldürülecektir. Eğer bir adam, sığır, koyun, eşek, domuz veya bir gemi çalarsa ve bunlar tanrıya veya saraya aitseler (çaldığının) 30 katını verecektir; muşkenum’a aitse 10 katını ödeyecektir. Eğer çalanın verecek hiçbir şeyi yoksa öldürülecektir. Eğer, eşyası kaybolan bir adam, kaybolan eşyasını bir adamın elinde yakalarsa, kaybolan eşya elinde yakalanan kimse ‘ bana bunu bir satıcı verdi, şahidler önünde satın aldım’ derse, eşyası çalınan adam (da) ‘kaybolduğunu bilen şahit getireyim’ derse, satın alan ona satanı ve önlerinde satın aldığı şahitleri getirirse, yargıçlar sözlerini inceler; önlerinde satış olan şahidler ile çalındığını bilen şahidler, bildiklerini tanrı önünde söyleyeceklerdir. Satan hırsızdır, öldürülecektir. Çalınmış eşyanın sahibi ise, çalınmış malını alacaktır. Satın alan, satanın mal ve mülkünden verdiği gümüşü alacaktır. Eğer satın alan kimse, ona vereni ve önünde satış yaptığı şahitleri getiremezse, çalınmış eşyanın sahibi ise kaybolduğunu bilen şahitler getirirse satın alan hırsızdır, öldürülecektir. Kaybolmuş eşyanın sahibi, kaybolmuş eşyasını alacaktır. Eğer, kaybolmuş eşyanın eşyanın sahibi, kaybolan (eşyayı) bilen şahitler getirmezse, o bir yalancıdır, iftira etmiştir, öldürülecektir. Eğer, satan kimse kaderine gittiyse (öldüyse) satın alan, satanın mal ve mülkünden, o davanın kestiği hükmün 5 katını iddia edip alacaktır. Eğer o adamın şahidleri yanında değillerse, yargıçlar ona 6 ay kadar bir süre tanıyacaklardır. Eğer 6 ay içinde şahitleri çıkaramazsa o adam yalancıdır. O davanın cezasını yüklenecektir. Eğer bir adam, bir başka adamın küçük oğlunu çalarsa öldürülecektir. Eğer bir adam, saraya veya muşkenum’a ait kaybolmuş bir erkek veya kadın köleyi evinde saklarsa ve tellalın çağrısı üzerine onu (ortaya) çıkartmazsa o evin sahibi öldürülecektir. Eğer bir adam, kayıp bir erkek veya kadın köleyi kırda (açıkta) yakalayıp sahibine getirirse, kölenin sahibi ona 2 şekel gümüş verecektir. Eğer o köle sahibini söylemezse, onu (yakalayan) saraya götürülecektir. Durumu araştırılacak ve sahibine onu geri verecektir. Eğer, o köleyi evinde alakorsa, sonra köle elinde yakalanırsa, o adam öldürülecektir. Eğer köle, onu yakalayanın elinden kaçarsa, o adam köle sahibine tanrı yemini edecek ve serbest kalacaktır. Eğer bir adam bir ev delerse, deliğin önünde onu öldürülecekler ve onu asacaklardır. Eğer bir adam hırsızlık yapar ve yakalanırsa o adam öldürülecektir. Eğer hırsız yakalanmazsa malı çalınan adam, nesi çalındıysa tanrı önünde açıklayacak, topraklarında ve bölgelerinde hırsızlık olan şehir ve onun ileri gelenlerine çalındıysa kendisine ödeyeceklerdir. Eğer bir can (konu) ise, şehir ve ileri gelenleri onun (yakınlarına) bir MANA ( yaklaşık yarım kiloluk ağırlık birimi) gümüş tartacaklardır. Eğer bir adamın evinde ateş (yangın) üflenirse (çıkarsa), ateşi söndürmeye gelen adam ev sahibinin eşyasına göz kaldırırsa ( göz korsa) ve ev sahibinin malını alırsa, o adam o ateşe atılacaktır. Eğer kralın seferine gitmesi emredilen bir asker, veya bir