” Rahmet (ﺭﺣﻤﺖ ) ile zahmet (ﺯﺣﻤﺖ ) arasında bir nokta farkı vardır. Allah dilerse, zahmetteki noktayı kaldırıverir.”{Hz. Mevlana}Bu sefer ki yazımı; şu hokus pokuscular için paylaşacağım… Yani Kuran-ı Kerim’in bütün yasaklamaları ve engellemelerine rağmen hala büyü yapma derdinde olanlar için… Yukarıdaki müthiş alıntıyı iyi okumak lazım yani alt metniyle beraber… Her şey Allah’ın elindeyken, O’ndan istemek varken neden büyü? Neden O’nun bir kere; “Ol” demesine bağlıyken her şey O’na layık bir kul olup sabredip dua etmek varken O’na şirk koşma isteğimiz? İsterse o zahmet rahmet olamaz mı yani? Aman Umut sen nereden bileceksin biz neler çekiyoruz haberin var mı? diyeceksiniz belki de…İnanın yoldan çıkmak çok basit… Şimdi size bu yazıyı yazıyorum diye dört dörtlük bir müslüman ilan etmiyorum kendimi…Hepimizin kusurları var…Kusursuzluk, Mükemmellik Rabb’ime hastır… Zamanın da nefsine zulmedenlerden oldum bende…aşk acısı çekerken aklımdan geçirdim böyle şeyler yapmayı.. Denedim de hatta… Çok şükür tutmadı da bu iğrenç şirke bulanmadım… Sonra nasıl tövbe ettim hala daha da ediyorum bir bilseniz… Biliyorum inanın bana biliyorum; hayatın nasıl üstünüze geldiğini, her sabah bir şeyler düzelecek diye umutla yataktan kalktığınızı, başkaları her şeyi kolayca elde ederken sizin çırpındığınızı, birileri uğruna ne savaşlar verip emeklerinizin karşılığınızı alamadığınızı, işsiz, parasız kaldığınızı, belki de hala evlenemediğinizi bir çocuğunuzun olmadığını vs vs…dert dünyası…hiç bitmez ki… Kuluz, insanız hepimiz kocaman egolar taşıyoruz… Yani nefsimiz yani şeytan 7/24 iş başında! :wallbash[1]: Biz dua ettikçe Allah’a yaklaştıkça ince ince işliyor bizi; olmayacak, olmuyor bak gördün mü bugün de kabul etmedi duanı diye… Bazen; ölsem de kurtulsam be! diyoruz ama 2 dakika sonra ölüm tehlikesi atlatsak kalbimiz yerinden fırlayacak gibi oluyor..Kim ne derse desin seviyoruz aslında yaşamayı…ama geçmiş deneyimlerimiz, kalp kırgınlıklarımız, terkedilme korkularımız, gerçekleşmeyen arzularımız… şeytan, nefis, ego adına siz ne derseniz deyin, bunu besliyor… Sonra şirazemizden çıkıyoruz ve en kestirme yola; büyüye başvuruyoruz… Hiç biri de bana yapsa ne yapardım diye düşünmeden…Allah’ın resmen işine karışmak suretiyle…Yani diyorsunuz ki bir yerde (Haşa!) sen kabul etmiyorsun benim duamı o zaman bende büyü yapacağım… :wacko[1]: Haydi aş meşk işini bir yere kadar anlarım yani anlamam aslında ona da tamamen karşıyım ama…birinin canını almak için helak etmek için kahretmek için büyü yapmak? Eften püften sebeblerle…kıskançlık uğruna mesela… Yapmayın, yapana mani olun…Dikkat ederseniz site de çoğu bilgi zaten eksik verilir ve altında usanmadan uyarırız sizleri haramdır yapmayın diye… Bu hafta Sarıyer’de üst üste kuyruklarına kadın saçı sarmalanmış başlarına poşet geçirilmiş ve suya atılmak suretiyle boğulmuş köpek ölüleri bulundu İstanbul’da… Hayvansever olduğum için soruşturmayı çok sıkı takip ediyorum ve polisin üzerinde en