cinler alemi

Bu konu PARADOKS tarafından 12 sene önce açıldı, 612 kere okundu ve Henüz Cevap Yok.
PARADOKS
Üyelik Zamanı: 12 sene önce
Konu Sayısı: 142
Yanıt Sayısı: 973
12 sene önce

İN HER TÜRLÜ GÖZE GÖRÜNMEZ VARLIÐIN GENEL ADIDIR! Cinler, esas itibariyle her türlü göze görünmez varlığın genel adıdır. Cin göze görünmeyen varlık anlamında kullanılır kelime olarak. Eğer bu kelime anlamıyla bakarsak melek de cin sınıfına girer; çünkü melek de göze görünmeyen yapıdır. Yani hem nur hem nar yapı, melek ve cin adıyla işaret edilmiştir. “CİN” kelimesiyle işaret edilen “UZAYDAKİ VARLIKLAR”, daha sonra da detayları ile anlatacağımız şekilde, dalga bedenle varolan bir tür “HOLOGRAMİK” varlıklardır. Cinler, orijinleri nur diye târif edilen kuantsal enerjinin ışınsal enerji şekline dönüşmesiyle meydana gelen boyutta yer alan; dalgasal bedenli, bileşimlerinin oluşturduğu bilinçle yaşamlarını sürdüren canlı türüdürler. CİNLER,”DUMANSIZ ATEŞTEN (IŞINLARDAN-RADYASYONDAN-DALGADAN) YARATILMIŞTIR! 1- CANNI (CİNleri) DA DUMANSIZ ATEŞTEN (IŞINDAN-DALGADAN) YARATTIK… (55-15)(*) (*)Hak Dini Kur`an Dili, cilt: 6 / sayfa: 4669. (1) numarayla vermiş olduğumuz âyet meâlinde “CİN” adıyla bilinen ve bazı görüşe göre de, çoğul olarak “CAN” diye kullanılan yaratığın yapısı anlatılmaya çalışılmaktadır… İnsanın yapısı için, umumi mânâda, görünüşünden yani bedeninin yapısından dolayı, nasıl ki “topraktan halk olunmuştur” denilmekte ise; burada da CİNnin yapısı izah edilirken, gene aynı usûlle, CİNnin yapısı işaret edilerek “dumansız ateşten” yâni “ışınlardan-radyasyondan-dalgadan” yaradılmıştır diye târif edilmektedir. CİNLERİN YARATILDIÐI RADYASYON,MESAMETE(GÖZENEKLERE, MADDEYE NÜFUZ EDİCİ)VE ZEHİRLEYİCİDİR! 2. CANNI DA (insten evvel) MESAMATA (yani gözeneklere-maddeye) NÜFUZ EDİCİ VE ZEHİRLEYİCİ ATEŞTEN-RADYASYONDAN- YARATTIK… (15-27)(**) (*)Hak Dini Kur`ân Dili, cilt: 4 / sayfa: 3059 (2) numarayla nakletmiş olduğum âyet meâlinde dahi bu yapının târifi gene aynı mânâya çıkacak, fakat bu mânâyı daha da açıklayacak bir şekilde izah edilmekte ve “gözeneklere (yâni maddeye) nüfuz edici ateşten” ve zehirleyici ateş – radyasyon” denilmektedir. Nitekim bakınız bu konuda M.H.Yazır merhum da ne diyor: “Hâsılı demek oluyor ki, insan yaratılmazdan evvel, güneşte ve arzın başlangıcında olduğu gibi, çalkalanıp duran (dalgalanan) muzdarip ve müteheyyiç bir halde bulunan hâlis bir ateş veya ELEKTRİK hâlinde olduğu gibi, her şeye karışabilen veyahut eşyayı birbirine karıştırmak ihtilat ettirmek hassasını hâiz bir ateşten (yani ışınlardan) biz insanların gözlerine bermûtad görünmeyen gizli bir takım hayat kuvvetleri, hayâtî unsurlar yaradılmıştır ki bunlara “can” tesmiye olunur.”