Hz fatımatüz-zehra

Bu konu SUMASALI tarafından 11 sene önce açıldı, 608 kere okundu ve 3 Cevap verildi.
SUMASALI
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 159
Yanıt Sayısı: 452
11 sene önce

Rasulullah’ın Neslini Devam Ettiren Nur Yumağı
Hazreti Fâtıma (Radıyallahu Anha) Nebîler Efendisinin son çiçeği
Rasûlullah ( SAV) Efendimizin dünyada neslini devam ettiren nur yumağı
Kızlarının en küçüğü
Cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ve Hüseyin’in anneleri
Hz. Ali (Kerremallahu Veche) Efendimizin zevcesi
Eli değirmen döndüren “Fâtıma ana” diye anılan bir “Sultane Anne”
Beyi ve çocuklarıyla Ehl-i Beyt’i teşkil eden ümmetin hanımlarının “Seyyidesi”
Cennet hurilerinin hanımefendisi
Doğum tarihi ihtilaflı olup (605, 609, 615) yıllarında dünyaya geldiğine dair çeşitli rivayetler ve görüşler vardır. Hicrî II. Milâdî 633. yılda Medine’de Mescid-i Nebevî’ye bitişik odasında vefât etti.

Diğer kadınlardan her bakımdan üstün olan Hz. Fâtıma’nın birçok lâkabı vardır ki bunların herbiri onun üstün meziyetlerini tanımlamaktadır:

Hz. Fâtıma’nın yüzü parlak olduğu için saf, berrak, ay gibi parlak anlamına gelen “Zehrâ”

Yalnızca Hz. Meryem ve Fâtıma’ya kadınların özel hallerinden muaf tutuldukları için eşi bulunmaz anlamında “Betül”

Diğer Fâtıma’lardan ayrılması için ulu anlamına gelen “Kübrâ”

Oğullarıyla tanınması için “Ümmü Hasan”, “Ümmü Hüseyin”, “Ümmü Muhsin”

Hz. Peygamber’in kızı olduğundan dolayı “Bint-i Resul”

Bedir ve Huneyn savaşlarında bilfiil bulunduğu için “Bedir ve Huneyn Hurisi”

Ağırbaşlılığı sebebiyle kadınların efendisi anlamında “Seyyid-i Nisâ”

Güzelliği ve temizliği nedeniyle “İnsanların Hurisi”

Babasına çok benzediğinden ötürü babasının kızı anlamına gelen “Bint-i Ebiha”

Babasına bir anne şefkatiyle düşkün olduğundan dolayı babasının annesi anlamındaki “Ümmü Ebiha”

Zeki ve kavrayışlı olduğundan “Zekiyye”

Bereketi, uğurlu, kuvvetli ve kutlu olduğuna işaret için “Meymune”

İtâatli ve alçak gönüllülüğünden dolayı “Râziyye”

Ve herkes tarafından sevildiği, insanlarla olan ilişkilerinde kimseyi incitip gücendirmeyecek denli tutarlı olduğundan dolayı kendisine “Marziyye” denmiştir.

En çok kullanılanı ise “Zehrâ”dır.