balıkçı (emredilen sefere) gitmezse ve bir bedel kiralayıp yerine yollarsa o asker veya o balıkçı öldürülecektir. Onun yerine kiralanan ( bedel) onun malını mülkünü yüklenecektir ( alacaktır). Eğer, timar hizmetinde iken kaçırılan bir asker veya balıkçının oğlu timar’ı yürütebilecek kudrette ise tarla ve bahçe kendisine verilip, babasının tımarının sorumluluklarını yerine getirecektir. Eğer oğlu küçükse ve babasının timarın sorumluluğunu yüklenecek kudrette değilse, bahçenin ve tarlanın 1/3 ü annesine verilecek, annesi onu büyütecektir. Eğer bir asker veya bir balıkçı, tarlasını ve bahçesini ve evini timar yüzünden terk edip uzaklaşırsa, ondan sonra bir başkası tarlasına, bahçesine ve evine el koyarsa (ve) 3 yıl timar sorumluluğunu yerine getirirse, kendisi (asker veya balıkçı) döner, tarlasını, bahçesini ve evini (geri) isterse, ona verilmeyecektir. El koyan ve tımarı yürüten kimse, sorumluluğunu yerine getirecektir. Eğer bir yıl uzaklaşıp dönerse tarlası, bahçesi ve evi ona verilecektir. Kendisi timarının sorumluluklarını yerine gerirecektir. Eğer, ister bir asker, ister bir balıkçı olsun, kral seferinde , (iken) esir edilmişse ve bir tüccar onu çözerse (kefaretini öderse) ve şehrine kavuşturursa, evinde çözme parası (fidye) varsa, kendisini bizzat çözer (tüccara olan borcunu verir). Şayet evinde çözecek (bir karşılığı) yoksa şehrinin tapınağı (tarafından) çözülür. Eğer şehrinin tapınağının çözüm karşılığı yoksa, onu saray çözecektir. Tarlası, bahçesi ve evi çözüm karşılığı olarak, verilmeyecektir. Eğer bir hattatum ve laputtum, çürüğe çıkarılmış bir askeri (askere) alır veya kral seferine kiralık bir bedeli kabul edip (onu) sevkederse, o hattatum veya laputtum öldürülecektir. Eğer bir hattatum veya bir laputtum, bir askerin eşyasını alırsa, askere haksızlık ederse, askeri kira ile başkasına verirse, askeri (bir) davada kuvvetliyse (büyük bir kimseye) bırakırsa, kralın ona hediyelerini (verdiklerini) ondan alırsa, o hattatum veya laputtum öldürülecektir. Eğer bir adam, bir askerin elinden, kralın ona verdiği sığırları ve koyunları satın alırsa, gümüşten (eli) kalkar (parasını kaybeder). Bir asker, bir balıkçı ve bir vergi yükümlüsünün tarlası, bahçesi veya evi gümüşe (para karşılığı) verilmeyecektir (satılmayacaktır). Eğer bir adam, bir askerin, bir balıkçının veya bir vergi mükellefinin tarlasını, bahçesini veya evini satın alırsa, tableti (sözleşmesi) kırılacaktır. Gümüşten (ödediği parayı) kaybedecektir. Tarla, bahçe ve ev sahibine dönecektir. Bir asker, bir balıkçı veya bir vergi mükellefi, timarının (unsurlarını teşkil eden) tarla, bahçe ve evinden (bir kısmını) karısının veya kızının üzerine yazamaz veya borcu için veremez. Satın alma yoluyla sahip olduğu tarlasından, bahçesinden ve evinden karısına ve kızına yazacaktır (verebilecektir) ve borcuna (karşılık) verecektir (verebilecektir). Bir naditum, bir tüccar veya yabancı bir tımar sahibi, tarlasını, bahçesini ve evini gümüşe (para karşılığı) verecektir (verebilecektir). Satın alan, satın aldığı