(cilt: 6/ sayfa: 4670) CİNLER KONUSUNDA ŞUNLARI ASLA GÖZARDI ETMEYELİM… 1.Cinler, insanlar gibi sülâleler hâlinde; ve nüfus olarak da insanların en az on katı bir kalabalığa sahiptirler. Milyarlarcadırlar… 2.Dalga kökenli yâni ışınsal bir bedene sahiptirler. İnsanların beynine dalga sinyaller yollayarak onlara çeşitli fikirler ilkâ edebilir, vehimleri veya hayâl güçleri üzerinde tasarruf ederek, varolmayan şeyleri varmış gibi gösterebilirler. Vesvese verirler. 3.Madde üzerinde ışınsal yakma güçleri vardır; ve bir nesneyi bir anda dünyanın herhangi bir yerinden alıp başka bir yerine taşıyabilme gücünde olanları da mevcuttur. 4.İslâm Dinini kabul etmeyenlere, çeşitli geçmiş felsefelerin görüşlerini sanki yeni görüşlermiş gibi ilkâ ederler. 5.Ruhlara inanan batı âlemi cinleri bilmez!. Hıristiyanlıkta cin konusu yoktur!. Bu sebeple onlar, bizde CİN adı verilen bu varlıklara, tesirlerine göre, ruh, peri, hortlak, hayâlet, şeytan gibi isimler verirler… Oysa bu ve buna benzer tanımlamalar ile târif edilenler hep CİN adı verilen varlıklardır!.. BAZI İSLÂM DÜŞÜNÜRLERİNİN CİN HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ Şimdi de İslam düşünürlerinin en ileri gelenlerinden biri olan hicrî (kamerî) tarihle 260-324 yılları arasında yaşamış bulunan İmam Ebu Hasan El-EŞ`ARİ`nin “CİN” hakkındaki görüşünü nakledelim: Büyük bir bünyede (bedende) tecelli eden hayat, basit bir tek cüzde de tecelli edebilir… Hakikat itibarıyle, hayat, madde ve cisimlerin bir tabiatı değil, bir emri Rabbanîdir… Onun için, bir cüzde, büyük büyük cisimler tecelli edebilir… Göz ortada bir bünye olmadığı halde, başkalarının göremediği bir cisim görebilir… Hattâ görmek için göz bile şart değildir. “Allahû Teâlâ murad ederse, gözler kapalıyken bir insan parmak ucuyla bile görebilir… CİN`ler de böyle, bünyesi (yani cesedi) olmayan, bir hayat kuvveti olmak üzere cisimlerin herhangi bir cüzünde görünür veya görünmeyebilir… Ayrıca, CİNNİ`lerin de kendilerine göre bir cismânî bünyesi olabilir… Lâkin, bizim her bünyeyi görmemiz gerekli olmadığı gibi, gördüklerimizin de her cüzünü görmediğimiz mâlûmdur… Şu halde, gözlerimizin önünde nice nice bünyeler bulunurken, biz onları göremeyebiliriz… Nitekim, mikropları, sıradan bakışla göremediğimiz gibi, hava hareketleri içinde duyularımızla tesbit edemeyeceğimiz ışık zerrecikleri de olabilir; ve bunların kimi bize uzak, kimi yakın, kimi yüksek, kimi alçak olabilir.. Biz bütün cisimleri ve bütün cismânî ve fiziki kuvvetleri keşfetmiş değilizdir.. Şu halde, gerek ruhâni, gerek cismânî bakımdan, bizim hislerimizden (beş duyumuzdan) örtülü yaratıklar bulunduğunu inkâr etmek, düşünen insan için doğru davranış değildir. İslâm alimlerinden olan FEYRUZ ABADİ ise, “Besâir” isimli eserinde cin için özetle şöyle bilgi vermektedir: “CİN hakkında iki görüş vardır:” -elbette ki o gün için konuşuyor- 1-CİN, insanın beş duyusuyla tesbit edemediği, örtü altında olan ruhânî