Palazlı Aşk Yazısı

Bu konu Sir Alexi tarafından 11 sene önce açıldı, 397 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
Sir Alexi
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 26
Yanıt Sayısı: 7
11 sene önce

Kendi kendine bi pazartesi olmak ne zor. Kendi kendimin duvarlarını yıkıp parçalayıp sonra duvarlardan özür dilemek. O duvarlar arkasındayım ama sesim çıkmıyor. Kapıların ardındayım. Dev kayaların altındayım. Derin dağların dibindeyim. Sesim çıkmıyor.

Salt can sıkıntım geçsin diye linledin`e çakma profil oluşturdum. Yüksek topuklar üstündeyim bugün, kıçımda çıkmak bilmez bir diken saplı. Ne oturabiliyorum ne yürüyebiliyorum. Tuşlardan çıkan tok sesler çınlıyor sadece bu boş duvarlarda. Aralarda kalkıp ayna karşısına geçiyorum. Yeşil göz pınarlarıma bakıyorum. Ne kadar güzelim diyorum salt cepheden bakınca. Profilden görünce yaşlı bir kadına dönüyorum. Dakikada üçbin kez gönder/al yapmakta cabası.

Neden böyleyim.

Elimde bitmek bilmez bir sigara paketi var. Buz tutmuş bir çay fincanı. Kendi kendime taktım takıştırdım. Tıkır mıkır geziyorum ofisin önünde her ayna başında durup kendimi süzerek. Kendi kendimin içinde bir gidip bir gelerek.

Kulağıma gece yarıları ta uzaklardan gelen bir sürü sesten anlamıştım ben üstüme doğru koca bir dağ yuvarlandığını. İyi olmak adına bütün çabalarımın boşa çıktığını. Sezdirmiyordum tek kendime. Aynadan baktığımla, ben ve bizzat kendi yüzüm, arada dönenin mutlak yalan olduğunu bilir halde bu düzmeceyi ortaklaşa sürdürüyordum. Yalandı, iyi olduğum. Yalandı terapilerin işe yaradığı, yalandı her gün 20 mg essitolepemin beni iyi edeceği. Şaşırttılar, kandırdılar beni.

Üzerimden zorla soyup söktüğüm geçmek bilmez son günlerde ben biliyordum bu yalanı. Anlamıştım geceleri yorgan arası gözyaşı yapmamdan. Dindirmeyişinden içimdeki hiçbir acıyı, çok, bir zaman evvel içtiğim narkozun yavaşça bünyemi terkettiğini biliyordum. Ne var ki devasa kayalar altında kalmıştım, dilime bir daha hiç konuşmasın diye kilit takmıştım, sesim çıkmıyordu.

Ama biliyorum artık.
İnkar etmiyor, kendimi ikna etmiyorum artık.
Yere serildim kabul.
Kılıç yarası aldım.
Hayati organlarıma darbe yedim, öldürücü yerlerime vuruldu.
Artık kabul.

Bunca artistliğim, agresfiliğim, kavgalarım işe yaramadı.
Yerlere yuvarlandım hem de darmadağın.
Büyük, çok büyük yaralar aldım.

Bu yüzdendi belki de seni kıstırdığım her köşede, sesimin avazını açmam sonuna kadar. Yakaladığım her tenhada canını yakmak istercesine kelimelerden tenine iğneler batırmak. Kaçmak içindi, uzaklaşmak için. Yol almak içindi yakınından.

O yüzdendi ya da bütün huysuzluğum, ayak diremelerim teslim olmamak adına.Ben bu aşktan kaçarım, ne bir daha adını anarım ne de ekmediğin yerde yer alırım demek içindi.

Olmadı görüyorsun ya.
Bu yüzdendi belki de telefonları yüzüne kapamam.

Çer çöpten küçücük bir kulübeye razıyken kapı dışarı edildim.
Ne var ki biliyorum ben bunu hakettim.

Burnuma kedi boku kokuları geliyor.
Stajyerimin öğretmeni bana yığınla kağıt imzalatıyor, bütün işim gücüm yatıyor sabahtan beri.

Tek umrum sensin.
Bana küs mü yoksa her zaman ki gibi soğuk nevale misin?
Birşey söyle bana şimdi…
Bünyeme essitolepem iyiliği göstersin.
Hadi, birşey söyle.



Yarın senin doğum günün.
Kutlasam dünyanın en kutlu insanı sen olmayacaksın elbet.
Kut`um senin gözünde kaç para edecek?
Tonla pahalı hediyenin arasında ezilen pazardan alınmış ucuzcacıkın bir armağana dönecek.

Bir gün bana birşey sölemiştin. Muhatabın ben değildim aslında, ne var ki öyle sanıyordum. “Gerçekten seven var mı? Hiç sanmıyorum” demiştin. Çivi gibi çakılı kaldı aklımda o cümle. Unutturamadım bir türlü kendime. Haddim olmayarak çekip öpemedim ya seni gözlerinden, çıkmadı ya sesim o anda lanetler okuyorum kendime…

Hala istediğim seni hem tutup adamakıllı tokatlamak hem de kalan ömrümde yanımda ayırmamak. Bu ne çelişki, bu nasıl bir tezat?

Biliyorum, okuyorum mutsuzluğumu her kelimenden, her hareketinden. Ne var ki kurşun sıkamıyorum bilincime, illa yüzün, illa kırmayan ninnili sözlerin.

Ah be adam! Salt telefonu yüzüne kapadım diye bana iki kelimeyi çok gördüğün anda pür ayyaş seni anıyorum yine ben. Götüm dona dona sigara içiyorum bahçede. Yanımdan geçen herkese somurtarak bakıyorum. Baştan ayağa ayyaş halimle el açtım senden gülen yüzünü istiyorum. Dikenler batıyor içime, söylediklerimle, avazım aklıma gelince.

Ah be aptal adam! Sen iyi ki sevmedin beni, yoksa severken ben boğar öldürürdüm seni. Ya da en ufak uzaklığa, kıytırık bir ayrılığa dayanamaz, vururdum kendimi. Beni bir daha bulamayacağın senden çok uzak kıyılara…

Arasam şimdi. Arasam ne denir ki? Özledim desem mesela?
Para eder mi? Seni sen olduğun için seviyorum ben desem? Kıymeti bilinir mi? İyi ki doğdun desem? Olur mu, uyar mı ki? Eşek kuyruğuna kelebek kondurur gibi…

Yine de, sana bir nefes mesabesinde yakınken asla dokunamayacak olsamda, her nefes alıp verişim de adını sayıklasamda, beni öldürse de gün be gün bu ümitsizlik, iyi ki doğdun sen be adam. Sensin bu hasta karanlığı dolu zulmetli günlerimi aydınlatan. Sensin şimdi hayatımda ilk kez bir çift altın küpe sahibi oluşumun, siyah saçlarımın sebebi. Sensin sigaramın dumanı, nefesi, ta kendisi…

Beni affet.
Çaresiz bir çırpınış de, gereksiz bir ümit de, olmayacak bir dua de, ne dersen de… Affet de, istersen yine kötekle iğne dolu ninnisiz kelimelerinle, benden yana bakmayan buzhane gözlerinle. İtekle beni kendinden ama sadaka niyetine bir parçacıkın gülümse…

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 23597 Kayıtlı Üye
  • 16573 Konu
  • 143825 Cevap
  • Son Üye margretwhipple
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)