Sırtını dönüp bak-mak!

Bu konu hayr tarafından 11 sene önce açıldı, 549 kere okundu ve 4 Cevap verildi.
hayr
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 15
Yanıt Sayısı: 156
11 sene önce

Geçmişle oyalanmayı sevmemeli insan elbette
-miş almış tüm sözcükler doğmuş, doğurmuş ve ölüm görmüştür
İnsan ‘ha ‘ deyip kopamaz yaşadıklarından
Biraz zihnin tembelliği biraz ruhun tembelliği eklenir günümüze ‘vefa’ diye yapışırız düne…
ve kopmadıkca dünden günün doğumlarına sancılar ekleriz
Bitmiş olanda oyalanmanın ne miktarda oyalanabilmenin getirisi ve götürüsü tartışmaya açıktır
Ama net bir gerçek var ! Dünde oyalanmak ölümlü oluşun trajedesi, dünde oyalanmak var ettiğinin terkini kabullenmeme , dünde oyalanmak yeniden doğumun inkarı , ölüme İsyan
Yani DÜNDE OYALANMAK gözlerin önündeyken arka arka yürüyüp düşmek ve yine düşmek …
….
uzar gider öne atılmış adımlarda geriye çekilmiş gözler ve yürek…
Bu gün bende öyle yaptım
Düne baktım …
Geçmiş güzelliklerin okunuşuna
sözcüklerin coşmasına
resimler , yazılar, mailler
ne varsa dolaştım
ve sordum …
böyle bir güzellik nasıl kalp eğrilmeleriyle son bulur
biz neyi kaybettik
bir iken neyi bulduk
bir/likten doğan nefes tükenip
kendinize gelin tokadıyla savrulduk…
sonra yine kendimden kendime söylendim
Yol beklerken oyalanmak ‘müslümana’ yaraşmazdı
biz sevgimize güvenip yolumuzdan olmuşuz
Müslüman sevgiyi yol içinde taşıyandı
Sevgide sabitlenip vakit kaybeden değil
‘sevgi’ dini yaratıcıları yeni bir şey daha eklemişti bize
sevdiğin ve sevildiğinle olduğunu sanmak…
vesselam
Hayr