yaratıklara verilen isimdir ki, “ins” karşılığıdır.. Bu sûretle, bu mânâda kelimeye, melâike, şeytanlar ve CİNler girer… Binâenaleyh, melâike ile CİN arasında özel ve genel bağlantı vardır. Her melâike CİNdir; CİN melâike değildir… 1.CİN, ruhânî (bedensiz) yaratıkların bir kısmına denilir… Zira, ruhânî yaratıklar üç kısımdır: a-Ahyardır (hayırlılar) ki, melâikedir.. b-Eşrardır (şerliler) ki şeytandır… c-Ahyarı da eşrarı da bulunan aradakilerdir ki, tam mânâsıyla bunlar da CİN taifesidir…” (Hak Dini c:3, s:2031) İleride de tekrar üstünde duracağımız için, konumuzla çok yakından ilgisi olan iki kelimenin; “ŞİHAB” ve “SEMÛM” kelimelerinin Arap lisanında ne anlama geldiğini Hamdi Yazır merhumun tefsirine dayanarak verelim: “ŞİHAB”, lugatta “ateş alevi” demektir. “SAMM”. semm maddesinde fail; “SEMÛM”da onun mübalağası feul sıgasıdır… “SEMM”, “zehir” ile, bir de “SEMMÜLHIYAT” gibi “ince delik” mânâsına gelir. Nitekim, bedendeki terin çıktığı ve havanın nüfus ettiği gizli deliklere “mesemme”, çoğulunda “mesamm” veya “mesemmat”, cemül cemine de “mesammat” denilir. “CAN”ın “NÂRI SEMUM”dan halkedilmiş olması, CİN ve ŞEYTANIN insanın gizli mesammatından hulûl edecek, zehirleyecek bir mâhiyette olduğuna işarettir..” (c:4,s:3059) CİNLER İNSANLARI ALDATMAK VE ONLARI KENDİ HÜKÜMLERİ ALTINA ALMAK SURETİYLE BİRBİRLERİNE KARŞI ÜSTÜNLÜKLERİNİ İSPATLAMAYA ÇALIŞMAKTADIRLAR! 3. O GÜN Kİ, (“ALLAH”) ONLARIN HEPSİNİ TOPLAYACAKTIR.(ve şöyle hitap edecektir): “EY CİN CEMAATİ, İNSANLARIN EKSERİYETİNİ HÜKMÜNÜZ ALTINA ALMAK (kendinize tâbi kılmak) KAYDINA DÜŞTÜNÜZ HA!.”(6/128) (3) numarayla naklettiğimiz âyet meâli ise, dikkatle incelendiğinde görülecektir ki, günümüzde pek çok önemi olan bir konuyu açıklamaktadır… Çünkü, bu âyet ile Allahû Teâlâ, “CİN” adıyla tanınan varlıkların çok büyük bir özelliğini açıklamaktadır; ki bu özellik “CİNLERİN İNSANLARI KENDİLERİNE TÂBİ KILMA, İNSANLARI BAŞTAN ÇIKARTMA, KENDİ HÜKÜMLERİ ALTINDA YAŞATMA” olmaktadır. Evet, daha evvelde bahsetmiş olduğumuz gibi, CİNlerin yapılarından dolayı sahip oldukları avantajı, kendi anlayışlarına göre değerlendirmeleri, bir oranda, insanları aldatabildikleri kabul edilmektedir. Yâni, CİNler arasında, insanları aldatmak, onları kendi hükümleri altına almak başarı olarak değerlendirilmekte, birbirlerine karşı kendi üstünlüklerini bu şekilde ispatlamaya çalışmaktadırlar. CİNLER DE HESAP GÜNÜNDE YAPTIKLARINDAN SORUMLU OLACAKLARDIR! 5-(Kıyâmet gününde hitap edilir): EY CİNLER VE İNSANLAR MA`ŞERİ GÜCÜNÜZ YETERSE GEÇİN GİDİN AKTARI ARZI SEMÂDAN; GEÇEMEZSİNİZ, OLMAZSA FERMAN!.. SALINIR ÜZERİNİZDE ATEŞTEN BİR YALIN, BİR ZEHİR DUMAN, KURTULAMAZSINIZ DESENİZ DE “EL AMAN!.”