çok durduğu ihtimal; “büyü!” Fotoğrafı paylaşıyorum sizlerle… ne kadar acı değil mi? Bilemeyiz hangi amaçla yapıldı ama her şeyden önce Allah’ın verdiği bir canı almak…ne cüret! ne cesaret! zavallı dilsiz bir hayvanı iğrenç emellerimiz uğruna yok etmek! tüylerim diken diken oluyor.. hayvan öldürmek suretiyle yapılan tonla büyü olduğu aşikar… yani neresinden tutarsam tutayım yatmıyor aklıma… büyü yaparken ki cüreti aklım almıyor…ahiretini neden yakmak ister insan bu geçici dünya uğruna? Bırakın Harry Potter filmlerinde falan kalsın büyüler seyirlik… ya da sihirbazların hokus pokusu ile…Peki biliyor musunuz Hokus Pokus aslında ne demek? “Düşüncelerimle yaratırım” bazı eski iskandinav kaynaklarda böyle geçermiş zamanla protestanların büyü ile dalga geçerek latince olan bu tümceyi alay konusu ettikleri söylenir… Ama burada bir virgül koymak istiyorum…Allah der ki; “Ben kulumun zannı üzereyim…” İnanarak dua etmenin değerini ve önemini zaten defalarca konu ettik ve yine Mevlana’nın; Gül düşün Gülistan ol sözlerini…Yani dua+inanç+sabır+olumlu düşünce…şu sırda sır dedikleri bu aslında… işte esas sihir bu… Allah’ın işine karışıp, iplikler okuyup, yedirmeler, içirmeler, canlı canına kıyarak emellere ulaşmak değil… Bende uzun zamandır hayatın çok üstüme geldiğinden şikayet ediyorum… Uzun uzun düşünüyor ağlıyor işin içinden çıkamıyorum… İnanın acı çekmek nedir biliyorum… Ama sonra tövbe ediyorum..Ya bugünümü de aratırsa Rabb’im? Ya daha beteri ile sınarsa beni ders çıkaramazsam başıma gelenlerden? O nedenle daima şükretmek lazım..rızkımı yollayıp karnımı doyuran bana nefes aldıran Rabb’ime… Bende insanım,bunalıyorum, canım acıyor…Ama seriyorum seccademi O’nun ile dertleşiyorum uzun uzun…Çünkü biliyorum aslında O’ndan başka kimsem yok… O beni duyuyor…O bana yapılan haksızlıkların farkında… Kalbimin nasıl kırıldığına benden fazla şahit… Ve biliyorum ki benim içinde güzel planları var…İstiyorum O’ndan…Tevekkül ediyorum..Ama asla büyü yapmıyorum.. O’nu (Haşa) hiçe saymıyorum… Sizin işinize biri karışsa hoşunuza gidermiydi? Hayır tabi ki… O halde dua edin… Mutlaka duyuluyor…Mutlaka başımıza gelen sıkıntılarda bir hikmet var…İnanın…Güzel düşünün…Güzel düşünmek ümit etmektir…Allah’dan ümit kesilmez…Büyü yapmak karanlıklara gömülmek yerine sevin…Yaradılanı sevin Yaradan dan ötürü… Hayvanlardan, bitkilere kadar her şeyin O’nu zikrettiğini hepsinin O’nun kulu olduğunu bilin ve zarar vermekten korkun… Büyü için hiç bir canlıya zarar vermeyin..Her şeyden önce kendinizi ve Rabb’inizi sevin arkadaşlar… İnanın her anımızı biliyor O… Yakarışlarımız, çaresizliklerimiz karşılıksız değil…sadece sabretmek gerekiyor… O halde lütfen sadece halis bir niyetle el açalım ve sadece Allah’a güvenelim…O bizim yanımızda….“Çaresizlik Allah’dan gelen en güzel en güzel işarettir…Dua’nın vaktinin geldiğinin göstergesidir… Süzülüyorsa gözünden yaşlar…Hüzünlüyse güzel yüzün… Rabb’in seni özlemiş… Sesini duymak istemiş demektir…”Hz. Mevlana