SUMASALI
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 159
Yanıt Sayısı: 452
11 sene önce
EVLİLİÐİ Hz. Ali buyuruyor ki: "Resulullahın huzuruna utanarak ve sıkılarak girdim. Resulullahın bütün heybet ve vakârı üzerinde idi. Huzurunda oturdum ve konuşmaya kâdir olamadım. Resulullah efendimiz buyurdu ki: - Niçin geldin, bir ihtiyacın mı var? Sustum. Resulullah efendimiz: - Herhâlde Fâtıma'yı istemeye geldin" buyurunca; "Evet" diyebildim. Peygamber efendimiz, Hz. Fâtıma'ya, Hz. Ali'nin kendisini istediğini duyurdu. O da sustu. Peygamber efendimiz buyurdular ki: - Fâtıma'ya mehr olarak verecek neyin var? - Ya Resulallah! Benim hâlimi sizden iyi kimse bilmez. Bir kılıcım, bir de devem vardır. Başka bir şeyim yoktur. Mihr olarak kâfidir Resulullah efendimiz tekrar buyurdular ki: - Kılıcın gazaya lazımdır. Deven bineğindir. Sana verdiğim Hutamî zırhlı gömleğin nerededir, ne oldu? - Yanımdadır. - Onu sat ve parasını bana getir! Mihr olarak o kâfidir." Bunun üzerine Hz. Ali, zırhını satması için birine verdi. Verdiği kimse, pazarda satarken, Hz. Osman efendimiz zırhı tanıyarak 400 dirheme satın aldı. Yanına da 400 dirhem daha koyarak: - Bu zırh sizden başkasına lâyık değil" diyerek Hz. Ali'ye geri gönderdi. Hz. Ali, bu para ile düğün hazırlıklarına başladı. Peygamber efendimiz, sevgili kızı Hz. Fâtıma'nın düğün vakti yaklaştığında, "Eğer annesi hayatta olsaydı, şimdi onun çeyizini hazırlardı" diye düşündü. Bu düşüncede iken, Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: - Ya Resulallah! Hak teâlâ sana selam ediyor. "Hiç merak etmesin. Kızı Fâtıma'nın bütün ihtiyaçlarını, çeyizini ben temin edeceğim" buyurdu. Hak teâlânın emri nasıldır? Peygamber efendimiz, bu sözleri duyunca, şükür secdesi yaptı. Daha sonra Cebrail aleyhisselam, elinde, üzeri bir bohça ile örtülü altın bir tepsi ve yanında bin melekle geldi. Mikail, İsrafil ve Azrail aleyhimüsselam da aynı şekilde gelmişlerdi. Bunların ellerinde de birer altın tepsi vardı. Peygamber efendimiz, bunları görünce sordu: - Ey kardeşim Cebrail! Hak teâlânın emri nasıldır? Bu altın tepsiler de nedir? Cebrail aleyhisselam şöyle cevap verdi: - Ey Allahın Resulü! Allahü teâlâ sana selam ediyor. "Habibimin kızı Fâtıma'yı, Ali'ye ben verdim. Arş-ı a'zamda nikâh ettim. Habibim de eshab-ı arasında nikâh etsin! Tepsilerin birinde, cennet elbiseleri vardır. Onu Fâtıma'ya giydirsin. Diğer tepsilerde cennet yemekleri vardır. Onlar ile de eshabına ziyafet versin!" buyurdu. Resul-i ekrem efendimiz, bu müjdeyi işitince, yine şükür secdesi yaptı. Sonra, dörtyüz dirhem mehr ile nikâh yapılacaktı. Haberciler Hz. Fâtıma'ya müjdeyi götürdüler. Fakat O, razı olmadı. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: - Ya Resulallah! Allahü teâlâ, "Fatıma dörtyüz dinara razı olmuyorsa, dörtbin dinar olsun! buyurdu. Hz. Fâtıma'ya bunu haber verdiler. O yine razı olmadı. Şefaat etmek istiyorum Peygamber efendimiz, kızının esas maksadının ne olduğunu öğrenmek için, yanına gitti. Esas maksadının ne olduğunu sordu. Hz. Fâtıma dedi ki: - Babacığım, ben dünyalık bir şey istemiyorum. Benim maksadım dünya değildir. Benim isteklerim ahiret ile ilgilidir. Sen ahirette, ümmetinden günahkârlara şefaat edeceksin. Ben de ümmetinden günahkâr kadınlara şefaat etmek istiyorum. Muradım budur. Bu isteğim kabul edilirse, razı olurum. Peygamber efendimiz, bu isteğini Cebrail aleyhisselama bildirdi. Cebrail aleyhisselam, Hz. Fâtıma'nın arzusunun kabul edildiğini, ahirette, ayrıca onun da şefaat edeceğini bildirdi. Peygamber efendimiz, gelip bu haberi sevgili kızına bildirdi. Hazret-i Fâtıma dedi ki: - Babacığım, senin şefaat edeceğine dair Kur'an-ı kerimde ayetler vardır. Benim şefaat edeceğime dair delil nedir? Peygamber efendimiz, durumu Cebrail aleyhisselama tekrar bildirdi. Bunun üzerine Cebrail aleyhisselam beyaz bir ipek getirdi. Bunun üzerinde şöyle yazıyordu: (Kıyamet günü mümin kadınlara, Fâtıma kulumu şefaatçi tayin ettim. Bu hüccet elinde bâkî