… GÖK BİR YARILIP OLUVERDİMİ BİR GÜL, YAÐ GİBİ ERİYEN KIZARAN YANAN… O GÜN SORULMAZ CÜRMÜNDEN NE BİR İNSAN, NE DE CAN (yani CİNler)… (55/33-35-37) (5) numaralı âyet meâli ise, CİNlerin de hesap gününde aynen insanlar gibi dünyada yaptıklarından sorumlu olacaklarını, yaratıcılarının emirlerine karşı gelmeleri hâlinde ceza göreceklerini; hesap gününün dehşetini, zorluğunu bir çok benzetme yollu beyanlarla açıklamaktadır… CİNLERİN ŞERLİLERİNDEN ALLAHA SIÐINMAK İCAB EDER! 9. …(Rabbine, Melikine, İlâhına sığınırım nâsın) CİNLERDEN VE İNSANLARDAN…(114/6) (9)İnsanların şerlilerinden olduğu gibi, CİNlerin şerlilerin de “ALLAH”`a samimi bir inançla sığınmanın îcâbettiğine; ancak bu takdirde sığınan kişilerin onların zararlarından korunacağına işaret eden âyet de bu oluyor… CİNLERİ İNKÂR EDENLER ONLARIN YÖNETİMİ ALTINA GİRMİŞ KİŞİLERDİR! Şu ana kadar naklettiğimiz Kur`ân-ı Kerim âyetlerinden ve hadisi şeriflerden de anlaşılacağı üzere, İslâm Dini, müslümanların CİNLERE KESİN OLARAK İMAN ETMESİNİ şart koşmaktadır.. Zîrâ görüldüğü üzere, CİNLER, Kurânda en azından 12 ayrı yerde uzun uzun anlatılmakta, insanlara yaptıkları ve yapmak istedikleri detaylarıyla açıklanmaktadır. Kur`ân-ı Kerimin bu âyetlerini kabul etmemek ise KURÂNI inkâr anlamını taşır. Yâni, KURÂN ı inkâr etmek, Kutsal kitap olduğunu ve ALLAH katından gelmiş olduğunu kabul etmemek demektir, “CİNLERİ inkâr ETMEK”!. Ayrıca İslâm Dininde belirli bir düzeydeki tüm bilginler tam bir ittifak hâlindedir ki, Kurânın bir âyetini dahi kabul etmeyen, tamamını kabul etmemiş demektir… Düşünün ki, bir şahıs müslüman olduğunu söylemekte; hem ALLAH a, hem Rasûlullah`a, hem de Kurân`a inandığını söylemektedir; ondan sonra da kalkıp CİNLERİ inkâr ETMEKTE, ya da bu anlamda olarak, bu konudaki pek çok âyeti inkâr mâhiyetinde tevil ederek, “CİN denen varlıkların mikroplar” olduğunu iddia edebilmektedir. Elbette ki, müslüman olduğunu söylediği halde, sonra da CİNleri inkâr edenlerin yahutta inkâr anlamına gelen açıklamalara sapanların bu durumlarının önemli bir sebebi mevcuttur. İşte bu gibi kişilerin CİNleri inkâr etmelerinin gerçek sebebi genellikle gene CİNlere dayanmaktadır!. Eğer, bu CİNleri inkâr eden, ya da inkâr anlamına gelecek şekilde açıklamalarda bulunan kişilerin yaşamları yakından incelenecek olursa, görülür ki bu kişiler farkında olmadan “CİNlerle bağlantı” hâlindedirler.. Yâni, farkında olmadan CİNlerin yönetimi altına girmişlerdir. Bazıları da bu durumun farkındadır, buna rağmen bilerek CİNleri inkâr ya da tevil etmektedirler; kendilerinin CİNlerden faydalanarak bir takım şeyler yaptıkları ortaya çıkmasın diye… Bazıları da, kendisi bile farkında olmadan CİNlerin kaydı altına girmiştir ki, CİNlerden aldığı ilhamlarla, CİNlerin varlığını inkâr etmekte, yahut ta CİNleri ” mikroplardır onlar” diye açıklama yollarına sapmaktadırlar. Ancak şurası kesindir ki, CİNleri inkâr edenler yahut ta inkâr anlamına gelen bir biçimde yorum yollarına