tarlanın, bahçenin veya evin tımar sorumluluğunu yerine getirecektir. Eğer bir adam, bir askerin, bir balıkçının veya bir küçük tımar sahibinin tarlasını, bahçesini veya evini değişme suretiyle alır ve üste bir kıymet verirse (öderse) asker, balıkçı veya küçük tımar sahibi tarlasına, bahçesine veya evine döner ve ona verilen ilave kıymeti taşır ( muhafaza eder, geri vermez). Eğer bir adam, bir tarlayı işlemek üzere kiralarsa (fakat) tarlada arpa yetiştirmezse ve tarlada iş yapmazsa bu ispat edilecek ve (bitişik) komşunun (ürünü) oranında arpayı tarla sahibine verecektir. Eğer tarlayı işlemeyip gen bıraktıysa tarla sahibine, (bitişik) komşusununki gibi arpa verecektir. Gen bıraktığı tarlada gen bozulacak, diziye (arka) ekim yapacak, tarla sahibine iade edecektir. Eğer bir adam, gen bir tarlayı 3 yıl içinde açmak üzere kiraladıysa, (fakat) kol atıp (tembelleşip) tarlayı açmazsa, 4.yıl tarlada gen bozacak, kesek kıracak ve arka ekim yapacak, tarla sahibine iade edecektir. Her 18 İKU ( 2600 metrekare) için10 GUR arpa (200 litre) sayacaktır (ölçecektir). Eğer bir adam, tarlasını ürün almak üzere kiracıya verirse, tarlasının ürününü alır (fakat) sonra tarlayı su basarsa veya sel götürürse, zarar (tarlayı) işleyenindir. Eğer tarlasının kira karşılığı olan gelirini almadıysa (fakat) yarıya, yahut 1/3 hisseye tarlasını verdiyse, tarlada yetişen arpayı, tarlayı işleyen ile tarla sahibi (belli) bir orantı içinde bölüşeceklerdir. Eğer tarlayı işleyen adam, daha önceki yılın emeğini almadığı için, tarlayı (tekrar) işleyeceğini söylerse, tarla sahibi reddetmeyecektir. Tarlayı işleyen, tarlasını sürecek, hasat zamanında anlaşmasında olduğu gibi arpayı alacaktır. Eğer bir adamın borcu varsa (fakat) tarlasını fırtına tanrısı su altında bırakırsa, veya sel götürürse yahut susuzluktan tarlada arpa yetişmezse, o yıl arpayı alacaklığa ödemeyecektir. Tableti ( vesikası) ıslatılacak ( silinecek) ve o yıl için faiz vermeyecektir. Eğer bir adam, bir tüccardan gümüş alırsa, susam veya arpa için hazırlanmış olan tarlayı tüccara (karşılık olarak) verirse, ‘tarlayı işle, yetişecek olan arpayı veya susamı topla , al’ derse (ve) eğer (tarlayı) işleyen (kimse) tarlada arpa veya susam yetiştirdiyse hasat zamanında, arpayı veya susamı alacak olan tarla sahibidir. Tüccardan aldığı paraya karşılık (olarak) faizi ile birlikte tüccara arpa verecek, (ayrıca) emeğini de ödeceyecektir. Eğer tarlayı işleyen adam, arpa ekilmiş tarlayı veya susam ekilmiş tarlayı verirse, tarlada olan (yetişen) arpa veya susamı tarla sahibi alacak, gümüş ve faizini tüccara iade edecektir. Eğer geri ödeyecek gümüş yoksa, tüccardan aldığı gümüşün ve faizin karşılığı kadar susam veya arpa, kralın emrine uygun olarak tüccara ödeyecektir. Eğer, (tarlayı) işleyen tarlada arpa veya susam yetiştirmediyse (mahsul almadıysa) sözleşmesi değişmeyecektir. Eğer bir adam, tarlasının kenar (su) bendinin kuvvetlendirilmesinde ihmal gösterip, bendi sağlamlaştırmazsa ve bendde delik açılırsa ve (ekim yapılacak) tarlayı su götürürse, bendinde