Yıkılmaktan Kudret Bulan

Bu konu Sir Alexi tarafından 11 sene önce açıldı, 442 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
Sir Alexi
Üyelik Zamanı: 11 sene önce
Konu Sayısı: 26
Yanıt Sayısı: 7
11 sene önce

Kadim dostlar.. Kalem, kağıt, tütün, küllük, sigara. Şimdi yeniden çıktılar ayyuka. Erik ağacının burnumu gıdıklaması da kural burada… Herşeyden biraz biraz düşünüyorum. Geçmiş ağustosları düşünüyorum. İş yapamazlık kalkanı az biraz çatlasın diye değil yan markete, değil ondan diğerine, ta öbürüne gittim. Akşam ne yapsam diye de kara kara düşündüm. Eve geldim, lenslerimi taktım, boynuma zincirlerimi doladım, en açık fistanlarımı giydim. Hava koşarak akşama dönüyor, bir sigara ucu daha yanıyor. Cenaze çıkmış sessizliği hala hakim. Balıkçağızım bile kabarcıklanmadan yüzüyor. Hatta bu kalem, bu kağıt dahi nasıl bir arada duruyor, bilmiyorum.

Bir erik ağacına, bir babannemin isli perdesine bakınıyorum. Dipleri fondöten kalıntıları dolu kuş tırnağımla dişime giren pirinci çıkarmaya uğraşıyorum. Masamda on sekiz adet boş mini popkek poşeti, bir kutu açılmamış pudralı ağda, yedi tane diasa fişi, “parola zehir” kitabım, bir sepet dolusu bin dokuz yüz elli altı model bayram şekeri, aynı anda açılıp birbirinden ayrı düşürülmüş kahve lekeli tuvalet kağıdı ruloları, birbirine geçip bin dallı kördüğüm olmuş altı adet kulaklık yatıyor. Yatan sadece onlar mı dersin? Yalnızca parmaklarım burada. Mütamediyen, düşünmeden yazıyor. Kelimeler parmaklarımdan, bu seferde pirinç kalıntılı tırnaklarıma ordan arasına sekiz şekerli çay dökülüp silinmemiş yapış yapış harflere düşüyor. Düşünce belki canları da yanıyordur, bilmiyorum…

Canları yanan sadece onlar mı dersin ki? Beni dilsiz bırakan muammalar var. Bu yüzden açık şimdi kapısı mağaramın ardına kadar. Ha girdim ha gireceğim. Beni çağırıyor boşluklar… Salt çağırsalar yine iyi, kollarımdan tutup sürüklüyorlar. Ne dipsiz muvazenem var. Yıkılmaktan kudret bulan… Bu yüzden dilsizliğim, bu yüzden yazmaklığım, bu yüzden konuşamayışım, susup bir boşluğa saklanışım… Bu yüzden dipsizliğim, bu yüzden çiçek biberi acısı asiliğim, kendi kendimi yakıp bitirişim… Yok, o da değil benim istediğim.

Üç beş yaprak kurusu bana çok şey anlatmak ister gibi önüme, burnumun ta dibine düşüyor. Alıp ufalıyorum, her birini ayrı yerlere üflüyorum. Ayrılın diyorum ! Havaya uçuşur uçuşmaz koyu bir pişmanlık içimde… Gidip geri toplasam mı diye düşünüyorum. Sorasım var onlara, sende benim gibi misin? Seni kendinde, bir arada tutan gövdenden ayrılınca üzülür müsün? Eriyor musun olduğun yerde dona dona? Nasıl uyursun sen mesela? Hep bir küfür mü var benim gibi senin de ağzında? Her kaçan kelime için bin pişman ölür, daha gelmeden dilinin ucuna yaklaşan kara bulutu görür müsün? Her ne ise…


Ağustosun yasemin kokulu günlerinden boğuk bir pazar ertesi, evimde depderin bir kabristan sessizliği. Yerlerde kuru yaprak fosilleri… Bir de olduğu yerde dağlanan, darlanan bir adam… Ne kör, ne dipsiz muvazenem var. Ne iç yakan şarkılar onlar ! Ölmekten kudret bulan…



Nerden geldiği belli olmayan tazecikin bir meltemle kalkıyorum. Külkedisi mağarasına, mutfağıma yürüyorum. Hepsi iç içe geçmiş bir milyon tane yemek kurusu tabak çanak bana bakıyor, senin yerin burası diyor. Takıyorum önlüğümü. Hepsi bir karış boyumla özellikle ulaşamayacağım yerlere konuşlanmış iki tencereyi biri burnuma isabet edecek şekilde göreve çağırıyorum. Soğana, salçaya, pirinceye, çatala, bıçağa, satıra, tahta kaşığa acil toplanma emri veriyorum. Benim yerim burası diye söyleniyorum. Söylenirken ağzımdan burnumdan dumanlar havaya karışıyor. Kendi kendime gülüyorum. Kendi kendine kalmalısın, çorba karıştırırken, soğan kavururken ince ince, derin derin düşünmelisin diyorum. Bu sefer dumanlar aleve duruyor. Ağzımdan alev püskürüyorum. Kılıcımı biledim, kendime gelmeye gidiyorum.

Konuya Bir Cevap Yazın

  • 23585 Kayıtlı Üye
  • 16572 Konu
  • 143819 Cevap
  • Son Üye AndrewAwawl
Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)