sapanlar; ya İslam Dini hakkında yeterli bilgiye sahip değillerdir; ya da kesinlikle farkında olmadan CİNlerin yönetimi altına girmiş bir haldedirler… CİNLER, GÖZDEN BEYNE GİDEN MESAJLARLA DEÐİL;BEYNİN DİREKT ALGILADIÐI BİR KISIM DALGALARLA O KİŞİYE GÖRÜLÜR OLMAKTADIR! İster uzaylı deyin, ister cin deyin, ister başka bir adla anın, sonuçta, normal gözle bakanların göremediği, ancak bir kısım insanların gördüklerini iddia ettikleri, bazı varlıklar vardır, farklı bir boyutta yaşamakta olan!. Bunlar, gözden beyine giden mesajlarla değil, beynin direkt olarak algıladığı bir kısım dalgalar ile o kişiye görülür(?) olmaktadırlar. Bir kısım beyinlerin algıladığı bu dalgalar, aynı zamanda bizim ruh adıyla bildiğimiz, ölüm sonrası bedenimizi de meydana getiren dalga türüdür. İnsan beyninin ürettiği bu dalgalardan oluşan bazı velî ruhları yani ölüm ötesi yaşam bedenleri de, diğer boyut canlıları gibi, ölüm ötesi yaşam boyutundan, bu dünyadaki bazı kişilere benzer türden dalgalar yollayarak, görünebilir. Nitekim, ölümünden üç gün sonra inananlarına görünen Hz. İsa aleyhisselâm ile Hızır aleyhisselâm dahi bu yoldan görülmüşlerdir. Ne var ki, normal gözün göremediği bu tür dalgaları algılayarak, gören(?) insanlar, çoğu zaman yeterli veri altyapısı olmadığı için, gördüğü cin olmasına rağmen, oyuna gelerek veli gördüğünü sanır. “OKUMA”NIN CİNLER ÜZERİNDEKİ TESİRLERİ NELERDİR? Herhangi bir sebeple CİNlerden birinin veya birkaçının etkisi altına girmiş kişiler, genellikle Türkiye ve diğer İslâm Milletler Ülkelerinde “Okunma” yoluyla tedaviye veya bu dertlerinden kurtulmaya çalışırlar. Bazı yerlerde “CİNCİ ****” nâmıyla adı yayılmış kişiler, bazı yerlerde de çeşitli tarikat şeyhleri bu gibi kişileri okuyarak iyileştirirler, yani “CİNlerin etkilerinden” kurtarırlar. Bunların bir kısmı gerçekten bu tip olaylarda zor duruma düşen kişileri “okumak” suretiyle iyi edebilmekte; ve bu yaptıklarına karşılık olarak da, ne para ve ne de bir hediye almamaktadırlar. Burada şunu belirtelim ki, gerçekten yetkili olan kimseler bu yaptıkları iyilik sonunda kesinlikle karşılık ne hediye ne de para almazlar; alanlar ise genelde hep bu işin istismarcılarıdır. Peki, acaba “okuma” ile ne gibi bir durum ortaya çıkmaktadır ki, CİNler etki altına aldıkları kişileri serbest bırakmakta ve ellerini çekmektedirler?. Şimdi elimizden geldiği kadar bunu açıklamaya çalışalım. CİNlerin yapısının birtakım ışınlardan meydana geldiğini daha önceki bölümlerde açıklamıştık… Kezâ, “insan”ların da yapısının dalgalardan meydana geldiğini ve insan bedeninin her an bir takım ışınlar yaymakta olduğundan söz etmiştik… BÜYÜ konulu bölümde de bahsettiğimiz gibi; insanın her an yaydığı bu ışınlar, belirli kelime veya kelime gruplarının tekrarıyla bir noktaya yoğunlaştırılabilmekte; ve devamlı olarak o yapıya yönelik