kalsın.) Hz. Fâtıma'nın şefaatine izin verildikten sonra, Peygamberimiz Hz. Bilâl'e hitap edip, muhacirin ve ensarı toplamasını emretti. Cümlesi mescid-i şerifte toplandılar. Peygamberimiz minbere çıktı. Hamd ve sena eyledikten sonra, muhacirin ve ensara hitaben buyurdu ki: - Ey müslümanlar, biliniz ki, kardeşim Cebrâil gelip, Hak teâlânın, melekleri toplayıp, "Fâtıma binti Muhammed'i, kulum Ali bin Ebî Talib'e verdim ve akit ettim" buyurduğunu haber verdi. Bana da emretmiş ki, eshabım arasında bu akdi tecdid edip, şahitler huzurunda akd-i nikâh edeyim. Ben de râzı oldum Sonra Hz. Ali'ye dönüp buyurdu ki: - Ya Ali! Kalk, nikâh hutbeni yerine getir! Hz. Ali kalkıp, Peygamber efendimizin önüne geldi. Hak teâlâya hamd ve sena eyledi. Habib-i Rabbil âlemine salevat getirdi. Sonra Habibullaha işaretle dedi ki: - Resulullah efendimiz, kızı Fâtıma'yı bana tezvic etti. Ben de buna razı oldum. Sizler de bu nikâha şahit olun. Eshab-ı kiram buyurdular ki: - Ya Resulallah! Bu şekilde tezvic buyurduğunuza biz şahit olalım mı? Peygamberimiz buyurdu ki: - Evet şahit olun. Etraftan, "Allahü teâlâ mübarek etsin" dediler. Sonra Resulullah odasına geldi. Hz. Ebu Bekir'e biraz para verip, çeyiz için bir şeyler almak için gönderdi. Selman ile Bilal'i de çağırıp buyurdu ki: - Taşınacak şey olursa siz taşıyın. Hz. Ebu Bekir buyurur ki: "Dışarı çıktım. Parayı saydım. Üçyüzaltmış dirhem geldi. Hz. Fâtıma'nın çeyizini o para ile gördüm. İçi yün dolu bir döşek aldım. İçi hurma lifiyle dolu bir yastık, topraktan birkaç kap kacak aldım. Resul aleyhisselama getirdim. Görünce, mübarek gözlerinden yaşlar aktı ve, "Ya Rabbi! En iyi kapları toprak çanak olan bu kullarına bereket ver" diye duâ eylediler
SUMASALI
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 159
Yanıt Sayısı: 452
11 sene önce
Hz. Ali ile evliliği vefatına kadar süren Hz. Fâtıma'nın, Hasan, Hüseyin, Muhsin, Ümmü Gülsüm ve Zeyneb adında üçü erkek ikisi kız beş çocuğu oldu. Resulullah'ın soyu Hasan ve Hüseyin kanalıyla devam etti. Çocuklarının herbirini İslâm ahlâkı ve üstün ilimle yetiştiren Hz. Ali ve Fâtıma kendilerinden sonra İslâm bayrağını dalgalandıracak Hz. Hüseyin ve Zeynep gibi fertler kazandırdılar ümmete. Çok sevdiği babasının bu dünyadan ayrılma vakti geldiğinde babasının başucunda olduğu halde Resulullah Hz. Fâtıma'nın kulağına bir şeyler söyler. Bunun üzerine ağlamaya başlayan Fâtıma Resulullah'ın kulağına eğilip tekrar bir şeyler söylemesiyle ağlamayı keser ve gülümser. Daha sonra bu olayın nedenini anlatan Fâtıma, Hz. Peygamber'in, yakalandığı hastalıktan kurtulamayarak vefât edeceğini söylediğini ve kendini tutamayarak ağladığını; ancak daha sonra ehl-i beytinden kendisine ilk kavuşacak kişinin kendisi olduğunu müjdelediğinde gülümsediğini söyler. Hz. Fâtıma Hz. Peygamber'in vefatıyla çok sarsılmış, ancak Resul'ün vefat etmeden önce kendisine söylediği şu sözler ona moral vermişti: "Ya Fâtıma, bugünden sonra babana elem yok; ancak peygamber için yaka-yen yırtılmaz, yüze vurulmaz, senden sonra öleyim gibi sözler söylenmez; yalnız babanın İbrahim'e dediği gibi 'gözler yaş dökmede, kalp burkulmada; bu Rabbin gazâbı demiyoruz fakat ey İbrahim, senin için mahzunuz biz' diyebilirsin." Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra bir kaç aydan fazla yaşamamıştır. Bununla birlikte vefat tarihi hakkında muhtelif görüşler vardır. Kuleyni'nin naklettiğine göre Hz. Fatıma (a.s) babasından sonra 75 gün, İbn-i Şehraşub'un nakline göre 72 gün, Ebu'l Ferec'in nakline göre 3 ay, Allame Meclisi'nin rivayetlerine göre 40 gün veya 6 ay, İbn-i Cevzi'nin nakline göre 70 gün ve İmam Bakır (a.s)'dan naklolan bir rivayete göre 95 gün yaşamıştır. Ama hicretin 11. yılında vefat etmiş olduğunda şüphe yoktur.
Hun
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 1116
Yanıt Sayısı: 5482
11 sene önce
tesekkürler sumasalim emegine saglik
Cevap Eklemek için Giriş Yapmalısınız.
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)