zeinarda
ADMINISTRATOR
Üyelik Zamanı: 13 sene önce
Konu Sayısı: 822
Yanıt Sayısı: 18529
11 sene önce
Eline sağlık hayr....Çok güzel....Çok anlamlı.....
aysima
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 85
Yanıt Sayısı: 677
11 sene önce
Her cümlen öylesine derin öylesine anlamlı.... Lütfen cümlelerini bizle daha çok paylaş.....
hayr
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 15
Yanıt Sayısı: 156
11 sene önce
Zeinarda'm, Aysima'm okuyan güzel yüreğinize sağlık ... Uzundur yazmıyordum bir iki satır dışında İnşllh yazacağım yine ...
hayr
Üyelik Zamanı: 9 sene önce
Konu Sayısı: 15
Yanıt Sayısı: 156
11 sene önce
DARWİN'İN İLMİ, ŞEMS'İN İRFANI I have tried lately to read Shakespeare, and found it so intolerably dull that it nauseated me. Geçenlerde Shakespeare okumayı denedim, o kadar saçma geldi ki kusacak gibi oldum. Kim söylüyor bu sözü? İçinde yaşadığımız çağa damgasını vurmuş birkaç bilimadamının belki de en ünlüsü. Din-Bilim çatışmalarının etkisi hâlâ süren en tartışmalı ismi. Sevenlerinin nezdinde sadece bir dehâ değil, neredeyse bir aziz. Karşıtlarınca da —uzun söze ne hacet— kelimenin tam anlamıyla bir Deccal. Peki ya bu fakire göre? Doğayı, yani taşrayı, yani dışarıyı bilme arzusunun peşinden koşmak adına ruh dünyasına kıymış bir tutku adamı. Her kahraman kadar zavallı. Her âşık kadar acınası. Charles Darwin’den söz ediyorum, anlama ve bilme tutkusunun şiddetine ancak hürmet duyulacak bir âşıktan. * * * Bilmek sadece beyne ızdırab değil, insanın gönlüne hasar da verir. Bencilliğin en büyük zararı ben’in kendisinedir, yani tutkunun, yani, ne pahasına olursa olsun hakikati avuçlama hırsının. Akıl ve zekâyı yoğun bir biçimde faal hâlde tutmanın insanın en değerli, en duyarlı yanını, yani hissiyat tarafını, eğer gerekli tedbirleri almazsa, nasıl da ezip yok edebileceğini gösteren nadir örneklerden biridir Darwin’in entelektüel yaşamı. Böceklerin, bitkilerin, kuşların peşinde geçen nice yıldan sonra, yayımlanacağını düşünmeksizin, sadece çocuklarının okuması amacıyla, 1876’dan itibaren kaleme almış olduğu notlarının başlığı şöyledir: Recollections of the Development of my Mind and Character (Zihnimin ve Kişiliğimin Gelişimiyle İlgili Anılar) Oğlu Francis Darwin’in derlediği bu anıların Türkçesi geçen yıl Daktylos Yayınevi tarafından neşredilmişti, oradan aynen aktarıyorum: Otuz yaşıma ve hatta sonrasına kadar şiir okumak bana büyük haz verdi; hatta okullu bir çocuk gibi Shakespeare’den, özellikle de onun tarihsel oyunlarından büyük zevk aldım. Ayrıca eskiden resimden hoşlanır, müzikten ise büyük haz alırdım. Peki sonra? Sonrası çok acı! Ama artık uzun yıllardır bir şiir dizesi okumaya tahammül edemiyorum. Geçenlerde Shakespeare okumayı denedim; o kadar saçma geldi ki kusacak gibi oldum. Ayrıca resimler ve müzik konusundaki zevkimi de neredeyse kaybettim. Müzik artık bana haz vermekten ziyade, genelde, üzerimde çalıştığım konu hakkında fazlaca enerjik olmamı sağlıyor. Güzel manzara konusundaki duygularımı koruyorum ama bu da bana eskiden olduğu gibi müthiş bir haz vermiyor. Şiir, resim ve müzik, Darwin’in kaybettikleri işte bunlar. Kısacası haz. Sanatla neredeyse alâkası kalmamış bir zihin. Belki bir hesap makinesi keskinliğinde, ve fakat bir o kadar da duygusuz! Çünkü hazdan mahrum. Kavramlarımızı düşünce faaliyetiyle oluştururuz, yani beynimizi çalıştırarak, aklımızı da faal hâlde tutarak. Duygularımızı oluşturan ise, haz ve acı, lezzet ve elem’dir. Tecrübenin ta kendisi. Deneyimin, yani bütünüyle yaşamın. Hesap makinelerinin kesinliği/keskinliği, ya duyguların yokluğu, ya da yitimi pahasınadır. Beynim, geniş bir veri koleksiyonu içinden genel yasaları öğüten bir makineye dönmüş gibi görünüyor. Ama bu durum, niçin beynimdeki o daha yüce zevklerin yer aldığı kısmın körelmesine neden oldu anlayamıyorum. Darwin hakikati taşrada aradı. Aradığını buldu da. Ama taşranın hakikatini. Zahirin hakikatini. * * * Zavallı! Bu sözcük, bir tahkir ve tezyif ifadesi değil benim nezdimde, sade bir tesbit ifadesi. Hemen düzeltiyorum: sade değil, sadece değil, aksine muhabbet ve hüznün eşlik ettiği bir tesbitin ifadesi. Bütün estetik duygularımı böylesine garip ve acı bir şekilde yitirmeme rağmen... Gerçekte, olup bitenin farkındadır Darwin. Kazandığı kadar, kaybettiğinin de. Kelimelerin seçimi kendisine ait: ... loss of the higher æsthetic tastes... İmdi, Cemil Meriç’i hatırlamamak mümkün mü, yaratan yaşayamaz, yaşayan yaratamaz diye haykırmıştı bir defasında. İnsan denen hayvan, ne garip değil mi, duygularıyla yaşıyor; ve fakat aklıyla yaratıyor. * * * Marx ve Freud. Belki birçoklarına garip gelecek ama bu iki ismin ne yaptığını anlamak/anlamlandırmak isteyenlerin evvelemirde Darwin’i mercek altına almaları gerekir. Çünkü Darwin’siz ne çağdaş iktisat ve toplumbilim, ne de insan psikolojisi adam gibi yorumlanabilir. Çağdaş düşüncenin yönelimleri Darwin’siz, Marx’sız ve Freud’suz izlenemez. Pek tabii ki bir de Nietzsche’siz. Şen Bilim, gerçekte Darwinci bilme tarzının eseridir. Hem de inadına. [Michel Ruse’un hazırladığı Philosophy after Darwin / Classic and Contemporary Readings (USA, 2009) adlı devasa derlemeye kabaca da olsa şöyle bir göz atma imkânı bulanlar, sanırım, ne demek istediğimi anlayacaklardır.] Burada şaşırtıcı olan şu ki postmodern felsefî eğilimlerin, o bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler, yollu naifliğinin garip bir biçimde ideolojik zeminini yukarıda adı geçen dört ismin teşkil etmesidir, yani sırasıyla Darwin’in, Marx, Nietzsche ve Freud’un. Demek oluyor ki Darwin okumayı göze alan, Shakespeare okuyacağı zamanlar kusacak hâle gelmeyi de göze almalı! Ya Darwin, ya Shakespeare! Ya Kant, ya Goethe! Ya Fahreddin Razî, ya Şems-i Tebrizî! Ya - ya da'yı kabul veya reddetmek kolay! Öyleyse görelim bakalım, bir adam çıksın da şu âlemde, hakkını vermek suretiyle hem - hem de desin! Yani mümkünse hem yaşasın, hem yaratsın! Ne yazık ki bu pek mümkün değil ey talib, çünkü halk İsa’yı her daim çarmıhta asılı görmek ister. D.C...
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)