ışınlar yayma durumu ortaya çıkmaktadır. Bu ışınlar için mesafe kaydı olmadığı gibi, istenilen bir noktaya da eriştirilebilmektedir. Çünkü, ışınların hızı ve yapısı hakkında daha önce de bilgi verdiğimiz gibi, onlar yer ve zaman tanımamaktadırlar. İşte bu sebeple, CİNlerin kaydı altına girmiş bir kişi, “okur” kimselerden birine götürüldüğünde; önce onu kaydı altına alan CİNİN kimliği ve durumu tesbit edilir. Sonra, ona, o kimseyi serbest bırakması için emir verilir. Ancak, o CİNİN bu emri kabul edip etmeyeceği şüphelidir… Ondan sonra kişi “okumaya” başlar… Yâni, belirli kelime veya kelime gruplarına devam ederek, o CİNİN yapısına etki edecek, onu yaralayacak ölçüde ışınlar yaymaya başlar… Âdetâ beynini laser tabancası gibi kullanarak o CİNE ateşe başlar!. Bu durumda o CİN için iki yol vardır; ya o okumaya devam eden kişiyi de etkisi altına almak, kendine bağımlı hâle getirmek; ya da emirlerine boyun eğmek… Bunun dışında üçüncü bir yol daha vardır ki, o da ölmesidir!. Buna da bu kişiler arasında “yakmak” tâbir edilir!. Yâni, CİN elini kişiden çekmediği takdirde yanmakla, yâni ölmekle yüzyüze kalır. Ve genellikle olay, CİNİN ölümüyle veya kullanılan tâbiriyle “yanmasıyla” son bulur ve böylece o kişi kurtulmuş olur!. Bazan da, bu defa CİNİN ailesinden diğer bir CİN işe el atar ki, böylece iki – üç CİNİN yanmasına kadar iş uzar. Bugün iç sıkıntıları, boğulurcasına haller, çeşitli şeyler görme veya işitme olayları, özellikle kadınlarda görülen sık yıkanma halleri ve bunlara benzer çeşitli durumlar çok büyük bir yüzde ile CİNlerden ileri gelmektedir… Ancak bu durum henüz tıb olarak tesbit edilemediği için, geçici tesirleri uyuşturucu ilaçlarla tedaviye çalışılmaktadır ki, çoğu zaman da bu tedaviler bir netice vermemektedirler. Bu tip olaylardan sonuç alması için, Tıbbın yapacağı tek bir şey vardır, o da CİNLERİN varlığını kabul edip, bilimsel olarak onlarla mücadele yollarını öğrenmektir. Aksi takdirde elektro-şok veya uyuşturucu bir takım ilâçlarla sonuca varmak imkânsız olarak kalacak; ve bu yüzden de halk, özellikle bu çeşit olaylarda sonuca gidilememesinden dolayı Tıb`dan soğuyacak, uzaklaşacak ve bir takım istismarcı ****lar peşinde koşacaktır. Allah’a inanan ve sığınanı büyü tutmaz!. ŞEYTANLARA (CİNLERE) KARŞI AKTİF VE PASİF KORUNMA SİSTEMLERİ 1-Rabbî enniy messeniyeş şeytanu binusbin ve azâba. Rabbî eûzü bike min hemezâtiş şeyâtıyni ve eûzü bike rabbî en yahdurun. Ve hıfzan min külli şeytânin marid. (Sad:41- Mü 8217;minun: 97-98-Saffat:7) Rabbim şeytan bana sıkıntı veriyor ve işkence yapıyor. Rabbim şeytanların kışkırtmalarından sana sığınırım; ve yine sana sığınırım onların çevremde bulunmalarından. Ve bütün reddedilmiş azgın şeytanlardan koruduk! 