delik açılan adam, zarar gören arpayı ödeyecektir. Eğer, arpayı ödeme kudreti yoksa, kendisini ve malını para karşılığı verecekler (satacaklar), arpasını su götürmüş olan göllenmiş tarlanın adamları (elde edilen gümüşü) bölüşeceklerdir. Eğer bir adam, sulamak için bir kanal açarsa (ve onun bakımında) tembellik ederse (bu yüzden) yanındaki tarlayı su basarsa ona (komşusunun yetiştirdiği kadar) arpayı ödeyecektir. Eğer bir adam, suyu açıp, yanınaki tarlanın işlerini su altında bırakırsa, her ( 18 İKU’dur) BUR için 10 GUR arpa ödeyecektir. Eğer bir çoban, küçük baş hayvanlarını otlatmak için tarla sahibi ile uyuşmaz ve tarla sahibi olmadan (izinsiz olarak) hayvanlarına tarlayı otlattırırlarsa, tarla sahibi tarlasını hasad ettiğinde tarla sahibinin izni olmadan tarlada hayvanları otlatan çoban, (hasadın) üstüne (fazla olarak) her BUR için 20 GUR arpa tarla sahibine verecektir. Eğer hayvanlar çayırdan çıktıktan sonra, bütün sürü şehir kapısından (gizlice) süzülürse (yeniden çıkarsa) ve çoban hayvanları bir tarlaya salarsa, o tarlayı hayvanlara yedirirse, tarlayı yediren çoban, tarlayı (sonradan) koruyacaktır (bekçiliğini yapacaktır). Hasat zamanı her BUR için 60 GUR arpa tarla sahinine ödeyecektir. Eğer bir adam bahçe sahibi olmaksızın (izinsiz olarak) adamın bahçesinden ağaç keserse ½ MANA gümüş tartacaktır. Eğer bir adam, bir tarlayı ağaç dikmek üzere, bahçıvana verirse, bahçıvan bahçeye (ağaç) dikerse 4 yıl bahçeyi yetiştirecek, 5.yıl bahçe sahibi ile bahçıvan bunu eşit olarak bölüşecekler, bahçe sahibi hissesini seçip alacaktır. Eğer bahçıvan, tarlanın ağaçlanmasını tamamlamadıysa, gen bıraktıysa, gen bırakılan yeri onun hissesi olarak ona verecektir. Eğer, ona bahçe yapmak üzere verilen tarlayı dikmediyse (o tarla) ekili bir tarla ise, bakılmadığı , yılların tarla ürününü bahçıvan, tarla sahibine bitişik tarla ürünü gibi (kadar) sayacaktır. Tarlanın işlemesini yapıp, tarla sahibine geri verecektir. Eğer gen bir tarla ise, tarlanın işlerini yapacak, tarlayı tarla sahibine geri verecek (ve ayrıca) bir BUR için 10 GUR arpa, her yıl için sayacaktır. Eğer bir adam, bahçesini tohumlamak için bahçıvana verirse, bahçıvan bahçeyi (elde) tuttuğu sürece (kira olarak) ürünün 2/3 ünü bahçe sahibine verecek, 1/3 ünü kendisi alacaktır. Eğer bahçıvan, bahçeyi tohumlamadıysa ve (bu yüzden) ürün azaldıysa bahçıvan, bahçe ürününü, bitişik bahçeye göre sayacaktır (ödeyecektir). Eğer bir adam, bir tüccardan gümüş (para) alırsa, tüccarı (parayı) geri isterse ve verecek hiçbir şeyi yoksa, tohumlamadan sonra bahçesini tüccara verip, ona ‘bahçede gümüşünün (paran) karşılığı ne kadar hurma varsa götür’ derse (ve) o tüccar razı olmazsa bahçede ne kadar hurma varsa, bahçe sahibi onu alacaktır, Gümüş ve faizi tabletine göre tüccara ödeyecek, tarlada yetişmiş olan fazla hurmayı da bahçe sahibi alacaktır.
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
  • 23560 Kayıtlı Üye
  • 16566 Konu
  • 143812 Cevap
  • Son Üye karim55246
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)