2-“KUL EUZÜ”LER a-Kul, eûzü birabbil felâk, min şerri ma halak, ve min şerri gâsikin izâ vakab, ve min şerri neffassâti fil ukad, ve min şerri hâsidin izâ hased. De ki: Sığınırım rabbine felâkın, halkettiklerinin şerrinden, ortalığı basan karanlıkta oluşacak şeylerin şerrinden, düğümlere üfleyen büyücülerin şerrinden ve hased eden hasedçilerin şerrinden. b-Kul, eûzü birabbin nâs, melikin nâs, ilâhin nâs, min şerril vesvasil hannas, elleziy yuvesvısu fiy sudûrin nâs, minel cinneti ven nâs. De ki: Sığınırım bütün insanların rabbine, bütün insanların melîkine ve bütün insanların ilâhına; o sinsi vesvese verenin şerrinden ki, vesvese verir insanların içine kimi cinden kimi insten! 3-ÂYET-EL KÜRSİ Allahû lâ ilâhe illâ hû, elhayyul kayyum, lâ tehuzûhu sinetün velâ nevm, lehu mâ fiys semâvâti ve mâ fiylard, men zelleziy yeşfeu indehu illâ biiznih, yâlemu ma beyne eydiyhim ve ma halfehüm, velâ yuhıytûne bişeyin min ilmihî illâ bimâ şae, vesiâ kürsiyyühüs semâvâti vel arda, velâ yeuduhu hıfzuhuma, ve huvel âliyyül azıym. ALLAH ki, Tanrı yoktur ancak O vardır, diridir ve kendi kendine kâimdir; ne uyuklaması ne de uyuması sözkonusudur; yerde ve göklerde ne varsa Onun içindir; Onun katında kim şefaat edebilir ki izni olmaksızın; bilir önlerinde ve arkalarında olanların hepsini; izni olmadan ilminden bir şeyi kapsamak mümkün değildir; kürsüsü, semâları ve yeri içine almıştır; koruması dışında bir şey kalamaz; yüce ve azâmet sahibidir. ALLAH ki, Tanrı yoktur ancak O vardır, diridir ve kendi kendine kâimdir; ne uyuklaması ne de uyuması sözkonusudur; yerde ve göklerde ne varsa nun içindir; Onun katında kim şefaat edebilir ki izni olmaksızın; bilir önlerinde ve arkalarında olanların hepsini; izni olmadan ilminden bir şeyi kapsamak mümkün değildir; kürsüsü, semâları ve yeri içine almıştır; koruması dışında bir şey kalamaz; yüce ve azâmet sahibidir. CİNLERİN her türlü zarar veren tesirlerine karşı Kurân-ı Kerîmde bulunan bir iki duâ âyeti, beraberce okunduğu zaman son derece tesirli olmaktadır. Sad Sûresinin 41. âyeti olan kısmı Eyyûb aleyhis-selâm okumuştur. “Müminun” Sûresinin 97 ve 98. âyetleri olan kısmı ise Cenâb-ı Hakk tarafından Rasûlullah sallalâhu aleyhi ve selleme öğretilmiştir. CİNLER tarafından kandırılmış bulunan herkes bu duaya devam hâlinde çok büyük faydalar görür. Bu duanın tesirli olabilmesi için bir kaç yol vardır; 1.Kişinin kendisinin, üzerindeki etki kesilene kadar hergün sabah ve akşam 200 veya 300 kere bu duayı okuması ve ayrıca her okuyuşta bir sürahi su içine nefesini de üfleyerek ve daha sonra da o suyu içerek bünyesini güçlendirmesi. 2. Güvenilen sâlih birkaç kişinin biraraya gelerek o kişinin üzerine üçyüzer kere okumaları ve bu arada ortada geniş ağızlı bir kap içinde su bulundurmaları ve daha sonra o kişiye peyder pey bu suyu içirmeleri. Mümkünse o kişinin kendisinin de bu dualara devamı. 3. Ayrıca bu kişinin hergün 41 defa “Kul eûzü birabbil felâk” ve “Kul eûzü birabbin nâs” sûrelerini sabah akşam okumaları. Şayet bunların hepsi bir arada yapılırsa daha kolay neticeye ulaşılır. Burada şunu da belirtmeden geçmeyelim. Gerek “Âyet-el Kürsî” ve gerekse “Muavvizeteyn” denilen “Kul eûzüler” pasif korunma sistemleridir. Kişinin beyin gücünü kuvvetlendirmeye, ruh gücünü kuvvetlendirmeye ve koruyucu manyetik kalkan içine almaya yarayan formüllerdir. Yukarıda verdiğimiz âyetler ise tamamiyle aktif formüldür!. Yani kişi bu dualara devam ettiği zaman; o kişinin beyni laser tabancasının ışını gibi, fakat çevresine yaygın olarak öyle bir mikrodalga yayın yapmaktadır ki; bundan bütün CİNLER rahatsız olmakta ve uzaklaşma zorunluluğunu hissetmektedirler. Burada ayrıca şu hususu da belirtmeden geçmeyelim: CİNLERİN musallat olduğu kişiler ve CİNLERİN çeşitli etkileme sistemleri hakkında RUH İNSAN CİN isimli kitabımızda ve “RUH CİN MELEK” isimli video kasetimizde son derece geniş kapsamlı bilgi vermeye çalıştık; İlâhî lûtfu inayet neticesinde. Burada şunu da özellikle vermek istiyorum. CİNLERİN etkisi altında olan kişiler, bu duaları okumaya başladıkları zaman, önce içlerinde büyük sıkıntı duyarlar. Hattâ bırakın kendilerinin okumasını; çevresindekiler okumaya başlasa, hemen oradan uzaklaşmak isterler. Bunun sebebi, bilinçleri dışında kendilerini elegeçirmiş olan cinlerin o dalgalardan zarar görerek uzaklaşmak istemeleri ve onları da yanlarında götürmeyi arzulamalarıdır. Sıkıntının arkasından, ateş basması, tepeye ateş çıkması gibi haller hissedilir, avuç içlerinde terlemeler görülür. Cinlerin etkisi sonucu; adrenalin salgısının kana karışması neticesi hissedilen şeylerdir bunlar. Şayet kişi bütün bunlara dayanabilir ve kendisi de duaya devam edebilirse, birkaç gün içinde bu sıkıntıları azalır ve rahatlamaya başlar. Bütün mesele, kişinin iradesini kullanıp, direnebilmesi ve korkuyu atabilmesindedir. Allah cümlemizi bu konuda bilinçlendirsin ve CİNLERin elinde oyuncak olup, elâleme rüsvây olmaktan korusun. RÜYADA BİLE, KÂBUS ADI VERİLEN GÖRÜNTÜLER ANINDA OKUNACAK KORUYUCU MANYETİK ALAN OLUŞTURAN ZİKİRLER Cinlere karşı kişide koruyucu manyetik alan oluşturan zikir şudur: 1 Lâ havle velâ kuvvete illâ billah!.. 2- Rabbi enniy messeniyeş şeytânu binusbin azâba, Rabbi eûzü bike min hemezâtiş şeyâtıyni ve eùzü bike en yahdurun. Ve hıfzan min külli şeytânin marid. (Sad: 41 Müminun: 97/98 Saffat 7) Kezâ rüya hâlinde bile, kâbus adı verilen görüntüler anında, ya da cin lerin musallat olmaları hâlinde, bunlar birkaç yüz defa okunursa, üzerinizden bu baskının derhal kalktığını görürsünüz. Not:Bu yazı Internet uzerindeki “CiN” konuLu arastırma yazıLarından aLıntıdır.

Konuya Bir Cevap Yazın

Forumda Kimler Online (Şu anda 1 kişi Online)
  • ADMINISTRATOR (3)
  • SÜPER MODERATÖR (9)
  • MODERATÖR (1)